Tükiye'de ekonomik gelişmeler ve haberler

İçindekiler Haberin Detayları İçin Lütfen Tıklayınız
Para politikası ve statüko 3
Reyting kuruluşlarının zayıf noktası 4
Merkez faiz indirmeyecek! 4
Ortaklı şirketler dikkat! 5
Citigroup: Türkiye ve Polonya önemli 6
Finansman şirketlerine tam destek 7
183 milyar dolara çıkan ithalat faturasına ‘ortak alım’ formülü 7
Kiler, arzı 3 milyon kişiye anlattı Anadolu’da yatırımcı sıraya girdi 8
Türkiye'nin yükselişine Merkez Bankası engeli 10
1 milyon tekstilciye devletten güvence 10
Aksoy Group'tan 17 otele daha Richmond etiketi 11
VOB'a 2.5 milyon lira şoku 12
Buğday azalıyor, pirinç artıyor 13
Goldman Sachs'ın karı düştü 14
ABD ve Çin arasında 45 milyar dolarlık anlaşma 15
İstanbul’un ‘Champ Elysees’si Saraçhane olacak 15
Borsada 2 bin doları 1 milyon dolara yükseldi, 500 dolarla çıktı 16
2-B’den 10 milyar lira gelebilir, belki 5-10 fazlası olabilir 17
Apple’dan 6 milyar dolarlık kâr rekoru 18
Küçük ev aletleri 1.7 milyarı buldu ‘Homend’i Hong Kong’da üretip getirdi 18
BİM, Savola grupla hacca gidiyor 19
Dolar kapanışta 1,5460 seviyesinde 20
'Schengen'le vurgun 20
Bank Asya dümeni Afrika ve Irak'a kırdı 21
Öğrencileri okurken iş sahibi yapıyor 21
"2010'da 3 bin 333 traktör sattık" 22
Uçaksavar sitesi için üç firma devrede 22
Düşük kur, otomotiv ve makine ithalatını patlattı 22
Kiler'in halka arzında fiyat aralığı 5,30-6,10 TL 24
Türkiye'de taşlar yerine oturdu konut satışı seçimden etkilenmez 24
Pınar, et ve süt tesisini devretti 25
Tekstilde lobi savaşı kızıştı 25
Pegasus, uçaklarını THY Teknik'e emanet etti 27
Sönmez, enerji sektöründe büyük kapasiteli yatırımlara hazırlanıyor 28
Ceselsan, yeni makineler dizayn etmek istiyor 29
Süvari, mağaza sayısını 2015’e kadar 300 adete çıkarmayı hedefliyor 29
Temsa, Afrika için Mısır’da otobüs üretecek 31





Para politikası ve statüko
Para politikası statükoyu değiştirmek için ortamı sağlar. Statüko da faizle oynayarak değişmez
Bir yılı aşkın bir süredir üzerinde çalıştığım ders kitabını dün nihayet yayımcıya gönderdim. Umarım gelecek provayı kontrol etmekten başka bir işim kalmadı. ‘Umarım’ çünkü son aylarda kitapla ilgili akademik makalelerin dışında bir şey okuyamaz duruma düştüm.

Bu nedenle tam hatırlayamıyorum; bir kitap ya da sempozyum bildirileri demeti gibi bir şeydi. ‘Sol’ adına enflasyon hedeflemesinin nasıl da kurtulunması gereken bir şey olduğu tartışılıyordu. Geçenlerde bir yerde de kulağıma çalındı aynı sav.

Arkasında ne gibi sağlam gerekçeler olabilir diye düşündüm. Birinci sorum şu oldu: Enflasyonla mücadelenin geniş halk yığınları için zararlı olduğu mu düşünülüyor? Böyle düşünülmesi mümkün olamaz diye karar verdim. Zira enflasyonun gelir

dağılımını bozduğu biliniyor. Enflasyon nedeniyle asıl kayba uğrayanlar pazarlık gücü olmayanlar. Yani, kayıtdışı çalışanlar, emekliler, işsizler ve kayıtlı çalışan kesimin önemli bir kısmı.

Neye karşı çıkılıyor?

Savın arkasındaki neden bu olamayacağına göre sıra ikinci soruya geldi. Enflasyonla mücadeleye değil de enflasyon hedeflemesi yoluyla enflasyonla mücadeleye mi karşı çıkılıyor? Öyleyse para politikası için başka bir seçenek düşünülüyordur. Ne olabilir? Bu konuda yazılan çizilene bakınca şu seçenekler ortaya çıktı:

Parasal kontrol, sabit döviz kuru rejimi, para kurulu sistemi, yerli parayı atıp başkalarının parasını resmi para birimi ilan etmek. Bu seçeneklerden birinin seçilmesini herhalde öneriyor değillerdir diye düşündüm Mesela eskiden olduğu gibi merkez bankası bilançosu üzerine bazı sınırlamalar konulsa (bir çeşit parasal kontrola gidilse) özde ne değişecek ki? Daha ‘derin’ bir karşı çıkış nedenleri olmalı.

O zaman muhtemelen şöyle düşünüyor olmalılar: Enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankasının işsizlikle ilgilenmediğini düşünüyorlardır. Böyleyse, bu tür bir uygulamaya karşı çıkmaları en doğal hakları olur. Dolayısıyla, yeni sorum şu oldu: Enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankası enflasyon dışında bir şeyle ilgilenmez mi?

Önemli olan işin özü

Bu konuda yazılmış ne varsa hepsi de yola şöyle başlıyor: Enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankası, bir yandan enflasyonu hedefe yaklaştırmak isterken diğer yandan işsizlik düzeyinin toplumca ‘normal’ kabul edilebilecek bir düzeyin üzerine çıkmamasını amaçlıyor.

Öyleyse, enflasyon hedeflemesinde işsizlikle ilgilenilmemesi de bu arkadaşların bu rejime karşı çıkmalarının gerekçesi olamaz. Başka bir neden olmalı. Belki de merkez bankasının para politikasında yapacağı değişikliklerle o ‘normal’ işsizlik oranını düşürmesi gerektiğini düşünüyorlardır.

Bu da ‘garip’ geldi bana. Sonuçta, daha yatırım yapılabilir bir ortam sağlanması, işgücünün beceri düzeyinin arttırılması, bilim ve teknolojiyi daha iyi özümseyecek kuşaklar yetiştirilmesi, küçük işletmelerin büyümeleri için finansmana erişmelerinin sağlanması ve benzeri bir çok başlık altında toplanacak yapısal reformları yapmadan, o ‘normal’ işsizlik düzeyini nasıl değiştireceksiniz?

Bu arkadaşlara naçizane bir hatırlatma: Önemli olan enflasyon hedeflemesi değil, işin özü. Öz şu: Para politikası istikrara katkıda bulunur. Statükoyu değiştirmek için elverişli ortamı sağlar. Statüko ise ‘faizi azalt, faizi yükselt’ ile değişmez, daha derin bir iştir.

FİNANSGÜNDEM 20/01/2011
Reyting kuruluşlarının zayıf noktası
İşsiz kalan milyonlardan sonra son krizin en büyük kurbanı reyting kuruluşları oldu. Finansal riskleri ölçme iddiasındaki bu kuruluşlar sapır sapır dökülen finans şirketlerine bol kepçe dağıttıkları AAA notları nedeniyle büyük prestij kaybına uğradılar. Ardından bir tokat da Avrupa’nın borç krizinden geldi. Reytingcilerin, “Çok sağlamdır, borcunu geri öder” dediği euro alanı üyesi kimi devletlerin tahvillerinin piyasa risk primlerinde (CDS) baş döndürücü artışlar meydana geldi. Reyting kuruluşları ancak mızrak çuvala sığmaz hale geldikten sonra batmaya aday bu devletlerin kredi notlarını kırmaya başladılar.

Bu kez de Türkiye’de kıyamet koptu. Yunanistan’ın, İrlanda’nın ve benzeri aşırı borçlu ülkelerin CDS’leri Türkiye’nin CDS’inin çok üzerine çıkarken, reytingcilerin düşürmelerine rağmen bu ülkelerin notları Türkiye notunun üstünde kalmaya devam etti. Yunanistan’ın notu daha yeni Türkiye’nin altına indirildi. Kamuoyu haklı olarak bu adaletsiz duruma isyan ediyor. Reytingciler de kendilerini, “Biz ülke riskini belirlerken çok sayıda faktörü dikkate alıyoruz” diyerek savunuyorlar.

Yöntem sorunları

Haklı olabilirler mi? Yanıt için reytingcilerin dikkate aldıkları faktörlere yakından bakmak gerekiyor. Bu amaçla Fitch Reytings’in not verme yöntemini inceledim. Kamuoyuna açık belge yeterli bilgi vermiyor ama yine de genel bir kanaat edinmek için yeterli. Reytingciler bence Türkiye’ye haksızlık ediyorlar, çünkü not verme yöntemlerinde sorunlar var. Geçmiş performansa fazla ağırlık verirken, iyileşme dinamiğini yeterince dikkate almıyorlar.

Devletlerin borçlarını geri ödememe riskini ölçmek için dikkate alınan faktörler dört alanda toplanıyor: Makro ekonomik performans, yapısal özellikler, kamu maliyesi ve dış denge. Yapısal özelliklerin arasında, iş yapma kolaylığı, kişi başına gelir, banka kesiminin sağlamlığı gibi anlaşılır faktörlerin yanı sıra siyasal istikrar, yönetim etkinliği, yasa hâkimiyeti, rüşvet düzeyi gibi unsurlardan oluşan siyasal risk ölçümü de var. Ayrıntılara girmiyorum ama bu alanda sübjektiflik dozunun bir hayli yüksek olduğu anlaşılıyor. Buradan Türkiye’nin notu haksız yere kırılıyor olabilir.

Kamu maliyesi çok iyi

Ama esas itirazım kamu maliyesi ile ilgili. Fitch mevcut notu hesaplarken dört faktörü, borç oranını, dövize bağlı borcun payını, faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranını ve devletin dış borcunun toplam dış borca oranını dikkate alıyor. Belgede verilen tablolardan bu faktörlerin 1999-2008 arasındaki performanslarının hesaba katıldığı anlaşılıyor. Notu A olan ülkelerin bu göstergelerdeki performansı, B notlu ülkelerinki ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin A grubunda yer alması gerektiği açıkça görülüyor.

2000’li yılların başında Türkiye’nin borç oranı yüzde 70’ken, 2008’de yüzde 40’a geriledi, faiz ödemeleri kamu gelirlerinin yarısına yakınken yüzde 20’nin altına indi, döviz borcu büyük ölçüde TL cinsi borca dönüştü. Fitch’in bu muazzam iyileşmeyi yeterince dikkate almadığını düşünüyorum. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, maliyenin şeffaflığı, banka sisteminin yakından denetlenmesi gibi yapısal reformlardan geri dönüş söz konusu olamayacağından iyileşmenin kolaylıkla bozulacağını hiç sanmıyorum. Reytingciler ciddiye alınmak istiyorlarsa yöntemelerini gözden geçirmek zorundalar.

FİNANSGÜNDEM 20/01/2011
Merkez faiz indirmeyecek!
Son aylarda Merkez Bankası, izleyeceği politikalar konusunda piyasaları önceden haberdar ediyor.
Son aylarda Merkez Bankası, izleyeceği politikalar konusunda piyasaları önceden haberdar ediyor. Merkez bankacılık geleneğinde “sürpriz” önemli bir yer tutardı. Artık öyle değil. Tıpkı Aralık ayındaki faiz indirimi öncesinde hafta boyunca verilmeye çalışılan mesaj piyasa katılımcıları tarafından tam olarak anlaşılmayınca, başkan yardımcısı aracılığıyla faiz indirimi konusunda mesaj hafta sonunda verildi. Bugün yapılacak PPK toplantısı öncesinde de faiz konusundaki yeni mesajlar Başkan Durmuş Yılmaz’dan geldi.

Geçtiğimiz hafta yaptığı konuşmada faiz indirimi/zorunlu karşılık artışının rakamlara yansımasını görmeyi tercih edebileceklerini söyledi. Önceki gün Viyana’da yaptığı konuşmada ise daha da önemli bir mesaj verdi. “Hesapladık, kitapladık faiz indirimleri cari açığı arttırıyor!” İlginç!.. Tek başına bu yorum bile bu toplantıdan bir faiz indirimi gelmeyeceğini söylüyor! ( Yine de zorunlu karşılıkta cüz’i bir artış olabilir!)

Aynı Merkez Bankası değil miydi ‘cari açığı kontrol altına almak için’ politika faizlerini adeta ortada fol yok, yumurta yokken düşüren? Üstelik bu indirim bir hafta sonu mesajıyla anlatıldı ki, anlaşılan

''acele vardı”!

Aslında faiz indirimi borsa ve bono yatırımcıları için iyi bir haberdi. Ah, bir de yanında zorunlu karşılık artışları olmasaydı... Zorunlu karşılık artışları, tahminlerin üzerinde gelince iş biraz değişti. Üstelik bazı yükümlülük kalemlerine de yeni karşılık zorunluluğu geldi. Bankaların fonlama maliyetleri arttı. Merkez’in beklentisi, bu maliyet artışlarının kredi faizlerine yansıması, kredi talebini “köreltmesiydi”. Başkan Yılmaz’ın Viyana konuşmasından anlaşılan Merkez’in evdeki hesabı çarşıya uymamış. Bankalar rekabet nedeniyle kredi faizlerini yükselt(e)mezken, mevduat faizlerini aşağı çekmeyi tercih ettiler.

Bir yandan mevduat faizlerinin düşmesi, diğer yandan da kredi faizlerinin art(a)mıyor olması tüketim iştahını arttırdı ya da en azından göründüğü kadarıyla azaltamadı. Bu hiç de Merkez’in “hesap ettiği” şey değildi. Asıl şaşırtıcı olan tüm bunların olacağını MB faiz indirmeden önce neden öngöremedi mi? Sırf siyasi otorite istedi diye, sonuçları ne olacağı kestirilemeden ya da hesaplanmadan mı bir faiz indirimine gidildi?

Kurların belli ki “beklenenden” hızlı yükselmesi, borsada özellikle banka hisseleri başta olmak üzere satışların sürüyor olması ‘karar vericilerin’ kafalarını bir parça karıştırmış durumda galiba. Madem kurlar hızlı yükselince, borsa hızlı düşünce faiz indirimlerinden vaz geçilecekti, neden daha “akıllı” yöntemlerle bu işe başlanmadı?

Geçelim... MB bugün faiz indirmezse piyasalar nasıl etkilenir diye bakalım. Faiz cephesinde faiz inmeyeceği büyük ölçüde “fiyatlandı” bile! 5 Ocak’ta 6.79’a kadar gerileyen gösterge bononun bileşik faizleri yüzde 7.49’a kadar yükseldi! Ha keza kur cephesi de benzer bir tepkiyi verdi. Dolar/TL kurları (parite 1.29’dan 1.35’e yükselmesine rağmen) 1.54’ün çok da altına in(e)medi!

Faizlerin değişmediği bir durumda bono bileşik faizlerinde “indirim” beklentisinin hemen sonrasında oluşan 7.65 ile 7.52 arasında oluşan boşluk kapanabilir. Kurlara etkinin sınırlı olacağını belirtmekte fayda var. Zira piyasa kurların “sepet bazında” çok da uçup, kaçmasını istemiyor! 1 dolar+1 eurodan oluşan “sepet” bazında 3.65 seviyesi “korunuyor”! Bu seviyenin sert bir şekilde yukarı geçilmesi zor görünüyor!

İMKB mi? Onun işi hayli zor! Zira MB’nin “kararlılığı(!)” borsa yatırımcılarının; özellikle yabancı olanlarının; kafasını hayli karıştırmış durumda. ‘İyisi mi satalım, sonra bakarız’ diyorlar!

Bugün PPK’dan çıkabilecek en kötü karar mı?

25 baz puanlık bir indirim! Ne suya, ne sabuna dokunmak istemeyen böylesi bir indirim; MB hakkında yepyeni soru işaretleri yaratcaktır! Kurumun kredibilitesi için sakıncalı (!) bir karar olacaktır.

FİNANSGÜNDEM 20/01/2011

Ortaklı şirketler dikkat!
50 mali müşavir ilk mali dedektiflik şirketini kurdu
Dünyada en büyüğü enerji şirketi Enron’da olmak üzere skandal boyutuna ulaşan şirket içi hile ve yolsuzluklara odaklanacak Türkiye’deki ilk şirket, Yeşilköy’deki İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’nde kuruldu. ABD Sertifikalı Hile Uzmanları Derneği (ACFE) ve uluslararası denetim şirketlerinin raporlarına göre şirketler yıllık gelirlerinin yüzde 5’ini bünyelerindeki hileler nedeniyle kaybediyorlar.

ACFE raporuna göre dünyadaki toplam üretim içerisinde 2.9 trilyon dolardan fazla gelir kaybı anlamına gelen hilelerle ilgili vakaların yüzde 40’ının ABD dışında yaşandığı ve Türkiye’nin de bunlar arasında olduğu belirtiliyor. Türkiye’de de bir boşluk olduğunu düşünen 50 mali müşavir, İstanbul Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Odası üyeleri için düzenlediği 8 ay süren Bağımsız Adli Muhasebe Uzmanlığı Programı’nda Prof. Dr. Nejat Bozkurt başkanlığındaki akademisyen heyetten eğitim aldıktan sonra ayrı ayrı çalışmak yerine bir araya gelerek “FRC Uluslararası Hile Denetimi ve Danışmanlık Hizmetleri” adıyla ortak şirket kurdu.

7.500’ER LİRAYLA EŞİT ORTAK

Eşit hisse dağılımıyla kurulan şirkete kuruluş aşamasında hermalimüşavir 7.500 lira sermaye koydu. Özellikle Türkiye’de kayıtdışı ekonominin varlığını devam ettirmesi, vergi kaçırma amacıyla kayıtdışılığa yönelmenin getirdiği ortamda beyaz yakalıların hile fırsatları yakalaması ortakların çıkış noktası olmuş. Suiistimal faillerinin yüzde 86’sının yönetimkademesinde yer alması şirket yöneticilerinin, şirketin gizli bilgilerine erişim imkânına daha çok sahip olmasından kaynaklanıyor. Üst düzeydeki yöneticilerin şirketteki kontrol mekanizmalarını aşabilecek yetkilere de daha fazla sahip olmasının yarattığı tehlike, şirket ortaklarına göre dışarıdan profesyonel destek alınmasıyla ortadan kaldırılabilecek. Çünkü onlara göre içeriden müdahale iş huzurunu da bozabilir.

Mali polisle bağımsız denetim şirketinden farklı çalışacağız

İDTM’deki ofisine gelecek hafta içerisinde taşınmaya hazırlanan ortaklar, şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’na da Mustafa Mesut Ecevit’i seçtiler. FRC’nin Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Kütle, ortakların hem birbirlerinden hem de çalışanlarından hileli işlem yapıp gelir kaçırdıklarına dair şüphelerine yanıt vermek için şirket kurduklarını söyledi. Kütle “Bu konuda Türkiye’de bir boşluk olduğunu düşünüyoruz. Çünkümali polis genelde iş sonuçlanıp ayyuka çıktıktan sonra müdahale ediyor. Denetim şirketleri ise sadece hesaplara odaklanıyor. Oysa biz teknolojiyi de kullanarakmali kayıtların denetiminin dışında örneğin depoda kaçak olduğu şüphesini de izlemeye alıp müşterimize bir rapor sunacağız” diye konuştu.

Şirketler nezdinde nabız yokladıklarını ve olumlu yanıtlar aldıklarını da belirten Ahmet Kütle, “Ortaklardan biri şüphe duyduğunda bize başvurduğunda en fazla 2 ay süreceğini öngördüğümüz bir denetim ve gözetleme planı uygulayacağız. İç kontrol sistemleriyle ilgili yöntemleri devreye sokacağız. Kamu kuruluşlarına yönelik de çalışma planımız var” dedi.

FİNANSGÜNDEM 20/01/2011
Citigroup: Türkiye ve Polonya önemli
Citigroup’un Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan (EMEA) sorumlu CEO’su Alberto Verme, Türkiye’de faaliyetlerini güçlendirerek büyüyeceklerini açıkladı.
Kurumsal ve yatırım bankacılığı alanlarında açıkların kapatılması için Türkiye ve Polonya’da yatırımların artırılacağını belirten Verme, Reuters’e şunları söyledi: “Bu merkezlerde yatırım yapmayı sürdüreceğiz ve her birinde menkul kıymetler ve döviz işlemci sayımızı artıracağız. Orta ve Doğu Avrupa’da telekom, medya, teknoloji, finansal hizmetler ve doğal kaynak sektörlerine odaklanacağız. Bölgeye yönelik önemli satın alma planlarımız bulunuyor. Organik büyümeden yanayız.”
Rusya’ya büyük yatırım

Türkiye’nin yanı sıra Rusya ve Polonya’daki faaliyetlerini de güçlendireceklerini belirten Alberto Verme, “Rusya’daki personel sayımız olması gerekenin çok altında. Bu ülkede ileriye dönük büyük yatırımlar yapacağız” dedi. Verme şöyle devam etti: “Rusya’nın son 20 yılda politik, ekonomik ve finansal olarak neler yaptığını inceleyeceğiz. Çünkü sadece gelecekteki 10-20 yıllık döneme bakarsak, Rusya için pozitif konuşmuş oluruz.”
Tunus’taki halk ayaklanmasının, gıda kıtlığı ve iklim değişikliğinden daha çok bölgede yayılan bir trend haline gelebileceği uyarısında bulunan Alberto Verme, şunları söyledi: “Yaşananlardan endişe duymamak mümkün değil. Tunus’ta meydana gelen olaylar sosyal tedirginlik konusunda buz dağının görünen noktası olabilir. Biz de açlık ve yiyecek kıtlığının makro ekonomik değerleri nasıl etkilediğini ve enflasyon ile emtia fiyatlarına nasıl yansıdığını bulmaya odaklanacağız.”
FT: Türkiye’nin yükselişini Merkez Bankası durduruyor
FINANCIAL Times gazetesi, gelişmekte olan ülkelerin yıldızı olarak nitelediği Türkiye’de Merkez Bankası’nını sıcak para girişi ile ilgili endişeleri nedeni ile uygulamaya koyduğu son önlemlerin Türkiye’nin yükselişini engellediği yorumunu yaptı. Haberde, Türkiye’de borsanın diğer ülkelere göre daha fazla kazanç getirdiği ancak Merkez Bankası’nın aldığı önlemlerle piyasalardaki yükselişin durduğuna işaret edildi.
FİNANSGÜNDEM 20/01/2011
Finansman şirketlerine tam destek
Finansman Şirketleri Derneği’nin 11. Yıl Olağan Mali Kurulu toplantısı 17 Ocak 2011 tarihinde İstanbul’da yapıldı
BDDK çatısı altında, son on yılda önemli bir büyüme ve gelişme gösteren, finansman şirketlerinin kurduğu “Finansman Şirketleri Derneği” 11. Yıl Olağan Mali Kurulu toplatısında, 2010 yılı değerlendirmeleri ve 2011 hedefleri paylaşıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katılan Recai Berber ayrıca; AK Parti iktidarının bu sektörde rekabetin artmasına çalıştığını ifade ederek hiç bir sektörün diğerinin altında ezilmemesi ve geri kalmaması için kanuni düzenlemeler yaptıklarının altını çizdi.
Aktif büyüklüğünü son on yılda 6 milyar TL’ye çıkarmış olan finansman şirketlerinin 2011 yılına yönelik otomotiv ve konut finansmanı hedeflerinin paylaşıldığı toplantının açılış konuşmasını ise VDF Genel Müdürü ve Finasman Şirketler Derneği Başkanı Kemal Ören yaptı. Ören; “Son bir yılda güzel ve yorucu bir çalışma dönemi geçirdik. Sektör büyüdükçe farkediliyor, farkedildikçe de önümüzdeki engeller kalkıyor. Faturalı yaşama destek veren ve finans piyasasında son derece önemli bir alternatif olan finansman şirketlerinin önümüzdeki dönemde 10 milyar TL aktif büyüklüğe ulaşması bekleniyor” dedi. Ören ayrıca Finansman Şirketleri Derneği’nin sektörü geliştirmek için yaptığı yoğun çabaların şu an TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bekleyen “Finansman Şirketleri Birliği” yasa tasarısının yasalaşmasını da hızlandıracağını düşündüğünü belirtti.
Dernek çatısı altında yer alan Mercedes Benz, Koç Finans, Koç Fiat, TEB Cetelem, MAN, SCANIA, DD Mortgage gibi finasman şirketlerinin genel müdürlerinin de hazır bulunduğu toplantıda konuşma yapan Prof. Dr. Emre Alkin sektörün hızla büyüdüğüne dikkat çekti.
Alkin, 2011 yılında kurumsal iletişimin gücünü arttırarak, kanun ve mevzuatlarda sektör aleyhinde olan düzenlemeleri bertaraf ederek daha hızlı yol katedeceklerinin altını çizdi.

FİNANSGÜNDEM 20/01/2011
183 milyar dolara çıkan ithalat faturasına ‘ortak alım’ formülü
Çağlayan, ithalatın 183 milyar dolara ulaştığını belirterek faturayı azaltmak için ‘Tedarik Stratejisi’ uygulayacaklarını söyledi
Türkiye’nin 183 milyar dolara ulaşan ithalat faturasını azaltmak için 2011’de ‘Girdi Tedarik Stratejisi’ uygulanacak. İlk kez ithalat rakamlarını düzenlediği bir basın toplantısıyla açıklayan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, cari açık konusunda aldıkları önlemlerden birinin ‘sektörel ortak satın alma hareketi’ olduğunu, aynı malı aynı ülkeden hatta aynı yurt dışı tedarikçilerden temin eden yerli firmaları bir masa etrafında topladıklarını, dış ticaret açığı noktasında kritik olduğunu düşündükleri her bir ürün için ithalatçıların ortak satın almalarına imkan tanıyacak bir platform oluşturduklarını anlattı.
AMONYAK ÖRNEĞİ VERDİ
Çağlayan bu konuyu bir de örnekle şöyle anlattı: “2010’un 11 aylık döneminde saf amonyak ithalatında verdiğimiz 270 milyon dolarlık dış ticaret açığının 100 milyon doları Ukrayna’dan kaynaklanıyor. Yaptığımız analizlerden 3 farklı sektörden 7 ithalatçımızın Ukrayna’daki 7 firmadan ithalat yaptıklarını gördük. Yapacağımız çalışmayla bu 7 ithalatçımız bir araya gelecek. Ukrayna’daki satıcıların karşısına tek bir alıcı olarak çıkacak. Bu sayede fiyat avantajı ile çok daha ucuza alma imkanına sahip olacaklar.”
AMAÇ MALİYETİ AZALTMAK
2023’te ihracat hedefinin 500 milyar dolar olduğunu da hatırlatan Çağlayan “Bu hedefe ulaşabilmek için ilgili tüm politika araçlarının birbirleriyle etkileşimli olarak kullanılması gerekiyor. Bu kapsamda Başbakanlık genelgesi ile kurduğumuz İhracata Dönük Üritem Stratejisi Değerlendirme Kurulu toplantısının ana gündem maddesi Girdi Tedarik Stratejisi çalışması. Bu çalışma ile dünya girdi kaynaklarındaki belirsizlikleri, kaygıları en aza indirmeye çalışıyoruz. Bu strateji ihracata dönük üretimde düşük maliyetli üretim için yol haritası oluşturacak” dedi. • EKONOMİ SERVİSİ
70 milyar dolar açık bekliyoruz
Bakan Çağlayan, aralık ayında 18-20 milyar dolar civarında ithalatın gerçekleşeceğini ve 2010 yılı ithalatının yüzde 30’luk artışla 183 milyar dolar düzeyinde olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Çağlayan “2010 yılında 183 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiğini varsayarsak; dış ticaret açığımızın 70 milyar dolar düzeyinde, ihracatın ithalatı karşılama oranının da yüzde 62.5 oranında gerçekleşmesini bekliyoruz” dedi. Çağlayan, ara mallarında en önemli kalem olan enerji girdilerinin Türkiye’nin olmazsa olmaz ithalat kalemi olduğunu belirterek “Enerji ithalatının yıllık 38 milyar dolar olmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Muhalefet istedi ithalatı 3 ayda bir açıklayacağız
Türkiye’de yıllardır konuşulmaktan çekinilen, tabu kabul edilen ithalatla ilgili gelişmelerin artık 3 ayda bir açıklanacağını belirten Çağlayan “Bu göreve 5 Mayıs 2009’da geldim. Ondan önce de ithalat rakamlarının saklanacak bir sır olmadığını söylüyordum. Kimse ithalat yapıyor diye eleştirilemez. İthalat ekonominin unsuru. Muhalefetin ‘Hep ihracatı anlatıyorsunuz, biraz da ithalatı anlatın’ demesi üzerine kısmet bugüneymiş” dedi.
Değerli TL 8 milyar dolara maloldu
Bakan Çağlayan yaptıkları bir çalışmada döviz kurundaki yüzde 1’lik bir artışın, yani TL’deki değerlemenin ithalatı yüzde 0.43 oranında artırdığını belirterek “Buna göre 2010 yılında TL reel olarak değer kazanmamış olsaydı, 8 milyar dolar daha az ithalat yapılacaktık” dedi. Çağlayan değerli TL konusunda geç de olsa Merkez Bankası tarafından atılan adımları ‘sevindirici’ buldu.
STAR 20/01/2011
Kiler, arzı 3 milyon kişiye anlattı Anadolu’da yatırımcı sıraya girdi
Günde 200 bin müşterinin alışveriş yaptığı Kiler Alışveriş’in halka arzında talep toplama bugün başladı. Ümit Kiler “Borsanın kumar olmadığını 15 gündür herkese anlattık. Anadolu’dan büyük talep var” dedi
Bu yılın en önemli halka arzlarından birine imza atmaya hazırlanan Kiler Holding bünyesindeki Kiler Alışveriş, 26 ildeki 173 mağazasında ‘halka arz seferberliği’ yaptı. Kurumsal yatırımcılardan çok sermaye piyasalarını bilmeyen Anadolu’daki bireysel yatırımcılara ve Kiler müşterilerine ağırlık veren şirket, 15 gün boyunca günde 200 bin kişinin giriş yaptığı mağazalarında halka arzı anlattı. Kiler Perakende Grubu Başkanı Ümit Kiler “Bunun için tüm mağazalarımızda özel masalar oluşturduk. Eğitimli elemanlar insanlara borsanın bir kumar olmadığını anlattık” diye konuştu.
ARZIN DEĞERİ 110-120 MİLYON LİRA
Arzın toplam 110-120 milyon liralık bir değere karşılık geleceğini söyleyen Kiler şöyle konuştu: “Halka arzda belirlediğimiz oran yüzde 13-15 arası. Bunun da fiyat aralığına göre rakamsal değeri 110-120 milyon lira. Bu miktarın yüzde 50’si yurt içi, yüzde 50’si de yurt dışına ayrılıyor. Yurt dışıyla ilgili herhangi bir problem yok. Asıl amacımız Türkiye’deki yüzde 50’yi daha fazla kişiye ulaştırmak. Amacımız özellikle Kiler müşterilerine sermaye piyasalarının içine kanalize etmek. Özellikle müşterilerimizden acayip bir ilgi var” dedi. Mağazalarının hiç olmadığı illerden bireysel yatırımcıların bile ilgi gösterdiğini belirten Ümit Kiler, bugüne kadar borsa bir yana, bankaya bile parasını yatırmayan insanların Kiler’in halka arzıyla ilgilendiğini söyledi. Kiler şöyle konuştu: “Diyarbakır’dan bir akrabamız aradı, onun komşusu yaşlıca bir hanım ‘Benim 150 bin lira param var. Ben bununla Kiler hissesi almak istiyorum. Sen yakınlarısın ne diyorsun’ diye ona sormuş. Yani böyle hiç ummadığınız bireysel geri dönüşler alıyoruz. Zaten biz de bunu hedefliyoruz.” 5 adımda borsa diye broşür çıkardıklarını söyleyen Kiler, tanıtımın 15 gün boyunca yapıldığını vurgulayarak “Mağazalara giren günlük insan sayısı 200 bin kişiyi buluyor. 15 gün boyunca her gün 200 bin insana borsayı ve kendimizi anlattık. Bugüne kadar imkanlarımızla büyüdük. Artık bu hızlı büyümeyi devam ettirmek için kaynak ihtiyacımız olduğunu anlattık. Bunu da tüketicilerimizden istiyoruz. Bunun için halka arz yapıyoruz” diye konuştu.
Halka arzın künyesi
Arz oranı (2010 Eylül): Yüzde 15
Halka arz fiyatı: 5.30-6.10 TL
Ciro: 600 milyon lira
Net kar (2010 Eylül): 12.5 milyon lira
Aktif büyüklük: 569.9 milyon lira
Talep toplama bugün başladı
Kiler Alışveriş’in talep toplama dönemi bugün başladı. 20-21 Ocak olarak belirlenen talep toplama döneminde Kiler hisselerinin yüzde 13.05’ini, ek satış ile birlikte toplam yüzde 15’ini halka arz ediyor. Şirketin halka arz öncesi 121 milyon 120 bin TL olan ödenmiş sermayesinin, halka arz sonrası 134 milyon 620 bin TL’ye yükseltilmesi planlanıyor. Halka arz fiyat aralığı ise 5.30-6.10 TL olarak belirlendi.
16 yıldır hiç zarar etmedik
Yaptıkları sondajlardan arza, istedikleri gibi tabana yayılan bireysel katılımcının katılacağı yönünde bir gözlemde bulunduklarını belirten Kiler “20 metrekarelik bir dükkanla başladık. 16 yıldır faaliyet gösteriyoruz. Hiç zarar açıklamadık. Sürekli büyüyen bir şirketiz. 2010’da yatırım yapılacak argümanlar arasında altın ve borsa artışta. Doğru şirketlere yapılan yatırımlar kazandırdı” dedi.
İki oğlum da sitem ediyor
Halka arz çalışmaları nedeniyle çok yoğun çalıştıklarını bu nedenle de ailesine yeterince zaman ayıramadığı için üzüldüğünü belirten Ümit Kiler, 15 yaşındaki oğlu Fatih ve 9 yaşındaki oğlu Mustafa’nın, kendisine sitem etmeye başladığını söyledi. Kiler “Arzdan sonra ortaklarımıza karşı da sorumluluğumuz olacak. Korkarım daha da az göreceğim çocuklarımı” dedi.
STAR 20/01/2011
Türkiye'nin yükselişine Merkez Bankası engeli
Dünyanın önemli gazetelerinden Financial Times'da yer alan bir haberde, gelişmekte olan ülkelerin yıldızı olarak gösterilen ve borsası diğer ülkelere kıyasla daha fazla kazanç getiren Türkiye'nin yükselişinin, sıcak paradan endişe eden Merkez Bankası'nın son hamleleri tarafından durdurulduğuna dikkat çekildi. Gazetede şu ifadeler kullanıldı: "2010 yılının büyük bir kısmında, Türkiye, gelişmekte olan ülkelere yatırım yapanların gözdesiydi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, performans açısından rakiplerine fark attı. Türkiye tahvillerinin getirileri tarihi düşük seviyelere düştü. Ülkeye gelen fon akışı Kasım ayı sonunda 16,5 milyar dolara ulaştı. Bu gelişmeler, Türkiye'nin resesyondan çıkış gücünün kanıtları olarak gösterilirken, Türk siyasiler istikrarlı para politikaları, tedbirli adımları ve güçlü bankacılık düzenlemeleri dolayısıyla takdir topladı. Türkiye aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin yeniden gözde oluşunun da ekmeğini yedi.
MB HER ŞEYİ TERSİNE DÖNDÜRDÜ
Ancak MB'nin beklenmedik bir şekilde, faizlerin 6,5'e kadar çekmesi çarkları ters döndürdü. Bu gelişmelerin ardından, finansal danışmanlık şirketi EPFR Global, müşterilerinin Türkiye'deki pozisyonlarını kapatıp, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika'ya yönelmesini önerdi. Faiz indirimlerinin devam edeceği beklentisiyle tahvil getirileri düşmeye devam ederken, aralık ayı itibariyle yeniden yükselişe geçti ve Türkiye'nin son tahvil ihracında, talebin diğer ihalelere kıyasla daha düşük olduğu görüldü.
YENİ ŞAFAK 20/01/2011
1 milyon tekstilciye devletten güvence
İthal tekstil ürünlerine getirilen vergilerin arkasında duran Bakan Zafer Çağlayan, tekstil sektöründeki 1 milyon çalışanı korumak için gereken her türlü tedbiri alacaklarını vurguladı
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, bazı tepkilere rağmen ithal edilen dokuma kumaş ve giyim eşyalarına getirilen vergilerin arkasında durdu. Bir milyondan fazla insanın istihdam edildiği tekstil ve hazır giyim sektörü çalışanlarının, bazı ülkelerde uygulanan düşük ücretlerden kaynaklanan tahrip edici rekabete karşı korumak için 13 Ocak 2011 tarihinde yayımlanan tebliğler ile korunma önlemi aldıklarını anlatan Bakan Çağlayan, "Bu sektörümüzde çalışanların, asimetrik rekabet şartlarında işlerine devam edebilmeleri için hayat standartlarını düşürecek ücretlerle çalışmak zorunda kalmalarına izin vermemiz söz konusu olamazdı" dedi.
HER TÜRLÜ TEDBİR ALINACAK
Tekstil ve hazır giyim sektöründe düşük ücret politikaları uygulayan ülkelerin kendi sektörlerini bizdekinden kat kat yüksek vergilerle koruduğuna dikkat çeken Çağlayan, şöyle devam etti: "Türkiye, tam rekabet şartlarının olmadığı bir ortamda, tek taraflı olarak kendi çalışanını asimetrik rekabete teslim etmeyecektir. İşte bu amaçla uluslararası yükümlülüklerimizin sağladığı tüm imkânlar cesaretle kullanılarak tekstil sektöründeki bir milyonu aşkın çalışanımız için gerekli tedbirler alınmaktadır."
AMAÇ DENGELİ DIŞ TİCARET
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) ithalatta haksız rekabete karşı uluslararası hukuku en etkin şekilde kullandığını anlatan Bakan Çağlayan, "2010 yılı Ocak-Haziran döneminde ülkemiz DTÖ üyesi ülkeler arasında bu önlemleri en çok uygulayan Hindistan'tan sonra 2'nci ülke olmuştur" dedi. Haksız rekabete engel olmak amacıyla 2009 yılında 29, 2010 yılında ise 33 olmak üzere son iki yılda toplam 62 adet önlem alındığı bilgisini veren Çağlayan, nihai hedeflerini şöyle özetledi: "Dengeli bir dış ticaret yapısının gerekliliğine inanıyoruz. Halihazırda yüzde 62 düzeyinde olan ihracatın ithalatı karşılama oranını 2023 yılına kadar yüzde 80'ler düzeyine çıkarmayı hedefliyoruz."
YENİ ŞAFAK 20/01/2011
Aksoy Group'tan 17 otele daha Richmond etiketi
Richmond markasının sahibi Aksoy Gorup, otel yönetimi şirketi Richmond International'ı hayata geçirdi. 10 yılda 17 otel hedefi koyan şirket, İstanbul ve çevresindeki oteller için de 100 milyon dolar yatırım bedeli öngörüyor
Aksoy Group yeni otel yönetimi şirketi Richmond International'ı Richmond İstanbul Hotel'de düzenlediği basın toplantısıyla tanıttı. Toplantıda konuşan Richmond International Genel Müdürü Ümit Yaşar Atalay, grubun büyüme stratejisini anlattı. Öncelikle otel yatırımlarına ağırlık verdiklerini belirten Atalay, fizibilite çalışmalarının da olacağını söyledi. Richmond İstanbul'un kendileri için yeni hedefler anlamına geldiğini anlatan Atalay, en somut planlarının büyümeyle ilgili olduğunu ifade etti.
SURİYE'DEKİ PROJE NETİCELENECEK
Kendilerine hayata geçirebilecekleri hedefler koyduklarının altını çizen Atalay, "10 yılda 17 otel planımız var. 2020 ciro hedefimiz ise 250 milyon dolar olmakla birlikte yatak kapasitemizi de 9 bine çıkarmak istiyoruz. Bu anlamda da kararlı adımlar atıyoruz. 1,5 senedir bu dönüşüm için çok çalışıyoruz. Suriye'de neticelendirmek üzere olduğumuz bir proje var" dedi.
FELSEFEMİZE UYGUN OTELLER SEÇİYORUZ
Aksoy Group Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Orhon da, Aksoy şemsiyesi altında otel yatırımları yapmayı planladıklarını ve bu konuda çok seçici davrandıklarını söyleyerek, şöyle devam etti: "Bize çok müracaat oldu. Henüz gerçekleşen yok ama gerçekleşme safhasında olanlar var. Örneğin, Adana'da bir oteli işletmemiz konusunda teklif geldi. Ancak oteli incelediğimizde mutfağın çöpünün müşteri girişinden çıktığını gördük. Böyle bir otelin işletmesini almamız mümkün değil." "Felsefemize uygun otellerden de teklif geliyor tabii" diyen Orhon, bunlardan birkaçı ile görüşmelerin devam ettiğini söyledi. Orhon, "Grubun cirosu 110 milyar dolar, İstanbul ve çevresindeki oteller için 100 milyon dolar çevresinde bir yatırım bedeli olacak" diye konuştu.
Nua Wellness Spa ile sektörde biz de varız
Aksoy Grup Yönetim Kurulu Üyesi Belgin Aksoy da, BM rakamlarına göre 2020 yılında dünya nüfusunun yüzde 22'sinin 60 yaş üzerinde olacağını, bunun da daha fazla yaşlı insan ve daha fazla sağlık problemi ve gideri anlamına geldiğini belirtti. Artık insanların kendilerine daha iyi bakmaya başladığını ve bu çerçevede SPA sektörünün sunduğu imkanların sınırsız olduğunu ifade eden Aksoy, 'Dünyada özellikle 30 gelişmiş ülkede 289 milyon kişi SPA kullanıyor. 2 trilyon dolar olan SPA sektörünün değeri her geçen gün artıyor. Biz de Richmond Nua Wellness SPA ile bu sektörde ilerliyor olacağız' dedi.
YENİ ŞAFAK 20/01/2011
VOB'a 2.5 milyon lira şoku

Kamu alacaklarının yapılandırılması için hazırlanan torba yasa TBMM'den geçerse, borsaların yıllık gelirlerinin yüzde 10'luk bölümü SPK'ya aktarılacak. Bunun, merkezi İzmir'de bulunan VOB'a faturası ise 2.5 milyon lira olacak
Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması için hazırlanan ve gelecek hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülmeye başlanacak olan torba yasada, merkezi İzmir'de olan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası'nın (VOB) kaderini doğrudan ilgilendiren bir madde de yer alıyor. Torba yasada yer alan maddeye göre Türkiye'de faaliyet gösteren borsaların yıllık gelirleri üzerinden faiz hariç, yüzde 10'una kadar bölümü Sermaye Piyasası Kurulu'na (SPK) aktarılacak. SPK dilerse kesintiyi o yıl içinde, dilerse daha sonraki yıllarda da birleştirip yapabilecek.

MİKTAR ARTACAK
Mevcut sistemde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Altın Borsası ve VOB'dan elde ettikleri kar üzerinden yüzde 10'a kadar kesinti yapılıyor. Yasa kabul edilirse diğer borsalarla beraber VOB'un yıllık gelirinin faiz geliri hariç yüzde 10'una kadarını Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) alacak. Geçtiğimiz yıl 14-15 milyon lira kar elde eden VOB, karın 1.5 milyon lirasını SPK'ya ödemek zorundaydı. Ancak yasa ile 40 milyon liraya yaklaşan faiz geliri hariç, yıllık gelirin 4 milyon lirası kesilecek. Yasa değişikliğinin VOB'a faturası yaklaşık 2.5 milyon lira olacak.
VOB'un Yönetim Kurulu eski Başkanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi, üyesi olduğu TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçen ve torba yasada yer alan düzenlemeye göre borsaların yıllık gelirlerinin faiz hariç yüzde 10'a kadar olan bölümünün SPK'ya aktarılacağını açıkladı. Yemişçi, "SPK yetkilileri komisyona bu yasa değişikliğinin gerekçesini anlattı. Komisyon üyeleri de gerekçeleri haklı buldu. Torba yasanın aynen geçeceğini tahmin ediyoruz. Dolayısıyla VOB'un geliri örneğin 50 liraysa, bunun 10 lirası SPK'ya aktarılacak" dedi.

YEMİŞÇİ: SESSİZ KALDILAR
Bu düzenleme konusunda VOB yönetiminin sessiz kaldığını iddia eden Yemişçi, "Değişiklikten haberleri var mı yok mu bilmiyorum. Bir anonim şirket statüsündeki kuruluşun gelirlerinde kesinti yapılıyor ama kimse açıklama yapmıyor. Beni arayan da olmadı. TOBB ile ilgili yasalar konusunda destek isteyen oldu. Onlara yardımcı olduk. Ancak VOB'dan kimse beni arayıp da 'Bu konuda devreye gir' demedi. Ben de demek ki bu kesintiye razılar diye düşündüm" şeklinde konuştu.
VOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez ise Yemişçi'nin söylediğinin aksine yasal değişiklikten haberdar olduklarını kaydetti. SPK'nın borsalardan daha önce gelir gider farkının yüzde 10'una kadar kesinti yaptığını, yeni düzenlemeyle yıllık gelir üzerinden kesinti yapılacağını anlatan Dönmez, şöyle konuştu: "Ancak, bu VOB'a özgü bir düzenleme değil. Bu konuda tek başımıza davranamayız. Diğer borsalarla beraber hareket etmek zorundayız. Elbette bu değişiklik bize ciddi bir yük getirecek. Ancak, SPK yönetiminden yıllık gelirin yüzde 10'u yerine daha makul kesintiler yapmasını umut ediyoruz."

Sözleşmelere yeni şartlar eklendi
Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) önümüzdeki aylarda opsiyon sözleşmelerine başlamayı planlayan VOB'a yeni şartlar getirdiği öğrenildi. SPK'nın opsiyon sözleşmeleri başlamadan önce VOB'da yüzde 18 oranında hissesi olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın payının artırılmasını istediği, bunun için yüzde 25 paya sahip TOBB'dan hisse satışı talep ettiği belirtiliyor. SPK, 2009'da da tek hisseye dayalı vadeli işlem sözleşmeleri uygulaması öncesinde İMKB'nin hisse oranını artırmasını talep etmiş, İzmir Ticaret Borsası ve TOBB yönetimi bu talebi kabul etmemişti.

YENİ ASIR 20/01/2011
Araplara su satan Avrupa ülkesi: Belçika
De Morgan gazetesinin haberine göre Katar'dan Belçika'ya sıvılaştırılmış doğalgaz taşıyan tankerler, dönüşte daha iyi denge için taşıdıkları deniz suyu yerine temiz suyla doldurulacak. Tankerlerin Belçika'nın Zeebrugge limanında inşa edilecek büyük depolardan yüklenecekleri suyla Katar'da çimlerin sulanması planlanıyor.

Gazeteye göre Belçika'nın bu yöndeki önerisini kabul eden Katar yönetimiyle resmi anlaşma, Flaman bölge hükümeti başbakanı Kris Peeters'in gelecek ay bu ülkeye yapacağı ziyarette imzalanacak.
Temiz su ihtiyacını büyük ölçüde deniz suyunu arıtarak sağlayan enerji zengini Katar, bu işlemin oldukça pahalı olması nedeniyle farklı alternatifler arıyor.

RADİKAL 20/01/2011
Ünilever faaliyet gösterdiği 74 ülke içinde en çok Türkiye'de büyüdü
Antalya Fuarcılık AŞ tarafından düzenlenen 22. Uluslararası Konaklama, Ağırlama, İkram Sektörü Ekipmanları ve Dekorasyon İhtisas Fuarı'na katılan Unilever Food Solutions Genel Müdürü Arsan düzenlediği basın toplantısında, Unilever'in logosunu değiştireceklerini söyledi.

Bu değişimin basit bir değişiklik olmadığını belirten Arsan, sektörde servis kalitesini en üst düzeye çıkarmayı istediklerini bildirdi. Unilever tarafından Türkiye'nin çok önemli olduğuna dikkati çeken Arsan, 2010 yılında Türkiye Unilever olarak yüzde 25'ten fazla büyüme gösterdiklerini belirtti. Arsan, 2010 yılında, 100 milyon avro ciro gerçekleştirdiklerini ve elde edilen payı hizmet yatırımlarına aktardıklarını kaydetti.

Arsan şöyle devam etti:
“74 ülkede faaliyette bulunan Unilever Dünyasında Türkiye olarak büyüme şampiyonu olduk. Knorr, Calve, Lipton, Becel, Carte d'Or, Sana ve Rama gibi markaları bünyesinde bulunduran gıda devi Unilever Foodsolutions, 2010 yılında Türkiye'de yüzde 25 büyüme yakaladı. Ev dışı gıda sektörünün referans merkezi olma hedefine kararlı adımlarla ilerliyoruz.

Unilever Foodsolutions Türkiye olarak, 2010 yılında tonaj ve ciroda yüzde 25'in üzerinde büyüme sağladık. Unilever Foodsolutions dünyası içinde 'Dünya Büyüme Şampiyonu' olduk. Bu veri, Türkiye'de ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor ve gelecekte imza atacağımız daha nice başarı için de bizi motive ediyor.”
RADİKAL 19/01/2011
Buğday azalıyor, pirinç artıyor
Dünya buğday üretiminin geçen yıla göre yaklaşık yüzde 5 oranında azalacağı tahmin edilen Temmuz 2010/Hazian 2010 döneminde, pirinç üretiminde yüzde 2 artışla rekor bekleniyor.

AA muhabirinin Uluslararası Hububat Konseyi'nin (IGC) raporundan aldığı bilgiye göre, geçen sezon 677 milyon ton düzeyinde gerçekleştiği belirtilen dünya buğday üretiminin Temmuz 2010/Haziran 2011 döneminde, 33 milyon ton azalmayla 644 milyon tona ineceği tahmin ediliyor.

Üretimdeki yüzde 5'lik azalma, tüketimdeki geçen yıla göre 10 milyon tonluk artışın etkisiyle dünya dönem sonu stoklarının 16 milyon ton düşüşle 180 milyon tona gerileyeceği öngörülüyor.

Buğdaydaki azalmaya karşın dünya pirinç üretiminde yüzde 2'lik bir artış bekleniyor. Geçen dönem 440 milyon ton düzeyinde gerçekleştiği belirtilen dünya pirinç üretiminin, Temmuz 2010/Haziran 2011 sezonunda, rekor seviye olan 449 milyon tona ulaşacağı tahmin ediliyor.

Konsey, dünya pirinç üretimi öngörüsünün Hindistan'ın ana ürününün yükselmesiyle desteklendiğini belirtiyor.

Dünya pirinç tüketiminin ise 437 milyon tondan 446 milyon ton seviyelerine ulaşacağı öngörülüyor. Konsey, Hindistan'da pirinç kullanımının eski miktarlarına geri gelmesi yanında diğer bölgelerdeki orta düzeylerdeki artışların da küresel pirinç tüketimini yükselteceği yorumunu yapıyor.

Son 8 yılın en yüksek stoğu

IGC, geçen yıl 30 milyon ton düzeyinde gerçekleştiğini tahmin ettiği dünya pirinç ticaretinin 2011 döneminde yüzde 3 oranında artarak, 30,8 milyon tona çıkmasını bekliyor.

Üretim ve tüketim rakamlarına göre geçen sezon 93 milyon ton düzeyinde gerçekleştiğini tahmin edilen dünya dönem sonu pirinç stoklarının, Temmuz 2010/Haziran 2011 döneminde, son sekiz yılın en yüksek düzeyi olarak 96 milyon tona ulaşacağı öngörülüyor.

Konsey, dünya dönem sonu stoklarındaki artışın özellikle Hindistan ve Tayland olmak üzere önemli tedarikçilerde olacağını belirtiyor.

CNNTURK 19/01/2011
Goldman Sachs'ın karı düştü
ABD'li yatırım bankası Goldman Sachs'ın geçen yıl dördüncü çeyrekteki karı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 53 düşerek 2,23 milyar dolar oldu.
Goldman Sachs, geçen yıl dördüncü çeyrekte karının 2009 yılının aynı dönemine göre yüzde 53 azalarak, 2,23 milyar dolara (hisse başına 3,79 dolar) gerilediğini açıkladı. Banka, 2009 yılının aynı çeyreğinde 4,79 milyar dolar ya da hisse başına 8,20 dolar kar etmişti.
Bankanın, geçen yıl dördüncü çeyrekte gelirleri ise yüzde 10 düşerek 8,64 milyar dolar oldu.
Goldman Sachs, 2010 yılı gelirinin yüzde 39'una tekabül eden 15,38 milyar doları maaş ve prim olarak çalışanlarına dağıttı.
Bankanın, geçen yılın tamamındaki karı ise 2009 yılına göre yüzde 37 düşerek 7,71 milyar dolar, gelirleri de yüzde 13 azalarak 39,16 milyar dolar oldu.

Wells Fargo ve Bank Of New York Mellon

Wells Fargo bankasının geçen yıl dördüncü çeyrek karı 2009 yılının aynı çeyreğine göre yüzde 21 artarak 3,2 milyar dolar oldu.
Wells Fargo Üst Yöneticisi (CEO) John Stumpf, ekonomideki düzelmeye başlamasıyla birlikte bankanın tüm birimlerinin kara katkıda bulunduğunu söyledi.
Bank of New York Mellon'ın 2010 yılı dördüncü çeyrek karı da önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 15 artarak, 593 milyon dolardan 679 milyon dolara çıktı.
CUMHURİYET 19/01/2011
ABD ve Çin arasında 45 milyar dolarlık anlaşma
ABD ve Çin arasında, 45 milyar dolar değerinde ihracat anlaşması sağlandı.
Adını açıklamayan üst düzey ABD'li yetkili, iki ülke arasında varılan anlaşmayla, Çin'in ABD'den 45 milyar dolar tutarında mal satın alacağını açıkladı. Yetkili, anlaşmayla, Çin'in 19 milyar dolar tutarında 200 adet Boeing yolcu uçağı satın alacağını söyledi.
Anlaşma, ABD'li şirketler Honeywell, Caterpillar ve Westinghouse Electric ile yapılan anlaşmaları da kapsıyor.
ABD'li yetkili, fikri mülkiyet hakları, teknolojik buluşlar ve kamu alımlarını kapsayan ticari alanda bazı önemli konularda ilerleme sağlandığını da ifade etti.
CUMHURİYET 19/01/2011
İstanbul’un ‘Champ Elysees’si Saraçhane olacak
Saraçhane Paris'in ünlü Champ Elysees'si gibi turistik ve ticari bir merkeze dönüşecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Fatih Belediyesi, Saraçhane’yi ‘Şanzelize’ diye bildiğimiz Paris’in ünlü Champ Elysees bulvarı gibi turistik ve ticari bir merkeze dönüştürecek. Bozdoğan Kemerleri’nin etrafı yayalaştırılacak, Unkapanı’na inen Atatürk Bulvarı yeşil alan olacak, SGK binaları otel olarak projelendirilecek. Araçlar ise Yenikapı’da yapılacak tünelden girecek, Unkapanı Köprüsü’nden çıkacak.
Vatan gazetesinden Necla Dalan'ın haberine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Fatih Belediyesi, Saraçhane’yi ‘Şanzelize’ diye telaffuz ettiğimiz Paris’in ünlü Champ Elysees bulvarı gibi turistik ve ticari bir merkeze dönüştürme planları yapıyor. Plana göre, Bozdoğan Kemerleri’nin etrafı yayalaştırılacak, Unkapanı’na inen Atatürk Bulvarı ve İMÇ Blokları’nın çevresi yeşil alan olacak, SGK binaları ise otel olarak projelendirilecek. Araçlar ise Yenikapı’da yapılacak tünelden girecek, Unkapanı Köprüsü’nden çıkacak.
ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, bu proje ile İstanbul’un en büyük ve en görkemli meydanlarından birine kavuşacağını söyledi. Şu anda proje üzerinde çalıştıklarını kaydeden Demir, “Projede turistik tesisler, oteller, iş merkezleri planlıyoruz.

Örneğin SGK binalarının otel olmasını düşünüyoruz. İmar planında bunun önünü açıyoruz. Üniversite binaları olacak. Pertevniyal Lisesi’nin karşısındaki binaları da bu çerçevede planlayacağız. Bölgeyi ticaret, turizm, sağlık ve eğitim merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.
İMÇ İKNA EDİLEMİYOR
Projeyle ilgili 1/5000’lik şehir planlarının Büyükşehir Belediyesi’nden geçtiğini dile getiren Mustafa Demir, planın şu anda Anıtlar Kurulu’nda olduğunu sözlerine ekledi. Demir, “Şu anda tarihi yarımada için hayallerimizi gerçeğe dönüştürecek planı yapıyoruz. Birçok projenin de önünü açıyoruz. Gerekli kaynak sağlandığında Saraçhane İstanbul’un en büyük meydanlarından biri olacak. Ticaret ve turizmin kalbi burada atacak” dedi.
Öte yandan planın göbeğinde yer alan İMÇ Blokları, aynı şekilde faaliyet göstermeye devam edecek. Belediye, planda burayı otel ve turistik alan olarak projelendirmek istedi ancak mülk sahibi olan esnaf ikna edilemedi. Belediye ve itfaiye binaları Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne verildi
Mustafa Demir, bölgenin eğitimdeki ağırlığını pekiştireceğini de söyledi. Başkan Demir, “İstanbul Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi dışında yeni üniversitelerimiz de buraya geldi. Fatih Belediyemizin eski binası ile itfaiye binası Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne verildi. Tekel’in binası Medipol Üniversitesi oldu. Dolayısıyla bölgemiz sadece ticaret ve turizmde değil eğitimde de ağırlığını artıracak” diye konuştu.
HİLTON AÇILIYOR, RIXOS YER ARIYOR
Bölgedeki değişim Saraçhane ile sınırlı değil. Laleli’de de ciddi bir yenilenme gözleniyor. Laleli’de Ordu Caddesi-Sultanahmet arasındaki binaların dış cepheleri tarihi yarımadanın dokusuna göre yenileniyor. Mülk sahipleri yenilemeyi yapmazsa belediye yapıp parasını tahsil ediyor. Bu arada ünlü otel zincirleri de bölgeyi yatırım planlarına aldı.

Hilton bünyesindeki otellerden Garden Inn önümüzdeki aylarda eski Gedikpaşa İlkokulu’nun binasının üstünde hizmete girecek. Binanın altında ise Ramsey, Kiğılı, US Polo ve Tanca gibi firmaların mağazaları var. Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği (LASİAD) Başkanı Orhan Altun, Rixos’un da bölgede otel için yer aradığını söyledi. Altun, “Otelcilikte ciddi bir hareketlenme var. Güzel ve marka oteller gelecek” dedi.
NTVMSNBC 20/01/2011
Borsada 2 bin doları 1 milyon dolara yükseldi, 500 dolarla çıktı

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, dün Ankara’da biraraya geldiği ev kadınlarına, hırsın aklın önüne geçmemesi gerektiğini söylerken, kendi gençliğinden örnek verdi.
500 dolar kurtarabildi
Yatırımcılara kişisel mal varlığını riske atacak şekilde borçlanarak piyasaya girmemesini, spükülatif söylemlerden etkilenmemelerini ve sabırlı olmalarını öneren Akgiray, başından geçeni şöyle anlattı: “Yurtdışında doktoram biterken annemin 2 bin dolar parası varmış. Sen finans işlerinin doktoru oldun, bu para senin olsun, al kazan dedi. Ben 4.5-5 ay içinde 2 bin doların 1 milyon dolara çıktığını gördüm zengin olacağız ya o yaşta, satamadım, sonra 500 doları kurtarabildik en sonunda. Zamanında yarısını satmak bana yetebilecekti. Dedim ya bazen hırs, aklın önüne geçiyor. Sabır, inanın ki günün sonunda akıllı yatırım oluyor.
Gün bugündür sanki biraz
Ankara Büyükşehir Belediyesi Hanımlar Lokali’nde gerçekleşen buluşmada Akgiray, kadınları İMKB’ye davet etti. İMKB’nin en fazla kazandıran yatırım araçlarının başında geldiğini söyleyen Akgiray, “Bugün Türkiye borsalarında yatırımcı olmak, 3 yıl sonra yatırımcı olmaya göre çok kârlı. Gün, bugündür gibi sanki biraz” dedi. Türkiye’de sermaye piyasaları büyüklüğünün 350 milyar dolar olduğunu ancak bunun 1 trilyon dolara çıkma potansiyeli olduğunu söylerken “Bir şey küçükken ucuzdur. Olgunlaştıkça değerini bulur. Uluslararası fonlar Türkiye’ye ne zaman atlasak diye bakıyor. Tamam gelsinler, para paradır ama siz de gelin” çağrısı yaptı.
30 lira bile tasarruf
“Maaşım zaten 1000 lira. Nesini tasarruf edeceğim, ülkeyi ben mi kurtaracağım” düşüncesinin yanlış olduğunu anlatan Akgiray, şöyle devam etti: “1000 lira yetiyorsa 950 lira da yeter. 950 lira yetmiyorsa bin lira da yetmez. Ayda mutlaka 30 lira 50 lira tasarruf edilebilir.”
Parayla duygusallık karışırsa sonu fakirlik
VEDAT Akgiray borsadaki yatırımcıların uzun vadeli düşünmesi, sabırlı olması gerektiği vurgularken, insanların borsadaki hisse senetleri yükselirken sevindiğini, ancak düşüşe geçtiğinde paniğe kapıldığını, “zararın neresinden dönersem kardır” diyerek hemen kağıdı satmaya çalıştığını anlattı. Akgiray, böyle davrananların kaybettiğini, parayı kazanan tarafın ise kağıdını satmayan taraf olduğunu ifade ederek, “Parayla duygusallık karışırsa fakirlik kesin bir sonuç” dedi.

HÜRRİYET 20/01/2011
2-B’den 10 milyar lira gelebilir, belki 5-10 fazlası olabilir

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2-B konusundaki tahsilatın ‘öyle çok beklendiği kadar yüksek bir şey’ olmayacağını söylerken, “Şu ana kadarki değer tespiti yapılan alanların bugünkü piyasa değeri 10 milyar lira falan, bunun üzerine belki bir 5-10 eklenir” dedi.
YAKIN zamanda yasalaşarak yürürlüğea girmesi beklenen 2-B’den ‘öyle çok yüksek’ bir tahsilat beklenmediğini açıklayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şu ana kadar değer tespiti yapılan alanların 10 milyar lira civarında olduğunu söyledi. Kanal 24 televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtlayan Babacan, “2-B arazileriyle ilgili beklentiniz nedir” sorusu üzerine şu bilgileri verdi:
Başbakan’a gönderilecek
Çalışmalar hazır. En son Başbakanımıza arz ettikten sonra Meclis’e gönderilecek aşamaya geldi. Verilmesi gereken bazı kararlar var. 2-B konusundaki tahsilat öyle çok beklendiği kadar yüksek bir şey olmayacağı görünüyor. Şu ana kadarki değer tespiti yapılan alanların toplam değeri bugünkü piyasa değeri, bizim isteyeceğimiz rakam değil, piyasa değeri 10 milyar lira falan mertebesinde ki bunlar çok kıymetli alanlar öncelikle tespiti yapıldı. Bunun üzerine belki bir 5-10 eklenir ama bu bugünkü toplam piyasa değeri. Biz ne kadar bir talepte bulunacağız.
İnsanların ne kadarı başvuracak
Bu gayrimenkul sahiplerinden bir bakıma 2-B pozisyonundaki arazilerin, mülklerin tapularını alabilmesi, legalize olmasıyla ilgili belki onu daha belirlememiz gerekiyor. Bir de insanların ne kadarı buna gelecek başvuracak? Belki ‘şu anda biz memnunuz’ diyenler olabilecek. Oralarda bizim yaptırım mekanizmalarımız olacak mı, olmayacak mı? Bütün bunlar 2-B’den yapılacak toplam tahsilatı etkileyecek. Peşin değil, yıllara sari bir uygulama olacak.
İlave kaynaktır küçümsemeyelim
Sadece sigaranın ÖTV’sinden her yıl tıkır tıkır gelen vergi 15 milyar lira. Biz oradan ne gelirse planımızda, programımızda olmayan yatırımlara yönlendirebiliriz ya da belki bir kısmını borç ödemede kullanabiliriz. İlave bir kaynaktır, küçümsememek lazım. Ama bizim birden bire Türkiye’yi ayağa kaldıracak, şahlandıracak, bütün sorunlarımızı çözecek öyle bir tablo yok.
Ekonomiye ‘can suyu’ tabiri çok tehlikeli
AVRUPALI liderlerin 2008-2009 yıllarında krize karşı tedbir açıklarken, ‘önce daha çok harcayalım , bütçe açığına sonra bakarız’ dediklerini hatırlatan Ali Babacan, “Biz de bir tabir vardır, ‘ekonomiye can suyu’ diye bir tabir. Çok tehlikeli bir tabirdir. Borcunuz zaten yüksekse kamuya daha fazla para harcatarak ekonomik büyüme elde etmeniz mümkün değil” diye konuştu. Türkiye’nn ise bunun tam tersine bir program açıkladığını vurgulayan Babacan, “Gelecek 1-1 yıl için pek çok ülkede seçim var, herkes ’hele bir seçim gelsin’ diye bekliyor. İş dünyası, piyasalar, böyle durumlarda ‘hele seçim gelsin, ondan sonra bakalım’ demez eğer risk gördüyse anında ataklar başlar. Hiçbir ülke kendi fazla güvenmemeli.”
Genelde politikacılar mutluluk oyununa pek müdahale etmek istemez
KREDİLERDEKİ artışın politik açıdan bakıldığında çok kolay popülizm yapılabilecek bir alan olduğuna dikkat çeken Ali Babacan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Çünkü kredi hacmi büyürken bankalar mutlu, para kazandılar yani batak olmadıysa bankalar verdiği kredinin faizini hemen kar olarak yazar ve yüksek para kazanırlar. Banka yöneticileri daha fazla bonus, ikramiye alır. Halk harcama yaptığı, yeni şeylere sahip olduğu için genelde mutludur. Borçlanır ama yeni ev, araba almıştır, mobilyasını değiştirmiştir. Genelde politikacılar bu mutluluk oyununa gelip müdahale etmek istemezler. Amerika’daki krizin asıl çıkış sebebi de budur.”

HÜRRİYET 20/01/2011
Apple’dan 6 milyar dolarlık kâr rekoru

Dünyanın önde gelen teknoloji firması Apple, 26 eylül 2010’da başlayan yılın ilk çeyreğinde kârını yüzde 78 artırdı ve 6 milyar dolarla rekor kırdı.Şirktetin iPhone, iPad ve Mac bilgisayarlarla gelirlerinde de yüzde 71 artış yaşadığı ve 26.7 milyar dolar gelir elde ettiği belirtildi. Apple’un kurucusu Steve Jobs, “Tatil dönemi bizim için harika bir son çeyrek oldu. Ancak tüm silindirlere benzin püskürtmeye devam ediyoruz. Çünkü bu yıl piyasaya çıkaracağımız çok daha ilginç ürünler var” dedi. Apple’ın 2009 yılı net kârı 3.4 milyar dolar olmuştu.
iPhone talebi devam edecek
Şirket yönetimini Steve Jobs’tan devralan Tim Cook ise, iPhone ürünlerine olan yüksek talebin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini belirterek, “Verizon şirketi ile yaptığımız anlaşma sayesinde iPhone satışlarında yaşadığımız talebe yetişememe problemimizi de ortadan kaldıracağız. iPad de bilgisayar sektörüne yeni bir canlılık getirmesiyle birlikte, müşterileri diğer Apple ürünlerine de teşvik edecek” diye konuştu. Şirketin iPhone satışlarının bir yılda yüzde 86 artarak 16.2 milyona ulaştığı, iPad satışlarının da toplamda 7.33 milyona çıktığı belirtildi. Şirketin bilgisayar satışlarının da yüzde 23 artış göstererek 4.1 milyon adede ulaştığı kaydedildi.
Yüzde 4 değerlendi
Jobs’un ayrılacağını açıklamasının ardınan Nasdaq endeksinde 340.65 dolara gerileyen Apple hisselerinin, kâr açıklamasının ardından yüzde 4 değer kazanarak 354 dolara yükseldi. Steve Jobs’un sağlığı nedeniyle görevine bir süreliğine ara vermesiyle Apple’ın geleceğinin tehlikeye gireceği söylentilerinin de beklentilerin üstünde çıkan kâr açıklamasıyla birlikte yerini güvene bıraktığı vurgulandı.

HÜRRİYET 20/01/2011
Küçük ev aletleri 1.7 milyarı buldu ‘Homend’i Hong Kong’da üretip getirdi

Cirosu 1 milyar doları aşan Index Group, Homend markasıyla 1.7 milyar liralık küçük ev aletleri pazarına girdi. Üretimini Hong Kong merkezli KJI firmasına yaptıran Homend’in Genel Müdürü Hakan Koçer, “Herhangi bir arıza durumunda garanti belgesi, fiş, fatura olmadan 48 saatte tamir sözü veriyoruz” dedi.
MİKSER, ronda, saç kurutma makinesi, tost makinesi, meyve sıkacağı gibi onlarca ürünü çatısı altında toplayan küçük ev aletleri pazarı dünyada 21 milyar dolar, Türkiye’de ise 1.7 milyar liralık bir sektör. Global ve Türk büyük beyaz eşya firmalarının yanı sıra sadece küçük ev aletleri alanında faaliyet gösteren yüzlerce markanın rekabet ettiği sektöre, ismini daha çok bilgisayar dağıtım alanındaki faaliyetleriyle duyuran, 1 milyar doları aşkın ciroya sahip Index Grup da Homend markasıyla girdi. İlk ürünleri Eylül 2010’da piyasa sunduklarını belirten Homend Genel Müdürü Hakan Koçer, Türkiye’de 60’tan fazla markanın bu alanda rekabet ettiğini söyledi.
Evlilik ve boşanma büyütüyor
Hakan Koçer “Yılda 700 bin evlilik ve 150 bin boşanmanın yaşandığı Türkiye’de küçük ev aletlerini değiştirme süresi 3 yıl. Ülkemizde küçük ev aletleri çok önemli ve büyümeye açık bir alan. Evlilikler de boşanmalar da büyütüyor” dedi. Koçer, 5 milyon dolarlık yatırımın önemli bir bölümünü Ar-Ge’ye yaptıklarını anlattı. Şu anda ütü, mutfak ürünleri, elektrikli süpürgesi ve kişisel bakım ürünleri bulunan marka; ısıtma-soğutma, temizleme, ev aksesuvar, online ve elektronik alanları üzerinde de çalışıyor. Koçer, cins bir ürün ile sürpriz yapabileceklerini de söyledi.
48 saat tamir sözü veriyor
Üründe bir arızayla karşılaşılması durumunda 7/24 hizmet veren çağrı merkezlerinin aranabileceğini belirten Koçer, şöyle konuştu: “Ürünün seri numarasını söylediği takdirde kendisine herhangi bir garanti belgesi veya fiş sorulmadan yardımcı olunuyor. Arızalı ürünleri kapıdan alıp servis sonrasında kapıya teslim ediyoruz. Müşteriye ürünü 48 saat içinde tamir sözü veriyoruz. Eğer 48 saat içinde tamir edilemezse, aynı ürünün yenisini veriyoruz. Bu 48 saat ürün bize ulaştıktan sonra geçerli olan süre. Mağazada da arızalı ürün değiştirebiliyorlar.”
90 milyon TL hedefi koydu
Şu anda 39 olan ürün sayısını 2011 yılında 73’e çıkarıp 23 milyon TL ciro elde edeceklerini anlatan Koçer, 2012 yılı için ise 88 ürün ve 52 milyon TL ciro hedeflediklerini söyledi. 2013 yılında 218 ürün, 90 milyon TL ciroya ulaşacaklarını belirten Koçer, yurtdışı satış ve pazarlama faaliyetlerinin de aynı yıl başlayacağını hatırlattı.
Türk için sessizlik sürprizden önce geliyor
ARALARINDA Kenwood, Elektrolux, Sanyo, Tefal, Molunex gibi dünya devlerinin yer aldığı önemli bir portföye üretim yapan Hong Kong merkezli KJI Industrial, Homend’in küçük mutfak aletlerini de üretiyor. Smart, Silent, Simple (akıllı, sessiz, kolay) kelimelerinden yola çıkılarak isimlendirilen S3 serisinde mutfak robotu, buharlı pişirici, mikser, masa blenderı, el blenderı bulunduğunu belirten KJI Industrial Genel Müdürü Jessie Ling, “Bu seriyi bazı ülkelerde Smart, Simple, Surprise (sürpriz) olarak çıkardık. Ancak Homend temsilcileri sürpriz yerine sessizi tercih etti. Türkiye’de mutfak ürünlerinde sessiz çalışmanın çok önemli olduğunu anlattılar” dedi.

HÜRRİYET 20/01/2011
BİM, Savola grupla hacca gidiyor

Türkiye’de mağaza sayısı 2.958’e ulaşan BİM, Fas’tan sonra Suudi Arabistan’da da büyümeyi planlıyor
İlk mağazayı Cidde’de açmayı planlayan şirket daha sonra Mekke ve Medine’de de mağaza açacak.
BİM Birleşik Mağazalar KAP’a yaptığı açıklamada, Savola Grup Company ile Suudi Arabistan’da perakende sektöründe faaliyet gösterecek bir ortak teşebbüs şirketinin kurulmasına yönelik ön mutabakat anlaşması imzaladığını duyurdu.
BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç, “Bir ön anlaşma imzaladık. 6 ay içinde nihai anlaşmayı yapmayı hedefliyoruz. Türkiye’deki ucuz market modelinin aynısını uygulayacağız. Savola Grup Suudi Arabistan’da perakende sektöründe pazar lideri. Süper ve hipermarketleri var. Savola ile yeni bir şirket kuracağız ve yüzde 50-50 ortaklık yapacağız” dedi.
Önce Cidde’de mağaza
Aykaç, Suudi Arabistan’da ilk mağazayı Cidde şehrine açacaklarını ifade ederek, “Daha sonra Mekke ve Medine’de de mağaza açmayı planlıyoruz” dedi. Ortaklarının yağ ve şeker konusunda dünyanın en önemli oyuncularında biri olduğunu ifade eden Aykaç, “Türkiye’de yağ markası Yudum onlara ait” dedi.
Fas’ta 50 mağaza açtı
2 yıl önce girdikleri Fas’ta 50 mağazaya ulaştıklarını söyleyen Aykaç, “Suudi Arabistan ilgilendiğimiz pazarlardan bir tanesiydi. Araştırmamız sonunda onlarında bu formatta düşünceleri varmış. Bizim araştırdığımızı duymuşlar. Bir araya geldik görüşmeler iki aydır sürüyordu. Mağaza sayımız henüz netleşmedi. Türkiye’deki benzer konsepte olacağı için mağaza sayısı yine yüksek olacak. İsim henüz belli değil. BİM olma ihtimali var. Ama başka bir isimde olabilir” dedi.
Yurtdışında yatırım yaptıkları ikinci ülkenin Suudi Arabistan olduğunu ifade eden Aykaç, “Çok fazla ülkeye bakıyoruz yatırım için. Ortadoğu coğrafyasında ilgilendiğimiz ülkeler var” şeklinde konuştu.
Yudum’un sahibi Savola’nın cirosu 4 milyar dolar
1979’da Suudi Arabistan’da kurulan Savola Grup, Ortadoğu ve Körfez, Kuzey Afrika, İran ve Orta Asya bölgelerinde sıvıyağ, şeker, ambalaj, perakende ve emlak sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Dünyanın en büyük mısır alıcısı olan Savola ayrıca, Ortadoğu’nun en büyük şeker fabrikalarına sahip.
4 milyar dolar yıllık cirosu ile Suudi Arabistan’ın en büyük ikinci endüstriyel kuruluşu olan Savola 16 bin çalışana sahip. Halka açık olan Savola, Suudi Arabistan’ın yenilebilir yağ pazarının yüzde 82’sini ve şeker pazarının yüzde 68’ini elinde tutuyor. Savola, 2007’de Türk şirketi Yudum Gıda’yı National Bank Of Kuwait’ten 53.3 milyon dolara satın almıştı. Savola yöneticileri Türkiye’deki şeker fabrikası özelleştirmeleriyle de ilgilendiklerini açıklamıştı.
Türkiye’de 2.958 mağazası bulunan BİM’in yüzde 54.79’u halka açık. Şirketin yüzde 17.96 hissesi Mustafa Latif Topbaş, yüzde 13.59’u Abdulrahman El Khereiji, yüzde 8.41’i Ahmet Afif Topbaş, yüzde 3.95’i Zuhair Hamed Fayaz, yüzde 1.18’i Firdevs Çizmeci, yüzde 0.12’si ise Ömer Hulusi Topbaş’a ait.
MİLLİYET 20/01/2011
Dolar kapanışta 1,5460 seviyesinde

İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,5460 liraya gerilerken, avronun satış fiyatı 2,0810 liraya yükseldi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, piyasanın kapanışı itibariyle Kapalıçarşı’da 1,5430 liradan alınan dolar 1,5460 liradan, 2,0760 liradan alınan avro 2,0810 liradan satılıyor.
Serbest piyasada önceki kapanışta 1,5350 lira olan dolar güne 1,5380 liradan, 2,0610 lira olan avro 2,0620 liradan başlamıştı.

MİLLİYET 20/01/2011
'Schengen'le vurgun

Krizdeki Avrupa ortak vize Schengen'i gelir kapısı yaptı. Vize sürecinin her adımını paraya döken AB ülkeleri bu da yetmezmiş gibi geçerlilik süresini de 3 güne kadar indirdi. En ucuz vize maliyeti 400 TL ile üç günlük Avrupa tatiline yaklaştı
Türkiye geçmiş anlaşmalara da dayanarak kapısına dayandığı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden vize kolaylığı hatta serbest dolaşım hakkı beklerken yeni topluluk ülkeleri zam ve bürokrasi duvarıyla vize almayı her geçen gün daha da zora sokuyor.
Son dönemde en çok şikayet edilen konu ise hızla artan maliyetler ve süreleri kısalan vizeler. AB'nin ortak vizesi Schengen'i en kısa süreyle alabilmenin bedeli son üç yılda 150 liradan 400 lira sınırına dayandı. Bu artışta sadece vize harcına gelen yüksek zam değil, fotoğrafından, randevu ücretine, soru sorma parasından form bedeline kadar daha önce olmayan kalemlerin de eklenmesi etkili oldu. Bütün bu bürokrasi ve maliyet duvarını geçen Türk vatandaşlarının en sık karşılaştığı ve şikayet ettiği konu ise çekilen eziyete karşı alınan vize sürelerinin giderek daha da kısa hale gelmesi. 6 aylık vizelerin geçerlilik süresi 1 ay, bir yıllık vizelerin geçerlilik süresi ise 6 aya kadar düştü. Hatta bazı uygulamalarda süre üç güne kadar düşebiliyor. Süre ne kadar kısalırsa kısalsın vatandaşın ödediği toplam ücrette ise herhangi bir indirim olmuyor.
STÜDYO BİLE KURDULAR!
Türk vatandaşlarının artan gelir seviyesi ve gelişen ticaret nedeniyle hem tatil hem de iş için daha fazla yurtdışına çıkarken, AB vizelerinin süresi gerileme trendine girdi. Daha önce en kısası 6 ay olan Schengeler'de gezinin amacı ve kalınacak otelin ispatına bağlı olarak süreler günlerle sınırlandı. Bunun dışında bürokrasi yoluyla oluşturulan masraflar da arttı. Her bir ülke kendi standardında göre fotoğraf talep etmeye başladı. Konsoloslukların içinde özel stüdyolarda yüksek fiyatla satış başladı. Schengen dışında kendi vizesi veren İngiltere gibi bazı ülkelere hizmetleri özel sektöre devrederek ücretlerine zam yaptı. Bazı konsoloslukları kırtasiye ofisleri açtı.
İşadamlarını kısa vizeler bıktırdı
İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi Serdar Urfalılar: "En önemli sorun da artık çok kısa süreli vize vermeleri. İşadamı olmama rağmen uzun süreli başvurum reddedildi ve 6 aylık vize verildi. 6 ay sonra tekrar başvurmam gerekiyor. Katılacağımız ihalelere katılamıyoruz." Temesist Başkanı Halil İbrahim Gül: "Başvuru yaptığımızda çok kısa süreli vize verdikleri için bir ya da iki ay sonra tekrar başvurmak zorunda kalıyoruz." İstanbul İhracatçılar Birliği Başkanı Zekeriya Mete: "Bir firma Avrupa'daki fuara en az 10 kişiyle katılıyor. Yılda 6 fuar olsa 60 başvuru yapar. Ben geçen yıl pasaportumda birçok Schengen vizesi olmasına rağmen Almanya'dan red cevabı aldım. İngiltere'de lise öğrenimi gören kızım 3 yıldır orada olmasına rağmen konsolosluktan red yanıtı aldık."
VIP için 300 TL ek
BAZI konsolosluklar hızlı vize uygulama bölümü ile gelir artırımına yöneldi. VIP adı da verilen bu sistem sayesinde 100 ile 300 TL arasında ek ödeme yapılarak normalde 20 günü bulan vizeyi 3 günde almak mümkün hale geldi.
Tek soru bedeli 18 TL
İLGİNÇ uygulamalardan biri de PIN numaralarında yaşanıyor. Kişi konsolosluk yetkililerinden her hangi bir bilgi alışverişinde bulunmak için kredi kartından 18 TL ödeyerek PIN numarası satın alıyor. Bu numara olmadan konsolosluklardan hiçbir bilgi elde edilemiyor. Randevu için de önceden PIN almak şart.
Çıkmazsa para iadesi yok
TÜM konsoloslukların ortak noktası ise vize çıkmadığında hiçbir geri ödeme yapmamaları. Uygulanan vize ücretleri 400-600 TL'yi bulunca neredeyse 2 gece 3 günlük Avrupa turlarıyla yarışır hale geldi.

SABAH 20/01/2011
Bank Asya dümeni Afrika ve Irak'a kırdı

Avrupa'ya bağımlılığını azaltmaya çalışan ihracatçı alternatif pazarlara yükleniyor. Buradaki bankacılık açığını gören Bank Asya da Afrika ve Kuzey Irak'a yelken açtı
Kriz sonrası pazar çeşitlenmesine giderek Avrupa'ya olan bağımlılığı azaltmaya çalışan ihracatçının 2010'da gözü Afrika ve komşulara çevrildi. Alternatif pazarlara gitmeye başlayan ihracatçıyı bankalar da takip ediyor. Bank Asya da ihracatçının bu eksen kaymasını takip ederek Afrika ve Irak'a yatırım yapacak. Kuzey Irak'ta şube açmayı planlayan banka, Afrika'da da küçük bir yatırım yaptı ancak Genel Müdür Cemil Özdemir, "Afrika gelişen bir pazar. Biz küçük bir yatırım yaptık. Ama bölgede faaliyet gösteren Türk firmalarının sayısı her geçen gün artıyor. Biz de pazara ilk g i r e n o l - mak istedik. Riskli bir yatırım ama hızla gelişeceğine inanıyoruz" dedi. Özdemir ayrıca Irak ile olan ilişkileri de yakından takip ettiklerini ve özellikle Kuzey Irak'ta yatırım için araştırmalara başladıklarını söyledi. Gelişmiş pazarlarda çalışmanın kolay olduğunu da belirten Özdemir, odaklandıkları ülkelerde iş yapmanın riskli olduğunu da vurguladı.
KOBİ'DE HEDEF % 40
2011'de yüzde 20 büyüme hedeflediklerini söyleyen Özdemir, kredi büyümesinde ise daha büyük oranlarda büyüme yakalayacaklarını söyledi. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler'e (KOBİ) odaklandıklarını da belirten Özdemir, "Kredi tarafında geliri artırabilmemiz için rekabetçi ürün sunmamız gerekiyor. Buradaki payımızı artırmak istiyoruz. Yüzde 30'lardaki KOBİ kredilerinin payını 2011 yılında yüzde 40'lara çıkarmayı hedefliyoruz" dedi. Proje kapsamında KOBİ'lere kredi yanında danışmanlık hizmeti de verdiklerini dile getiren Özdemir, "Bu proje ile amacımız firmalar ile beraber kazanmak. Büyük ve kurumsal firmalar ile çalışmak kolay. Daha şeffaf bir yapı var. Ancak bu alanda çalışmak daha zor" dedi. Firmalara danışmanlık hizmetini bedelsiz verdiklerini dile getiren Cemil Özdemir, sadece Türkiye'den değil yurtdışından da firmaları hedeflediklerini söyledi.
'Bankacılık daha kolay'
Bank Asya'nın Genel Müdürü Cemil Özdemir, finans sisteminin hem devlet tarafında, hem bankacılık tarafında, hem katılım bankacılığı tarafında yer alan bir yönetici olarak bankalarda çalışmanın daha rahat olduğunu da dile getirdi. Devletin bankacılık üzerindeki etkisinin azalması ile birlikte piyasanın daha hızlı büyüyeceğini dile getiren Özdemir'e katılım bankacılığındaki büyümenin bankalardan daha fazla olduğunu da dile getirdi.
Katılım fonuna yabancı yatırımcı gelecek
İslami kurallara uygun olarak faaliyet gösteren 30 şirketten oluşan Katılım Endeksi'nde yeni hedeflerinin olduğunu da söyleyen Özdemir, yatırım fonu kurulacağının da sinyallerini verdi. "Katılım endeksi tek başına endeks olarak kalmamalı" diyen Özdemir dört bankanın birleşerek bir fon kuracağını da dile getirdi. Bankaların kendi başlarına da fon kurabileceklerini dile getiren Özdemir ayrıca fonun küçük olmaması gerektiğini de vurguladı. Katılım bankalarının bir diğer hedefi de yabancı yatırımcıyı bu fona çekebilmek.

SABAH 20/01/2011
Öğrencileri okurken iş sahibi yapıyor

Haliç Üniversitesi şehrin tam merkezinde yer alan kampusları, güncel ve popüler bölümleriyle gençleri henüz öğrenciyken profesyonelleştiriyor ve iş hayatıyla tanışmalarını sağlıyor
Haliç Üniversitesi'nin Fen ve Edebiyat Fakültesi'nde okuyan öğrenciler stajları sırasında profesyonel yaşamla tanışıp, aldıkları teorik bilgiyi pratiğe dönüştürme şansını çok erken yakalayabiliyorlar. Daha mezun olmadan işlerini garantileyen öğrenciler sektörde de aldıkları eğitimle parmakla gösterilen profesyonellere dönüşüyorlar. Fakülte bünyesinde eğitim veren Moleküler Biyoloji, Genetik, Beslenme, Diyetetik, Ebelik, Fizyoterapi, Rehabilitasyon ve Hemşirelik Yüksekokulu Bölümleri iş hayatına erkenden atılan şanslı öğrencilerle dolu. Haliç Üniversitesi, kurucu vakfı olan Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı'nın sağlık hizmetlerinde ulaştığı dünya çapındaki üstün başarıya paralel olarak sağlık eğitimine büyük bir önem veriyor. Üniversite bünyesinde kurulan Tıp Fakültesi çok yakın bir zamanda eğitim vermeye başlayacak. Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı Hastanesi de hizmete açılacak.
ŞEHRİN KALBİNDE ÖĞRETİM
Haliç Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Gündüz Gedikoğlu'nun hayalini gerçekleştirdiği bir eser niteliğinde. Bir şehir üniversitesi olan Haliç Üniversitesi'nin dört kampüsü de şehrin ortasında yer alıyor. Merkez kampusu Mecidiyeköy dışında Şişhane, Okmeydanı ve Bomonti'de de kampusları var. Rektör Prof. Dr. Sait Sevgener, "Şehir üniversitesi olmak bizim stratejimiz" diyor. Moleküler Biyoloji bölümü başta olmak üzere sağlık programlarıyla ilgili bütün bölümler büyük ilgi görüyor. Tıp Fakültesi kurulmuş; ancak eğitime başlaması için YÖK'ten izin bekleniyor. Üniversite ayrıca eğitim formasyonu veren İstanbul'daki tek üniversite konumunda.
SPOR YÖNETİCİSİ YETİŞTİRİYOR
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) bünyesinde Antrenörlük, Spor Yöneticiliği ve Rekreasyon eğitimi veren Haliç Üniversitesi, ülkemizde görülen büyük bir eksikliğe çözüm üretmiş. Üniversite yetkilileri akademik disiplin almış sporcu ve spor eğitmeni yetiştirmeyi amaçlıyor. Milli futbolcular, Serdar Eylik, Berkay Öztuvan, Korcan Çelikay ve Sinan Osmanoğlu BESYO'nun tanınmış öğrencilerinden bazıları.

SABAH 20/01/2011
"2010'da 3 bin 333 traktör sattık"

ERKUNT Traktör Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Erkunt Armağan, 2010 yılında 3 bin 333 traktör sattıklarını belirterek, "Hedefimiz bu sayıyı 2011 yılında 6 bine taşımak" dedi. Geçen yıl traktör pazarının son 10 yılın ortalama satış rakamlarının üzerinde gerçekleştiğini belirten Armağan, 2011'de pazarın yüzde 10-15 büyüyeceğini anlatan Armağan, "Erkunt olarak bu 2011'de yüzde 81 oranında bir büyüme hedefliyoruz" diye konuştu.

SABAH 20/01/2011
Uçaksavar sitesi için üç firma devrede

UÇAKSAVAR sitesine ilişkin, Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu'nun açıklamasına Uçaksavar Toplu Yapı Yönetimi Başkanı Fevzi Tezcan'dan yanıt geldi. Tezcan'ın yazılı açıklamasında, "Çalışmalar devam ediyor. Anket sonucunda da ulaşabildiğimiz kat maliklerinin yüzde 96 oranında yeniden dönüşümü istedikleri doğrudur. Ancak bu anket firma belirtilmeden yapılmıştır. Sürece dahil Türkiye'nin 3 büyük firması da bulunmaktadır" denildi.

SABAH 20/01/2011
Düşük kur, otomotiv ve makine ithalatını patlattı

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) her ay açıkladığı ihracat rakamlarından sonra dün ilk kez Dış Ticaret'ten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan tarafından ithalat rakamları açıklandı. 2010'u 113,7 milyar dolarlık ihracatla kapatan Türkiye'nin ithalatının 183 milyar dolar olduğu belirtildi. İthalatın patlamasında düşük kurun büyük etkisi olduğuna dikkat çekildi.
Türkiye'nin 2010 yılı ihracat rakamlarının ardından ithalat verileri de kamuoyuyla paylaşıldı. Aralık ayında 18-20 milyar dolarlık bir ithalatın gerçekleştiğini belirten Dış Ticaret'ten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, 2010 yılı ithalatının bir önceki yıla oranla yüzde 30'luk artışla 183 milyar dolara ulaştığını dile getirdi. Türkiye'nin cari açığının ise 70 milyar dolar olarak gerçekleştiği belirtildi. Açığın oluşmasında döviz kurunun düşüklüğünün büyük bir etkisinin olduğunu kaydeden Bakan Çağlayan, özellikle otomotiv ve makine sektörüne olumsuz etkisinin çok ciddi şekilde yansıdığını söyledi. Bakan, ithal otomotivde 4-5 ay sonrasına teslimat günü verildiğini, sanayicinin de üretimde kullanacağı makine tercihini kurun düşük olmasından dolayı ithalden yana kullandığının altını çizdi. 2010'da ithalatın yüzde 61,5'inin dolarla, yüzde 33,5'inin ise Euro ile yapıldığı, doların ithalattaki payının yüksekliğinin en önemli sebeplerinden birinin enerji ithalatının dolarla yapılmasından kaynaklandığı belirtildi.
İthalat rakamlarının analizini yaptığı basın toplantısında dünyada yaşanan krizin ardından birçok ülkenin ihracat rakamlarının düştüğünü anlatan Devlet Bakanı, buna karşın ithalatın kademeli olarak arttığını kaydetti. İthalatın sadece Türkiye'nin değil dünyanın bir gerçeği olduğuna dikkat çekildi. TÜİK verilerine göre; 2010 yılı Ocak-Kasım döneminde ithalat, 2009'un aynı dönemine göre yüzde 31 oranında artarak 164,9 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Aralık ayında yapılan 18-20 milyar dolarlık ithalat ile birlikte bu rakam, 183 milyar dolara yükseldi. İhracatta ise 2010 yılı 113,7 milyar dolarla kapatılmıştı. Bu rakamlar göz önüne alındığında Türkiye'nin dış ticaret açığı 70 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 62,5 olarak kayıtlara geçti. Cari açığın önlenmesi konusunda yoğun gayretler gösterdiklerini belirten Bakan Çağlayan, bu konuda "sektörel ortak satın alma hareketi" başlatacakları, aynı malı aynı ülkeden hatta aynı yurtdışı tedarikçilerden temin eden yerli firmaları bir masa etrafında toplamayı düşündüklerini sözlerine ekledi. 2010'un ilk 11 ayında, en çok ithalat yapılan ilk 10 ülke, sırasıyla Rusya, Almanya, Çin, ABD, İtalya, Fransa, İran, İspanya, İngiltere ve Ukrayna oldu.
Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak döviz kazandırıcı işlemlere çok büyük önem verdiklerini, bu çerçevede lojistik, sağlık, yazılım, sinema ve dizi film sektörlerine yönelik çalışmaların son aşamaya geldiğini hatırlatan Bakan Çağlayan'a göre bu tablonun değişmesi için yeni politikalar geliştirirken sadece kur meselesine takılmış gibi gösterilmek rahatsız edici. Kurun düşük olmasının ihracatçıya olan etkisinden çok, ekonomide, üretimde, istihdamda meydana getirdiği tahribat çok daha büyük. Merkez Bankası'nın geçmiş dönemde uyguladığı düşük kur yüksek faiz uygulamalarını da eleştiren Devlet Bakanı, kurumun o dönemde yanlışında inat ettiğini belirtti. Bu dönemde yaşanan düşük kurun ithalatı patlattığına dikkat çekti. Merkez Bankası'nın politikasından vazgeçmesinin de son derece sevindirici olduğu belirtilerek, bir sonraki adımda ise meselenin kökenine inilerek tasarruf oranının ve mevcut para politikası sonucu Türkiye'ye kısa vadeli sermaye girişlerinin artması için yapılması gerekenlerin masaya yatırılması gerektiğine vurgu yapıldı.
100 otomobilden 70'i ithal
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre, Türkiye'de satılan her 100 ticari araçtan 60'ı yerli üretim modeller arasından tercih edildi. Binek araçlarda ise ithal egemenliği devam etti. İthal otomobiller satışların yüzde 70'inden pay alırken, yerli üretim yüzde 30'larda kaldı. 2010 yılı Ocak-Aralık döneminde toplam otomobil satışları 509 bin 784 adet oldu. Öte yandan makine ithalatının da 17 milyar dolar seviyesinde olduğu belirtiliyor.


ZAMAN 20/01/2010
Kiler'in halka arzında fiyat aralığı 5,30-6,10 TL

Önde gelen süpermarket zincirlerinden Kiler Alışveriş, 20-21 Ocak 2011 tarihinde halka arz için talep toplayacak.
Nihai fiyat ve dağıtım sonuçlarının ise 24 Ocak Pazartesi günü açıklanması planlanıyor. Şirket hisselerinin yüzde 13,05'i halka arz edilecek. Ek satış hakkının kullanılması halinde Kiler Alışveriş'in halka arzı yüzde 15'e çıkacak. Fiyat aralığı ise 5,30-6,10 TL olarak belirlendi. Şirket, 121 milyon 120 bin TL olan ödenmiş sermayesini de halka arz sonrası 134 milyon 620 bin TL'ye yükseltmeyi planlıyor. Firmanın halka arzında hisselerin yüzde 50'lik bölümü yurtiçi yatırımcılara, yüzde 50'si ise yurtdışı yatırımcılara ayrıldı. Yurtiçi yatırımcılara ayrılan toplam arzın yüzde 40'ı yurtiçi bireysel yatırımcılara, diğer yüzde 10'u ise yurtiçi kurumsal yatırımcılara yapılacak. Kiler Alışveriş'in halka arz konsorsiyumu Oyak Yatırım liderliğinde 28 aracı kurumdan oluşuyor. Şirket, şu an 26 ilde 173 mağazada hizmet veriyor. 2011 yılında başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve Ege bölgeleri olmak üzere daha önce Kiler Alışveriş'in bulunmadığı illerde mağaza açmayı ve bunun yanı sıra bulunduğu illerde yaygınlaşmayı hedefliyor. 2010 yılı Eylül ayı itibarıyla 12,5 milyon TL net kâra sahip olan şirketin faaliyet kârı ise 25,9 milyon lira. Aktif büyüklüğü 569,9 milyon lira olan Kiler'in özkaynakları ise 155,7 milyon TL.
ZAMAN 20/01/2010
Türkiye'de taşlar yerine oturdu konut satışı seçimden etkilenmez
Bu sene 9 projeyi açıklayacak olan Eroğlu Grubu, haziranda yapılacak seçimlerden dolayı endişeli değil. Eroğlu Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, seçim sebebiyle inşaat sektöründe çalkantı korkusu taşımadıklarını söyledi. ABD ile Avrupa'da Yunanistan ve Portekiz'de kriz yaşandığını vurgulayan Eroğlu, "Sıkıntı gelişmiş ülkelerde." dedi.
Nitelikli konut sektörüne, geçen yıl satışa çıkardığı İstanbul Lounge ile başlayan Eroğlu Yapı, bu sene 9 proje açıklayacak. Tekstilde Colin's markasının da sahibi olan Eroğlu Grubu, 1,5 milyar dolarlık yatırım bedeli ve 1,2 milyon metrekare inşaat alanına sahip 10 projeden 9'unu bu yılın ilk yarısında satışa çıkarıyor. Grubun ikinci projesi olan İstanbul Büyükçekmece'deki 300 konutluk Yenimoda Evleri'nin satış duyurusunun yapıldığı toplantıda konuşan Eroğlu Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, seçim öncesi ve sonrası için ticari bir risk görmediklerini söyledi. Eroğlu, "Türkiye'de bazı taşlar yerine oturdu. Çalkantıların olacağını, ciddi iniş çıkışların yaşanacağını düşünmüyoruz. Coğrafyasından, genç nüfusundan dolayı öyle bir endişe taşımıyoruz." dedi.
İnşaat yatırımlarının ve konut satışlarının seçimlerden etkilenmesini beklemediklerini anlatan Eroğlu, "Siyasi olarak 6. aydan sonra sıkıntı olur, öncesinde sıkıntı olur diye bir endişe taşımıyoruz. Dünyada bir Amerika tökezliyor gibi. Avrupa'da bir Porteriz, bir Yunanistan sıkıntısı var. Türkiye'den değil, dışarıdan kaynaklanan etkiler olursa ülkemiz de etkilenir. İç dinamiklerden kaynaklanan bir sıkıntı görmüyoruz. Sıkıntı, gelişmiş ülkelerde." şeklinde konuştu. Fas'ta 60 bin metrekarelik bir ofis inşa etmek için 2 hafta içinde kontrat imzalayacaklarını belirten Eroğlu, Mısır'da da tekstil alanında en büyük yatırımcı olduklarını ve Tunus'taki karışıklığın komşu ülkelerde kendi işlerini etkileyeceğini düşünmediklerini, ancak yakından takip ettiğini söyledi.
Eroğlu Yapı'nın ikinci projesi olan Yenimoda Evleri Büyükçekmece Albatros mevkiinde Marmara ve Büyükçekmece Gölü'ne nazır ve birbirinin önünü kapatmayan 300 daireden oluşuyor. En öndeki teraslı dairelerin metrekare satış fiyatı 3 bin 500 lira iken, dairelerin ortalama satış fiyatı 2 bin 500 lira. Şirket, müşterilerine belli bir peşinat dışında vade farkı koymaksızın taksit imkanı da tanıyacak. Dört ay önce başlayan Yenimoda Evleri'nin kaba inşaatı bitmek üzere ve satışları bugün başlıyor. 80 milyon lira yatırım bedeli olan projede kapalı alanlar 50 bin metrekare, garaj alanı 20 bin metrekare.
Grubun geçen yıl açıkladığı ilk proje olan İstanbul Lounge'de konutların yüzde 32'si satıldı. Yenimoda Evleri ise grubun ikinci projesi. Şirket bu yıl hemen her ay bir proje açıklayacak. Bunlardan bir diğeri 650 dairelik Halkalı 2 konut projesi. Grubun bu yılki en büyük projesi ise yatırım değeri 500 milyon dolar olan Seyrantepe'deki konut projesi. Burası için Amerikan SOM, İngiliz Broadway ve Türkiye'den Emre Arolat ve Murat Kader proje hazırlıyor. Bu ay sonunda dört projeden biri seçilecek. Grubun geçen yıl açıkladığı İstanbul Lounge ile birlikte toplam proje sayısı 10 ve bunların yatırım değeri 1,5 milyar dolar. Eroğlu'nun diğer projeleri Tekirdağ, Beylikdüzü ve Antalya'da birer tane olmak üzere toplam 3 AVM, Florya'da Sedat Demir ile ortak konut projesi, Merter konut, Kağıthane ofis projesi. Dairelerinin çoğu satılan Oksijen Projesi. 370 konut ve ticari alana sahip Bursa projesi. Bütün bu projelere bu yıl içinde başlayacaklarını ve satışa çıkaracaklarını belirten Nurettin Eroğlu, "2011, ivme kazanarak büyüdüğümüz yıl olacak." dedi.
ZAMAN 20/01/2010
Pınar, et ve süt tesisini devretti
Mülkiyeti Yozgat Belediyesine ait Pınar Şirketi tarafından işletilen Et ve Süt Entegre Tesisi, kira sözleşmesinin sona ermesinin ardından Et ve Balık Kurumu'na devredildi.
AK Parti Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek Yozgat Ziraat Odası Başkanlığını ziyareti sonrasında AA muhabirine yaptığı açıklamada, Pınar Şirketi tarafından kirayla işletilen ve mülkiyeti belediyeye ait Yozgat'taki et entegre tesislerinin, belediyenin borcuna karşılık Hazine'ye devredilmesine yönelik yaklaşık 1 yılı aşkın süredir çalışmalar yaptıklarını hatırlattı.
Pınar şirketinin sözleşmesinin dün itibariyle bittiğini kaydeden Çiçek, tesisin dün itibariyle Et ve Balık Kurumuna devir işleminin yapıldığını kaydetti.
Orta Anadolu bölgesinde Et ve Balık Kurumu'na ait bir tesisin bulunmadığına da dikkati çeken Çiçek, şunları kaydetti:
''Bu haftanın sonu veya önümüzdeki haftanın başı itibariyle Et ve Balık Kurumu yetkilileri Yozgat'a gelerek çalışmalarına başlayacaklar. Bu tesis sadece Yozgat'ın ihtiyacını karşılamak üzere kazandırılmış bir tesis değil. Aynı zamanda Çorum, Tokat, Sivas, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, bir noktada Kırıkkale'nin et kesim merkezi haline gelecek. Sadece kesim işleriyle de uğraşılmayacak. Yozgat'ta büyük ve küçükbaş hayvancılığın arttırılması konusunda hem teşvikler verilecek hem eğitimler verilecek, hem de burada kesimi yapılacak hayvanların Yozgat'ta üretimi temin edilmeye çalışılacak. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra da Yozgatlı hemşehrilerimizin iştirakiyle açılışını gerçekleştireceğiz.''
ZAMAN 19/01/2010
Tekstilde lobi savaşı kızıştı

Kumaş ve hazır giyim ithalatına yüzde 40'a yakın ek vergi getiren tebliğ, perakende sektörünü harekete geçirdi.
İSTANBUL - Geçtiğimiz perşembe günü Resmi Gazete'de yayımlanan, hazır giyim ve kumaş ithalatına yüzde 40'a ulaşan oranlarda ek vergi getiren 2011/1 nolu İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ, perakende sektörünü harekete geçirdi.
Yerli üreticiyi koruma altına alan tebliğin perakendeci ve tüketiciyi zor durumda bırakacağını düşünen sektör temsilcileri önceki gün soluğu Ankara'da aldı.
Yürürlüğe geçmesi için Bakanlar Kurulu kararı gereken tebliğin en büyük destekçisi olan İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB), Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD), Laleli Sanayici ve İşadamları (LASİAD) ve Merter Sanayici ve İşadamları Derneği (MESİAD) gibi sektör derneklerinin Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndaki buluşmasının ardından dün de perakendeciler bir araya geldi.
Konuya ilişkin üst üste zirve yapan tekstilciler, tebliğin en çok perakendeci ve tüketiciyi zor durumda bırakacağını savunuyor. Şu anda tebliğin enine boyuna incelendiğine vurgu yapan tekstilciler, alınacak Bakanlar Kurulu kararının ardından devreye girecek tebliğ dolayısıyla, perakendecilerin kendilerine göre bir formül bulacağını, ancak bu formüllerin de istihdam kaybına kadar gidebileceğini dile getiriyor.
Yoğun endişeler dolayısıyla bugün de Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) önderliğinde perakendeciler tekrar bir araya gelecek. YKM Yönetim Kurulu Üyesi Nuşin Oral, sektörde faaliyet gösteren firmaların durumdan farklı boyutlarda etkilendiğini belirterek, "Herkes farklı farklı görüşlere sahip. İthalata göre etkilenme alanları da değişiyor. Bugün yapılacak toplantının ardından önceki toplantılar da dikkate alınarak bir karara varılacak" dedi.
Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Hakan Kodal:
Alışveriş yapsın diye turist çağırıyoruz, fiyat artırıyoruz
Ben tebliğin çok da olumlu olmadığını düşünüyorum. Piyasalar yeni yeni toparlanmaya başladı. Bunda perakende sektörünün çok önemli yeri var. Zaten çalışanların ücretlerine yönelik sıkıntılar mevcut. Kumaş ve hazır giyim ithalatına ek vergi getiren bu tebliğ serbest piyasa koşullarına uymuyor. Dünyanın tersine bir uygulama. Maliyet açısından tüketicinin aldığı mal cebine de yansıyacak. Biz perakendeyi ve tekstili canlandırmak için çeşitli organizasyonla yapıyoruz.
İstanbul Shopping Fest süreci başlayacak. Ancak tebliğ bu gibi projelerinin önünü kesiyor. Hem İstanbul'dan alış veriş yapın diye turist çağırıyorsunuz, hem de çok daha pahalıya ürün satıyorsunuz. Yerli üreticilere destek olunmak isteniyorsa maliyetlerin düşük olduğu yerlere nakledilmesi, teknolojilerinin yenilenmesi gerekiyor.
Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Yılmaz Yılmaz:
Ürünler zamlanırsa enflasyonu etkiler
Biz şu anda perakendeciler olarak uygulamayı anlamaya çalışıyoruz. Tebliğ, tüketiciye daha pahalıya ürün satma durumunu doğurursa bu hem pazar hem de enflasyon açısından kötü sonuçlar ortaya çıkarır. Erken konuşmak istemiyoruz. Çünkü tebliğin Bakanlar Kurulu kararı ile uygulamaya girmesi gerekiyor. Konunun her yönüyle ilgili müzakereler sürüyor. Bütün taşlar yerine oturduktan sonra tabloyu göreceğiz.
İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Başkanı Lemi Tolunay:
Mali sonucundan çok moral etkisi önemli
Bir ihracatçı olarak, her şeyden önce ihracatın sürekliliğini tehdit edecek alınmış her türlü karar üzücü. Bu karar da ara malı ithalatı yapan Türk tekstil ihracatçısı için zorluklar doğuracak. Bu ek vergi maliyetleri yukarı doğru kıpırdatır. Şu anda dünyada hammadde fiyatlarında dehşet bir artış var. Pamuk fiyatları 3,5'a, yün fiyatları 3'e, deri fiyatları kalitesine göre 5'e, 15'e katladı. Zaten tüm bu sıkıntıları yaşarken bir de vergiyle böyle darbe gelince ihracatçının eli zorlaşır, uluslararası rekabette gücünü tehdit eder.
Bunun mali etkisinden çok moral etkisi önemli. Yasa çıktıysa uymak zorundasınız. Karlılığınızdan vazgeçeceksiniz. Bir takım ek tedbirler alacaksınız. Personel mi daralacak, fiyat mı artacak? Hammaddeden zaten çok sıkıntıdayız. Uzun vadeli bağlantılara tedarikçiler de girmek istemiyor. Yarın fiyatların ne olacağı meçhul.
İhracat dünyası belirsizlikler içinde varlığını sürdürmeye devam ediyor. İthalat yapmadan ihracat yapmak mümkün değil.Bunun bir çaresi bulunacak. Yani üreticiler kendilerine göre bir yolunu bulacaklar.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi:
Ek vergiyle değil, kurla çözülmeliydi
Aslında kur sorunu ihracatın önünde engel, ithalatın önünde de teşvik. O yüzden de bu konuların aslında kurla halledilmesi daha doğru bize göre. Böyle bir soruna şu durumda baktığımızda Türk sanayisinin korunması lazım. Ama korunurken de bunun getirdiği fayda ve zararın çok iyi etüt edilmesi lazım. Netice itibariyle bir yandan sanayi kimliğimizi kaybetmememiz gerekiyor, diğer yandan da gerek tüketici için gerekse uluslararası rekabette geri kalmamak için doğru karar vermemiz gerekiyor. Çünkü bazı malzemelerin yurt dışından temini gerekiyor.
İpekyol Giyim Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın:
Firma bütçeleri allak bullak olacak
Tebliğe geniş açıdan bakılması gerekiyor. Tekstile ek vergi getirilmemesi gerekiyor. Zaten hammadde fiyatlarındaki artış perakende fiyatlarını da doğrudan etkiliyor. Firmalar 2011 bütçelerini çoktan yaptılar. Bu durum onların bütçelerini de allak bullak edecek. Zaten yeteri kadar vergi var. Bu verginin vergileri de ekstra olacak. Kabul edilebilir bir şey değil. Dış ticaret açığını tekstille kapatmayı düşünmek yanlış olur. Yüzde 100 ithalatla iş yapan sektörler var. Böyle bir uygulama yapılıyorsa onlara yapılması gerekir.
Osmanbeyli ve Lalelili tekstilcilerden itiraz dilekçesi
Osmanbey ve Laleli hazır giyim ve konfeksiyon işletmeleri, 2011/1 sayılı tebliğe itiraz için bireysel başvuru dilekçeleri hazırladı. Sayısı 5 binlerle ifade edilen ve çoğu KOBİ niteliğinde olan işletmelerin rekabet için çoğu zaman yurtiçinden temin edilemeyen ucuz ve kaliteli hammaddeyi yurtdışından ithal ettiğini ifade eden işletmeler karara itiraz amacıyla, Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İTKİB, TOBB, İSO ve İTO'ya göndermek üzere başvuru dilekçeleri yolladı.
DÜNYA 19/01/2010
Pegasus, uçaklarını THY Teknik'e emanet etti

THY Teknik, Pegasus'un tüm Boeing 737NG uçaklarına 10 yıllığına bakım desteği sağlayacak.
İSTANBUL - THY Teknik A.Ş ile Pegasus Havayolları arasında Pegasus Havayolları filosuna ait tüm Boeing 737NG uçaklarını kapsayan 10 yıllık Komponent Destek Anlaşması imzalandı.
THY Teknik A.Ş Hangarı toplantı salonunda gerçekleştirilen imza töreninde konuşan THY Teknik A.Ş Genel Müdürü İsmail Demir, THY Teknik A.Ş'nin kuruluş amaçlarından birinin, bir bakım merkezi olarak, sektörün tümüne hizmet verir hale gelmesi ve dünya çapında rekabetçi olabilmesi olduğunu vurguladı.
THY Teknik A.Ş Genel Müdür Yardımcısı Fuat Oktay yaklaşık 1,5 yıl süren görüşmeler sonucunda bu anlaşmayı imzaladıklarını belirterek, "2011 yılı Ocak ayı itibarıyla Türkiye'nin en büyük özel havayolu şirketlerinden birisi olan Pegasus ile bu anlaşmayı imzalamamız, iddiamızda haklı olduğumuzu gösterdi. Bugün itibarıyla, komponent destek ve bakım anlaşması alanında toplam 250'ye yakın uçak filosuna ulaştık" dedi.
Oktay, imzalanan anlaşmanın 10 yılı kapsadığını belirterek, "Yaklaşık 50 milyon dolarlık bir paketten bahsediyoruz. Bu sadece komponent bakım ve destek anlaşması değil, Pegasus Havayollarına ağır bakım hizmeti, iniş takımlarında tam destek, fren, lastik, jant ve boya hizmeti de vereceğiz" diye konuştu.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ali Sabancı, "THY Teknik A.Ş ile yapılan anlaşmanın Pegasus Havayolları için ne anlam ifade ettiği"nin sorulması üzerine, "Burada temel amaç, aynı uçakların kullandığı komponentlerin bir havuzda daha verimli kullanılabilmesidir. Dolayısıyla anlaşma verimlilik adına çok önemli bir adım" dedi.
Sabancı, bir başka soru üzerine de anlaşmanın yaklaşık 120 adet değişik komponenti kapsayacağını belirterek, "Dolayısıyla, THY Teknik A.Ş'nin en büyük misafiri biz olacağız. Pegasus, THY Teknik A.Ş'ye emanet diyebiliriz. Biz uzun zamandır teknik bakımlarımızı THY Teknik A.Ş'de yaptırıyorduk, ama artık bizim işimiz daha orta ve uzun vadeli bir anlaşma yapmak. Bu 10 yıllık bir anlaşma, böyle olunca hem hizmet veren, hem de alan kendi maliyetlerini daha iyi tahmin edebilecek, kaliteden ödün vermeden... Çünkü bakımda en ucuz çözüm illa en iyi çözüm değil. Bu anlaşma bizim için en ucuz çözüm olmasa da en verimli çözüm" diye konuştu.
DÜNYA 19/01/2010
Sönmez, enerji sektöründe büyük kapasiteli yatırımlara hazırlanıyor
BURSA - Sönmez Holding, enerji sektöründeki faaliyetlerini büyük kapasiteli yatırımlarla sürdürme hazırlığında. Sönmez Elektrik Üretim Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez, Uşak Karma OSB’deki üretim ve pazarlama faaliyetlerinin yanı sıra önümüzdeki süreçte 540 MW’lık bir doğalgaz çevrim santrali yatırımına hazırlandıklarını belirtti. Sönmez, “Elektrik çevrim santralinde 500 MW’a çıkarsak doğrudan doğalgaz ithalatını da düşünebiliriz” dedi.
Uşak Karma Organize Sanayi Bölgesi’nde 2003 yılından bu yana faaliyet gösteren Sönmez Elektrik Üretim Sanayi, dört adet 8.7, iki adet de 17 megavatlık santral ile bunları kombine edebilecek 2.6 megavatlık bir buhar türbini olmak üzere toplam 72 megavatlık bir güce sahip. Bugüne dek Uşak’ta gerçekleştirilen toplam yatırım tutarının 45 milyon Euro’ya ulaştığını açıklayan Celal Sönmez, şu bilgileri verdi: “Uşak tesisi tam kapasite devreye girdi. Burada iki önemli unsur var: Gaz motorlarının kendi teknolojisinden dolayı her birinin saatte 40 ton/ 90 santigrat derecelik ceket suyu var. Bunu sıcak su olarak oradaki sanayicilere verebiliyoruz. 90 derecede işlem yapan sanayiciler, kazan kullanmadan vanadan o sıcak suyu alabiliyor. İkincisi de buhar ünitemizle sanayicilere 165 santigrat derecede 10 barda buhar verebiliyoruz. Her fabrikanın ayrıca bir de buhar vanası var. Uşak Karma OSB’deki tüm hatları biz çektik. Kojenerasyon verimli ve tavsiye edilen bir metot. Elektriksel verimin dışında termik verim hesabı da yapıldığında, toplam verim çok yüksek seviyeye çıkıyor. En önemlisi de baca sıcaklığınız düşük oluyor. Çevre için de faydalı bir durum. Türkiye genelinde kojenerasyon olarak bu şekilde çalışan bizden başka santral yok.”
Aylık 50 milyon kilovat saat üretim yaptıklarını belirten Sönmez, OSB’nin yanı sıra TEDAŞ’ın serbest tüketici limitlerini aşan müşterilerine de grubun pazarlama şirketi olan Sönmez Enerji Elektrik Toptan Ticaret bünyesinde elektrik verdiklerini ifade etti. 100 milyon kilovat saat/ay elektrik satacak potansiyele sahip olduklarına dikkat çeken Celal Sönmez, 50-55 milyon kilovat saat oranında dışarıdan enerji aldıklarını ve aylık 100 milyon kilovat saatlik satış kapasitelerini tam olarak verimli bir şekilde kullandıklarını belirtti. Sönmez, hedeflerinin ise kapasiteyi aylık 200 milyon kilovat saate yükseltmek olduğunu aktardı. Enerji yatırımlarının grup içinde lokomotif olacağını kaydeden Celal Sönmez, yeni yatırım planlarıyla ilgili şunları söyledi: “Artık daha büyük kapasiteli yatırımlara girmeyi planlıyoruz. Uşak bizim için öğrenme aşamasıydı. Elektrik çevrim santralinde 500 megavata çıkarsak doğrudan doğalgaz ithalatını da düşünebiliriz. Önümüzdeki süreçte 540 megavatlık bir doğalgaz çevrim santrali yatırımı planlaması içindeyiz. Yeri henüz belli değil. 250 milyon doları geçecek.”
“Özelleştirmeler çoktan yapılmalıydı”
Özelleştirmelerin yapılıyor olmasını ‘büyük şans’ olarak değerlendiren Sönmez, enerji konusunun zamanla özel sektöre devredilmesi gerektiğini dile getirdi. Sönmez, şöyle konuştu: “Devlet, işin içinde yüzde 20 gibi bir kapasiteyle düzenleyici ve dengeleyici olabilir. TEİAŞ gibi ana dağıtım şirketlerinin devlet kontrolünde olması şarttır. Elektrik üretiminin diğer üretimlerden farkı yok. Büyük sermaye gerektiren bir yatırım olduğu için sermayenin oluşmadığı dönemlerde devlet ilk girişimde bulunmalı. Sektör güçlenince devletin de yavaş yavaş artık ağırlığını azaltması gerekmektedir. Özelleştirmeler tamamlanınca devlet üretici olmaktan çıkacak. Verimlilik ön plana çıkacak, modernizasyonlarla birlikte atıl duran pek çok kapasite ortaya çıkacak.”
“DEVLET YÜZDE 20 KAPASİTEYLE DÜZENLEYİCİ OLABİLİR”
Elektrik üretiminin diğer üretim konularından farkı olmadığına işaret eden Celal Sönmez, devletin enerji sektöründeki ağırlığını azaltması gerektiğini söyledi. TEİAŞ gibi ana dağıtım şirketlerinin devlet kontrolünde olması gerektiğini vurgulayan Sönmez, “Devlet yüzde 20 gibi bir kapasiteyle düzenleyici ve dengeleyici olabilir. Özelleştirmeler tamamlanınca devlet üretici olmaktan çıkacak” diye konuştu.
DÜNYA 19/01/2010
Ceselsan, yeni makineler dizayn etmek istiyor
Ceselsan Makine Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Selim Kitapçı, kuruyemiş ve fındık sektöründe oluşan makine ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan firmalarının, Ar-Ge faaliyetlerini artırarak, yeni makineler dizayn etmek istediğini açıkladı. Kitapçı, “Biz ihtiyaçları en kısa süre ve en verimli şekilde karşılamaya özen gösteriyoruz. Sağlıklı ve kaliteli ürün imalatını sağlayacak makineleri piyasaya sunarak, satış sonrası destek sağlaıyoruz” diye konuştu. Firmalarının 2010 yılını büyüme ile kapattığını anlatan Kitapçı, “İç pazardaki satışlarımız belli seviyede devam ederken, dünya genelinde ihracatla ilgili çalışmalarımızı hızlandırarak, yani anlaşmalar yaptık. Daha önce gitmediğimiz coğrafyalara giderek ihracat payımızı artırmak suretiyle satışlarımızı hızlandırdık. Firma olarak yurtdışında belli noktalarda irtibat, satış ve showroom birimleri oluşturup, ihracat ağımız daha da güçlendirme hedefimiz bulunuyor” dedi.
Ceselsan’ın 15 ülkeye ihracat yaparak, yıllık cirosunun yüzde 70’ini ihracattan karşıladığını vurgulayan Kitapçı, “Başta kuruyemiş, fındık ve mamullerini üreten makineler yapmakta olup, şekerli ve unlu mamulleri bu zincire eklemek istiyoruz. Sürekli Ar-Ge çalışması yapıp yeni makineler dizayn etmeyi amaçlıyoruz. Giresun fabrikamızın yanı sıra başta İstanbul olmak üzere dünyanın farklı yerlerine showroom yatırımı yapmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
Bu noktada makine sektörüyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kitapçı, kaliteli makine ürünlerinin yurtiçi ve yurtdışı satışlarının yayılmasının önemli olduğunu aktardı. Kitapçı, “Özellikle Türkiye’den giden makinelerin yapım kalitesi ve malzeme kalitesi çok önemli. Bu aynı zamanda Türk makinesinin kalitesini belirleyen bir unsur. Dolayısıyla makine sektörünü önümüzdeki yıllarda bekleyen sıkıntı, diğer dünya ülkelerine göre Türk makineciliğinin kalitesinin tartışılması yönünde olacak. Sektör, bu soruna eğilmeli” şeklinde konuştu. Ayrıca bakanlık düzeyinde yapılan yurtdışı ziyaretlerinde Türk makine sektörüne kefil olunması gerektiğinin altını çizen Kitapçı, “Stratejik olarak Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Rusya Federasyonu, Kuzey Afrika gibi bölgelerde önemli bir avantaja sahip. Dolayısıyla bağlı bulunduğumuz bakanlık, ülkemize ciddi katkılar sağlayan makine sektörünü farklı kulvarda değerlendirmeli, fertler bazında yapılamayacak işleri ülke bazında makine sektörü için kullanmalı” ifadesini kullandı.
DÜNYA 19/01/2010
Süvari, mağaza sayısını 2015’e kadar 300 adete çıkarmayı hedefliyor
Hem yurtiçi hem de yurtdışı pazarında, 1997’den bu yana ismini duyuran erkek giyim markası Süvari’de yatırımlar hız kesmiyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2011’i de yeni yatırım projeleriyle karşılayacaklarını belirten Coşkun Tuhafiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun, şu an yurtiçi ve yurtdışında toplam 80’e ulaşan mağaza sayısını 2015’e kadar 300’e yükseltmeyi hedeflediklerini kaydetti. Henüz ‘dünya markasıyız’ demek için erken olduğunu, ancak bu yolda emin adımlarla yatırımlarına devam ettiklerini söyleyen Coşkun, “Dünyanın her pazarına rahatlıkla girebilir ve ürün satabiliriz. Hem Avrupa’daki ürün kadar kaliteli hem de Çin’le rekabet edebilecek uygun fiyatlara sahibiz” diye konuştu.
Süvari markasını oluşturdukları günden bu yana, hiçbir zaman fason çalışmayı tercih etmediklerini; girdikleri her pazarda Süvari markasıyla bilinirliğe ulaşmayı hedeflediklerini belirten Ahmet Coşkun, Türkiye genelinde her geçen gün mağaza sayısını artırdıklarını hem de yurtdışında Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika pazarları ağırlıklı olmak üzere hedef pazar araştırmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Coşkun şu açıklamalarda bulundu: “Yurtiçinde mağaza sayımız 60’a ulaşırken, yurtdışında da çeşitli ülkelerde 17 mağaza ile hizmet sunuyoruz. Bunun yanında yurtdışında, direkt mağazamızın bulunmadığı ancak ürünlerimizi mağazalarında satan birçok müşterimiz de bulunuyor. Bu şekilde yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda yurtdışında çalıştığımız ülke sayısı 20’yi aşmış durumda. Aralarında Türkmenistan, Kazakistan ve Rusya’nın bulunduğu altı farklı ülkede de direkt kendi mağazalarımızla satış gerçekleştiriyoruz.”
Yurtiçi ve yurtdışı pazarda eşit sayıda olmak üzere toplam 300 mağaza sayısına ulaşmayı hedeflediklerini ve bu hedefi de 5 yıl sonrası için programladıklarını söyleyen Ahmet Coşkun, bu hedefe doğru sistemli bir şekilde yola devam ettiklerini dile getirdi. 2011 yılı programı içinde 6 yurtdışı şubesi daha açmayı planladıklarını anlatan Coşkun, “Mevcut pazarlarımız olan Rusya ve Kazakistan ve Türkmenistan’da yeni şubeler açmayı planlıyoruz. Bununla birlikte, Afrika pazarını ağırlıkla inceliyoruz. Özellikle Fas ve Kongo ile görüşmelerimiz epey ilerlemiş durumda. Şubelerimize Afrika’dan bir ülke ilave edeceğiz. Bunun yanında Ekim ayı içerisinde Nepal’de bir mağazamız açılacak. Nepal’in ardından yönümüzü Hindistan’a da çevireceğiz. Bu şekilde yavaş ve emin adımlarla 2015 sonuna kadar en az 10 ülkede ciddi faaliyeti olan, 40-50 ülkede de yavaş yavaş temellerini atan bir firma olma hüviyetini kazanacağımıza inanıyoruz. Mevcut pazarlarımızı güçlendirirken, her yıl da kervana bir ülke daha katacağız” şeklinde konuştu.
“Müşteri sayısını 600 binden 1 milyon adete çıkaracağız”
Yurtiçinde de mağaza açmaya devam etmenin yanı sıra mağaza metrekarelerini büyüttüklerini ve çeşidi artırdıklarını ifade eden Ahmet Coşkun, casual ürünlerde oranı artırdıkları bilgisini verdi. Ürün grupları ve inovatif çalışmaları anlatan Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurtiçinde mağaza açmaya devam ediyoruz. Bunun yanında mağaza metrekarelerimizi büyütüyoruz. Şu son dönemde açtığımız mağazalarımızın metrekareleri 150’den, 250-300’lere kadar çıktı. Çeşidi çok artırıyoruz. Casual ürün reyonumuzu daha da güçlendirdik, oranı yüzde 20’lere çıkardık. Ve her geçen gün bu ürün grubunda da çeşidimizi çoğaltıyoruz. İnovatif ürün grubumuzda da çalışmalarımız hızla sürüyor. Bununla ilgili ciddi bir ekibe sahibiz. Gerçekleştirdiğimiz pratik çözümlerle, müşteri portföyümüzü genişlettik.”
En son ürettikleri esneyen pantolon ve kemerin hem yurtiçi hem de yurtdışında çok ciddi ilgi gördüğüne değinen Coşkun, “Ürün yaklaşık 7-8 aydan beri satışlarımıza çok ciddi bir ivme kazandırdı. İnovatif ürünleri yapmaya başladığımızda müşteri sayımız 150 binlerdeyken, şu anda Süvari mağazalarında kayıtlı, bizi tercih eden 600 bin müşterimiz var. Bunu en kısa zamanda 1 milyona ulaştırmayı hedefliyoruz. Kısa bir süre sonra da yeni bir inovatif ürünümüzün lansmanını yapacağız” dedi.
Toplam üretimin yaklaşık yüzde 15’ini yurtdışı pazarında değerlendirdiklerini ifade eden Ahmet Coşkun, bu oranı önümüzdeki beş yıl içerisinde yüzde 50’ye çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi. Dünyanın her pazarına girebilecek kapasitede olduklarını dile getiren Coşkun, “Şu anda da geldiğimiz nokta itibariyle durumumuzdan gayet memnunuz. Herhangi bir pazarı inceleyerek, orada şirketini kurup mağazasını açacak yeterlilikte yetişmiş bir ekibimiz var. Gittiğimiz yerlerde görüyoruz ki; her pazara girebiliriz. Artırmayı hedeflediğimiz ihracat oranında en büyük payı Afrika pazarına yönelerek yakalayacağımızı tahmin ediyoruz. Diğer pazarlarda da çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.
“Avrupa’ya zincir mağaza satın alarak gireceğiz”
Avrupa pazarında şu an sadece İsviçre ile direkt çalıştıklarını belirten Ahmet Coşkun, Avrupa pazarını incelediklerinde farklı bir strateji ile yaklaşmayı uygun gördüklerini anlattı. Avrupa’nın çok maliyetli ve zor bir pazar olduğunu söyleyen Coşkun, bu pazara direkt yatırımla değil bir zincir mağazayı satın alarak girmeyi planladıklarını kaydetti. Coşkun, “Avrupa’da hedefimiz 2013 yılında öncelikle buradaki ve yurtdışındaki faaliyetlerimizi belli bir düzeye getirdikten sonra, bir zincir mağazayı bünyemize katarak, kendi yapımıza uygun hale getirip markamızı bu şekilde lanse etmek. ABD’deki stratejimiz de bu şekilde olacak” dedi.
TÜRKİYE 19/01/2010
Temsa, Afrika için Mısır’da otobüs üretecek

Sabancı Holding bünyesinde faaliyet gösteren Temsa Global Şirketi, Türkiye’de 2009 yılında üretmeye başladığı HD-C12 otobüslerini, Orta Doğu ve Afrika pazarına uygun şekilde dizayn ederek Mısır’daki fabrikasında üretecek.

Sabancı Holding bünyesinde faaliyet gösteren Temsa Global Şirketi, Türkiye’de 2009 yılında üretmeye başladığı HD-C12 otobüslerini, Orta Doğu ve Afrika pazarına uygun şekilde dizayn ederek Mısır’daki fabrikasında üretecek. Turizm sınıfında bölge pazarlarındaki payını HD-C12 otobüsü ile arttırmayı planlayan Temsa Global’in, Mısır’da üreteceği otobüsün tanıtımı için 10. Ramazan bölgesindeki fabrikalarında bir tören düzenlendi. Törende konuşan Temsa Global Mısır Fabrikası Genel Müdürü Ayhan Dayıoğlu, HD-C12 modelinin öncelikle yüksek kaliteyi hedeflediğini ifade ederek, ilk Mısır üretimi HD-C12’nin üretim bandından nisan ayında çıkacağını söyledi. Dayıoğlu, “Bölge şartlarına uyarlanan HD-C12 modeli ile Mısır, Afrika ve Orta Doğu’daki pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz” dedi.

TÜRKİYE 19/01/2010

0 yorum:

Yorum Gönder