Günlük ekonomi haberleri

Şekerbank’tan işletmelere danışmanlık hizmeti 3
Güçlü bankalar kar payı dağıtabilecek 3
Bankalar mevduat faizini arttıracak 3
En yakın rakiplerimiz İstanbul'da 5
Bank Asya'da emeklilik şirketi kuruyor 6
Banka mevduatları yükseldi 6
Bankaların kredi hacmi arttı 7
Halk'tan çorap sanayicilerine kredi 8
Albaraka ve Doha Bank'tan anlaşma 8
Kredi almak isteyene vergi kıskacı 9
Döviz güne düşüşle başladı 10
350 milyon dolarlık imza 10
Elektrikli havada Simsek-Yıldız yanyana 11
Ege Bölgesi'ni uçuracak 11 büyük yatırım yolda 12
İzmirli firma, dünyaya yelken açmaya hazır 14
Krizin bilançosu şimdi çıktı yoksulumuz 12.7 milyona ulaştı 15
Satın almalarda büyük dalga 16
Toptancı Metro, küçük şehirlere açılacak 16
Kredi kartı ayda 9 kez cepten çıktı 45 lira fazla harcattı 17
İstanbul Belediyesi İDO’yu satışa çıkardı 17
Sürpriz yumurtadan Manisa çıktı 17
Tasarımdaki yolculuğu 300 mağazayla sürecek 18
KKTCELL kesintisiz iletişim için radyolink hattı kurdu 20
Koreli çelik devi yatırım için geldi 20
Kiptaş Erguvan Kent satışa çıktı 20
Nebil İlseven görevden ayrıldı 20
Burberry kazak polemiği 21
'Türkiye 10 yılda G7'yi geride bırakacak' 21
Medyada yabancıya yüzde 50 izni 22
İsrail hükümetinden Yılmazlar Holding'in işçilerine uyarı 23
Birleşme ve satın almalar rekora koştu 24
Muz üreticisine lodos darbesi 25
'Dünyanın En İyi 99 Oteli' listesinde 8 Türk oteli 26
Çimentocular uyardı: Konut satışlarında sorun var, sonra bizi suçlamasınlar 27
Çiftçiye kredilerde destek oranı %100 28
Dexia hiç kâr transfer etmedi, hatta 'yatırım varsa para gönderelim' diyor 28
Kişisel bakım pazarı 2,5 milyar dolara çıktı 30
İş Bankası'ndan İstanbul'a 137. Şube 30
Makine ve otomotiv sektörü Strateji Belgesi'nden umutlu 30
Çimento sektöründe Avrupa'nın lideriyiz 32
Hases, İstanbul’daki ‘Zimag’ üretimini Eskişehir’e taşıdı 32
Dispa, ertelediği üretim tesisini 2011’de devreye alacak 33
Eti, 62 ülkeye ihracat yapıyor 34
Yüzey Yalıtım, 2011’de yeni projelere odaklanacak 36
GÜBRETAŞ, Razi'nin üretimini Türkiye'den de pazarlayacak 36

Şekerbank’tan işletmelere danışmanlık hizmeti

Şekerbank, Üreten Paket ürünü kapsamında, hukuki danışmanlıktan mali müşavirliğe, seyahat servisinden kurye kargo servisine kadar işletmelerin hayatını kolaylaştıracak alanlarda ücretsiz danışmanlık hizmeti vermeye başladı.
Şekerbank, Üreten Paket ürünü kapsamında, hukuki danışmanlıktan mali müşavirliğe, seyahat servisinden kurye kargo servisine kadar işletmelerin hayatını kolaylaştıracak alanlarda ücretsiz danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Esnaf ve küçük işletmeler, 444 00 29 numaralı telefondan uygulama hakkında bilgi alabilecek.

TÜRKİYE 07/01/2011

Güçlü bankalar kar payı dağıtabilecek
Fed, Morgan Stanley ve Wells Fargo gibi daha güçlü bankalara temettü dağıtma izin verecek
ABD'de 2009'da stres testine giren 19 büyük banka temettülerini artırabilmek ya da hisse geri satın alabilmek için Cuma'ya kadar Fed'e yeni sermaye planlarını aktarmak zorunda.

Fed bu finansal kuruluşların çoğunun temettülerini artırmasına izin verebilir.

NAB Research finansal sektör danışmanı Nancy Bush, "Bu stres testleri Fed'in bazı bankaların temettü vermesinde sakınca olmadığını söyleyebilmesi için siyasi destek. Fed, Morgan Stanley ve Wells Fargo gibi daha güçlü bankalara temettü dağıtma izin verecek." dedi.
FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
Bankalar mevduat faizini arttıracak
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, bankaların Merkez Bankası'nın fonlamasına bağımlı hale geldiğini söyledi
Merkez Bankası’nın munzam karşılıkları arttırarak bankaların kullanabilecekleri fon miktarını azalttığını kaydeden Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, 8 milyar TL’nin daha çekileceğini hatırlatarak, “Kısa vadede bankalar fonlama açısından Merkez Bankası’na bağımlı hale gelecek” dedi. Özen, Radikal’ın sorularını şöyle yanıtladı:

Önümüzdeki dönemde, 2011’de, küresel ekonomideki gelişmeler hakkındaki tahminleriniz neler?

Batı’nın tasarruf açığı, Doğu’nun ise tasarruf fazlası devam ediyor. Batı ülkeleri çok yüksek cari açık verirken, Doğu’da cari fazla devam ediyor. Piyasalardaki bol likidite devam ediyor. Piyasadaki bu yüksek likidite sayesinde olumlu bir şey oldu. 2010 yılında global büyümede hızlanma oldu. Dünya büyüme sorununu halletti. Ama tabii burada çözülemeyen bir sorun var: İstihdam. Yaratılan hızlı büyüme oranları istihdama yeterince yansımıyor.

Sıcak para durmaz

2011 yılında, şimdiye kadar basılan paraların geri çekilmesi başlayabilir mi?

Ben başlayacağını düşünmüyorum. 2012’ye kadar devam edecektir. Amerika’da da seçim yılı olduğunu düşünürsek, 2011 yılında da merkez bankalarının, özellikle ABD’de ve Avrupa’da çıkış stratejilerini uygulamaya başlayacaklarını düşünmüyorum. En erken 2012’de başlayabilirler.

Bu analize göre Türkiye’de 2011 yılında da sıcak para girişi devam edecek demektir.

Tabii tabii, likitte bol olmaya devam edecek, bize de sıcak para girmeye devam edecek. Zaten ekonomi yetkililerinin de endişeleri bu yönde ve bunun olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik kararlar almaya başladılar.

Sadece parasal tedbirlerle yetinmek etkili olabilir mi?

Sermaye girişlerini kontrol etmek amacıyla yapılan vergisel düzenlemelerin başarılı olmadığı, diğer ülke örneklerinden görüldü. Ülkemizde, genç ve hızlı büyüyen nüfusa istihdam yaratmamız lazım. Bu istihdamı yaratmak için yüksek büyüme gerekiyor. Yüksek büyüme için de yurtdışı finansmana ihtiyacımız var. Son alınan önlemlerde amaç yurtdışı sermaye girişlerini engellemek değil, gelen sermayenin kalıcı ve uzun vadeli olmasını sağlamak. Diğer yandan ani bir sermaye çıkışı durumunda muhtemel olumsuz etkileri ve kırılganlıkları azaltacak politikalar izlenmeye çalışılıyor. Türkiye’nin yurtdışı sermaye girişine ihtiyacı var. Büyüme için, istihdam için bu paranın girmesi gerekiyor. Ama bu sermayeyi ne kadar uzun vadeye yayabilirsek ve ne kadarını doğrudan yabancı sermaye olarak çekebilirsek o kadar iyi.

Bu alınan kararlarla, zorunlu karşılıklarla oynanarak, zaten kısa vadeli olduğu açık olan o sıcak parayı uzun vadeye yayabilir miyiz?

Çok kısa vadeli sermayenin girişini engellemesi açısından tedbirler etkili olabilir. Alınan kararları yalnızca para politikası önlemleri olarak görmek çok doğru olmaz. Bu önlemleri ekonomik politikanın bir parçası olarak görmemiz gerekiyor. Bunu belki cari açıkla mücadele programı olarak görmemiz gerekiyor. Ancak bu program çerçevesinde de alınan önlemler, genellikle kısa vadeli önlemler oldu. Bu önlemlerin cari açığın yapısal nedenlerine yönelik önlemlerle desteklenmesi gerekiyor.

Yeni sanayi politikaları gerektiğini söyleyebilir miyiz, bu amaç için?

Tabii ki teşvik politikalarını, enerji politikalarını, işgücü piyasalarında esneklik artışını, hepsini saymak gerekiyor. Şu ana kadar alınan önlemleri, daha düşük bir cari açıkla, daha düşük bir büyüme hızı dengesine ulaşmak üzere kurgulanmış görüyorum. Özellikle ihracatçıya ara malı ve hammadde tedarik eden sektörlerin rekabet gücünü artırmamız gerekiyor.

Belirsizlik artıyor

Önlemler daha çok bankalar kanalıyla alınanlardan oluşuyor. Bazı bankacıların bu noktada itirazları oldu. Alınan kararlar sektörü, başta kârlılık olmak üzere olumsuz etkilemeyecek mi?

Kısa vadeli sermaye girişlerini kontrol altına alma politikasının sadece munzam karşılık artışı ile sınırlı kaldığını söyleyemeyiz. Uygulanan politikalar aslında finansal istikrar hedefini, fiyat istikrarı hedefi ile yakınlaştırıyor. Finansal istikrar hedefini ön plana çıkarmaya başlayan Merkez Bankası, Türk Lirası’nın değerlenmesini önlemek üzere tedbirler de alıyor. Merkez Bankası’nın temel enstrümanı, kısa vadeli politika faizi iken, faiz dışı enstrümanları hem kredi büyümesini kontrol hem de likidite yönetimi amacı ile kullanmaya çalışıyor. Cari açıkla mücadele amacı ile alınan tüm önlemlerin sonucu, politikalarda biraz da belirsizliği arttırıyor. Bu belirsizlik kısa vadeli sermaye akışının engellenmesi adına faydalı olabilir.

Munzam karşılık yükü arttı ama henüz bankaların kredilerine yansımadı. Bundan sonra yansımaya başlar mı?

Burada şu önemli: Bankalar munzam karşılığın maliyetini bugünkü koşullarda hesapladığı zaman bu çok düşük çıkıyor. Ama, Merkez Bankası munzam karşılıkları arttırarak bankaların kullanabilecekleri fon miktarını değiştiriyor. 8 milyar TL’ye yakın bir fon hemen ocak ayının başında sektörün kullanımından çıkmış olacak. Merkez Bankası’nın piyasayı şu an 12 milyar TL civarında fonladığını düşünürsek, bu ilave 8 milyar TL’de çıktığı takdirde Merkez Bankası piyasayı 20 milyar TL fonluyor olacak. Yani bankacılık sektörü kısa vadede, Merkez Bankası fonlamasına çok bağımlı hale geliyor. Dolayısıyla bankaların kullanabilecekleri fon miktarını azaltarak ve buna bağlı olarak da bankaların fonlama maliyetini arttırarak, bankaların kredi verme istekliliğini değiştirmek. Ocak ayında hakikaten gündeme gelebilir. Yani mevduat faizlerinde bir artış, kredi faizlerine yansıyacaktır. Çünkü dediğim gibi bankaların kullanabilecekleri fon miktarı 7.2 milyar TL daha azalıyor.

Bir demeciniz vardı; “Ekonomi yönetimi kararlı, onun için bu tedbirlerle amaçlananlara uyalım” demiştiniz, bu nedenle mi söylediniz?

Evet, şimdi dediğim gibi, bankacı olarak munzam karşılık ne kadar artmış, hemen hesabını yaparsın, bunu yaptığın zaman maliyet yıllık binde 2 gibi bir oran çıkıyor... Bu oran önemli değil ama mesele burada değil. Mesele; bankaların kullanabilecekleri fon miktarı değişiyor. Merkez Bankası’na çok daha bağımlı hale geliyoruz. Dolayısıyla kredi mevduat oranlarımızı aynı seviyede tutacaksak, bankalar mevduata yüklenmek zorunda kalabilir. Bu da mevduat faizlerini arttırır, tabii ki o da beraberinde hemen kredi faiz oranlarında artış getirebilir. Bunu çok net bir şekilde görebiliyorum ben.

2011’de kârlar azalacak diyoruz ama gerçekten bu kez kârların düşmesini bekliyor musunuz?

2011 yılında azalma ihtimali oldukça fazla. Tabii ki bu bankadan bankaya değişir. Zaten bunun 2010 yılında da bazı işaretleri vardı. 2010 yılında da bankacılık kârı, eylül ayı itibariyle bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 7.4 artmış vaziyette. Bankalar, 2011 yılında iş yapış şekillerini çok ciddi bir şekilde değiştirmek zorunda artık, Türkiye’de marjlar düşmüştür ve bu düşüş kalıcı gözükmektedir. Burası çok çok önemli diye düşünüyorum ben.

Hepinizin hesap verdiği hissedarlar var ve kâr düşüşünü açıklamak kolay olmuyor. Bu kâr açığını bir yerden karşılamak için bankalar daha agresif olur mu?

Yok, düşünmüyorum. Bizim 2001 yılında aldığımız tedbirler ve BDDK denetimi altında bankacılık sektörünün geldiği olgunluk seviyesini dikkate alırsak; ben böyle bir riskin kesinle söz konusu olacağını düşünmüyorum.

Türev piyasalar gibi riskli ürünler gündeme gelebilir mi?

Bizde türev, sadece riskten korunmak için kullanılıyor. Yoksa spekülasyon, kaldıraç anlamında böyle bir kültürümüz yok zaten.

Bankalar kârı korumak için neler yapacak?

Verimlilik artışı sağlamamız lazım. 4-5 kişilik küçük şube modelini Türk Bankacılık sistemi daha halen oturtamamıştır. Bunun yaygınlaşması gerekir diye düşünüyorum. Alternatif dağıtım kanallarına çok daha fazla müşteri aktarmamız lazım, buralar daha az maliyetli kanallardır. Çok sayıda sponsorluk harcamalarından tutun, diğer birçok alanda sektörün birtakım kısıntılara gitmesi gerekecektir.

Kur ve faiz riski söz konusu mu?

Kur ve kredi riski yok. Ekonominin büyümesi ile beraber o sıkıntıları atlattık diye düşünüyorum. Vade uyumsuzluklarında çok fazla bir artış görmüyorum açıkçası. Açıkçası; bankacılıkta çok risk olarak gördüğüm bir şey yok. Ama bu irrasyonel rekabet sonucunda, faiz oranlarını çok düşük tutarsak, aşırı ısınmayı hızlandırırsak bunun munzam karşılıkta aşırı artış olarak bize döneceği açık.
FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
En yakın rakiplerimiz İstanbul'da
Vakıfbank'ın Ankara dışına taşınmasına onay çıktı Kalkan, Bankanın tamamen ticari ihtiyaçlar nedeniyle İstanbul'a taşınacağını belirtti
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen, ''torba tasarı'' olarak adlandırılan, bazı kanunlarda değişiklik öngören tasarının, Vakıfbank Genel Müdürlüğünün Ankara dışına taşınmasına olanak sağlayan maddesi kabul edildi.

Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, madde hakkında komisyona bilgi verdi. Bankanın merkezinin İstanbul'a taşınacağını bildiren Kalkan, çalışmanın İstanbul'un finans merkezi haline getirilmesine ilişkin proje çerçevesinde yapılacağını anlattı. Bankanın tamamen ticari ihtiyaçlar nedeniyle İstanbul'a taşınacağını belirten Kalkan, ''Çünkü, en yakın rakipler İstanbul'da faaliyet gösteriyor. Bankanın rekabet gücünü kaybetmemesi için bu değişikliğin yapılması elzem görülüyor. Bu bir tercih değil, mecburiyet haline geldi. Bizim bu piyasanın dışında faaliyet göstermemiz mümkün olamaz'' diye konuştu.

CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, ''Ankara'nın boşaltılmasına karşı olduklarını'' belirterek, ''Daha önce İş Bankasının gitmiş olması da yanlıştı bana göre. İlle de İstanbul'da olmasının bir mantığı yok. Artık her şey on-line olarak yapılabiliyor. Ankara'da ne kalacak? Bir madde daha koyalım 'Türkiye'nin başkenti İstanbul'dur' diyelim, bitirelim. Taksit taksit taşımaktansa böyle bitirelim'' diye konuştu.

AK Parti Tokat Milletvekili Osman Demir, İstanbul'un finans merkezi olmasının Türkiye'ye kazanımlar getireceğine inandığını söyledi. ''İstanbul, bu ülkenin kenti değil mi neden itiraz ediliyor?'' sorusunu yönelten Demir, Ankara'nın boşaltılmasının söz konusu olmadığını ifade etti. AK Parti İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi de bankanın merkezinin İstanbul'a taşınmasını olumlu bulduğunu belirterek, ''Piyasa ve karlılık bunu gerektiriyor'' dedi.

''YENİ OSMANLI DEVLETİNİN BAŞKENTİ...''

MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal ise ''ben yaptım, oldu'' mantığıyla işlerin halledilemeyeceğini söyledi. Günal, ''Çıkın açık açık söyleyin 'bu başkenti biz taşıyacağız' deyin. Bu bir zihniyettir. Bu yapılan, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde planlanan Yeni Osmanlı devletinin başkenti olarak tasarlanan İstanbul'a yavaş yavaş kaydırmadır'' diye konuştu.

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı da finans merkezi projesinin arka planı olduğunu ve kapsamlı çalışmaya dayandığını anlattı. Konuyu takip etmek için kurullar oluşturulduğunu belirten Yazıcı, şunları söyledi: ''İstanbul, zaten tarih boyunca finans merkezi idi. En basitinden Mahmutpaşa ve Kapalıçarşı var. Dünya çapında uluslarası büyük finans toplantıları burada yapılıyor. Bunun arkasında başka bir şey aramaya gerek yok. Yapılan Türkiye'nin çıkarları doğrultusundadır. Finans kuruluşlarının İstanbul'a taşınması önemlidir. Bu kuruluşlarının hareket alanlarını sınırlamak doğru değildir.'' Konuşmaların ardından yapılan oylamada madde kabul edildi.
FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
Bank Asya'da emeklilik şirketi kuruyor
Işık Sigorta'ya stratejik ortak arayışına giren Bank Asya yönetimi ilginç bir adım daha attı
Asya Katılım Bankası Yönetim Kurulu Asya Emeklilik ve Hayat A.Ş ünvanlı, 20 milyon TL sermayeli şirket kurulması için yetki verdi.

Bankadan KAP'a yapılan açıklamada şu bilgiler verildi:

"Bankamız Yönetim Kurulu'nun 06.01.2011 tarih ve 1877 sayılı kararı ile Asya Emeklilik ve Hayat A.Ş ünvanlı, 20.000.000-TL sermayeli şirket kurulmasına, kurulacak şirketin sermayesine 18.920.000-TL ile kurucu ortak olarak iştirak olunmasına ve kuruluş işlemlerinin yürütülmesi için Bankamız Genel Müdürlüğü'ne yetki verilmesine karar verilmiştir."
FİNANSGÜNDEMİ 07/01/2011
Banka mevduatları yükseldi
Bankalardaki toplam mevduat, 24 Aralık 2010 tarihi itibarıyla 541 milyar 167 milyon 872 bin liraya yükseldi
Merkez Bankası haftalık verilerine göre, toplam mevduatta bir haftalık süreçte yaklaşık 6,2 milyar liralık artış meydana geldi. Bu dönemde, TL cinsinden mevduat 6 milyar 57,1 milyon lira dolayında artarak, 376 milyar 283 milyon 297 bin liraya ulaştı. Yabancı para cinsinden mevduat da 971 milyon 951 bin lira artışla, 151 milyar 792 milyon 180 bin lira oldu. 24 Aralık 2010 tarihi itibariyle 13 milyar 92,4 milyon lira olan bankalararası mevduatın ise 8 milyar 511 milyon lirası Türk Lirası, 4 milyar 581,4 milyon lirası da yabancı paradan oluştu.
FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
Bankaların kredi hacmi arttı
Katılım bankaları hariç bankaların kredi hacmi, 438 milyar 331 milyon liraya ulaştı
Katılım bankaları hariç bankaların kredi hacmi, 24 Aralık 2010 tarihi itibariyle 438 milyar 331,1 milyon liraya ulaştı. Merkez Bankası haftalık verilerine göre, 17 Aralık 2010 tarihinde 434 milyar 795,1 milyon lira düzeyinde olan kredi hacmi, 1 haftalık süreçte 3 milyar 535,9 milyon lira artış gösterdi. Mali kesime verilen krediler ise bu süreçte 79,3 milyon lira azalarak, 24 Aralık itibariyle 12 milyar 478,2 milyon lira oldu. Bu kredilerin 9 milyar 312,4 milyon lirası mevduat bankaları, 3 milyar 165,8 milyon lirası kalkınma ve yatırım bankaları kredilerinden oluştu. Mali olmayan kesime verilen kredilerin ise 29 milyon 273 bin lirasını Merkez Bankası, 410 milyar 765,1 milyon lirasını mevduat bankaları, 15 milyar 58,4 milyon lirasını da kalkınma ve yatırım bankaları kredileri meydana getirdi.

Bankalardaki kredi hacmi, dönemler itibariyle şöyle oldu:

Kredi Hacmi

Tarih (Bin Lira)

-------- -----------

25.06.10 371.467.373

30.07.10 385.170.430

27.08.10 391.911.848

03.09.10 392.512.229

08.09.10 393.282.056

17.09.10 394.260.366

24.09.10 397.682.805

01.10.10 403.280.573

08.10.10 401.524.405

15.10.10 405.300.247

22.10.10 406.002.819

28.10.10 411.532.972

05.11.10 411.045.788

12.11.10 417.291.222

15.11.10 419.472.828

26.11.10 424.211.038

03.12.10 423.932.294

10.12.10 429.243.633

17.12.10 434.795.072

24.12.10 438.331.062

FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
Halk'tan çorap sanayicilerine kredi
Halkbank, Çorap Sanayicileri Derneği ile imzaladığı protokolle meslek örgütlerine kredi kolaylıkları sağlıyor
Protokol kapsamında dernek üyeleri bankanın nakit ve gayri nakit kredi ürünlerinden düşük faizle yararlanırken çek, havale, EFT gibi bankacılık ürünlerinin kullanımında ayrıcalıklara sahip olacaklar. Dernek üyeleri için banka kaynaklı yatırım ve işletme kredilerinin faiz oranlarında indirim yapılacak.

Halkbank ve Çorap Sanayicileri Derneği (ÇSD) arasında imzalanan kredi protokolüyle dernek üyelerine düşük faiz oranı, uzun vade ve esnek ödeme seçenekleriyle kredi kullanma fırsatı sunuldu. Çorap Sanayicileri Derneği üyelerine banka kaynaklı TL veya YP cinsi işletme ve yatırım kredilerinde, Borçlu Cari Hesap (BCH) kredilerinde yüzde 15, aylık eşit taksitli (AET) kredilerde ise yüzde 5 indirim uygulanacak. Çorap üreticileri, tadilat ve dekorasyon amaçlı harcamalar için kullandırılan İş Yerimi Yeniliyorum Kredisi’nden ise 0,75 faiz oranından başlayan faiz oranıyla yararlanabilecekler. Halkbank Esnaf ve KOBİ Bankacılığı Genel Müdür Yarımcısı İsmail Hakkı İmamoğlu törende yaptığı konuşmada Türkiye’nin ihracat ürünleri arasında çorabın önemli bir yer tuttuğunu belirterek şunları ifade etti: “Üreten Türkiye’ye 70 yılı aşkın süredir kaynak sağlayan Bankamız, bu yeni protokolle çorap ihracatını destekleyecek önemli bir adım attı. Çorap Sanayicileri Derneği üyelerine, ihracat kredilerinde cazip faiz oranları uygulanacak olup; imalatçı firmalarımızın makine alımına yönelik kredilerinin vadesini ise 2 yıl ödemesiz 7 yıla kadar uzattı. Bu fırsatların, çorap üreticilerinin iş hacimlerinin artmasında önemli bir rol oynayacağına inanıyoruz. Toplam kredilerini 2010’da yüzde 25’in üzerinde artıran Bankamız, yeni protokollerle bu performansını önümüzdeki yıl da sürdürecek.” Orta ve Uzun Vadeli Proje Kredileri kapsamında dernek üyelerine kullandırılan yatırım kredilerine 3 yılı ödemesiz dönemli azami 10 yıl, işletme kredilerine ise 1 yılı ödemesiz dönemli azami 5 yıl vade uygulanacak. Makine Alımına Yönelik Krediler kapsamında ise vade, yatırım kredileri için 2 yılı ödemesiz dönemli azami 7 yıl, işletme kredisi için 6 ay ödemesiz dönemli azami 4 yıl olacak. Çorap Sanayicileri Başkanı Hüseyin Öztürk Türkiye’de KOBİ bankacılığının lideri Halkbank’la işbirliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek “Çorap Sanayicileri Derneği ve Halkbank olarak imzalayacağımız bu protokolle sektörel işbirliği çerçevesinde önemli bir adım atıyoruz. Kendi coğrafyamızda, kendi insanımızla ürettiğimiz ürünleri dünya pazarlarına taşıyan, Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün ihracatta lokomotifi Türk çorap sektörünün yer yer karşılaştığı finansman sorunlarını Halkbank’ın ÇSD üyelerine sunduğu özel finansal avantajlar ile aşmayı hedefliyoruz” dedi.
FİNANSGÜNDEM 06/01/2011
Albaraka ve Doha Bank'tan anlaşma
Albaraka ile Doha Bank arasında “e-Remittance” (elektronik transfer) anlaşması imzalandı
E-Remittance anlaşması ile Katar’dan Türkiye’ye gerçekleştirilecek para transferlerinin, Albaraka ve Doha Bank kanalı ile yapılması durumunda transfer maliyetleri daha düşük olacak. İmzalanan anlaşma, Katar’da yerleşik Türk firma ve çalışanlarının Türkiye’de bulunan ailelerine ve iş yaptıkları şirketlere gerçekleştirdikleri para transferlerinin maliyetini düşürürken, valör kaybına son vererek transferlerin eş zamanlı yapılmasına da imkân verecek.

Albaraka ile Doha Bank arasında 6 Ocak 2010 tarihinde Albaraka Genel Müdürlük binasında gerçekleştirilen “e-Remittance” (elektronik transfer) anlaşması ilebaşlayan işbirliğiyle Katar’dan Türkiye’ye ABD doları ile yapılan transferler valör kaybı yaşanmadan anlık olarak gerçekleştirilecek. e-Remittance anlaşması ile Katar’dan Türkiye’ye gerçekleştirilecek 10,000 USD’ye kadar para transferlerinin, Albaraka ve Doha Bank kanalı ile yapılması durumunda transfer maliyetleri piyasa şartlarına göre çok daha uygun olacaktır.

İmzalanan anlaşma Katar’da yerleşik Türk firma ve çalışanlarının Türkiye’de bulunan ailelerine ve iş yaptıkları şirketlere gerçekleştirdikleri para transferlerini kolaylaştırma ve maliyetlerini azaltma hedefi ile gerçekleştirildi. İki banka arasındaki işbirliği benzer havale mekanizmaları arasında en düşük maliyetli yapılanmayı beraberinde getirirken, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren çok sayıda Türk firmasının sayısı on binleri bulan çalışan ve onların Türkiye’deki ailelerinin anında, hızlı ve uygun maliyetli havale imkânına sahip olmasını da sağlayacak.

Gerçekleştirilen işbirliğinin bölgesel önemine dikkat çeken Albaraka Genel Müdürü Fahrettin Yahşi; “Doha Bank ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği, bizim uluslararası çalışma planımızın bir parçasıdır. Bu düzenleme, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) ülkeleri arasında havale ağımızı genişletecek olmasının yanı sıra, müşterilerimize uygun ve güvenli hizmet sunmamızı da sağlayacaktır. Doha Bank ile ile Albaraka arasındaki bu işbirliği, bölgesel kalkınma planları çerçevesinde birçok projeye imza atan Türk müteşebbis firmalarımızın, bölgeye ilgisini arttırması ve ilişkilerin yakın zamanda daha da artacağı beklentimizin de göstergesidir.” dedi.

İmza törenin ardından görüşlerini belirten Doha Bank İstanbul Temsilciliği Baş Temsilcisi Nezih Akalan ise gerçekleştirilen işbirliğinden duydukları memnuniyeti “Albaraka ile işbirliği yapmak, Katar’da yaşayan Türk halkının tüm bankacılık işlemlerini karşılayarak, hizmet alanımızı genişletmemizi sağlamaktadır. Mümkün olan her şekilde Türk toplumuna hizmet vermek ve Katar’da yaşayan ve çalışanların tanıdığı bir kurum olan Doha Bank olarak, onlara sorunsuz bir bankacılık deneyimi yaşatmak bizim için çok önemli” şeklinde ifade etti.
FİNANSGÜNDEM 06/01/2011
Kredi almak isteyene vergi kıskacı
Bankalardan kredi kartı veya kredi almak isteyen vatandaşların vergi ve sigorta prim borçlarının olup olmadığına bakılacak.
Devlete borcunu zamanında ödemeyenlerin kredi hayali suya düşecek. Halen Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösteren Risk Merkezi’nin Türkiye Bankalar Birliği’ne (TBB) devredilmesi, devlete vergi ve prim borcu olan kişilerin kredi kullanmasına ciddi sınırlamalar getirecek.

Meclis’te görüşülen torba yasada yer alan düzenleme, borcuna sadık olmayan riskli kişilerin bankalara yaklaşmalarına adeta set çekiyor. Merkez bünyesinde faaliyet gösteren Risk Merkezi, bankalardan kredi isteyen ya da kredi kartı alacak kişilerin sadece bankalara olan borç kayıtları üzerinden veri üretiyor. Batık kredisi olan kişilerin yeni kredi kullanması bu yolla önlenmeye çalışılıyor.

Kapsam genişledi

Torba yasanın yürürlüğe girmesi halinde merkez TBB bünyesine geçecek. İşte bu geçişle birlikte merkezin risk sorgulama alanı genişleyecek. Bunun için başlangıçta, kredi talep eden kişilerin elektrik, su, doğalgaz ve telefon borçları belirlenmişti. Şimdi bu alana kişilerin vergi borçlarıyla sigorta prim borçları da eklendi. Buna göre kredi verirken, kişilerin vergi ve sigorta prim borçlarının olup olmadığına da bakılacak. Borcu olan kişilere ilişkin bilgiler, krediyi verecek bankaya iletilecek.

Ön görüşme yapıldı

TBB yetkililerinin, bu sorgulamaları yapabilmek için şimdiden Gelir İdaresi ve SGK ile ön görüşmeler yaptığı öğrenildi. Kurumlar arasında yapılan görüşmelerde, kurulacak altyapının teknik ayrıntıları görüşüldü. Buna göre Risk Merkezi, kredi başvurusu yapan kişilerin Gelir İdaresi ve SGK’da bulunan vergi ve prim borç kayıt bilgilerine ulaşarak veri oluşturabilecek.

Vergi mahremiyetinin ihlal edilmemesi için kredi başvurusu sırasında imzalanacak sözleşmede, kredi talep edenler vergi bilgilerini öğrenme konusunda banka ve Risk Merkezi’ne yetki verecek. Böylece bankaların vergi ve prim borç sorgulamasını sorunsuz geçenler kredi kartı ve banka kredisi almaya hak kazanacak.

Derecelendirme sistemi kuruluyor

Risk Merkezi’nin ilerleyen dönemde kredi derecelendirme sistemine benzer bir sistem kuracağı, riski düşük vatandaşların düşük faiz, yüksek olanların da yüksek faizle kredi kullanmasını sağlayan bir yönteme geçileceği öğrenildi.

Kadın, erkekten daha az harcıyor

MasterCard tarafından Türkiye'de kart kullanımı ve harcama alışkanlıklarını anlamak amacıyla yaptırılan MasterIndex araştırmasının Aralık 2010 sonuçlarına göre Türk halkı kredi kartını ayda 9 kez kullanıyor. Kredi kartı sahiplerinin yüzde 59'u giyim, yüzde 55'i mobilya, beyaz eşya ve elektronik eşya mağazası, yüzde 53'ü kredi kartlarını süper marketlerde kullanıyor.

Kredi kartı ile yapılan harcama tutarı işlem başına ortalama 129 lira olurken, bu rakam kadınlarda 118 lira, erkeklerde 138 lira. Yüksek gelir grubunda 180 liraya çıkan işlem başı ortalama harcama, düşük gelirde 111 lirada kaldı. Kredi kartı sahipleri aylık toplam harcamalarının yüzde 41'ini kredi kartı ile yaparken, bu oran düşük gelir grubunda yüzde 46'ya 55 yaş üstü grupta yüzde 57'ye çıktı.

FİNANSGÜNDEM 07/01/2011
Döviz güne düşüşle başladı
İstanbul serbest piyasada dolar 1,5570, avro 2,0240 liradan güne başladı.
Kapalıçarşı'da 1,5510 liradan alınan dolar 1,5570 liradan satılıyor. 2,0170 liradan alınan avronun satış fiyatı ise 2,0240 lira olarak belirlendi.
Serbest piyasada dün kapanışta doların satış fiyatı 1,5480 lira, avronun satış fiyatı ise 2,0310 lira olmuştu.
STAR 07/01/2011
350 milyon dolarlık imza
Koreli POSCO, Kibar Holding ve Daewoo ortaklığıyla 350 milyon $ yatırımla kurulacak çelik tesisi için anlaşma imzalandı. 2013 başında tamamlanacak tesiste bin kişi istihdam edilecek
• Güney Koreli Pohang Iron and Steel Company (POSCO), Kibar Holding ve Daewoo International ortaklığıyla Kocaeli’nde kurulacak yassı paslanmaz çelik soğuk haddeleme tesis projesi için ortaklık anlaşması imzalandı. Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, ilk etapta 200 bin ton kapasiteli olacak olan tesiste, bin kişiye istihdam sağlanacağını söyledi. Kibar “Tesisin temelini mart ayında atmayı, 2013 yılının ilk çeyreğinde ise tamamlamayı hedefliyoruz” dedi. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Hüseyin Aslan da “Olumsuz global şartlara rağmen POSCO, adeta tek atımlık kurşununu Türkiye’den kullanmaya karar verdi. Geçen yıl çelik sektörü zarar yazarken POSCO bu yatırımıyla aslında bu duruma önemli bir ölçüde cevap vermiş oldu. Bu kendimiz ve ekonomimizi global platformda konumlandırmamız adına müthiş bir göstergedir” dedi. 
EN BÜYÜK KORE YATIRIMI
Daewoo International Başkan Yardımcısı Yang Yeon Hwang “POSCO ve Kibar’ın
teknolojisi ile Daewoo’nun küresel ağını bir yerde toplayıp, sinerji oluşturursak paslanmaz çelik fabrikasının kapasitesini 3 katına çıkarabileceğimize eminim” diye konuştu POSCO Paslanmaz ve Özel Çelikler Bölümü Başkanı Chang Kwan Oh ise 350 milyon dolarlık yatırımın Güney Kore şirketleri arasında Türkiye’de hayata geçirilen en büyük yatırım olacağını ifade etti.
STAR 07/01/2011
Elektrikli havada Simsek-Yıldız yanyana
Fırat Elektrik'in, Aksa Elektrik A.Ş'ye hisse devri imza törenine katılan Maliye Bakanı Şimşek, yeni yılda yeni vergi ve yeni indirimin beklenmemesi gerektiğini yineledi. Enerji Bakanı Taner Yıldız ise 2023 yılına kadar yapılacak yatırımların 125 milyar doların üzerinde olacağına dikkat çekti
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu yıl ne yeni bir vergi düzenlemesi, ne bir artışı, ne de bir vergi indirimi öngörmediklerini söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinin ardından, kendisinin de ziyaret ettiği kömür madeninin kapatılma iddialarına ilişkin olarak, 'Sayın Kılıçdaroğlu'nun kömürün arkasında siyaset yapmayacağına inanıyorum' dedi.Şimşek ile Yıldız, Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin Aksa Elektrik'e devrine ilişkin imza töreninin çıkışında gazetecilerin çeşitli sorularını yanıtladı.
BÜTÇEMİZ 'SAĞLIKLI' İŞLİYOR
Şimşek, sağlık vergisiyle ilgili bir soru üzerine 2011 yılı bütçesinde yeni bir vergi düzenlemesine yer verilmediğini, aynı şekilde vergi artışı ve vergi indirimi yer almadığını belirtti.Sağlık Bakanlığına bütçeden para verildiğine işaret eden Şimşek, 'Sağlık harcamalarını bütçeden karşılıyoruz. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı için yeni bir vergi düzenlemesi söz konusu değil.' dedi. 2010 yılında bütçenin çok güçlü bir performans gösterdiğini, bu yıl da bunun devam edeceğini kaydeden Şimşek, bu güçlü performansa rağmen ihtiyatlı bir bütçe yaptıklarını, yeniden yapılandırmadan da bütçeye tek kuruşluk gelir koymadıklarını söyledi.
UMARIM PETROL FİYATI ARTMAZ
Yıldız, Uluslararası Enerji Ajansı'nın petrol fiyatlarının yükseleceğine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine de petrol ve gaz ithalatı yapan bir ülke olarak ham petrol fiyatlarının artmamasını ümit ettiğini söyledi. Fiyat artışının birebir maliyeti yansıyan unsurlar olduğunu ifade eden Yıldız, özellikle enerji kalemlerinin en önemli girdisinin petrol ve doğalgaz fiyatları olduğunu bildirdi.Yıldız, ham petrol fiyatlarının artmamasını temenni ediyorum' diye konuştu.Yıldız, 2010'da 16 milyar doları aşan özelleştirme geliriyle hedefin üzerinde bir performans gösterildiğini belirtti ve serbestleşme ile elektrik fiyatının da ucuzlayacağına dikkat çekti.
5 yılda yatırımlara hız verilecek
Enerji Bakanı Yıldız, 5 yılda elektrik dağıtım hizmetlerine 9,5-10 milyar lira civarında bir yatırım yapılacağına işaret etti. Enerji sektörünün 2023 yılına kadarki yatırımlarının da 125 milyar doların üzerine çıkacağını söyleyen Yıldız, 'Bu çok ciddi bir rakam. Büyümeye karşılık gelecek enerji yatırımını yaparken, büyümenin de temel lokomotif sektörlerinden birisi olmayı da enerji sektörü hak ediyor demektir. Bu sevindirici bir gelişme' dedi. Yıldız, 'Önümüzdeki yıllar, enerji sektöründe elektrik ve gazda, daha çok liberalleşmenin, daha çok rekabetin ve daha çok kalitenin görüldüğü yıllar olacaktır' diye konuştu.
İhale bedeli çekle
Özelleştirme ihalesini 230 milyon 250 bin dolar bedelle kazanan Aksa Elektrik, Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl illerini kapsayan bölgede faaliyet gösteren Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.'yi devraldı. Bölgede öncelikli amaçlarının mevcut personelin devamını sağlamak olduğunu ve bunu başardıklarını belirten Aksa Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Kazancı, bölgeye yılda 54 milyon liralık yatırım yapmayı planladıklarını açıkladı.
YENİ ŞAFAK 07/01/2011
Ege Bölgesi'ni uçuracak 11 büyük yatırım yolda
2011-2014 dönemini kapsayan Sanayi Eylem Planı'nda Ege illerini ilgilendiren 11 dev yatırım yer aldı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Bunlar kağıt üzerinde kalmayacak" dedi
Türk sanayisinin 2011-2014 dönemindeki yol haritası olarak kabul edilen "Türkiye Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planı"nda Ege Bölgesi'ni yakından ilgilendiren 11 büyük yatırım ve hedefe yer verildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'ün "Bu belgeler kağıt üzerinde kalmayacak" sözünü vererek açıkladığı 72 maddelik eylem planında Ege'ye 11 müjde var.
Türkiye'yi orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü yapma hedefi doğrultusunda hazırlanan plana göre, önümüzdeki 3 yıl içinde İzmir-Ankara hızlı demiryolu projesinin etüt, ÇED ve fizibilitesi tamamlanarak inşaat çalışmalarına başlanacak. İki kent arasındaki ulaşım süresini 3 saat 20 dakikaya indirecek projenin toplam maliyeti 4 milyar 260 milyon lira olacak.

HAYATA GEÇECEK
Planda ayrıca İzmir-Bandırma demiryolu inşaatının tamamlanması, hayata geçirilecek Çandarlı Limanı'na demiryolu bağlantısı yapılması, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi (KOSBİ) demiryolu bağlantı hattı inşaatının gerçekleştirilmesi, Uşak ve Balıkesir'e lojistik merkezleri kurulması, bölgedeki liman, OSB ve büyük fabrikalara özel sektör katkısı ile demiryolu bağlantı hatları inşaatları yapılması gibi büyük yatırım projelerine yer veriliyor.
Planda aralarında Çandarlı'nın da bulunduğu büyük ölçekli ana limanlara yenilerinin eklenmesi için uygun liman sahalarının belirlenmesi hedefi de bulunuyor. Bakanlık, girişimcileri bu sahalara yönlendirmek için Kıyı Yapıları Master Planı çalışmasını en kısa sürede tamamlayacak.

LİMANLAR
İzmir ve Çandarlı limanlarının geri sahalarında demiryolu aktarım terminalleri veya karada konteynır terminalleri kurularak, demiryolu taşımacılık anlayışından lojistik anlayışa geçilecek. Türkiye'nin AB müzakere sürecindeki "işletmeler ve sanayi politikası" faslının kapanış kriterleri arasında yer alan "Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ve Eylem Planı"nda Ege Bölgesi'ndeki yenilenebilir enerji kaynakları da unutulmadı. Önümüzdeki 3 yılda bölgedeki rüzgar, jeotermal ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının çevre etkileri de dikkate alınarak değerlendirilmesi için çalışmalara hız verilecek.
Ege'yi Marmara ve İç Anadolu ile birlikte Türkiye'nin 3 ana bilişim üssünden biri haline getirecek Bilişim Vadileri projesinin İzmir ayağıyla ilgili çalışmalar da 2011 yılı içinde başlayacak.

Ergün: Gerçekçi projeler hazırladık
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, açıklanan belgenin kağıt üzerinde kalmayacağını, çalışmalara vakit geçirilmeden başlanacağını kaydetti. Belgeyi dikkatli bir şekilde inceleyenlerin, iyi niyet temennilere değil, somut ve gerçekçi projelere yer verildiğini göreceğini ifade eden Ergün, "Bu belgeyi 2023 yılındaki hedeflerimize ulaşmamızı sağlayacak önümüzdeki 13 yılın yol haritası olarak görüyoruz" dedi.

İşte dev projeler
1- Ankara-İzmir hızlı demiryolu çalışmaları başlayacak.
2- Ege'deki organize sanayi bölgelerine, büyük fabrikalara ve limanlara özel sektör katkısı ile demiryolu bağlantı hatları yapılacak.
3- İzmir Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi (KOSBİ) demiryolu bağlantı hattı inşaatı gerçekleştirilecek.
4- Bandırma-İzmir demiryolu inşaatı tamamlanacak.
5- İzmir ve Çandarlı limanlarının geri sahasında demiryolu aktarım terminalleri veya karada konteyner terminalleri kurulacak.
6- Uşak lojistik merkezinin yapımına başlanacak.
7- Balıkesir Gökköy lojistik merkezinin yapımına başlanacak.
8- Çandarlı-Hubport ulaştırma kıyı yapıları ve turizm kıyı yapıları mastır planı çalışmaları gerçekleştirilecek. Ege'de uygun liman sahaları belirlenerek, girişimcileri bu sahalara yönlendirecek çalışmalar yapılacak.
9- Çandırlı Limanına demiryolu bağlantısı kurulacak.
10- İzmir'e bilişim üssü kurulacak.
11- Ege'nin rüzgar, jeotermal ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları ekonomiye kazandırılacak.

İzmir-İstanbul Otoyolu tanıtılacak

İzmir ile İstanbul arasındaki seyahat süresini 3.5 saate indirecek Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için halkı bilgilendirme toplantıları başlıyor. Yap-işlet-devret modeliyle yaklaşık 11 milyar liraya mal olacak ve 5 yılda bitirilecek otoyolun temeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz Ekim ayında atılmıştı.
Otoyolun yapımını üstlenen Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş. (OYİAŞ), Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa ve İzmir illeri sınırları içerisinde proje finansmanı şartı olarak yürütülen Uluslararası Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi çalışması kapsamında halkı bilgilendirme toplantıları gerçekleştirecek.

YÖRE HALKIYLA TOPLANTI
Toplantılarda proje ile ilgili yöre halkına bilgi verilecek. Halkın görüş ve önerileri alınacak. Bu kapsamda ilk toplantı 17 Ocak 2011 tarihinde saat 14.00'te Bornova'daki Anemon Ege Oteli Balo Salonu'nda gerçekleştirilecek.
Halkı bilgilendirme toplantıları 18 Ocak'ta Manisa'nın Koldere beldesinde, 19 Ocak'ta Yeniosmaniye köyünde, 20 Ocak'ta Manisa Kırkağaç'ta, 21 Ocak'ta Balıkesir'in Karacalar köyünde, 24 Ocak'ta Balıkesir'in Bakacak köyünde, 25 Ocak'ta Susurluk ilçesinde, 26 Ocak'ta Bursa'nın Çördük köyünde yapılacak.
Halkı bilgilendirme süreci 27 Ocak'ta Bursa'nın Ovaakça beldesinde, 28 Ocak'ta Orhangazi ilçesinde, 31 Ocak'ta Yalova'ya bağlı Kılıç köyünde ve 1 Şubat'ta Kocaeli Dilovası'nda yapılacak toplantılar ile tamamlanacak. Böylece proje ilgili vatandaşlar tarafından takip edilebilecek.
YENİ ASIR 07/01/2011
İzmirli firma, dünyaya yelken açmaya hazır
Alp Erdem Elektrik Genel Müdürü Aziz Demir, başarılı referanslarıyla İstanbul'daki yerlerini sağlamlaştırdıklarını söyleyerek, 2011'de yurtdışı bağlantılı projelerde de yer alacaklarını ifade etti
2010 yılında İstanbul'da açtığı ofisle çıtayı yükselten Alp Erdem Elektrik, inşaat sektöründeki seçkin projelerdeki başarısıyla göz dolduruyor. Geçtiğimiz yıl cirosunu yüzde 60 arttıran ve 2011'de de cirosal bazda yüzde 50'lik büyüme hedefleyen İzmirli firma, İstanbul'da da hedef büyüttü.

ÖNEMLİ PROJELER
İstanbul'daki önemli projelerde adından söz ettiren Alp Erdem Elektrik, uygulamadaki yüksek kalitesiyle İstanbullu firmaların önyargılarını da kırdı.
Genel Müdür Aziz Demir, Ağaoğlu My World ve Zorlu Grubu'nun Karayolları Hasdal Yerleşkesi gibi önemli projelerin elektrik taahhüt işlerini yürüten Alp Erdem Elektrik'in, İstanbul'da 10 yeni proje için firmalarla görüşmelerini sürdürdüğünü açıkladı.
Doğuş Grubu'na ait Gebze Center projesi ile İstanbul'a yelken açtıklarını ve bu gelişmenin şirketin vizyonunu değiştirdiğini belirten Demir, 2010 yılında gerek proje gerekse ciro anlamında büyük artış yakaladıklarına dikkat çekti. Delir, 2011 yılında İstanbul merkezli yurtdışı bağlantılı projelerde de yer alacaklarını ifade etti.
İstanbul'daki başarılı referansları sayesinde sektörün en büyük tedarikçileriyle işbirliğini çözüm ortaklığına dönüştürdüklerine dikkat çeken Aziz Demir, "Böylece tedarikçi firmaların ürünlerini daha düşük maliyetle satın alma şansı yakaladık. Bu da bize fiyat konusunda önemli avantaj yarattı. Birçok projede uygun fiyat sunarak, İstanbullu firmaların arasından sıyrılmayı başardık" dedi.
Alp Erdem Elektrik'in İzmirli bir firma olduğunu ve şirket merkezinin de her zaman İzmir'de kalacağını önemle vurgulayan Genel Müdür Aziz Demir, sözlerine şöyle devam etti: "Ekonomideki genel canlanmayla birlikte İstanbul'da şu anda çok yoğun şekilde inşaat projeleri yapılıyor. Büyük firmalar bir süre sonra İstanbul dışında da proje yapmak için Anadolu'ya açılacak. Bunun örneklerini şimdiden görüyoruz."

MERKEZİ İZMİR'DE
Demir, şöyle konuştu: "4-5 yıl içinde özellikle İzmir-İstanbul otobanının açılmasından sonra firmaların İzmir'de daha büyük yatırımlar yapacağını düşünüyorum. Çünkü İzmir'de inşaat sektöründe büyük potansiyel var."
İzmir'in imar yasası, bürokrasi ve kent planlaması konularında elini çabuk tutarak, dışarıdan gelecek yatırım fırsatlarını kaçırmaması gerektiğini vurgulayan Aziz Demir, "Bayraklı ve İnciraltı bölgelerinde imar sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bazı firmalar imar sıkıntısı ve bürokratik sorunlar nedeniyle yatırımlardan vazgeçti. Bu konuda gerekli adımların bir an önce atılması lazım. Aksi halde İzmir'in çehresini değiştirecek birçok önemli proje ve yatırım, maalesef askıya alınacak" diye konuştu.

Medical Park'a imza attılar
2010 yılında Folkart Mavişehir projesine başlayan Alp Erdem Elektrik, Sancak Grubu'nun hayata geçirdiği Medical Park İzmir projesinin de elektrik taahhüt işlerini sürdürüyor. Firma 46 bin metrekarelik alanda,
150 oda, 385 yatak, 10 ameliyathaneyle hizmet verecek ve Türkiye'nin en büyük özel hastanelerinden biri olarak Nisan 2011'de tamamlanacak Medical Park İzmir ile başarılı referanslarına bir yenisini ekledi.

Yabancı ortakla çalışacak
Firma olarak İstanbul'daki ağırlıklarını artırdıklarına dikkat çeken Alp Erdem Elektrik Genel Müdürü Aziz Demir, doğru bir ortakla İstanbul'dan Ortadoğu ve Rusya gibi ülkelerdeki projelere odaklanacaklarını söyledi. Öte yandan Alp Erdem Elektrik, İTO'nun yüksek kazanç bildirimine göre 2008 yılında bronz madalya ile ödüllendirildi. Firma, 2009 yılı rakamlarına göre takdirnameye layık görüldü.
YENİ ASIR 07/01/2011
Krizin bilançosu şimdi çıktı yoksulumuz 12.7 milyona ulaştı

TÜİK’in “2009 Yoksulluk Çalışması”, global krizin etkisini ortaya koydu. Aylık yoksulluk sınırının 825 lira olarak belirlendiği Türkiye’de, 12 milyon 751 yoksul bulunurken, 339 bin kişi de açlık sınırının altında yaşıyor. 4 yıldır günlük 1 doların altında yaşayan kimsenin bulunmadığı Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırında olanların sayısı ise arttı.
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanan “2009 Yoksulluk Çalışması”na göre, Türkiye’de açlık sınırının altında 339 bin, yoksulluk sınırında ise 12 milyon 751 bin kişi bulunuyor. Çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar şöyle oldu.
Yoksul sayısında artış var
Yoksulluk oranı, 2009 yılında, bir önceki yıla göre 0.97 puan artarak yüzde 18.08’e yükseldi. Bu oran 2008’de yüzde 17.11 düzeyindeydi.
Buna göre 2009 yılında Türkiye’de fertlerin yaklaşık yüzde 0.48’i yani 339 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının altında yaşıyor.
Açlık sınırındaki 339 bin kişinin 29 bini kentlerde, 310 bini ise kırsal kesimde bunuyor. Kentlerde 93 bin kişilik düşüş yaşanırken, kırsal kesimde 58 binlik bir artış söz konusu.
Yoksulluk sınırı 825 lira
Türkiye’de kişi başı günlük harcaması, satınalma gücü paritesine göre 1 doların altında kalan fert bulunmuyor. 2005 yılından bu yana bu durum böyle.
Buna karşın satınalma gücü paritesine göre kişi başı günlük 2.15 dolar olarak tanımlanan yoksulluk sınırı altında bulunan fert oranı yüzde 0.22, yoksulluk sınırı 4.3 dolar olduğunda yoksul fert oranı ise yüzde 4.35 olarak tahmin ediliyor.
2009 yılında 4 kişilik hanenin aylık açlık sınırı 287 lira, aylık yoksulluk sınırı ise 825 lira tahmin ediliyor.
Bu hesaplamalara göre Türkiye’deki fertlerin yüzde 18.08’i de yani 12 milyon 751 bin kişi gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu kişilerin sayısında bir önceki yıla göre, 818 bin kişilik artış var.
Kentlerde sayı daha az
Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda 2008 yılında yüzde 34.62 olan yoksulluk oranı 2009 yılında yüzde 38.69’a yükseldi. Buna karşın kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk oranı yüzde 9.38’den yüzde 8.86’ya düştü.
Buna göre kentlerde açlık sınırında olanların sayısı 122 binden 29 bine gerilerken, yoksulluk sınırında olanların sayısı da 4 bin 533’ten 4 bin 318’e düşmüş durumda.
Ancak kırsal kesimde gıda yoksulluğu denilen açlık sınırındaki kişi sayısı 252 binden 310 bine çıkarken, yoksul sayında da 7 bin 400’ten 8 bin 432 kişiye yükseldi.
Aile kalabalıklaştıkça yoksulluk artıyor
ARAŞTIRMAYA göre, 2009 yılında hanehalkı büyüklüğü 3 veya 4 kişi olan hanelerde bulunan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 9.65 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk oranı yüzde 40.05 olarak hesaplandı. 7 ve daha fazla kişiden oluşan hanelerden kentsel yerlerde oturanlar için yoksulluk riski yüzde 25,21 iken, kırsal yerlerde bu oran yüzde 54.06 oldu.
Hanehalkı türüne göre çocuklu çekirdek ailede bulunan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 15.98 olurken, çocuksuz çekirdek ailelerdeki fertlerde bu oran yüzde 9.86’ya düştü. Ataerkil veya geniş ailelerdeki fertler için yoksulluk oranı ise yüzde 24.48 olarak tahmin edildi. Kentsel yerlerde çocuklu çekirdek ailede yaşayan fertlerin yoksulluk riski yüzde 8.47 iken, kırsal yerlerde bu oran yüzde 39,71’e yükseliyor.
Yükselen eğitim düzeyi yoksulluğu aşağı çekiyor
TÜİK araştırmasının ortaya koyduğu bir sonuçta, yoksulluk ile eğitim arasındaki ilişki. Buna göre 2009’da okur-yazar olmayan veya bir okul bitirmeyenlerde yoksulluk oranı yüzde 29.84 olurken, ilkokul mezunlarında bu oran yüzde 15.34 geriledi. Lise ve dengi meslek okulları mezunlarında yüzde 5.34 olan oran, yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyetlerde yüzde 0.71 oldu. 2009 yılında ücretli-maaşlı çalışanlarda yoksulluk oranı yüzde 6.05 iken, yevmiyeli çalışanlarda bu oran yüzde 26.86, işverenlerde yüzde 2.33, kendi hesabına çalışanlarda yüzde 22,49 ve ücretsiz aile işçisi olanlarda ise yüzde 29.58 oldu.
En büyük sıkıntı tarımda yaşanıyor
EN yüksek yolluk riskine sahip olan tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk oranı, 2008 yılında yüzde 37.97 iken, 2009 yılında yüzde 33.01 olarak tahmin edildi. Sanayide çalışanlarda 2009’da yoksulluk oranı yüzde 9.63 olarak hesaplanırken, bu oran hizmet sektöründe yüzde 7.16 tahmin edildi. 2009’da ekonomik olarak aktif olmayanların yoksulluk oranı yüzde 14.68 ve iş arayan fertlerinki yüzde 19.51 çıktı.

HÜRRİYET 07/01/2010
Satın almalarda büyük dalga

Geçen yıl satın alma ve birleşmelerle ilgili tüm öngörüler yanıldı. Çünkü beklentilerin çok üzerinde bir gerçekleşme ile karşı karşıyayız. 10-13 milyar dolar olan tahminlere karşılık rakamı açıklanan işlemlerin büyüklüğü 26.6 milyar dolar oldu. Açıklanmayanlarla birlikte rakamın 30 milyar doları bulması bekleniyor. Bu yıl ise çok daha güçlü bir dalga bekleniyor.
Ekonomist Dergisi, geçen seneki satın almalarla ilgili çok kapsamlı bir araştırma yaptı. Araştırmaya göre 2010 yılında toplamda 217 yerli ve yabancı işlem gerçekleşti.
Yerli yabancı dağılımına bakıldığında 217 işlemin 139’unu yerli yatırımcılar gerçekleştirdi. Değeri açıklanan 95 yerli işleminde 16.6 milyar dolar işlem hacmine ulaşıldı. Yabancı tarafında ise gerçekleşen 77 işlemin değeri açıklanan 42’sinde 9.9 milyar dolar büyüklük oldu. 2010 yılında yaşanan bu artışta en önemli faktör, 11 adet elektrik dağıtım bölgesi ( 12.4 milyar dolar), 1.2 milyar dolarlık Başkent Doğalgaz ve küçük kapasiteli HES’lerin özelleştirme projeleri oldu.

HÜRRİYET 07/01/2010
Toptancı Metro, küçük şehirlere açılacak

Metro Toptancı Market Genel Müdürü Akın Bayer, tedarik zincirinin tamamında yüzde 100 şeffaflığı sağladığı Antalya’daki Metro Meyve Sebze Platformu ile International Featured Standarts (IFS) Lojistik Standardı Sertifikasını almaya hak kazandığını söyledi. Bayer, geçen yıl 4 yeni mağaza açtıklarını, bunun için 70 milyon Euro yatırım yaptıklarını ifade ederek, yatırımlarının İstanbul ağırlıklı olarak devam edeceğini, adım adım daha küçük şehirlerde de mağaza açacaklarını anlattı. Antalya’da üretilen ürünleri Avrupa ve Asya ülkelerine ihraç etmeye başladıklarını belirten Bayer, ilerleyen yıllarda ihracata daha yoğun şekilde devam edeceklerini söyledi.

HÜRRİYET 07/01/2010
Kredi kartı ayda 9 kez cepten çıktı 45 lira fazla harcattı

Mastercard tarafından Türkiye’de kart kullanımı ve harcama alışkanlıklarını anlamak amacıyla yaptırılan MasterIndex raştırmasının Aralık 2010 sonuçlarına göre, Türk halkı kredi kartını ayda 9 kez kullanıyor.
2009 yılında kart sahiplerinin kredi kartları ile gerçekleştirdikleri harcama tutarı işlem başına 84 lirayken bu rakam 2010’da 129 liraya çıktı. Kadınlarda 118 liraya düşerken, erkeklerde 138 liraya çıktı. Yüksek gelir grubunda 180 liraya çıkan işlem başı ortalama harcama, düşük gelir grubunda 111 lirada kaldı.
Yüzde 62’si kart sahibi
Yöntem Araştırma Danışmanlık’ın, Türkiye’nin kentsel nüfusunu temsil eden 11 il merkezinde yaptığı araştırma sonuçlarına göre, Türk halkının yüzde 62’sinin bir adet kredi kartı var. Sahip olunan kredi kartı adedi ortalama 1.6 iken, sahip olunan ortalama banka kartı adedi 1.4 oldu. Kredi kartı ve banka kartı sahipliği sosyo-ekonomik seviyeye göre incelendiğinde, gelir seviyesinin sahiplik oranını etkilemediği, tüm sosyo-ekonomik seviyelerde kart sahipliğinin birbirine yakın olduğu görüldü. 3-34 yaş grubu ortalama 2.8 adet kredi kartı ile cebinde en fazla kredi kartı taşıyan, 25-29 yaş grubu ortalama 2.5 adet banka kartı ile en fazla banka kartına sahip grup oldu. Kredi kartı sahiplerinin yüzde 59’u giyim, yüzde 55’i mobilya, beyaz eşya ve elektronik eşya mağazası, yüzde 53’ü kredi kartlarını markette kullanıyor. Kartın en az kullanıldığı iş yeri yüzde 24 ile bakkallar.

HÜRRİYET 07/01/2010
İstanbul Belediyesi İDO’yu satışa çıkardı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin yüzde 100 oranındaki hisselerini blok olarak satış yöntemi ile özelleştirecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin özelleştirmeye ilişkin duyurusu Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Şirket hakkında hazırlanan tanıtım dokümanı ve ihale şartnamesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kaynak Geliştirme ve İştirakler Daire Başkanlığından (www.ibb.gov.tr) 17 Ocak 2011 tarihinden itibaren bedeli karşılığı temin edilebilecek.

HÜRRİYET 07/01/2010
Sürpriz yumurtadan Manisa çıktı

Dünya çikolata pazarındaki büyük rekabet Türkiye’ye yatırım getirdi. Dünya çikolata devi İtalyan Ferrero üretim için ‘Manisa’ dedi
Schneider, DYO ve Pınar Süt gibi firmaların yatırımlarını yönelttiği Manisa Organize Sanayi Bölgesi bu kez bir dünya devine ev sahipliği yapacak. Bünyesinde Kinder çikolata, Nutella, Ferrero Rocher gibi dev markaları bulunduran Ferrero yatırım için Manisa’da karar kıldı.
30 milyon euro’yla geliyor
Nutella, Kinder Çikolata ve Kinder Sürpriz Yumurta gibi ürünleri üreten Ferrero Türkiye’deki ilk yatırımı için yaklaşık 10 milyon TL’ye Manisa’dan 140 bin metrekare arazi satın aldı. Türkiye operasyonu için hazırlıklar son aşamaya gelirken, firmanın 30 milyon euro’luk büyük bir yatırıma hazırlandığı öğrenildi.
1946’dan bu yana üretim yapan Ferrero Almanya, İtalya ve Fransa’da sektörünün lider firmalarından. 32 ülkede ürünleri satılan Ferrero’nun piyasa değeri yaklaşık 9 milyar euro. Grubun dünya çapında 36 ticaret şirketi, 15 fabrikası ve yaklaşık 19 bin 600 çalışanı var. Ferrero aynı zamanda Türk fındığının da en büyük alıcısı. Şirketin Hendek’te büyük bir fındık deposu bulunuyor.
Yumurta ‘savaşı’ başlıyor
Türkiye’deki ‘oyuncaklı çikolata yumurta’ pazarının büyüklüğü yaklaşık 50 milyon lira. Geçen hafta İsviçreli gıda devi Nestle, Türk sürpriz yumurta markası Toto’nun üreticisi ‘Doğan ve Balaban Gıda’nın yüzde 51’ini almıştı. Türkiye’de sürpriz yumurta rekabetinin hızlanmasına kesin gözüyle bakılıyor.

MİLLİYET 07/01/2011
Tasarımdaki yolculuğu 300 mağazayla sürecek

Tasarımlarını, sekizi yurtdışında 61 mağazada sunan Favori, sayıyı, üç yıl içinde 300’e çıkaracak. 39 mağazayı açmak üzere olduklarını belirten Özel, yurtdışında hedef coğrafyayı ise Ortadoğu, Balkanlar ve Türk cumhuriyetleri olarak gösterdi
Favori, tasarımlarında iz bırakmış felsefeler kadar şehir yorumlarıyla da dikkat çeken bir marka. Şirketin Mevlana Koleksiyonu dışında İstanbul, Çanakkale ve Ege tasarımları da bulunuyor.
Favori Kuyumculuk’un sahibi Selami Özel, aslında ziraat mühendisi. Önce iş hayatına Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü’nde başlayan Özel, ardından özel bir firmada tarımsal ilaçlar konusunda görev almış. Şirkette satış müdürlüğüne kadar yükselen Özel, 1987 yılında Denizlili bir hemşerisi sayesinde kendi uzmanlık alanından çok farklı bir sektör olan kuyumculuğa adım atmış. Özel, ortağından ayrılarak kendi firmasını kurunca da Favori markası ortaya çıkmış.
Favori’nin 1992’de kurulduğunu söyleyen Özel, “Türkiye genelinde 61 mağazamız var. 39 yeni mağazamız ise yolda. Mart ayına kadar 100 mağazaya ulaşmış olacağız” diyor. Bu yıl sonuna kadar yurtiçinde 150 mağazaya ulaşmayı hedeflediklerini belirten Özel’in 2014 sonuna kadar ulaşmayı planladığı mağaza sayısı ise 300.
Sekiz mağaza, 50 tasarımcı
Azerbaycan’da dört, Kazakistan’da dört olmak üzere yurtdışında da sekiz mağazaları bulunduğunu kaydeden Özel, önümüzdeki dönemde Bulgaristan, Makedonya, Hırvatistan’ın yanı sıra Türk cumhuriyetleri ve Ortadoğu’da da mağaza açmayı hedeflediklerini belirtiyor.
Tasarım konusunda uzmanlaştıklarını vurgulayan Özel, 50’ye yakın tasarımcıyla çalıştıklarını belirtirken, eğitime verdikleri önemin bir göstergesi olarak kurdukları Altın Akademisi’ne dikkat çekiyor. Özel, “Akademinin bünyesinde bir de tasarım okulumuz var. İtalyan öğretmenler ders veriyor. Takı sektörü olarak moda dünyasına hitap ediyoruz. Bu nedenle bizim için tasarım çok önemli” diyor.
ABD gösterişi, Avrupa sadeliği seviyor
Kalitenin yanına tasarım gücünü de ekleyince başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere 40’ın üzerinde ülkeye ihracat yapmaya başladıklarını söyleyen Özel, ihracatın, yabancıların zevkleri konusunda da deneyim kazandırdığına dikkat çekerek şöyle konuşuyor:
”İhracat yaptığımız ülkelerin farklı talepleri oluyor. Mesela ABD’li tüketici daha ağır ve gösterişli takılar istiyor. Avrupalı ise daha hafif ve sade takıları seviyor. Ruslar ise kırmızı ve pembe renkli takılardan hoşlanıyor.”
‘Mevlana Koleksiyonu’nun tümüne talip oldu’
Teknolojiyle el emeğini harmanladıklarını belirten Selami Özel, artık otantik, antik ve hikâyesi olan takılara ilginin arttığını söylüyor. Bu amaçla Favori Antik adında bir alt marka oluşturduklarını ifade eden Özel, “Bu markanın çatısı altında kültür takıları üretiyoruz” diyor. Özel bu konuyla ilgili yaşadıkları ilginç bir anıyı da şöyle anlatıyor:
“2007’nin Mevlana Yılı olması nedeniyle Favori olarak özel bir koleksiyon hazırladık. Bu koleksiyondaki toplam ürün sayısı 40 adetti ve oldukça ses getiren ve beğenilen bir koleksiyon olmuştu. Hikâyesi olan ürünlerden oluşan bir koleksiyon olan Mevlana Koleksiyonu için tasarımcılarımız uzun araştırmalar yaptı. Konya’da satış noktalamıza gelen bir müşterimiz tüm Mevlana ürünlerini almak istemiş. Mağaza yetkilisi önce inanamamış. Zaten mağazada toplam sekiz ürün varmış. Ancak müşterimiz ısrarla mağazaya 5 bin TL kapora bırakıp diğer bütün ürünlerden de sipariş vermiş. Hatta bu koleksiyonla ilgili ilginç bir olay daha yaşadık. Sivasspor’da o yıl oynayan yabancı futbolcular kendi eşleri için bizden kolye siparişi vermişlerdi. Mevlana, yurtdışına da uzanan bir isim.”
‘Lüks Anadolu’ya, Türk dünyaya yayılıyor’
2011 yılının kendileri için farklı geçeceğini söyleyen Capitol Yönetim Kurulu Üyesi Mert Aksoy, “İstanbul Shopping Fest tüm perakendeciler gibi bizleri de heyecanlandırıyor. Bu festival sayesinde hem ziyaretçi sayısında hem de satış hacminde artış sağlayacağız” dedi. 2010’un Capitol için çok hareketli ve renkli bir yıl olduğunu belirten Aksoy, “AMPD Ödülleri’nde ‘Yılın Müşteri Memnuniyeti’ ve The International Business Awards’da ‘Onur Ödülü’ne layık görülen CapGetir projemiz ziyaretçilerimiz tarafından büyük ilgi gördü” diye konuştu.
Küresel oyuncular avantajı fark etti
Organize perakende sektörünün 2010’da 76.3 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştığını, ancak tüm perakende dikkate alındığında rakamın 200 milyar dolara ulaştığını belirten Aksoy, şöyle devam etti:
“Tepeye oynayan çok uluslu perakendeciler de Türk pazarının avantajlarının farkına vararak, büyük bir hızla pazara girmeye başladılar. Lüks oyuncuların Anadolu’ya, Türk oyuncuların da dünyaya yayılması sektörün nasıl bir değişim geçirdiğini gösteriyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, perakende, ulusal dinamikler de dikkate alındığında 2011’de lokomotif sektör olma yolunda önemli adımlar atacak.”
Yenilikçi ve farklı adımlara devam
Capitol’ün günlük ortalama ziyaretçi sayısının 30 bin olduğunu belirten Mert Aksoy, “Farklı ve yenilikçi adımlar atmayı 2011’de de sürdüreceğimizi söyleyebilirim. Hizmet anlayışımız haricinde, gerek sanatı gerekse de eğlenceyi hedef alan etkinlik politikamızı geçmiş senelerde olduğu gibi devam ettireceğiz” dedi.
2011’in ziyaretçilerine daha iyi hizmet sunacakları bir yıl olacağını söyleyen Aksoy, “Capitol, değişime ve yeniliğe odaklanan bakış açısıyla ziyaretçileri için her zaman sürprizler sunan bir kurum misyonunu üstlendi” diye konuştu.
Türk kadını kendine Avrupalıdan daha az bakıyor
Cilt bakım markası Vaseline’in Türkiye’ye girişi için düzenlenen toplantıda konuşan Unilever Ev ve Kişisel Bakım Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun’un açıklamaları, kişisel bakımda Türkiye’nin Avrupa kadar harcamadığını bir kez daha ortaya çıkardı.
Uzun’un tespitine göre, Türkiye’de kişisel bakım için harcanan miktar geçen yıl 2.5 milyar TL’ye ulaştı. Bu, henüz bebeklik evresi anlamına geliyor. Çünkü, Fransa’da 10, Almanya’da dokuz, İngiltere’de sekiz kat daha fazla harcama yapılıyor. Uzun, sadece Batı Avrupa açısından bakıldığında Türkiye’de 34 kat daha az, tüm dünyayla kıyaslandığında ise 15 kat daha az harcama yapıldığına dikkat çekiyor.
Dünya 4, Türkiye 8 büyüdü
Ancak, Uzun’un bir diğer tespiti de Türkiye’nin 2010’da harcama oranını dünyadan daha fazla artırdığı yönünde oldu. Dünya yüzde 4 oranında büyürken, Türkiye’nin yüzde 8 büyüdüğünü belirten Uzun, pazar büyüklüğünün ise 520 milyar TL’ye ulaştığını söylüyor. Vaseline 22 çeşitle geldi
Unilever’in dünya pazarındaki konumunu “bir numara” olarak değerlendiren Uzun, 22 çeşit ürünle Türkiye’ye getirdikleri Vaseline’i ise “Dünyada ürün gamı çok geniş. Ama, her ülkede aynı ürün gamı bulunmuyor. 60 ülkede satılıyor. 2010 sonu itibariyle cirosu yaklaşık 400 milyon” sözleriyle anlattı.
Cilt bakımı bir numara
- Geçen yıl Türkiye’de kişisel bakım için 2.5 milyar TL harcandı. Bunun en büyük bölümünü, yani 745 milyon TL’lik kısmını cilt bakım ürünleri oluşturuyor.
- Cilt bakım ürünleri pazarı üç kategoriye ayrılıyor. Türkiye’de pazarın yüzde 65’ini cilt temizlik ürünleri, yüzde 18’ini el-vücut bakımı ürünleri ve yüzde 17’sini de yüz bakım ürünleri oluşturuyor.
- 2010’da el ve vücut bakımı için harcanan miktar ise 127 milyon TL oldu. Türk halkı bakım için yüzde 75 ile krem ürünleri tercih etti. Losyonlar yüzde 15 oranında rağbet gördü.
- Türkiye’nin saç bakımındaki notu ise oldukça kötü. Saç bakımında kişi başına tüketimin İngiltere’de Türkiye’nin beş katı, Arjantin’de ise 14 katı olduğunu belirtmek bile tek başına yeterli.
Yıldız gençlerden Kiğılı’ya ödül
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende ödül alan isimlerden biri de perakende dünyasının önde gelen isimlerinden Abdullah Kiğılı oldu. 5 Ocak Çarşamba günü üniversitenin İşletme Kulübü tarafından organize edilen ‘Yılın Yıldızları’ ödül törenine onur konuğu olarak katılan Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin seçimiyle ‘Onur Ödülü’ne layık görüldü.
Kiğılı’nın kıyafet sponsoru olduğu geceye Ali Ağaoğlu, Mehmet Ali Birand ve Can Dündar gibi isimler katıldı.
Eti ithal edecek dört açılış yapacak
31 Metro ülkesinde yatırım anlamında Türkiye’nin ilk üçte yer aldığını belirten Metro Türkiye Genel Müdürü Akın Bayer, geçen yıl 70 milyon euro yatırımla dört mağaza açarak 2010 hedeflerini yakalayan kuruluşun, İstanbul’un yanı sıra orta ölçekli illerde dördün üzerinde mağaza için yatırım yapacağını ifade etti.
Diğer yandan, 2011 yılında et ve süt kategorilerinde yaşanan fiyat sıkıntılarının devam edebileceğini ifade eden Bayer, ithal et girişiyle fiyatların da dengeye geleceğini anlattı. Kendilerinin de et ithal edebileceğini kaydeden Bayer, Avrupa’dan gelen etlerin de yerliler kadar kaliteli olabileceğini belirterek, “Cinsine ve çeşidine bağlı olmak üzere yüzde 30 fiyat farkı var. Şu an ithal ete talep var. Ancak, lüks restoranlar hâlâ temkinli” diye konuştu.
Osmanlı ihtişamı esin kaynağı oldu
Osmanlı’ının ihtişamı, bir kez daha esin kaynağı oldu. Goldaş, 600 yıllık imparatorluğun görkemini yansıtan ‘Ottomania Koleksiyonu’nu hazırladı. Koleksiyon, padişah kavukları, miğferler, savaş kalkanları ve Topkapı Sarayı mimarisindeki detaylardan ilham alınarak tasarlandı.
Gümüş üzerine altın kaplama yapılan koleksiyonda, Batı dillerinde ‘Türk taşı’ olarak anılan turkuaz ve lapis lazuli taşları kullanıldı. Turkuaz servet ve mutluluk uğuru olarak kabul ediliyor, lapis lazuli de nazara karşı koruyucu güç olarak biliniyor. Koleksiyonda kullanılan büyük yüzeylerle Osmanlı’nın zenginliği yansıtıldı. Koleksiyon gümüş üzerine altın kaplama çalışıldı.

MİLLİYET 07/01/2011
KKTCELL kesintisiz iletişim için radyolink hattı kurdu

Kuzey Kıbrıs Turkcell (KKTCELL), iletişimde kesintisizliği sağlamak amacıyla, “Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında radyolink hattı” ile “Güney Kıbrıs’a yönelik özel kapsama alanı”na ilişkin iki yeni projeyi uygulamaya geçirdi
KKTCELL Genel Müdürü Dağhan Fellahoğlu, Lefkoşa’da düzenlediği basın toplantısında, iletişimde KKTC’ye yıllardır uygulanan izolasyonlara Turkcell Grubu’nun bu iki yatırımla yanıt verdiğini söyledi.
Fellahoğlu, birinci yatırımın 2 milyon lira değerinde, KKTC ile Türkiye arasında 777.6 Mbit/s kapasiteli iki radyolink hattı olduğunu, Türkiye ve KKTC’ye bu amaçla toplam 4 kule ve çanak kurulduğunu kaydetti. Fellahoğlu, radyolink hattıyla KKTC’nin doğrudan Türkiye’ye çıkışının sağlandığını aktardı. KKTC’nin bugüne kadar Türkiye’ye çıkışı, 1994’te iki ülke arasında kurulan fiber optik kabloyla tek yol olarak sağlanıyordu ve zaman zaman iletişimde kesinti yaşanıyordu.
Fellahoğlu, KKTC’nin son bir yılda toplam 225 saat, yani 10 gün dünyayla bağlantısının kesildiğini belirtti.
İkinci proje ise KKTCELL abonelerinin Kıbrıs’ın güneyinde de kesintisiz iletişimine devam etmesini amaçlıyor. Fellahoğlu, sınır boylarına kurulan ve kurulmaya devam edilen kulelerle Kıbrıslı Türklerin Rum tarafında da telefonlarını kullanmalarına olanak sağlamaya yönelik özel bir kapsama alanı projesi bulunduğunu söyledi.

MİLLİYET 07/01/2011
Koreli çelik devi yatırım için geldi

Güney Koreli Pohang Iron and Steel Company (POSCO), Kibar Holding ve Daewoo International ortaklığıyla Kocaeli’de kurulacak yassı paslanmaz çelik soğuk haddeleme tesis projesi için ortaklık anlaşmasını dün imzaladı
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “200 bin ton kapasiteli tesis yaklaşık 350 milyon dolara mal olacak ve bin kişiye istihdam sağlayacak” dedi.
Türkiye’de yıllık paslanmaz çelik tüketimi 300 bin ton seviyesinde olmasına rağmen talebi karşılayacak tesis bulunmadığını söyleyen Kibar, 2013’ün ilk çeyreğinde inşaatı bitirmeyi hedefliyor.
POSCO Paslanmaz ve Özel Çelikler Bölümü Başkanı Chang Kwan Oh, “Gelecekte POSCO’nun sadece çelik yatırımlarıyla değil inşaat, çevre dostu yeşil projeler gibi alanlarda deneyimi ile Türkiye’nin gelişimine katkı sağlayacağını umut ediyorum” dedi.

MİLLİYET 07/01/2011
Kiptaş Erguvan Kent satışa çıktı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, görevi süresince 25.300 konutu yaparak sahiplerine teslim ettiklerini, 11.988 konutun da inşaatının devam ettiğini bildirdi
Topbaş dün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Kiptaş’ın Çatalca’da hayata geçireceği 1.500 konutluk Erguvan Kent Projesi’nin ilk etabı olan 600 konutun satışa sunulduğu toplantıda ilçeye yaptıkları yatırım tutarının 277 milyon lira olduğunu söyledi. İstanbul’un son 50 yıl içinde 12 milyon göç aldığını ifade eden Topbaş, bu süreçte 8 bin 500 yıllık tarihe sahip kentin kötü kullanıldığını ve tarihin yok edilme noktasına gelindiğini, mahalle ve komşuluğun kaybolduğunu kaydetti.

MİLLİYET 07/01/2011
Nebil İlseven görevden ayrıldı

Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Koordinatörü Nebil İlseven görevinden ayrıldı
Doğan Holding’den Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada, “Şirketimiz Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Koordinatörü Dr. Nebil İlseven, bugün (dün) itibariyle, şirketimizdeki ve bağlı ortaklıklarımızdaki tüm görevlerinden kendi isteği ile ayrılmıştır” denildi.
Eylül 2006’da Doğan Grubu’nun elektronik ticaret ve internet tabanlı interaktif erişim alanındaki projelerinin kurumsal yapılanma faaliyetlerinde çalışmaya başlayan İlseven, 2007 yılından itibaren koordinatörlük görevinde bulunuyordu.

MİLLİYET 07/01/2011
Burberry kazak polemiği

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun 'Burberry' kazağı tartışma konusu oldu. Hisarcıklıoğlu "Kazak yerli üretim" diyor. Burberry ise 2.5 yıldır Türkiye'de kazak üretiminin olmadığını söylüyor. Yani kazak ya eski ya da ithal
Siyaset dünyasının geçen yıl yaşadığı 'Etro' gömlek polemiğinin bir benzeri bugünlerde ekonomi dünyasının gündeminde. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında giydiği kırmızı kazağın menşei merak konusu oldu. Hisarcıklıoğlu "İhracatta bir gol atıp ithalatta üç gol yiyoruz" sözleriyle eleştiri yapınca, cevap Vatan yazarı ve Rekabet Kurumu eski Başkanı Aydın Ayaydın'dan geldi. Ayaydın, ihracatçıyı eleştiren Hisarcıklıoğlu'nun giydiği kazağın İngiliz Burberry markasına ait olduğunu ve ithal edildiğini köşesine taşıdı. TOBB Başkanı'nında yanıt gecikmedi ve Ayaydın'a "Keşke sektörü iyi bilen kardeşinize (İpekyol'un patronu Yalçın Ayaydın) sorsaydınız, bu kazağın Türkiye'de üretilen bir ürün olduğunu öğrenecektiniz" yanıtını verdi. Bunun üzerine gözler Burberyy'nin Türkiye temsilciliğini yapan Tureks'in sahibi Ruşen Çetin'e çevrildi.
"TÜRKİYE'DE ÜRETTİRMİYORUZ"
Türkiye'de Sarar, Mithat Giyim, Yeşim Tekstil, Pinto Deri, Matraş, Gülteks, Mavi Jeans ile çalıştıklarını anlatan Çetin, "Bu firmalara farklı farklı ürünler ürettiriyoruz. Ancak Türkiye'de triko üretimini 2.5 yıl önce bıraktık. Biz ürettirmiyoruz, bizim dışımızda da kimse Burberry adına üretim yaptıramaz" diye konuştu. Polemik konusu olan Burberry kaşmir kazak yurtdışında 350 dolarlık (540 TL) etiketle satılıyor. Ayaydın da dün Vatan gazetesiwjnde yayınlanan köşesinde kazağın Türk ürünü olmadığını, Romanya'da üretildiğini belirterek, "İngiltere'deki Burberry merkezinden araştırdım. Bu ürün bu sezonun malı değil, üç sezon öncesine ait bir ürün" dedi. Yani polemik üst üste yapılan açıklamalarla büyüdü. Patronlar dünyasında, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun ihracat-ithalat eleştirisi yaparken giydiği Burberry kazağın nerede üretildiğine ilişkin iddiayı kimin kazanacağı merak konusu oldu.

SABAH 07/01/2011
'Türkiye 10 yılda G7'yi geride bırakacak'


Dünyanın ikinci en büyük finansal danışmanlık servisi İngiltere merkezli PwC (PricewaterhouseCoopers), Türkiye'nin önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan G7 ülkelerini geride bırakacağını yazdı.
Türkiye'yi Brezilya, Çin, Rusya, Hindistan, Endonezya ve Meksika'nın içinde bulunduğu 'yükselen ekonomiler' grubu (E7) içinde gösteren PwC'nin raporuna göre, E7 ülkeleri 2020 yılından önce G7 ülkelerini geçecek. "2050 yılında Dünya" adlı raporda PwC, E7 ile G7 ülkelerinin ekonomik verilerini karşılaştırarak, bu ülkelerin içinde bulundukları ekonomik durumu ve gelecekteki öngörüleri dikkate aldı. Gayrisafi yurtiçi hasılası ve satın alma paritesine göre E7 ülkelerinin 10 yıl içinde dünyanın en gelişmiş ülkelerini yakalayacağına dikkat çekildi.
Dünyanın ekonomik gelişmişliğinin Avrupa'dan Asya'ya kaydığına dikkat çekilen rapora göre, satın alma paritesine göre Çin ABD'yi 2018 yılında, gayrisafi yurtiçi hasılası oranında ise 2037 yılında geçecek. Raporda küresel ekonomik krizin kalkınmayı Batı'dan, yükselmekte olan ülkelere kaydırdığını, 2050 yılından önce yeryüzünde yeni bir dünya düzeninin oluşacağının altı çizildi. Raporda, "Gelişmekte olan bazı ülkeler kendi potansiyellerini görmekte ve kullanmakta başarısız olurlarsa, o zaman bu tarihler değişebilir" denildi.
Rapordaki istatistiklerde dünyanın en gelişmiş ve refah ülkesi olarak bilinen Kanada ile karşılaştırılan Türkiye'nin, gayrisafi yurtiçi hasılası ve satın alma gücü paritesine göre bu ülkeyi 2020 yılında geride bırakacağı öngörülüyor. Bu kriterlere göre, Endonezya İtalya'yı 2030 yılında, Meksika Fransa'yı 2028 yılında, Brezilya İngiltere'yi 2013 yılında, Rusya Almanya'yı 2014 yılında, Hindistan'ın ise Japonya'yı 2011'de geride bırakacak. Dünyanın en gelişmiş 7 ülkesi arasında bulunan İngiltere'nin, önümüzdeki yıllarda 10.sıraya düşmesi tahmin ediliyor. Nijerya ve Vietnam'ın önümüzdeki dönemlerde E7 ülkeleri arasına girebileceği öngörülüyor.
Raporla ilgili görüşlerini aktaran PwC'nin baş ekonomistlerinden John Hawksworth, "Gelişmekte olan ülkeler, 18. yüzyılda gerçekleşen ve ekonomik gelişmişliği Asya'dan Avrupa'ya taşıyan Sanayi Devrimi öncesine dönüyor. Bu değişim, iş dünyası için hem yeni fırsatlar hem de yeni zorluklar doğuracak" dedi.

SABAH 07/01/2011
Medyada yabancıya yüzde 50 izni
Yayın kuruluşlarındaki yabancı sermaye oranını yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükselten Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısı TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi. Tasarı; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber özgürlüğünün sağlanması, medya hizmet sağlayıcılarının idari, mali, teknik yapıları ve yükümlülükleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) kuruluşu, teşkilatı, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları belirliyor.

Düzenlemenin görüşüldüğü toplantıda, MHP'nin tasarıda yüzde 50 olarak yer alan yabancı sermaye oranını yüzde 49'a düşüren önergesi tartışıldı. MHP'li Faruk Bal, yüzde 50 pay ortaklığında bir ihtilaf ortaya çıkması durumunda faaliyetlerin amacına uygun olarak gerçekleşmemesi sorununun yaşanabileceğini kaydetti. Yabancının Türk kültürünü, kamuoyunun hafızasını yabancılaştırabileceği değerlendirmesinde de bulunan Bal, MHP olarak yabancı sermayeye karşı olmadıklarını ancak bu konuyu çok önemsediklerini aktardı.

"GERÇEKÇİ BULMUYORUZ"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, milli-gayri milli medya şirketi ayrımı yapılmaması gerektiğini belirterek, "Yüzde 50'lik bandı gerçekçi buluyoruz. Yüzde 50'yi yüzde 49'a düşüren bir anlayışı kabul edemeyeceğimizi ifade temek istiyorum; bu sistematiği bozmamak lazım" dedi. Arınç, düzenleme ile eşitliği, özendirmeyi teşvik etmek istediklerini de söyledi.

TASARININ İÇERİĞİ
Yabancı sermayeye ilişkin olarak tasarıda yer alan düzenleme şu şekilde:
"Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta doğrudan toplam yabancı sermaye payı, ödenmiş sermayenin yüzde 50'sini geçemez. Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların ortağı olan şirketlere yabancı gerçek veya tüzel kişilerin iştirak ederek yayın kuruluşlarına dolaylı ortak olmaları halinde, yayıncı kuruluşların yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ile yönetim kurulu çoğunluğu ve genel müdürünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve ayrıca yayıncı kuruluş genel kurullarında oy çoğunluğunun Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetine haiz gerçek veya tüzel kişilerde bulunması zorunludur. Şirket ana sözleşmelerinde bu hususları sağlayan düzenlemeler açıkça belirtilir. Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamaz."

Yayın hizmeti sunmak üzere kurulan şirketlerin sahip olması gereken özel koşulları da düzenleyen tasarıya göre yayın lisansı; münhasıran radyo, televizyon, isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak amacıyla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere verilecek.

TASARININ İLK HALİNDE ORAN YÜZDE 25'Tİ
Bir gerçek veya tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört karasal yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ortak olabilecek; ancak birden çok medya hizmet sağlayıcıya ortaklıkta bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yıllık toplam ticari iletişim geliri, sektörün toplam ticari iletişim gelirinin yüzde 30'unu geçemeyecek. Tasarının ilk halinde bu oran yüzde 25 olarak yer almıştı.

Toplam ticari iletişim geliri bu oranı aşan gerçek veya tüzel kişiler, üst kurul tarafından verilen 90 günlük süre içinde bu oranın altına inecek şekilde medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardaki hisselerini devredecekler.

RADİKAL 07/01/2011
İsrail hükümetinden Yılmazlar Holding'in işçilerine uyarı
İsrail ile Türk hükümetleri arasındaki, tank modernizasyonu projesinin offset anlaşması kapsamında, Yılmazlar İnşaat ilgili bölümünün yenilenmemesi nedeniyle zor durumda kalan İsrail'deki Yılmazlar İnşaat'ın 800 çalışanına yol göründü.
İsrail İçişleri Bakanlığı'nın ''İşverenler ve yabancı İşçi Yönetim Dairesi''nce Yılmazlar İnşaat'a gönderilen 4 Ocak tarihli tebligatta, işçilere verilen çalışma ruhsatlarının geçerliliğinin 31 Aralık 2010 tarihinde sona erdiği vurgulanarak, bakanlığın usul ve talimatları doğrultusunda, ''işçilerin derlenip toparlanabilmesi'' ve İsrail'den çıkışları için kendilerine 31 Ocak 2011 tarihine kadar süre verildiği belirtildi. Böylece, halihazırda İsrail'de projeleri devam eden Yılmazlar İnşaat'ın 800 dolayındaki işçisi, bu ay sonuna kadar İsrail'i terketmek durumunda bırakıldılar.
Yılmazlar Holding'den konuyla ilgili yapılan açıklamada da aynı durum vurgulandı. Açıklamada, 2002 yılından bu yana Yılmazlar Holding bünyesinde çalışan 800 Türk vatandaşının vizelerinin, yıl sonunda Türk hükümeti tarafından uzatılmadığı ifade edilip, Türk hükümetinin vatandaşlarına sahip çıkmaması kınandı ve bu durum ''kabul edilemez'' ve ''utanç verici'' sözleriyle değerlendirildi. Firmanın durumu Başbakanlığa ve diğer ilgili hükümet kuruluşlarına da bildirdiği ifade edilen açıklamada, ''İsrail'in binlerce firması Türkiye;de sorunsuz faaliyet göstermektedir. Hükümetin İsrail hükümeti nezdinde devreye girmesini bekliyoruz. Hükümetin bizi İsrail hükümetinin merhametine terk etmiş olmasını ibretle izliyoruz. Hükümeti göreve davet ediyoruz'' denildi.
Yılmazlar İnşaat, halen İsrail çapında inşaatlar yürüyor. Bunlar arasında Kudüs'teki Hadassa Ein Kerem ve Tel Aviv'deki İhilov hastanalerinin ek bina inşaatları, Ber Şeva kentinde Ortadoğu'nun en büyük alışveriş merkezi, Tel Aviv merkezinde ve çevresinde gökdelen de dahil 1.500 birimlik konut inşaatları, Netanya'da 300 birimlik konut inşaatı; Hayfa'da köprü inşaatı da var ve bu projelerin toplam değeri 100'lerce milyon doları buluyor.
Yılmazlar İnşaat'in İsrail'deki Genel Müdürü Ahmet Arık, işçilerin gönderilmesiyle projelerin durması halinde, Yılmazlar İnşaat'ın İsrail'e 100 milyonlarca dolarlık tazminat ödemek durumunda kalacağını da belirtti. İsrail'de 15 yılını geride bırakan Yılmazlar İnşaat'ın bugüne kadar gerçekleştirdiği işlerin değeri 1.5 milyar doları aşıyor ve Yılmazlar İnşaat, İsrail inşaat sektöründe en büyük ilk üç firma arasında yer alıyor.
CUMHURİYET 06/01/2011
Birleşme ve satın almalar rekora koştu
Deloitte Türkiye'nin yayımladığı "2010 Yılı Birleşme ve Satın Almalar Raporu"na göre, Türkiye'de birleşme ve satın almalar, sessiz geçen 2009 yılının ardından enerji sektöründeki özelleştirmeler ve özel sektördeki birkaç "dev" işlem ile rekora koştu.

2010'da, toplam değeri 29 milyar dolar olan 203 işlem gerçekleşirken, bir önceki yıla göre işlem adedi 2 kat, işlem hacmi 5 kat arttı.

35 işlem ile toplamda 14,6 milyar dolarlık hacim yaratan özelleştirmeler, toplam işlem hacminin yarısına denk geldi. Özelleştirmelerin önemli bir bölümünü, elektrik dağıtım şirketleri ile küçük kapasiteli hidroelektrik santral portföyleri oluşturdu.

Geçen yıl, Türkiye'nin 11 farklı bölgesinin elektrik dağıtım haklarına sahip 11 şirket, toplam 12,3 milyar dolar karşılığında Türkiye'den yatırımcılara satıldı. Başkent Doğalgaz Dağıtım şirketi, 1,2 milyar dolar karşılığında özelleştirildi.

İspanyol BBVA'nın Garanti Bankası'na 5,8 milyar dolar ödeyerek ortak olduğu işlem tek başına toplam işlem hacminin yüzde 20'sini oluşturdu ve son 10 yılın en büyük özel sektör işlemi oldu.

Özelleştirmeler ve Garanti Bankası işlemi hariç tutulduğunda, ortalama işlem tutarı 50 milyon dolar seviyesinde kaldı. Bu, küçük ve orta ölçekli şirketlerin yer aldığı dilimde en fazla hareketliliğin yaşandığını gösterdi.

Yabancı yatırımcıların payı yüzde 36

Rapora göre, 10,5 milyar dolarlık işlem hacmine rağmen, yabancı yatırımcıların toplam işlem hacmindeki payı yüzde 36 oldu. Yabancı yatırımcıların payının azalmasındaki birinci neden, "geçmiş yıllarda Türkiye şirketlerine yoğun ilgi gösteren AB ekonomilerinin global finansal krizde ciddi yara alması", ikinci neden "Türkiye'deki yatırımcıların büyük ölçekli özelleştirme işlemlerinde kabaran iştahı" oldu.

2009 yılını oldukça sessiz geçiren finansal yatırımcıların, 2010 yılında aktif olduğu gözlenirken, toplam hacmi 850 milyon doları bulan 24 işleme imza atan özel sermaye fonları, sağlık, eğlence ile gıda ve içecek sektörlerine ilgi gösterdi.

Bazı finansal yatırımcıların yatırımlarda birlikte hareket ettiği gözlemlenirken, birkaç finansal yatırımcının da portföylerinde bulunan şirketlerden çıkış yaptığı görüldü.

Daha fazla yatırım bekleniyor

Birleşme ve satın almalar açısından geleceğe ilişkin beklentiler, hareketliliğin artarak devam edeceğini gösteriyor. Gelecek dönemde birleşme ve satın almalar açısından enerji, sağlık, ilaç, perakende, medya, eğitim ve otomotiv yan sanayi öne çıkan sektörler olacak.

İDO, İGDAŞ, elektrik üretim portföyleri, köprü ve otoyollar, Galataport, Milli Piyango gibi projelerin yer aldığı 2011'in birleşme ve satın almalar anlamında yüksek hacimli bir yıl olması bekleniyor.

Yabancı yatırımcılar Türkiye'nin büyüme potansiyeline inanıyor ancak, cari açık, bütçe açığı, hane halkı borçlanması, TL'nin değeri gibi makro verileri yakından takip ediyor. 2011 yılı birleşme ve satın almalar hacmi, özelleştirmelerin sağlıklı şekilde yürümesi kaydıyla, 20 milyar dolar seviyesinin üzerine çıkacak.

Finansal yatırımcıların 2010'a göre çok daha fazla yatırım yapması ve ikincil satışlar görülmesi bekleniyor. Rapora göre, herkesin Türkiye'ye yatırım yapma sevdası, değerlemeleri yukarı itecek. Çarpanlar kriz öncesi seviyelere geri dönecek.

Özelleştirmeler belirleyici rol oynayacak

Deloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar, raporu şöyle değerlendirdi:

"2011'e girerken Türkiye artık tüm yatırımcılar tarafından, yatırım yapılabilir bir pazar olmaktan ziyade, yatırım yapılması gereken bir pazar olarak algılanır olmuştur. Bugün ilk defa, genel seçimler yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından bir risk olarak görülmemektedir. Bunların sonucu olarak, 2011 çok hareketli bir yıl olacak. Yalnız, özelleştirmeler yine belirleyici rol oynayacaktır."

CNNTURK 06/01/2011
Muz üreticisine lodos darbesi
Türkiye'nin önemli muz üretim merkezlerinden Mersin'in Anamur ilçesinde lodos nedeniyle bin tondan fazla meyvenin zarar gördüğü bildirildi.
Muz Üreticileri Birliği (MUZBİR) Başkanı Niyazi Sinanoğlu, Türkiye'nin muz ihtiyacının yarısından fazlasının karşılandığı yörede, geçtiğimiz günlerde etkili olan lodos nedeniyle üreticilerin sıkıntı yaşadığını söyledi. Muz üretiminin gerçekleştiği seraların günlük olarak havalandırılması gerektiğini anlatan Sinanoğlu, ''Hasat dönemini yaşadığımız şu günlerde, çok sayıdaki seranın havalandırma pencerelerinden içeriye lodos girdi. Buna bağlı olarak da nem sorunu yaşandı ve bin tondan fazla muzun kabuklarında çatlaklar oluştu. Yani ciddi bir kalite düşüşü yaşandı'' dedi.
Lodos öncesinde kilosu 1,2 liradan alıcı bulan muzda yaşanan kalite kaybı nedeniyle fiyatların 50 kuruşa kadar düştüğünü vurgulayan Sinanoğlu, şöyle devam etti: ''Aslında son 3-4 yıldır girdi maliyetleri sürekli olarak artarken, muz fiyatlarında artış bir yana fiyat düşüşü bile yaşandı. Öyle ki 2 yıl önce 1,6 lirayı bile gören muz, bu yıl 1,2 liradan işlem görüyor. Yani üreticinin geliri hep azalıyor. Ancak son yaşanan lodos ise neredeyse tüm üreticilerin sıkıntılarını katladı. Yetkililerin sorunun çözümü için üreticiye destek çıkmasını bekliyoruz.''

''Yeter ki imajımız zedelenemsin"
Anamur muzunun uzun yıllardır ithal muzla rekabet etmeye çalıştığını anlatan Sinanoğlu, bu kapsamda önemli bir aşama kaydetmişken, kabuğunda çatlak olan meyveleri tüketiciye sunarak, yakaladıkları olumlu imajı kaybetmek istemediklerini vurguladı.
Bu kapsamda yeni arayışlara girdiklerini ifade eden Sinanoğlu, şunları kaydetti:
''Anamur muzunun imajını zedelememek adına, ürünlerimizi sadece gıda üretimi yapan fabrikalara satıyoruz. Bu hasarlı ürünleri tüketiciye satmak isteyen tüccarlarla görüşmüyoruz bile. Lodosun neden olduğu zarar bize çok ciddi yansıyacak ve belki de önümüzdeki sezona borçlu gireceğiz. Ama yeter ki imajımız zedelenmesin. Çünkü artık kalitesi ve lezzetiyle hafızalarda yer edinen Anamur muzunun geleceğini tehlikeye atamayız.''
Hükümet'ten muza verilen fon desteğinin sürdürülmesini isteyen Sinanoğlu, kaçak muz ithalatıyla mücadele konusunda daha etkin çalışılmasını istedi.
CUMHURİYET 07/01/2011
'Dünyanın En İyi 99 Oteli' listesinde 8 Türk oteli
"Dünyanın En İyi 99 Oteli" listesinde 8, "Tophotel 2011" listesinde de 33 Türk otelinin yer aldığı bildirildi.

Dünyanın en büyük otel değerlendirme internet sitesi olarak bilinen ve merkezi İsviçre’de bulunan "Holiday Check 2011 Ödülleri" sahiplerini buldu.

Bu yıl internet sitesi tarafından "Dünyanın En İyi 99 Oteli" ve "Tophotel 2011" olmak üzere iki ayrı kategoride dünyada toplam 420 bin otel değerlendirildi. 431 otelin dereceye girdiği "Holiday Check" listesinde Türkiye’den toplam 41 otel yer aldı.

"Dünyanın En İyi 99 Oteli" listesine Türkiye’den 8 otel girerken, 332 otelin belirlendiği "Tophotel 2011" listesinde ise Türkiye’den 33 otel bulunuyor. Böylece Türkiye’den toplam 41 otel "Holiday Check"in en iyi oteller listesine girmiş oldu.

Türkiye, bu sonuçla Almanya, İspanya ve Avusturya’nın ardından listede en fazla oteli bulunan dördüncü ülke oldu.

"Holiday Check"in her iki listesinde 105 otelle Almanya, 62 otelle İspanya, 54 otelle Avusturya, 41 otelle Türkiye, 34 otelle Yunanistan, 33 otelle İtalya ve 25 otelle Mısır ilk sıralarda yer aldı.

Holiday Check "En İyi 99 Otel" listesinde Ülkenin En Sevilen Oteli Kategorisinde Sunis Hotel Evren Beach Resort & Spa (Antalya Manavgat/Evrenseki), 30 Yaş Altı Misafirlerin En Sevdiği Oteller Kategorisinde Hotel Voyage Sorgun Side (Antalya Manavgat/Sorgun), 50 Yaş Üzeri Misafirlerin En Sevdiği Oteller Kategorisinde Hotel Limak Lara de Luxe (Antalya/Lara), Çiftlerin En Sevdiği Oteller Kategorisinden Hotel Delphin Diva (Antalya/Lara), Ailelerin En Sevdiği Oteller Kategorisinde Hotel Aspendos Beach Side (Antalya Manavgat/Gündoğdu), En İyi Kıyı Tatili Otelleri Kategorisinde Hotel Delphin Palace (Antalya/Lara), En İyi Wellness Otelleri Kategorisinde Hotel Amara Dolce Vita (Antalya Kemer/Tekirova), Holiday Check Redaksiyonunun Özel Ödülleri Kategorisinde ise Sunis Hotel Beach Resort&Spa (Antalya Manavgat/Kumköy) yer aldı.

Holiday Check "Tophotel 2011" listesinde ise şu oteller yer aldı:

Hotel Club Magic Life Sarigerme Imperial (Sarıgerme), Hotel Club Magic Life Marmaris Imperial (Marmaris), Hotel Club Magic Life Kemer Imperial (Göynük/Kemer), TTH Pegasos Club (İncekum/Alanya), Hotel Terrace (Side/Kumköy), Hotel Grand Okan (Alanya), Hotel Side Star Beach (Side), Hotel Barut Hemera (Side), Hotel Iberotel Palm Garden (Manavgat/Kızılağaç), Hotel Crystal Sunrise Queen Luxury Resort & Spa (Side), Hotel Panorama (Alanya), Sentido Perissia Managed by Paloma Hotels (Side), Hotel Side Sun (Side/Kumköy), Hotel Barut Arum (Side), Hotel Papillon Zeugma (Belek), Hotel Oleander (Side/Kumköy), Hotel Maksim Ottimo/Timo Resort (Alanya/Konaklı), Hotel Defne Ana (Side), Hotel Club Magic Life Seven Seas Imperial (Side/Titreyengöl), Hotel Concorde De Luxe Resort (Lara), Hotel Adalya Resor&Spa (Evrenseki), Hotel Grand Side (Side/Kumköy), Hotel Trendy Side Beach (Side), Hotel Calista Luxury Resort (Belek), Hotel Club Grand Aqua (Çolaklı), Hotel Delphin Botanik (Okurcalar), Hotel Alba Royal (Çolaklı), Hotel Robinson Club Pamfilya(Side/Sorgun), Hotel Thalia Beach Resort (Side/Kumköy), Hotel Robinson Club Nobilis (Belek), Hotel Defne Garden (Side/Kumköy), Hotel Yetkin (Alanya/Konaklı), Barut Hotel Lara Resort&Spa

RADİKAL 07/01/2011
Çimentocular uyardı: Konut satışlarında sorun var, sonra bizi suçlamasınlar
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB), çimento sektörünün 100 yılık değerlendirmesini yaparak, gelecek 100 yılın hedeflerini açıkladı. 1911 yılında üretim kapasitesi sadece 20 bin ton olduğunu söyleyen TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili, 100’üncü yılında 66 milyon tonun üzerinde üretim hacmine ulaşacaklarını ifade etti.

"2010 yılında Türk çimento sektörü, yaklaşık 4,5 milyar dolar cirosu, 1 milyar dolar tutarındaki ihracatı ve Türk çimento sektörü doğrudan 15.000 kişiye yarattığı istihdam ile Türkiye ekonomisi içinde önemli yere sahip bir sanayi dalı haline geldi. Önümüzdeki 10 yılın sonunda sektörümüzün yüzde 60’lar seviyesinde büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Bu nedenle iç pazarla yetinmiyor, yaklaşık 90 ülkeye ihracat gerçekleştirmemize rağmen, yeni pazarlar geliştirmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz."

POTANSİYEL PAZAR BATI AFRİKA
İğnebekçili 2008 krizinden sonra önem kazanan pazarlar arasında yer alan Batı Afrika’nın Türk çimento sektörü için potansiyel pazar haline geldiğini ifade etti. İğnebekçili “Türkiye’de üretilen çimento, kalite bazında global pazarda rekabetçi konumda. Güney Asya ülkelerine kıyasla ihraç pazarlarına yakın ve ihracı gerçekleştirilen ürünler CE standardı taşımaktadır.”dedi

ABD, İspanya, İtalya ihracatında azalma yaşadıklarını söyleyen Adnan İğnebekçili, en büyük durgunluğu Rusya pazarında yaşadıklarını belirtti. 3.5 milyar tonluk Rusya ihracatının 2010 yılında 10’da biri kadar gerileyerek 400 milyon tona düştüğünü ifade etti. Bu dönemi geçici dönem olarak nitelendiren İğnebekçili ekonomik durum düzeldikçe Rusya’daki ihracatlarının artacağını söyledi.

BİZİ SUÇLAMASINLAR...
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan İğnebekçili, inşaat firmalarının son zamanlarda artan konut maliyetlerini çimento şirketlerine yüklemelerine isyan etti.

"Konut satışlarında ciddi bir sıkıntı var. Reklamlardan anladığım bu" diyen İğnebekçili, "İnşaat şirketleri başarılı projeler yapamadıkça maliyetler yükseldi diye çimento şirketlerine dönüyorlar" dedi. Bugün konut fiyatları ve maliyetlerinde bir artış varsa bunun sorumlusunun çimento fiyatları olmadığını söyleyen İğnebekçili, "Kimse bizi suçlamasın. Bugün üniversitelerin ve bağımsız kuruluşların yaptığı araştırmalara göre çimentonun inşaat maliyetlerindeki payı yüzde 4. İlk bakışta çimento çok kullanılıyor gibi görülse de maliyetler üzerinde çok büyük bir etkisi yok" dedi.

KİMSE BİR ŞEY SÖYLEYEMEZ
Türkiye'de TÜİK tarafından açıklanan enflasyon ile çimento üreticilerinin maliyet enflasyonunun aynı olmadığını dile getiren İğnebekçili, "Bizim maliyetlerimiz çok değişken. Çimento sektörü enerji yoğun bir sektör olduğu için enerji maliyetlerinin artması bizi çok etkiliyor. Kömür, petrokok gibi kullandığımız yakıt fiyatları bir yılda yüzde 50'lerin üzerinde artış kaydetti.

TÜİK verilerine göre, 2009 Aralık - 2010 Aralık ayları arasında çimento fiyatlarındaki artış ise sadece yüzde 9. Buna karşın bizim maliyet artışımız ise yüzde 25 dolaylarında oldu. Bu anlamda çimento fiyatlarındaki artışa kimse bir söz söyleyemez" dedi.

RADİKAL 06/01/2011
Çiftçiye kredilerde destek oranı %100

Sübvansiyonlu çiftçi kredisi uygulamasına 2011 yılında da devam edilecek. Uygulamada büyükbaş-küçükbaş hayvansal üretim lehine, bütün kredilerde sübvansiyon oranı yüzde 100 olarak belirlenirken, diğer alanlardaki kredilerde faizlere yüzde 50 faiz desteği sağlanacak.


Sübvansiyonlu çiftçi kredisi uygulamasına 2011 yılında da devam edilecek. Uygulamada büyükbaş-küçükbaş hayvansal üretim lehine, bütün kredilerde sübvansiyon oranı yüzde 100 olarak belirlenirken, diğer alanlardaki kredilerde faizlere yüzde 50 faiz desteği sağlanacak. Buna göre, büyükbaş ve küçükbaş hayvansal üretim için, belli limitler dahilinde, sıfır faizli kredi kullanılacak. Yeni kararname ile kanatlı sektörüne yönelik biyogüvenlik işletme-yatırım kredilerinde yüzde 60 olan kredi sübvansiyon oranı yüzde 50’ye düşürülürken, diğer üretim alanlarındaki yüzde 25 düzeyindeki sübvansiyon yüzde 50’ye çıkarılmış oldu.

TÜRKİYE 07/01/2011
Dexia hiç kâr transfer etmedi, hatta 'yatırım varsa para gönderelim' diyor

Bankacılık sektöründeki payları yüzde 42'lere çıkan yabancıların satın aldığı Türk bankalarının kârlarını yurtdışına çıkarmalarıyla ilgili tartışmalara Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş açıklık getirdi. Ateş, bugüne kadar elde edilen gelirden 1 kuruşun bile yurtdışına çıkarılmadığını kaydetti. Avrupa bankacılık devi Dexia'nın aldığı Denizbank'a yatırım yaptığını anlatan Ateş, "Üst yöneticimiz Pierre Mariani Irak, İran ve Suriye gibi çevre ülkelere yatırım yapmamız için teşvik ediyor." dedi.
Denizbank'ın 14 yıldır dümeninde bulunan Hakan Ateş, banka olarak kârlarını yurtdışına transfer etmediklerini söyledi. Zorlu Holding'in, 1997 yılında özelleştirme kapsamında bünyesine kattığı banka, 2001 krizinde ayakta kalmayı başararak hızlı büyümesiyle dikkatleri üzerine çekmişti. 2002 yılında Tarişbank'ı alan Denizbank, 2006 yılında 3 milyar 250 milyon dolar karşılığında Belçikalı Dexia grubuna satılmıştı. Yabancıların yoğun ilgisi ardından satın alınan Türk bankalarının kârlarının yurtdışına transfer edildiğine dair tartışmalar başladı. Ahmet Zorlu'nun Denizbank'ın başına getirdiği ve Dexia döneminde de üst yöneticiliğe devam eden Hakan Ateş, bugüne kadar elde edilen gelirden 1 kuruşun bile yurtdışına çıkarılmadığını kaydetti. Bilakis merkezin krizde üstün performans gösteren bankanın yeni yatırımlara girmesi durumunda finansman sağlayacağını da sözlerine ekledi.
Dexia'nın Denizbank'ı piyasa değerinin 4,7 katına satın aldığını kaydeden Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş, bunun üzerine Dexia'nın krize kadar da çok uzun vadeli krediler sağladığını belirtti. Zaman'a açıklamalarda bulunan Ateş, Dexia'nın ilişkilerini kullanarak Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası, Avrupa Fonları ve Fransız Kalkınma Ajansı gibi yerlerden çok ciddi fonlar aldıklarını vurguladı. Ateş, "Bunlarla enerji verimliliği projeleri, tarım ve KOBİ'lere çok ucuz makul maliyetli fonları sağladık. Bu arada Dexia, sermaye artırdı ve 1 lira kâr payı da transfer etmedi. Belçika'ya 1 kör kuruş ödemişliğimiz yok." dedi. Başta Irak, Suriye ve İran olmak üzere çevre ülkelerde fırsat aradıklarını bildiren Ateş, Dexia'nin Üst Yöneticisi Pierre Mariani'den buralara yatırım kararı alınması durumunda sermaye gönderme sözü aldığını belirtti.
Türkiye'nin yaşadığı 2001 krizinde batan bankaların şubelerini alarak güçlenen Denizbank, 2008'deki küresel krizde de yüksek kârlara ulaşınca Dexia'nın vazgeçemediği iştiraki konumuna geldi. Ateş, Belçikalı vergi mükelleflerinin krizde Dexia'dan Denizbank'ın satılmamasını istediğini ancak işlemin gerçekleşmediğini şu şekilde anlattı: "Bu Pierre Mariani'nin başarısıdır. Kendisi bana 'Avrupa Komisyonu'nda Denizbank'ı sat diye ısrar ettiler. Ben de ölümü çiğnemeden asla cevabını verdim' dedi." Mariani'nin, Türkiye'de ilk satın alma yapan bankacı olduğu bilgisini veren Ateş, Paribas adına TEB'in yüzde 50'sini Ali Nuri Çolakoğlu'ndan satın almasının Mariani'nin Türkiye'ye olan inancını gösterdiğini ifade etti. Bankacılıkta büyümek için çalışmalar yapan Denizbank, diğer taraftan sigorta iştiraklerini 2011'de elden çıkaracak. Bu konuda Merrill Lynch ve Bank of America'ya satışla ilgili görevlendirme yaptıklarını belirten Ateş, "İlgililere bilgi gönderdik. Yurtiçi ve yurtdışında birçok talibimiz var. Sadece Türkiye'de herhangi bir bankayla ilgisi olan sigorta kuruluşlarını sürece dâhil etmeyeceğiz." dedi.
İKİ YILDIR HERKESİN GÖZÜ KÂRIMIZDA
Dexia, Denizbank'ı satın aldıktan sonra bankanın stratejisini, ismini ve yönetim kadrosunu değiştirmedi. 2006'da genel müdür olan Hakan Ateş, yetkileri genişletilerek finansal hizmetler grubu başkanlığına getirilmişti. 14 yıldır Denizbank'ın üst yönetiminde yer alan Hakan Ateş, Dexia'nın inovasyondan sorumlu yönetim kurulu üyeliğine atanmıştı. Dünya çapında faaliyet gösteren bir finans kurumunun yönetim kurulunda yer alan ilk Türk bankacı olan Ateş, görevin resmileşmesi için hâlâ Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan (BDDK) izin beklediklerinin altını çizerek "Beni bu konuda ilk tebrik eden BDDK Başkanı Tevfik Bilgin Bey oldu. Cuma günü kuruldan karar çıktı. Pazar günü Tevfik Bey aradı." dedi. Belçika'nın kendilerinden teknoloji beklediklerini belirten Hakan Ateş, yönetime nasıl bir katkıda bulunacağını bilmediğini ancak böyle bir görevle dünya politikası ile ilgili yaklaşımı yakından göreceğini bildirdi. Ateş, haftalık yapılan toplantıların ayda ikisine bizzat katılacak. Diğerlerine de video konferans yöntemiyle iştirak edecek. Kurulu oluşturanların tamamının ana dili Fransızca olmasına rağmen Ateş'in katıldığı toplantılarda İngilizce konuşulacak.
Türk bankacılığının henüz emekleme seviyesinde olduğunu anlatan Ateş, "Banka deyince kasadaki mevduat bizim paramız zannediliyor. İki yıl yüksek kâr elde ettik; kimsenin dilinden düşmüyor, herkes nasıl olsa da bu parayı ellerinden alsak diye bakıyor. Dükkân sahipleri bile normal esnafa verdiğinin 2-3 katı kira istiyor. Ekonomi ısındı, ama çözüm bankalar üzerinden olmamalı." dedi. Türkiye'nin en büyük 4 bankası 81 milyar dolar piyasa değerine sahipken dünyada 10. sıradaki Brezilyalı Uni Banco'nun 103 milyar dolarlık değeri olduğunu kaydeden Hakan Ateş, "Bizde kaldıraç 7,5, Avrupa'da 20. Daha gidecek yerimiz var." şeklinde konuştu.
KOSGEB'in KOBİ'lere yönelik hibe kredilerinde ilk gün kredilerin yüzde 80'ini Garanti ve Ziraat Bankası'nın dağıttığını anlatan Ateş, bu işin iyi yürütülemediğini öne sürdü. Bu krediler için birçok hazırlık yaptıklarını dile getiren Hakan Ateş, şunları söyledi: "Hibe kredilerde bir gün önceden şifresiz girileceği söylendi. Gidip internet kafelerden girilebiliyorken bizim şubelerden girilemiyor gibi bir durum çıktı. Garanti ve Ziraat bütün girişleri yapabilmiş ama biz yapamadık. Çoğunu onlar alınca KOSGEB için hazırladığımız reklâm da rafa kalktı."
Türkiye'de tarımın yanında enerji, altyapı, eğitim, sağlık, turizm ve denizcilik gibi birçok alana finansman sağladıkları bilgisini veren Ateş, Türkiye'deki futbol kulüplerinin de en büyük finansman sağlayıcısı olduklarını dile getirdi. Denizbank, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un yanına Bursaspor ve Eskişehirspor'u da dahil ederek 350 milyon dolar kredi sağladı. Trabzonspor ve Fenerbahçe'yi halka açan finans kurumu da olan bankanın halihazırda 200 milyon doların üzerinde tahsil edeceği kredi var. Şu an bütün kulüplerin yönetimlerinin çok iyi olduğunu vurgulayan Ateş, Aziz Yıldırım ile ilgili de güldüren bir anısını şu sözlerle anlattı: "Aziz Başkan'la kredi görüşmesine gittiğimde 'Hangi takımlısın?' diye sordu. Ben 'Galatasaraylıyım' deyince 'Aaa, bir de utanmadan söylüyor.' diye espri yaptı." Gelecek ay, Beşiktaş Bonus da çıkaracaklarını kaydeden Ateş, esprili bir şekilde, "Kulüp, stada kartla alacağız derse Çarşı'nın karşı olmasından endişe ediyoruz." diye konuştu.
Kredi kartı kullanıcılarının çoğu aidattan şikâyetçi değil
Küresel krizde kredi kartı batıkları artınca kart aidatları tekrar tartışma konusu oldu. Verilen hizmete karşılık kart aidatlarının çok olmadığını iddia eden Hakan Ateş, 45 milyon kredi kartı olmasının bunun delili olduğunu belirterek, kart sahiplerinin çoğunun aidattan şikâyetçi olmadığına dikkat çekti. Kredi kartı mağduriyetleri konusunda da konuşan üst yönetici, "Kredi kartı affında 200 bin kart sahibi sorunluydu. Faizi silip anaparayı takside bağlamak istedik. Ama bunların sadece 4'te 1'i teklifi kabul etti. Ayrıca biz sisteme bakarak devamlı minimum ödeyene bile kendimiz gidip krediyle kapatalım, siz düşük faizli krediyi ödeyin, teklifinde bulunuyoruz." açıklamasını yaptı.
Ahmet Bey'e, 'Patron burası hâlâ senin' diyorum
Zorlu Holding'in patronu Ahmet Zorlu'nun, en kıymetli müşterilerinden olduğunu belirten Hakan Ateş, "Ben onu gördüğümde 'Patron burası hâlâ senin bankan' diyorum." şeklinde konuştu. Türkiye'nin değerlerini parlatan herkese finansman sağlayacaklarının altını çizen Ateş, "Akın İpek, altın madeni yatırımı için bize geldi. Kredisini 10 dakikada onayladık. Şimdi sırf benim bildiğim rezerv 10 milyon onsun üzerinde. Bu, Türkiye'nin değeri. Bunlar toprağın altında duruyor, biz üstünde işsiziz. Bu olmasın." dedi.
ZAMAN 07/01/2011
Kişisel bakım pazarı 2,5 milyar dolara çıktı

Türkiye'de kişisel bakım pazarının büyüklüğü 2010'da 2,5 milyar liraya ulaştı.
Unilever Ev ve Kişisel Bakım Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun, Unilever için son dönemin en önemli önceliğinin kişisel bakım sektörü olacağını söyledi. Unilever'in cilt bakım markası Vaseline'in Türkiye pazarına girişine ilişkin düzenlenen toplantıda konuşan Zeynep Yalım Uzun, "Daha gidecek çok yolumuz var. Kişisel bakım kategorisi 2010 yılında tüm dünyada yüzde 4 oranında büyürken, Türkiye'de bu oran yüzde 8 olarak gerçekleşti. Bu büyüme ile kişisel bakım kategorisinin dünyadaki büyüklüğü 520 milyar liraya ulaşırken, cilt bakım kategorisi buradan yüzde 44 pay aldı. Bu kategori, 2009'da kriz nedeniyle biraz yavaşladı. 2009 kriziyle birlikte yaşanan durgunluk 2010'da yerini büyümeye bıraktı. Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika'da krize rağmen yükseliş devam ediyor." dedi. Türkiye'deki kişisel bakım pazarının değeri ise 2010 yılında 2,5 milyar liraya ulaştı. Bunun 745 milyon lirasını cilt bakım ürünleri pazarı oluşturuyor. Cilt bakım ürünleri pazarı 3 kategoriye ayrılıyor. Türkiye'de pazarın yüzde 65'ini cilt temizlik ürünleri, yüzde 18'ini el ve vücut bakımı ürünleri ve yüzde 17'sini de yüz bakım ürünleri oluşturuyor. Pazar yıllar bazında büyüyor. El ve vücut bakımında Batı Avrupa'da tüketim 34, globalde ise Türkiye'nin 15 katı.
ZAMAN 07/01/2011
İş Bankası'ndan İstanbul'a 137. Şube

Türkiye İş Bankası, İstanbul'daki 317. şubesini Dudullu'da hizmete açtı. Yeni şube dün törenle faaliyetine başladı.
Bankanın İstanbul'daki ilk şubesi 86 yıl önce, 25 Aralık 1924'te faaliyete başlamıştı. Banka bugün 10 bin 538 personel ve 945 bankamatik ile hizmet veriyor. Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankası olan İş Bankası, Atatürk'ün direktifleriyle İzmir Birinci İktisat Kongresi'nde alınan kararlar doğrultusunda 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu.
ZAMAN 07/01/2011

Makine ve otomotiv sektörü Strateji Belgesi'nden umutlu

İki sektör için de taleplerini dile getiren sektör temsilcileri, toplantıdan son derece memnun ayrıldı.
İSTANBUL - Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun (EKK) önceki gün yapılan toplantısında makine ve otomotiv sektörlerinin Strateji Belgesi ve Eylem Planları taslakları değerlendirildi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın başkanlığında yapılan toplantıya Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün ile Devlet Bakanları Zafer Çağlayan, Cevdet Yılmaz ile üst düzey bürokratlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON), Uluslar arası Yatırımcılar Derneği (YASED), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve söz konusu sektörlerin temsilcileri katıldı.
Sektör temsilcilerini memnun etti
Toplantıda konuşulan konular hakkında DÜNYA'nın ulaştığı bilgiye göre, iki sektör için de taleplerini dile getiren sektör temsilcileri, toplantıdan son derece memnun ayrıldı. Otomotivde 'yerli marka' ve bununla ilgili verilecek teşvikler hakkında bir yol haritası çıkarılması için çalışmaların başlatılması kararı benimsenirken, makineciler ise, tarımda olduğu gibi sektöre bütçeden pay ayrılması başta olmak üzere bir dizi talepte bulundu.
DÜNYA'nın edindiği bilgilere göre, otomobil ve makine sektörlerinin EKK'da yaşadıkları ve hükümetten başlıca talepleri şöyle oluştu:
Otomotiv
* 'Yerli otomobil markası' yaratmak ve elektrikli otomobil üzerine olan teşvikler için yol haritası çıkarılması kararı alındı.
* Yaklaşık bir yıldır EKK gündemine geleceği söylenen, ancak bir türlü konuşulamayan sektör sorunlarının görüşülmesi ve sonuçların bir ay gibi bir süre içinde alınacak olması otomotivcileri oldukça memnun etti.
Makine
* Sektör, Ar-Ge ve katma değer odaklı yükselmesi gereken bir sektör. Bu yüzden Ar-Ge Kanunu uyumlaştırılmalı.
* TOBB Makine Sektörü organize oldu, çok daha aktif görev alıp, birlikte daha sıkı çalışalım.
* Kullanılmış makine ile ilgili mevcut yönetmelik devam ettirilmeli.
* Resmi bir makine sicili oluşturulmalı. Teknik altyapısı ve diğer çalışmalar yapılabilir.
* TOBB'un veri tabanı çok önemlidir. Tüm kurumların ve kamunun desteğiyle genişletilmeli.
* Makine sektörü her nerede olursa olsun, en yüksek teşviklerden faydalandırılmalı. Hatta sektörü geliştirmek için bütçeden fon ayrılmalı. Tarımsal destekler gibi bir formül makine sektörü için de uygulanabilir.
* İhtisas OSB'leri TOBB Makine Sektör Meclisi'nin de ismi ve etkinliği olmalı. Bu sürecin içinde yer almalıyız.
* KOBİ birleşmeleri kültürel olarak pek mümkün değil, tasarımda evlilikler ve ortaklıklar kurulması için Ar -Ge Kanunu'nda değişiklik yapılmalı.
* Tüm kurallar aynı esneklikte ve katılıkta uygulanmalı.
* Verilen teşvikler, esnaflaştırma değil, kurumsallaştırmalı
* Serbest bölgelerden iç pazara verilen kota artırılmalı.
* Sektörün en büyük sorunu büyüyeme. Kural, nizam yok. Fikri mülkiyet hakları gerektiği gibi korunamıyor.
* Kayıtdışı satış, istihdam var. Mekanizma 'ihbar' sistemiyle çalışıyor.
* Gümrüklerde korunamıyoruz. İçeride güçlü olamadıkça, dışarıda güçlü olamıyoruz.
* İç piyasada ve kamu ihalelerinde 'C Belgesi' mutlaka aranmalı.
* Makine sektörünün üst organizasyon eksikliği bulunmakta. Uluslararası temsilde çatı kuruluşa ihtiyacımız var.
* KDV oranları tüm sektörde tek bir oran üzerinden uygulanmalı.
* Sermaye yapısı KOBİ tarifinden çıkarılmalı.
* Devlet yanımızda olsun, bunun karşılığı çok çabuk alınacaktır.
DÜNYA 07/01/2011

Çimento sektöründe Avrupa'nın lideriyiz

İğnebekçili, Türk çimento sektörünün üretim ve ihracatta Avrupa liderliğine konumuna geldiğini,dünyada ise üretimde 4’ncü sıraya yükseldiğini belirtti.
İSTANBUL - Türk çimento sektörünün 2011 ile birlikte 100’ncü yılını kutladığını belirten Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili, 1911 yılında üretim kapasitesi sadece 20 bin ton olan çimento sektörünün 100’ncü yılında 66 milyon tonun üzerine çıkarak üretim ve ihracatta Avrupa liderliğine konumuna geldiğini, dünyada ise üretimde Çin, Hindistan ve ABD’den sonra 4’ncü sıraya yükseldiğini, ihracatta da 3’ncü sıraya yerleştiğini söyledi.
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği(TÇMB), düzenlenen basın toplantısında çimento sektörünün 100 yılık değerlendirmesini yaparak, gelecek 100 yılın hedefleri konusunda açıklamalarda bulundu.
TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili, 1911 yılında üretim kapasitesi sadece 20 bin ton olan çimento sektörünün 100’üncü yılında 66 milyon tonun üzerinde üretim hacmine ulaşarak, Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında yer aldığını vurguladı.
Sektörün ulaştığı büyüklüğün, sektör temsilcileri için gurur verici bir noktada olduğunu ifade eden İğnebekçili, yeni yüzyıla dünyaya örnek olacakları yeni vizyon ve hedeflerle girmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. İğnebekçili şöyle konuştu: “2010 yılında Türk çimento sektörü, yaklaşık 4,5 milyar dolar cirosu, 1 milyar dolar tutarındaki ihracatı ve doğrudan 15.000 kişiye yarattığı istihdam ile Türkiye ekonomisi içinde önemli yere sahip bir sanayi dalı haline geldi. Önümüzdeki 10 yılın sonunda sektörümüzün yüzde 60’lar seviyesinde büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Bu nedenle iç pazarla yetinmiyor, yaklaşık 90 ülkeye ihracat gerçekleştirmemize rağmen, yeni pazarlar geliştirmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz”.
DÜNYA 07/01/2011
Hases, İstanbul’daki ‘Zimag’ üretimini Eskişehir’e taşıdı
Zimag markasıyla itfaiye aracı ve arama kurtarma aracı üreten Hases, İstanbul’daki üretim tesislerini Eskişehir’e taşıdı. Yurtiçi pazarın yanında ihracata yönelik de üretim yapan firma, yeni yatırımlarla büyümeyi sürdürmeyi hedefliyor.
Grup şirketleri Zimag hakkında bilgi veren Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Menteşeoğlu, Zimag Araç ve Makine Sanayin’nin 1998 yılında yurtdışından ithal edilen Ziegler ve Magirus Yangın Söndürme ve Kurtarma Araçlarına bakım ve servis hizmeti amacı ile İstanbul-Avrupa Otoyolu üzerinde Çatalca ilçesinde faaliyete başladığını hatırlattı.
Menteşeoğlu, şöyle devam etti: “Çok kısa bir süre içinde büyük bir gelişme gösteren Zimag, basit onarım ve servis işlemlerinin yapıldığı atölye kimliğinden her türlü yangın söndürme ve kurtarma araçlarının bakım/onarım ve imalatlarının yapıldığı büyük bir işletme haline gelmiştir. Artan iş yükü kapasitesine paralel olarak üretim imkanlarını artırabilmek amacı ile Haziran 2010 tarihinde Eskişehir Hases tesislerindeki yeni yerine taşınmıştır.”
Zimag’ın kaliteli işçilik ve anında servis hizmetiyle İstanbul, Ankara, Konya ve Eskişehir büyükşehir belediyelerinin yanı sıra diğer belediyeler, DHMİ ve Organize Sanayi Bölge Müdürlükleri gibi çeşitli kuruluşlara hizmet verdiğinin altını çizen Menteşeoğlu, “Zimag, istenilen özellikte yangın söndürme ve kurtarma araçları imalatının yanı sıra İtfaiye Aracı (Arazöz ), Çok Maksatlı Yangın Savunma Aracı, Havaalanı Yangın Savunma Aracı, Rafineri ve Endüstri Tesisleri Yangın Savunma Aracı, Taşınabilir, Kızaklı ve Arabalı Yangın Pompaları, Acil Müdahale Aracı, Hidrolik Merdivenli İtfaiye Aracı, Vidanjör, Vidanjör-Arazöz, İçme Suyu/ Kimyevi Madde Tankı, Akaryakıt Tankeri, Yangın Dolabı,Yangın Söndürme Sistemleri, Kurtarma Ekipmanları imali/ bakım ve onarımlarını yapmaktadır” diye konuştu.
Eskişehir’deki tesislerin, aynı anda, ayda 6 araç imalatına uygun olduğunu, malzemesi hazır olan aracın 30 günlük süre içinde tamamlandığını belirten Menteşeoğlu, “Ancak kullanılan yangın pompalarının yurtdışından temini için gereken süre nedeni ile bir itfaiye aracı, siparişin alınmasını takiben 60 gün içinde teslim edilmektedir. Kullanılan ham madde girdileri ulusal ve uluslar arası normlara uygun malzemelerden seçilmekte, giren her malzemenin kalite kontrolü yapılarak istenilen niteliklere uygunluğu kontrol edilmektedir. İmalat aşamasında yapılan işlemler ise dizayn ölçüleri ile metotlarına uygunluğu açışından kontrol edilmekte, gerektiğinde düzeltme ve değişimler yapılmaktadır. Üretilen araçlar alıcı makamlar huzurunda test ve tecrübe edilerek teslim edilmektedir” diye konuştu.
Bu yıl itibariyle 9 milyon 252 bin liralık yurtiçi satış ile 2 milyon 480 dolarlık ihracata imza attıklarını kaydeden Menteşeoğlu, yurtdışı taleplerin artış gösterdiğini ve istihdama yönelik yeni yatırımlar planladıklarını açıkladı.
Kullandıkları teknoloji hakkında da bilgi veren Menteşeoğlu, şunları söyledi: “Yangın aracı ve ekipmanı üretiminde dünya lideri olan Alman Ziegler firması temsilcisi olan Zimag’da günümüz teknolojisi kullanılarak özellikle yüksek teknoloji gerektiren havaalanı ve özel amaçlı itfaiye araçları üretimi yapılmaktadır. İleri teknoloji sahibi firmalarda bulunan ISO 9001 ve ISO 14000 belgeleri yanı sıra Avrupa normlarına uygunluk CE belgesine sahip firmamız, TSE hizmet yeri yeterlik belgesine de sahiptir.”
DÜNYA 06/01/2011
Dispa, ertelediği üretim tesisini 2011’de devreye alacak
BURSA - Kesim makineleri konusunda faaliyetlerini sürdüren Dispa, küresel kriz nedeniyle ertelediği yeni üretim tesisi yatırımını 2011 yılında devreye almaya hazırlanıyor. Yapacağı yeni yatırımıyla üretimini bir sanayi bölgesinde yaklaşık 4 bin metrekarelik bir alana kaydırmayı hedefleyen firma, kapasite artışı ile birlikte istihdamda da önemli bir artış sağlamayı planlıyor.
Firmalarının 1990 yılında döküm atölyesi olarak iş hayatına başladığını ve 2000 yılında çalışma alanını daire ve şerit testere makineleri imalatına yönlendirdiğini ifade eden
Dispa Makina Sanayi Muhasebe Sorumlusu Hicra Kahya, üretimlerinde daima kaliteyi ön planda tuttuklarını belirtti. Bugün gelinen noktada metal işleme sektörüne yönelik daire boru profil kesme makinesi, şerit testere makinesi ve pedal üretimini sürdürdüklerini dile getiren Kahya, “Demirci Köyü’nde bin 100 metrekare kapalı alanda üretim yapıyoruz. 20’ye yakın çalışanımız var. Aylık olarak değişmekle birlikte ortalama 30–40 adet daire makine, 10 adet şerit testere makinesi üretme kapasitemiz var. Şu an tam kapasite ile çalışıyoruz” diye konuştu.
2010’da üretim ve ciro hedeflerimiz tutturduklarını dile getiren Kahya, yılın son çeyreğinde 2009’a göre yüzde 50’ye varan bir oranda üretim artış sağladıklarını kaydetti. Bunda ekonominin canlanmasının ve ihracat pazarında tanıştıkları yeni firmaların payının büyük olduğunu dile getiren Kahya, “Bu büyüme ivmesi ile birlikte 2011’de başka bir üretim alanına geçmeyi planlıyoruz. Bu yatırımı 2009’da planlamıştık ancak küresel ekonomik kriz nedeniyle erteledik. 2011’de bu planın gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Sanayi bölgesinde yaklaşık 4 bin metrekarelik bir alanda üretim yapmak istiyoruz. Bu yatırım ile üretim kapasitesinde ve istihdamda artış sağlayacağız” dedi.
“Son dönemde ihracat gücümüz arttı”
Üretimlerinin yüzde 60–70’ini ihraç ettiklerini ve son dönemde tanıştıkları firmaların ihracat gücünü büyük oranda arttırdığını ifade eden Kahya, başta Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkeler olmak üzere Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine ürünlerini gönderdiklerini kaydetti. Kahya, yurtiçinde de Türkiye’nin her noktasına ürün verdiklerine değinerek, “Ürünlerimizle piyasada belli bir marka bilinilirliğimiz oluştu. İhracat departmanımızla ihracat çalışmalarımızı yürütüyoruz. Tatef ve Win gibi yurtdışından çok sayıda ziyaretçinin katıldığı fuarlarda yer almaya gayret gösteriyoruz. Yurtdışındaki büyük fuarlara da ilgi duyuyoruz” şeklinde konuştu.
DÜNYA 06/01/2011
Eti, 62 ülkeye ihracat yapıyor
Yarım asır önce günlük 3 tonluk üretimle faaliyete başlayan Eti’nin, bugün 50’nin üzerinde marka, 300’e yakın ürün, beş üretim tesisi ve 4 binden fazla çalışanla hizmet verdiğini ifade eden Firuzhan Kanatlı, ihracat yaptıkları coğrafyanın da sürekli genişlediğini ve 62 ülkeye ulaştığını söyledi.
Temelleri Eskişehir’de 1961 yılında Firuz Kanatlı tarafından atılan Eti, kurulduğu günden itibaren tüketicinin talep ve beklentilerini göz önünde bulundurarak üretimini sürdürüyor. 22 çalışanıyla bisküvi ile başladığı üretimini, bugün 50 marka ve 300’e yakın ürün çeşidiyle devam ettiren Eti, 4 binden fazla çalışan ve 5 üretim tesisine ulaştı.
Kuruluş yılı olan 1961’de 22 çalışanları bulunduğunu ve günlük 3 tonluk üretim kapasitesine sahip olduklarını hatırlatan Eti Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan Kanatlı, 1962 yılında üretime başlayan Eti Bisküvileri’nin bugün Eti Grubu olarak, Eti Gıda, Tam Gıda, Eti Makine ve Eti Pazarlama olmak üzere dört ana şirketten oluştuğunu söyledi. 50’nin üzerinde marka ve 300’e yakın ürünle tüketicileri özel lezzetlerle buluşturarak, inovasyon odaklı çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Firuzhan Kanatlı, beş üretim tesisi ve 4 binden fazla çalışanla hizmet vermeye devam ettiklerini belirtti.
Eti’nin faaliyete geçtiği günden bu yana tüketicilerinin talep ve beklentilerini göz önünde bulundurarak çalışmalarına devam ettiğini vurgulayan Kanatlı, “Eti olarak kurulduğumuz tarihten bu yana attığımız her adımda, içinde bulunduğumuz sektöre katma değer sağlamayı, kalite anlayışımız ve yenilikçi ürünlerimiz ile öncülük etmeyi hedefliyoruz” dedi. Kanatlı, “Tüketicilerimize sunduğumuz ilklerimizle sektöre yön verirken tüm yatırımlarımızı da, bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde yer alan ülkemizde gerçekleştirmeye ve ekonomimizin gelişimine katkıda bulunmaya öncelik verdik” diye konuştu. Sözlerine “Yarım asırlık geçmişimizde gelişimimizi sürdürürken iç ve dış piyasalardaki yeni oluşum ve değişimlere hazırlıklı olmayı ve uygun stratejiler geliştirmeyi de öğrendik” diye devam eden Kanatlı, “Sahip olduğumuz deneyim ve yenilikçi vizyonumuz ile teknolojiden ürün geliştirmeye kadar pek çok alanda hem sektörümüze hem de iş dünyasına örnek olacak çalışmalara imza attık” dedi.
Eti’nin Türk halkına en iyiyi sunmak amacıyla yatırım yapan bir şirket olduğunu belirten Kanatlı, “ Eti, büyüyen ihracat ağı, yerli ve yabancı pazarlarda beğenilerek tüketilen yenilikçi ürünleri, Ar-Ge gücü, inovatif bakış açısı, yarattığı markalar ve farklı kategorilerde yaptığı yatırımlarla dünya pazarlarında rekabet etme gücüne sahip bir şirkettir. Tüm bu unsurları bünyesinde bulunduran bir şirket olarak, bugün ülkemizi en iyi şekilde temsil ettiğimize inanıyoruz” diye konuştu.
Eti, üretimde Japon Verimlilik Sistemi’ni (TPM) uyguluyor.
Eti’yi dünyanın en prestijli ödülleri ile buluşturan TPM uygulamasının, Eti’nin en önemli projelerinden biri olduğunun altını çizen Firuzhan Kanatlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“TPM uygulaması 2002 yılında verimliliği artırmak, hata ve kayıpları yok etmek için hayata geçirildi. Kaliteden ve tüketiciye sunulan değerden ödün vermeden ve sürekli iyileştirme ile kayıpları, çalışanların tamamının etkin katılımını sağlayarak ortadan kaldırmayı ve verimlilikle birlikte iş güvenliğini artırmayı amaçlayan TPM, özgün bir Japon yönetim sistemidir. Yaklaşık sekiz yıldır fabrikalarımızda uyguladığımız bu sistem sayesinde, verimlilik artışı ile yaklaşık 61 milyon Euro kazanım elde ettik. Bu başarı Japonya’da yedi ödül ile taçlandırıldı.”
TPM uygulamasının çalışanların etkin katılımı ile mümkün olduğuna dikkat çeken Kanatlı, TPM kapsamında çalışanlara “Benim Makinem” anlayışını benimsettiklerini belirterek, “Böylece çalışanımız, kullandığı makinenin aynı zamanda kendi ekmek teknesi olduğunun bilincine varıyor. Çalışanımız, kullandığı makinenin bakımından, onarımına kadar her şeyinden sorumlu oluyor” dedi.
Eti, 40 yıllık yurtdışı yatırımlarının meyvelerini alıyor
“İç pazardaki başarılarımızın yanı sıra dış pazarlarda da 40 yıllık yurtdışı çalışmalarımızın geri dönüşlerini almaya başladık” diyen Firuzhan Kanatlı, “İhracat yaptığımız ülkelerin coğrafyası sürekli genişliyor ve yenilerini katmak için fırsatları yaratmaya, değerlendirmeye çalışıyoruz. İlk ihracat işlemini 1974 yılında Kıbrıs’a gerçekleştirmiş bir kurum olarak, bugün ürünlerimizi başta Avrupa, Afrika, Ortadoğu, Türk cumhuriyetleri ve deniz aşırı ülkeler olmak üzere 62 ülkeye ihraç ediyoruz. İhracat yaptığımız ülkelerdeki reklam ve tanıtım faaliyetlerimizin geri bildirimlerini değerlendirdiğimizde, tüketici nezdinde değerli bir Eti algısının var olduğunu görüyoruz” dedi.
Eti’nin lifli bisküvisi “Eti Burçak”, hazır kızarmış ekmeği "Etimek”, bebe bisküvisi "Eti Cicibebe”, "Üzümlü Dilim Kek", "Meyveli ve Kakaolu Dilimli Kek", Çölyak ve Fenilketonüri hastaları için geliştirilen glutensiz bisküvi "Eti Pronot" gibi pek çok yeniliği bünyesinde barındırdığını söyleyen Kanatlı, uzmanlaştıkları alanlara odaklanıp bu alanları geliştirme hedefinde olduklarını açıkladı. Türk halkına ilkleri tattıran Eti’nin, son dönemde çikolata pazarına yeni bir soluk getiren Eti Çikolata Keyfi Sticks’in bitter çeşidini tüketicilerle buluşturduğunu ifade eden Firuzhan Kanatlı, Eti Çikolata Keyfi Uzun ile de Türkiye’de alışılagelmiş çikolata algısını kırıp tüketicilere farklı bir deneyim sunduklarını belirtti.
Eti Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan Kanatlı, çikolata sektörü ile ilgili “Çikolata sektöründe aldığımız olumlu geri dönüşler yenilikçi yaklaşımımız ve tüketiciye en mükemmel ürünü götüren varlık nedenimizi bir kez daha gözler önüne serdi. Eti olarak çikolata kategorisindeki yükselişimiz ile son üç senede elde ettiğimiz en büyük pazar payına ulaştık” dedi.
Eti’nin sunduğu lezzetlerle tüketicilerinin hayatlarına küçük mutluluklar katan, bunu yaparken de içerisinde bulunduğu topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren bir kurum olduğunu belirten Firuzhan Kanatlı, süregelen projelerle ilgili de şu bilgileri verdi: “Haziran ayında üç yıldır devam eden “Eti ÇEKÜL Kültür Elçileri” projemizin yıl sonu etkinliği olan “İstanbul Buluşmaları”nda, 17 farklı ilden gelen 300 çocuğumuz ile bir araya gelme fırsatı bulduk. Bu senenin teması olarak belirlenen Sokak Oyunları, unutulmaya yüz tutmuş bir değer olarak kültür elçilerimiz tarafından tekrar canlandırıldı. 2010 – 2011 öğretim yılının başlaması ile bir diğer sosyal sorumluluk projesi olan Eti Çocuk Tiyatrosu’nun, 10. yılını kutlamanın gururunu yaşıyoruz. 10’uncu yılını, Kıbrıs’ın Cumhuriyet Bayramı’nda sergilediği Pinokyo oyunu ile kutlayan tiyatromuz ile önümüzdeki yıllarda da çocuklarımızın hayatlarına değer katmaya devam edeceğiz”
Kanatlı, Eti’nin sektöründe birçok yeniliğe imza atmış öncü bir marka olarak bugüne kadar elde ettiği başarıları, yeni projelerle devam ettirmeyi ve Türkiye ekonomisinin gelişimine katkısını sürdürmeyi hedeflediğini de aktardı.
“TPM’LE 61 MİLYON EURO KAZANIM ELDE ETTİK”
Verimliliği artırmak, hata ve kayıpları yok etmek için 2002 yılında hayata geçirilen TPM uygulamasının özgün bir Japon yönetim sistemi olduğunu vurgulayan Firuzhan Kanatlı, “Yaklaşık sekiz yıldır fabrikalarımızda uyguladığımız bu sistem sayesinde, verimlilik artışı ile yaklaşık 61 milyon Euro kazanım elde ettik. Bu başarı Japonya’da yedi ödül ile taçlandırıldı” dedi.
DÜNYA 06/01/2011
Yüzey Yalıtım, 2011’de yeni projelere odaklanacak
İnşaat malzemeleri satış ve uygulamaları alanında faaliyet gösteren Yüzey Yalıtım, yeni projeler alarak pazar payını artırmayı hedefliyor. 2007’den bu yana inşaat sektöründe hizmet sunduklarını belirten Yüzey Yalıtım Yetkilisi Mehmet Çardak, 2011 yılı içinde yeni projelere odaklanacaklarını bildirdi. Temelden çatıya kadar izolasyon malzemeleri ile kaba inşaat malzemelerinin satış ve uygulamalarını gerçekleştirdiklerini söyleyen Çardak, alanında uzman birçok markanın bayiliğini yaptıklarını ifade etti. Oyak Beton, Ytong, Işıklar Tuğla, Kalekim, Braas, Knauf, Kçs Çimento,Ursa, Alçıbay, Onduline gibi önemli markalarla çözüm ortaklığı yaptıklarını dile getiren Çardak, müşteri memnuniyeti odaklı çalışmalarla sektöre öncülük etmeye özen gösterdiklerini belirtti. İzolasyon, asma tavan ve bölme duvar sistemleri, yer döşeme sistemleri, çatı kaplamaları alanında hizmet sunan firmanın faaliyet alanına ilişkin bilgiler veren Mehmet Çardak, şu açıklamalarda bulundu: “Satışını yaptığımız inşaat malzemeleri arasında hazır beton, çimento, kireç, alçı, alçıpan, kiremit, tuğla, yapı kimyasalları, ve inşaat demiri gibi ürün grupları yer alıyor. Satışını yaptığımız ürünlerin haricinde bir de uygulama yönümüz var. Alçı sıva, ısı-ses-su ve yangın izolasyonları, prefabrik klima kanalı, zemin kaplama, çatı-cephe kaplama, asma tavan, ara bölme duvar giydirme, ısı izolasyonu ve mantolama gibi birçok farklı alanda da uygulama yapıyoruz. Alanında uzman firmaların bayiliğini üstleniyoruz. Geniş ürün yelpazemizle her tür talebe yanıt verebilecek kapasiteye sahibiz.”
Avrupa standartlarına uygun, sağlam, kaliteli ve uygun fiyat yelpazesi ile gerek malzeme servisinde gerekse uygulama alanında kısa zamanda inşaat sektöründe ayrıcalık kazandıklarını vurgulayan Çardak, her geçen gün firmayı geliştirmeye ve pazar payını artırmaya yönelik çalışmalarının devam edeceğini belirtti.
DÜNYA 06/01/2011


GÜBRETAŞ, Razi'nin üretimini Türkiye'den de pazarlayacak

Razi Petrokimya'nın ürünlerinin Türkiye'den de pazarlamasını yapacak şirketin kuruluşu tamamlandı.
İSTANBUL - ABD'nin İran konusunda bankalara koyduğu ambargo, GÜBRETAŞ'ı İran'daki yatırımı Razi konusunda farklı bir strateji geliştirmeye yöneltti. Daha önce İran'dan yapılan satış ve pazarlama faaliyetlerinin bundan sonra Türkiye üzerinden de yapılması sayesinde GÜBRETAŞ'ın tecrübesi ile üretiminin yüzde 80'ini ihraç eden Razi'nin uluslararası pazar gücü birleştirilmiş olacak. Böylece Razi üzerindeki satış kontrolünü de sağlamlaştıran GÜBRETAŞ, borcun azalmasına bağlı olarak 2013 yılında Razi'de ek yatırımlar yapmaya başlayacak.
Bu arada GÜBRETAŞ, 2009 yılından sonra 2010 yılında da satış rekoru kırdı. Şirket kendisi için psikolojik sınır olan 1 milyon 400 bin tonu aşarak, 1 milyon 460 bin tona ulaştı. 2011 yılı için ise 1,5 milyon ton hedefleniyor. Şirketin 2011 ciro hedefi ise yüzde 15 büyüme...
GÜBRETAŞ Genel Müdürü Mehmet Koca, Razi Petrokimya şirketinin Türkiye'de 10 milyon TL sermayeli 'Raintrade' diye bir şirket kurduğunu belirterek, bu şirketin başta Razi Petrokimya'nın ürünleri olmak üzere bu sektörde uluslararası ticaret yapacağını ve ayrıca ihtiyaç duyulan ürünleri uluslararası piyasadan tedarik edeceğini kaydetti. Koca, şirketin yapısına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Razi ürünlerinin, hem pazarlamasını hem de ihtiyaçlarını tedarik etmek için ticari organizasyonunu da Türkiye üzerinden yapacağız. Türkiye bankacılık sistemini kullanarak BM, AB ve ABD'nin yaptırımlarını göz önüne alan bir yaklaşım sergilemiş olacağız. O tanımlarının dışındaki firmalarla çalışmış olacağız. Dolayısıyla uluslararası sisteme paralel bir yapı ortaya çıkmış olacak. Ambargo vesilesiyle, pazarlama faaliyetlerimizin Türkiye ayağını oluşturmuş olacağız. Bu bizim satışlarımızı da artıracaktır" dedi.
Koca, DÜNYA'ya şirketin hedefleri, satış ve üretim rekorları ile yatırımları hakkında bilgiler verdi.
Satış rekorunu tazeledi
Gübre sektörünün, satış miktarı bazında ekim ayı itibariyle yüzde 3 düştüğünü kaydeden Koca, "GÜBRETAŞ ise sektörün önünde. Geçen seneye oranla yüzde 4 büyüme söz konusu. 2009 yılında 1 milyon 395 bin ton ile satış rekoru kırmıştık. 2010 yılında ise 1 milyon 400 bin ton pskilojik sınırı aşarak 1 milyon 460 bin tona ulaştık. 2011 yılında da bu trendin devam etmesini bekliyoruz. 1 milyon 530 bin ton satışı bütçeledik ve seneye de rekor kıracağız. Rekorlara alıştık" diye konuştu.
2008 yılında uluslararası kriz ve iki yıl üst üste kuraklık olması nedeniyle sektörde gübre tüketiminin düştüğünü kaydeden Koca, 2009 yılında ise sektörün normalleştiğini, 2010 yılında da durağan devam ettiğini söyledi. Koca, gübre sektörünün 2011 yılından itibaren her yıl yüzde 3-5 büyüyeceğini tahmin ederek, "Tarım ve hayvancılığa iş dünyası ve uluslararası yatırımcıların çok ilgisi var. Bankalar sıfır faizler veriyor, teşvikler ardı ardına geliyor. Hayvancılğı artması tarımın artması demek oluyor, bu da gübre tüketiminin artacağı anlamına geliyor" dedi. Koca, yüzde 27 civarında olan pazar paylarının bir-iki puan yükseldiğine değindi.
GÜBRETAŞ ve Razi'nin ciro hedefi 1.4 milyar lira
2010 yılında yaklaşık 800 milyon lira ciro elde ettiklerini belirten Koca, 2010 yılı sonu için Razi Petrokimya'nın ise tahminen 600 milyon TL ciro elde ettiğini söyledi. Razi'nin 2011 yılı sonunda bütçe hedefinin ise 820 milyon lira olduğunu dile getiren Koca, "Ciro rakamlarımız, uluslararası gübre fiyatlarıyla çok alakalı. Fiyatlar böyle giderse daha yüksek ciroları elde ederiz. 2011 yılında yüzde 15 ciroda artış yakalayabiliriz" diye konuştu. 2009 yılında aldıkları Panko Birlik ihalesinin gerçekleşmemesine rağmen bu satış rekorlarına ulaştıklarını kaydeden Koca, "2011 yılında da önemli gübre ihalelerine gireceğiz" dedi.
İran'da hükümetin uygulamaları maliyetleri artırdı
İran'da uluslararası ve iç politikadan kaynaklanan değişim ve gelişmeler yaşandığını kaydeden Koca, "Hükümet, halkına karşı desteklerinde formatı değiştirdi. Fiyatlar artırıldı ama hane başına 40-50 dolar ödeme yapıyor. Onun dışında tükettiği ekmeğe, elektrik, suya, doğalgaza zam gerçekleştirdi. Dolayısıyla bizim gaza da zam yapılmış oldu. 2011 yılında bu nedenle maliyetlerimiz bir miktar artacak. Yıllık bazda 50-60 milyon dolarlık bir maliyet artışı olabilir. Fakat bunu kapasite kullanımımızı artırarak ve uluslararası piyasalarda artan fiyat ile telafi edeceğiz" diye konuştu.
Kapasiteyi artıracağız, üre fabrikası kuracağız
Razi'de kapasite kullanım oranlarının artırılmasıyla ilgili çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Koca, kapasite kullanım oranlarının yüzde 40'lardan bu yıl yüzde 50'lerin üzerine çıktığını ve bunu yüzde 60-65'lere çıkacaklarını dile getirdi. Koca, "Razi, borcumuzun azalmasıyla orada yeni bir yatırım yapacağız. Borç hafifleyince orada 'üre tesisi' kuracağız. 2013 yılında yatırıma başlarız" dedi.
Seçim de yarar, dip de!
İthalatçı oldukları için, döviz riskleri ve TL alacakları gibi genel risklerinin olduğunu ifade eden Koca, haziran ayında yapılacak seçimlerin gübre sektörünü olumlu bile etkileyeceğini kaydetti. Koca, "Seçim ekonomisi çiftçiyi, dolayısıyla bizi olumlu etkiliyor. Fakat şu anda seçim politikası uygulanmayacak gibi görünüyor. Fakat son zamanlarda seçimlerden bağımsız olarak hükümet hayvancılığa ve damlama, sulamayla yapılan tarıma çok destek oluyor. Bu da bizi olumlu etkiliyor tabii" dedi.
Uluslararası dipten bahsedildiğini söyleyen Koca, spekülasyonla ilgili olarak emtia fiyatlarının artacağına ilişkin tedirginlik yaşadığını da sözlerine ekledi. Koca, iştirakleri Negmar Denizcilik'in yabancı ortaklıkla İDO özelleştirmesine girebileceğini söyledi.
Koca, "Negmar ile yabancı ortaklıkla İDO özelleştirmesine girmeyi düşünebiliriz. Yabancılar özelleştirme için geldiklerinde ve ortaklık için şirket aradığında ilk alternatiflerinden biri olarak İstanbullines'ı düşünüyorlar. Bazı yabancılardan çağıranlar oluyor. Uygun şartlar altında, küçük ortak olmak kaydıyla değerlendirebiliriz" dedi. Gübre Fabrikaları'nın yüzde 40 oranındaki iştiraki Negmar Denizcilik, ro-ro taşımacılığı alanında faaliyet gösteren İstanbullines'ı geçtiğimiz aylarda satın almıştı. Bünyesinde 2 ro-ro bulunan İstanbullines, Bandırma-Ambarlı arasında taşımacılık yapıyor. Negmar'ın ise kuru yük taşımacılığına yönelik 4 gemisi bulunuyor. Koca, 2012 yılında 10 gemilik bir filoya kavuşacaklarını söyledi.
Yabancı yatırımcısının ilgisi şaşırtıcı derecede yüksek
Razi'yi tamamlayıcı bir satın alma görüşmelerinin ve arayışlarının sürdüğünü kaydeden Mehmet Koca, "Hammadde kaynağı olan Kuzey Afrika'ya yakın bölgelere bakıyoruz. Bir fırsatını bulursak değerlendireceğiz" dedi.
Şu andaki borsa performanslarından çok memnun olduklarını kaydeden Koca, yabancı yatırımcılarının gübre sektörüyle çok ilgili olduklarını söyledi. Koca, yabancılardan zaman zaman ortaklık teklifleri aldıklarını, ama bu konuya sıcak bakmadıklarını da sözlerine ekledi. Koca, "Ortalama günde bir yabancı yatırımcı, şirketi ziyaret ediyor. Yılda ise 10 road showa çıkıyoruz. Bu ilgiye biz bile şaşırıyoruz" dedi.
DÜNYA 06/01/2011

0 yorum:

Yorum Gönder