Firmalardan ekonomi haberleri

Gebze'de fabrika yangını 3
Türk hazırgiyimciler Kuzey Irak'a yöneldi 5
İnşaat firmalarından Sırbistan'da iyi niyet anlaşması 5
Dacia'nın satışları yüzde 109 arttı 6
"Çiftçilerin bankalardan aldığı borç yüzde 20 arttı" 9
GS Capital Partners ve TPG Ontex'i satın aldı 10
Goldtrail iflas etti 11
Yabancılar Türkiye'de en çok enerji sektörüne giriyor 12
Gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modeli 13
Azeri ‘merkez’ Türkler’i bekliyor 14
Ataköy sahiline en yüksek teklif Özyazıcı'dan 15
Yapı Kredi, 500 milyon dolar için lider yönetici atadı 16
Özel sektörün kredi borcu azaldı 16
KOBİ'lerin gönlünü alma zamanı 18
Turizmde sürüm kazanç getirmedi 20
Yeşim Tekstil CEO'su Şankaya IAF yönetiminde 22
Citi'nin kârı yüzde 37 düştü 23
Et fiyatlarını işçilik dengeledi, hamburger Avrupa’yla aynı kaldı 23
Mey İçki’nin Teksaslısı çocuk bezi ve kadın pedine de girdi 25
Toprak, ihtarname yağdırıyor şirketlerin satışı tıkanıyor 25
Türkiye, Nahçıvan’a ‘sıfır kâr’la Azeri gazı iletecek 27
İşadamı Tuncay Şekerci vefat etti 28
Canbebe 1.2 milyar euro’ya Goldman’ın 28
TAV İnşaat T-Park’la yeraltına indi 29
Turizmle başladı inşaatla büyüyor 29
Bakan açıkladı, tesisler satışa çıktı 31
Aksesuarcı The She Lafayette yolcusu 32
Halkbank Şam'ı pahalı buldu, rotayı Balkanlar'a çevirdi 33
Ölçsan ve Hitachi'den biyokimlik için yatırım 35
"Bal üretiminde dünya ikincisiyiz ama balımızın adını hala koyamadık" 36
Adları bilinmeyen tekstil yıldızları 37
Bahçem bitince kendi yetiştirdiklerimi yiyeceğim 40
En zengin adamdan öğütler! 41
Türk futbolunda 1.5 milyar $ borç var 44
AHK, GW markasıyla dünyaya yayılacak 45
Yunanistan'daki stres testi Finansbank'ı nasıl etkileyecek? 45
Fikret İnan'ın tercihi markalı ev 46
Telpa ile Gençcell ortak oldu 47
Bankalar nazlanınca tersaneler kapanmayı bile düşünüyor 47
Konukoğlu yat işletecek 48
Coşkunöz, Hollandalı KMWE ile evlendi 48
Uzan'ın 19 milyar dolarlık Telsim hayali suya düştü 48
Mercedes 300 kişiyi işe alacak 49
Altınbaş 21 bin tonluk 'Yakut'u denize indirdi 49
'Sarı altın' üreticisini sevindirdi 49
Italiana Çorap küllerinden yeniden doğdu 50
Değirmenci Ali Dede’nin unu Afrika’nın karnını doyuruyor 50
Aras ‘sezonluk şube’ ile % 220 büyüdü 52
Telsim davasını TMSF kazandı 52
İstanbul Ticaret Borsası için suç duyurusu 53
Adaletin 'iflas'ı 53
Nafaka isyanı 53
Ağaoğlu, Filyos’ta enerji tesisine arazi aradı 54
HALKBANK kredileri artırdı büyümeyi yüzde 25’e çekti 54
Ziraat, ilk defa sanayi kredisi verecek 55
4 bin Anadolu şirketi kredi alıp büyüyecek 55
6 banka daha battı 56
İttifak şeffaflık için 20 bin ortakla borsada 56
Albaraka'dan 2015'e çok iddialı hedef 57
Gebze'deki yangın varil fabrikasına sıçradı 57
Hilton mescit istemeyince, Türk turizmci oteli kendi işletmeye karar verdi 58
Altıncı Koza, peynirciliğe soyundu 59
Bankalar reel sektöre kredi dağıtmak için yarışıyor 59
Sığ hisselerin işlem saati farklılaşıyor, kredi yasak 60
Balçova kazandı banka şubeleri ruhsatlandırılıyor 61
Seyrantepe’yi gören iş teklif ediyor Ataşehir’e milyar dolarlık proje geliyor 62
Türkiye, Pirelli’nin yarış lastiği üssü oldu, Formula 1’e yılda 45 bin lastik üretecek 64
‘Rusya’da banka alma iznimiz bu yıl çıkacak’ 66
33 yıllık Ender artık genç yöneticilerin elinde büyüyecek 67
'Faktoringciler Maliye ile iletişim sorunu yaşıyor' 69
Tek kalemde 10 bin tane otomobil alan işadamı 69
Aşcı, Bodrum'da Kempinski Otel'in yanına villa ekleyecek 70
Vergi borcu olana POS makinesi de yok 71
Sahte hasar ödemeleri sigortaları attırdı 71
Halis Ağa 31 bin liralık kirayı tıkır tıkır yatırıyor 72
DOSTLUK KAZANDIRDI 73
Et fiyatları düşüyor 74


Gebze'de fabrika yangını
Tever Sunta Fabrikası'nda çıkan yangın nedeniyle tren seferleri yapılamıyor.
KOCAELİ - Kocaeli'nin Gebze ilçesinde bir fabrikada çıkan yangının büyümesi nedeniyle çevredeki binalar boşaltıldı.
Alınan bilgiye göre, Sırasöğütler Mahallesi'ndeki Tever Sunta Fabrikası'nda tomrukların depolandığı bölgelerde henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangına Kocaeli ve İstanbul Büyükşehir belediyeleriyle çevre ilçelerden gelen itfaiye ekipleri müdahale ediyor.
Yapılan tüm müdahalelere rağmen yangının büyümeye devam etmesi üzerine çevredeki bazı binalar boşaltıldı. Bu arada, bazı vatandaşların çatıya çıkarak evlerinin duvarlarına hortumla su sıktıkları görüldü.
Yangının çevredeki fabrika ve binalara yayılmaması için de önlem alan itfaiye ekipleri, ayrıca denizle yanan fabrika arasındaki yaklaşık 6 bin 500 metrelik alana hortum döşeyerek, denizden çekilen suyla yangını söndürmeye çalışıyor. Bu şekilde denizden saniyede 6 ton su çekilebileceği kaydedildi.
Sabah erken saatlerde Bursa'dan gelen yangın söndürme helikopteriyle de yangına havadan müdahale ediliyor.
Yetkililer, tonlarca tomruk ve ahşap malzemenin yanmaya devam ettiğini, bu nedenle yangının kontrol altına alınması ve soğutma çalışmalarının en az 2 gün sürebileceğini kaydetti.
Yangına müdahale eden 2 yangın söndürme helikopteri ve bir yangın söndürme uçağı havanın kararmasının ardından bölgeden ayrıldı.
Olay yerine gelen Kocaeli Valisi Ercan Topaca ve Gebze Kaymakamı Salih Karabulut, söndürme çalışmaları hakkında yetkililerden bilgi aldı.
Gebze Kaymakamı Karabulut, gazetecilere yaptığı açıklamada, yangını söndürme çalışmalarının devam ettiğini belirterek, "Yangına bütün imkanlarımızla müdahale etmekteyiz. Yangının daha fazla büyümesini ve çevreye yayılmasını önlemek için canla başla çalışıyoruz" dedi.
1974 yılında kurulan ve halen yaklaşık 170 kişinin çalıştığı kereste fabrikasında üretilen ürünlerin iç piyasanın yanısıra Balkan ülkelerine de ihraç edildiği öğrenildi.
Can kaybı yok
Kocaeli Valisi Ercan Topaca, Gebze ilçesindeki sunta fabrikasında çıkan yangına ilişkin, "Yangında ilk belirlemelere göre can kaybı yok. Tedbir almaya ve etrafı boşaltmaya çalışıyoruz" dedi.
Gebze Sırasöğütler Mahallesi'ndeki Tever Sunta Fabrikasında tomrukların depolandığı bölgede henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangını söndürme çalışmaları devam ediyor.
Olay yerine gelerek söndürme çalışmaları hakkında yetkililerden bilgi alan Kocaeli Valisi Ercan Topaca, gazetecilere yaptığı açıklamada, yangının çevredeki ev ve iş yerlerine sıçramaması için gerekli önlemlerin alındığını söyledi.
"Yangının şu anda kontrol altına olduğunu söylemeyiz" diyen Topaca, bölgede etkili olan rüzgarın söndürme çalışmalarını olumsuz etkilediğini kaydetti.
Gazetecilerin yangının çıkış nedeninin tespit edilip edilmediğini sorması üzerine Vali Topaca, "Bugün hava çok sıcaktı, 40 derecenin üzerindeydi. Sürtünmeden olduğu tahmin ediliyor, ancak şu anda bir tetkik yapılmış değil" diye konuştu.
Topaca, bölgedeki elektrik ve doğalgazın tedbir amaçlı kesildiğini de ifade ederek, "Yangında ilk belirlemelere göre can kaybı yok. Tedbir almaya ve etrafı boşaltmaya çalışıyoruz" dedi.
Bu arada, Haydarpaşa-Gebze arasında tren seferlerinin hala yapılamadığı, ayrıca yangın çıkan fabrikaya yaklaşık 50 metre uzaklıktaki demir yolundaki elektrik kablolarının da eridiği öğrenildi.
Dünya 18/07/2010
Türk hazırgiyimciler Kuzey Irak'a yöneldi
DeFacto, Erbil'in Şoreş Caddesi'ndeki mağazasını törenle açtı.
ERBİL - Irak'ın kuzeyi ile Türkiye arasında gelişen ikili ilişkileri ve küresel krizi fırsata çevirmek isteyen Türk hazır giyim firmaları, gözünü Kuzey Irak pazarına dikti.
Türk markalarının ayrıcalıklı rağbet gördüğü Irak ve kuzeyinde bay ve bayan spor giyim dünyasının önde gelen markalarında olan DeFacto, Erbil'in Şoreş Caddesi'ndeki mağazasını törenle açtı. Açılışa katılan Erbil Valisi Nevzat Hadi artık bölge insanının kaliteyi aradığını söyledi. Hadi, "Bölgede gözle görülen bir farklılıkla açılan yerlerin çoğu Türk ve dünya markasıdır. İnsanların geliri yükseldikçe artık iyi markaları aramaya başlıyorlar. Genel olarak bölgedeki pazarlarımıza ve Erbil'e bakıldığında pazarlarımızdaki malların çoğunluğu Türk markalardır. Bunu da burada Türk pazarın uzantısı olarak görüyor ve hissediyoruz. Dekorundan malzemesine kadar açılan yerler Türkiye'de ki pazarları hatırlatıyor. Bunun sebebi ikili ilişkilerin güçlü olduğunu hem de Türkiye'nin komşu ülke olduğunu gösteriyor. Zaten bölge hükümetinin de stratejisi bu tür projeleri desteklemektir" dedi.
Dünya 18/07/2010
İnşaat firmalarından Sırbistan'da iyi niyet anlaşması
Türk inşaat firmaları Sırbistan'da 750 milyon euroluk anlaşma imzaladı.
İSTANBUL - Türk inşaat firmalarının Sırbistan'da toplam değeri 750 milyon euroyu bulan taahhüt için iyi niyet anlaşmaları imzaladığı bildirildi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulundan (DEİK) yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Sırbistan Başbakanı Mirko Cvetkoviç'in resmi davetlisi olarak gittiği ziyaret sırasında DEİK üyesi Mak-Yol, Yüksel ve Kolin İnşaat'ın toplam değeri 750 milyon euroyu bulan taahhüt işi için iyi niyet anlaşmaları imzaladığı kaydedildi.
İki ülke arasındaki yatırımların eylül ayında imzalanması öngörülen serbest ticaret anlaşmasıyla daha da hız kazanmasının beklendiği vurgulanan açıklamada, Sırbistan'ın dağlık bölgesinde bulunan otoyolun yapımı için imzalanan anlaşmanın kısa sürede hayata geçmesinin beklendiği bildirildi.
DEİK/Türk-Sırp İş Konseyi Başkanı Tamer Türker, vizelerin kaldırılmasına ek olarak eylül ayında imzalanması beklenen serbest ticaret anlaşmasının iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir boyut kazandıracağını, Türk iş adamlarının serbest ticaret anlaşması ile birlikte Sırbistan'da gümrük vergisi ödemeden ticaret yapabileceklerini ifade etti.
Vize uygulamasının bugüne kadar ticari ilişkilerde önemli bir sorun oluşturmadığını, ancak turistik vize alımında sorun yaşandığını belirten Türker, şöyle devam etti:
"Özellikle kriz döneminde Sırbistan ile olan ticaret hacmi geriledi. Bunu değiştirmek için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Üstelik burası uzun yıllar boyunca refah ve huzuru aramış bir bölge. Yatırım için bence geç bile kalındı. Bu kadar yakın mesafemizde bulunan Balkan ülkelerine daha fazla önem vermeliyiz. Türklerin yoğun olduğu Sancak Bölgesi, Sırbistan'ın önemli yerlerinden biri olarak gösteriliyor. Biz de Sancak bölgesi ile olan iletişimi artırmak için daha hızlı hareket ediyoruz. Değerlendirilecek çok iş var."
Sırbistan ile vize uygulamasının kaldırılmasının ardından eski Yugoslavya Bölgesinde Slovenya hariç tüm ülkelerde vize uygulamasının kaldırıldığını, böylelikle tarihi bir bölge olan Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya Cumhuriyeti, Karadağ ve Kosova'da vizesiz geçişin sağlanmış olduğunu dile getiren Türker, "Balkan Bölgesinin coğrafi yakınlığı ve doğal güzelliklerinin yanı sıra Osmanlı mirasını barındırması, turizm ilişkileri için çok önemli. Bu bölgede bizim geçmişimiz yatıyor. Vize uygulaması kesinlikle turizm rakamlarına da yansıyacaktır. Zaten Sırplar eğlence ve alışveriş için İstanbul, Muğla ve Antalya'yı tercih ediyor. Şimdi Türkiye'den de Sırbistan'a daha çok giden olacaktır" yorumunda bulundu.
Osmanlı İmparatorluğunun Sırbistan'da bulunan eserlerinin birçoğunun geçen zamana dayanamaması ve oldukça harap olmasının kültür mirası için "acı veren" bir gelişme olduğuna da dikkati çeken Türker, ziyaret sırasında Osmanlı döneminden kalma eserlerin gündeme geldiğini, bu eserlerin yenilenmesi ve pek çok yerin restore edilmesinin de iş adamları için önemli bir gelişme olduğunu belirtti.
Dünya 18/07/2010
Dacia'nın satışları yüzde 109 arttı
Dacia, 2009'un ilk 6 ayına göre satışlarını bu yıl iki katına çıkarttı.
İSTANBUL - Renault Mais Dacia Marka Yöneticisi Orhan Çetin, yılın ilk yarısında Türkiye otomotiv pazarının yüzde 1,8 oranında büyümüş olmasına karşın, Dacia'nın aynı dönemde satışlarını yüzde 109 seviyesinde artırdığını ve pazar payını iki katına çıkardığını bildirdi.
Çetin, 2010 yılının ilk yarısında Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre toplam otomotiv pazarının bir önceki yıla göre yüzde 1,8'lik bir artış gösterdiğini belirtti.
Çetin, 2009 yılına girildiğinde otomotiv pazarının düşük bir trendle başladığını, sektöre mart ayı ortalarında ciddi bir ÖTV desteği geldiğini anımsatarak, otomotiv pazarının 2010 yılındaki gelişiminin Türkiye'nin potansiyeline paralel olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin ekonomik istikrarı, makro ekonomik verileri ve tüketicilerin alım gücüne bakıldığında 600-700 binler seviyesindeki bir binek otomobil pazarının Türkiye için normal bir pazar olduğuna işaret eden Çetin, bu yılın ilk 6 aylık trendin yıl sonunda 600-650 bin seviyesinde bir pazara işaret ettiğini ve pazarın geçen yıla göre yüzde 10'luk bir artışla kapanacağını öngördüklerini ifade etti.
Pazarda 10. marka konumuna yükseldi
Orhan Çetin, 2010 yılının Dacia için bir atılım yılı olacağını vurguladıklarını anımsatarak, şunları söyledi:
"İlk 6 aylık sonuçlara baktığımızda pazar yüzde 1,8 artmış olmasına rağmen, Dacia aynı dönemde satışlarını yüzde 109 seviyesinde artırdı. 2009 yılının ilk 6 ayında Dacia 3 bin 216 adetlik bir satış gerçekleştirmişken, 2010 yılının ilk 6 ayında 6 bin 713 adet satış gerçekleştirdi ve satışlarımızı iki katına çıkarttık ve bununla birlikte pazar payımız da iki katına çıktı. 2010 yılı ODD verilerine göre ilk 6 aylık sonuçlara göre Dacia yüzde 2,4'lük bir pazar payına sahip bir marka haline geldi.
Yine 2010 yılı atılım yılı derken Dacia'yı orta vadede ilk 10 marka içinde konumlandırmayı ve daha uzun vadede de yüzde 4-5'ler pazar payına getirmeyi planladığımızı söylemiştik. Bu hedefimize de emin adımlarla ilerliyoruz. Türkiye'nin binek otomobil ve hafif ticari araç pazarına baktığınızda Mayıs, Nisan ve Haziran aylarını 10. marka olarak kapattık. Bunu sürdürmeyi ve kalıcı hale getirmeyi planlıyoruz."
Mart ayında Cenevre Otomobil Fuarı'nda lansmanını gerçekleştirdikleri Dacia Duster'ın teslimatlarına Nisan ayı sonunda başladıklarını belirten Çetin, Duster'ın gelişiyle birlikte markanın imajının ve çekiciliğinin arttığını kaydetti.
Çetin, Dacia Duster'ın sloganının "ezber bozan" olduğunu ve 29 bin 990 liradan başlayan Dacia Duster'ın sağlam, güçlü ve güvenilir bir arazi aracının aynı zamanda ekonomik de olabileceğini ispatladığına işaret eden Çetin, Duster'ın bu anlamda da piyasada yerleşmiş olan "arazi aracı çok pahalıdır", "ulaşılması çok zordur", "kullanım maliyetleri çok pahalıdır" tabusunu yıktığını kaydetti.
Çetin Duster'ın markanın bilinirliğinin artırılmasında ve gamdaki diğer modellerin de satışlarının artmasında önemli bir etkisinin olduğunu belirtti.
Çetin, 26 Nisan'dan, haziran ayı sonuna kadar 880 adet Duster'ı sahiplerine teslim ettiklerini, yıl sonuna kadar 3 bin adet Duster satmayı hedeflediklerini bildirdi.
Orhan Çetin, Duster'ın Dacia markasının gelişiminde çok farklı rol oynadığına değinerek, bir markanın, bir arazi aracına veya bir SUV'ye sahip olmasının, hem otomotiv sektörünün aktörlerini hem de piyasada pazardaki müşterilerin markaya olan bakış açısını değiştirdiğini anlattı.
"Yoğun talebe yetişemiyoruz..."
Çetin, Duster'a çok ciddi bir talep olduğunu dile getirerek, "Şu anda en büyük sıkıntımız tüm müşterilerimize Duster'a sahip olma ayrıcalığını yaşatamamak. Duster bu kadar çok aktörün olduğu segmente girdiği anda üçüncü basamağa oturdu. Bu Duster konseptinin, ürününün ve Dacia markasının bu segmentte ne kadar güçlü olabileceğinin bir göstergesi, bir sinyali. Dolasıyla biz zaten iddialı hedefleri kendimize koymuştuk. Ama pazardan gelen talep karşısında üretimimiz yüksek miktarda olmasına karşın bütün taleplere cevap vermekte sıkıntı yaşıyoruz" diye konuştu.
Dacia Duster'ın sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da çok başarılı olduğunu bildiren Çetin, bugün Avrupa'da da sipariş verildiğinde Ekim-Kasım aylarına teslimat verildiğini dile getirdi.
Çetin, Duster'ı daha çok orta sınıf otomobil alan tüketicilere yönelik konumlandırdıklarına değinerek, şunları kaydetti:
"Dacia 2010 yılına kadar kendini pazara giriş segmentindeki ürünlerle ispatladı ve 2010'dan itibaren Duster'la birlikte orta sınıfa yönlendi. Duster o kadar güçlü bir ürün ki orta sınıfta yer alan sedan, hatchback gibi araç sahiplerinin çok kısa sürede ilgisini çekerek, çok büyük talep gördü. Müşterilerimizin tercihlerine baktığımızda yüzde 95'i 1.5 DCI 85 beygirlik dizel motoru ve yüksek donanım seviyesini tercih ettiklerini görüyoruz.
Duster tanıtımına 26 Nisan'da 4x2 versiyonları ile başladık. 2 aylık bir süreden sonra 4x4 versiyonları da Türkiye;de showromlarımızda yerini almaya başladı. 4x2 versiyonundaki yoğun dizel talebini gördükten sonra kotalarımızı daha iyi değerlendirmek amacıyla 4x4 versiyonlarını da ilk etapta sadece 1.5 DCI 110bg gücündeki dizel motorla getirmeye karar verdik. Duster Laureate 1.5 DCI 110bg 4x4 versiyonunu 44 bin TL'den başlayan fiyatlarla müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Benzinli versiyonunu da Ekim ayında getirmeyi planlıyoruz.
Bu yıl satmayı hedeflediğimiz 3 bin adet Duster'ın yaklaşık yüzde 40'ının 4x4 olacağını öngörüyoruz."
"İnsanlar SUV arazi aracına sahip olmak istiyor"
Çetin, arazi aracına sahip olmanın, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada bir fenomen haline geldiğini ve Türkiye'de hergeçen gün çok daha fazla insanın bir SUV ve arazi aracı sahibi olmayı istediğini vurgulayan Orhan Çetin, Duster'ın var olan SUV pazarından pay almadığına işaret ederek, yeni müşterileri arazi aracı segmentine getirdiğini belirtti.
Türkiye pazarında bugün 25-30 bin civarında olan SUV segmentinin çok yüksek fiyatlı araçlardan oluştuğunu (50.000 TL ve üzeri) ve SUV sahibi olmak isteyen kişilerin bu araçları ulaşılamaz olarak gördüklerini anlatan Çetin, Dacia Duster'dan önce arazi araçlarının üst sınıf bir segment yapısında olduğunu söyledi.
Çetin, "Duster ezber bozan özelliğiyle arazi aracına ulaşılabilirliği kolaylaştırdı. Artık orta sınıftaki müşteriler de çok rahatlıkla güvenebilecekleri bir arazi aracına sahip olabilirler. Kendi pazarını yaratan Duster SUV segmentini büyütecek.
Bu günkü SUV segmentinde halihazırda kıyasıya bir rekabet var. Dacia Duster bu rekabeti tamamen değiştiriyor. Bu gelişme bazı markaların uykularını kaçırıyor olabilir. Ama biz bununla ilgilenmiyoruz. Bizim bütün konsantrasyonumuz maksimum müşteri memnuniyeti felsefesinde sağlam ve güçlü bir arazi aracı sahibi olmak isteyen tüketicileri hayallerine ulaştırmak" şeklinde konuştu.
Duster'ın, arazi aracı lükstür ve çok pahalıdır inanışını yıkması ile orta sınıfın da bu tür ürünlere çok ciddi bir talep gösterdiğini anlatan Çetin, Duster'ın, diğer markaları da çeşitli kampanyalarla orta sınıfta müşteri aramaya ittiğini vurguladı.
Çetin, "Her ne kadar Duster bu pazara ezberi bozarak ve yeni müşterileri getirerek pazarı büyütse de diğer markalar da Duster'ın bozduğu ezber sayesinde yeni bir çalışma alanı keşfetmiş olabilirler. Bugüne kadar görmedikleri ya da bu güne kadar göz ardı ettikleri müşterilere ulaşma yolunu arayabilirler. Bu da otomotiv pazarı ve otomotiv tüketicileri için çok önemli şeyler yaptığımızı gösteriyor" dedi.
Dünya 18/07/2010
"Çiftçilerin bankalardan aldığı borç yüzde 20 arttı"
Aygün, "Çiftçi geçen yıl borç ekti, bu yıl haciz biçiyor." dedi.
ANKARA- Ankara Ticaret Odası'na (ATO) göre, 2009 yılında destek ödemeleri yüzde 22,6 azaldı, çiftçinin bankalardan aldığı borç, son 1 yılda yüzde 20 arttı.
ATO'nun Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı verilerinden yararlanarak hazırladığı "Tarım Borçları" raporuna ilişkin yapılan açıklamaya göre, 2000 yılında 359 milyon lira olan tarımsal destek tutarı 2001'de 1 milyar 33 milyon liraya, 2002'de 1 milyar 868 milyon liraya, 2003'te 2 milyar 545 milyon liraya, 2004'te 3 milyar 84 milyon liraya, 2005'te 3 milyar 707 milyon liraya, 2006'da 4 milyar 747 milyon liraya, 2007'de 5 milyar 555 milyon liraya, 2008'de 5 milyar 809 milyon liraya yükseldi. 2009 yılına kadar önemli artışlar gösteren tarım sektörüne yapılan destek tutarı 2009'da, bir önceki yıla göre yüzde 22,6 oranında azalarak 4,5 milyar liraya düştü.
Açıklamada, Tarıma destek bütçesinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranının, 2007 yılında önceki yıllara oranla yükselerek binde 7 seviyesine çıkarken, 2008 ve 2009 yıllarında düştüğü ve Türkiye nüfusunun 4'te birini barındıran tarım sektörüne geçen yıl sağlanan desteğin GSYH;nın binde 5'i düzeyinde gerçekleştiği kaydedildi.
Açıklamada, destek ödemelerinin azalmasının çiftçiyi borçlanmaya yönelttiği belirtilirken, şu bilgilere yer verildi:
"2009 yılı Mayıs ayı itibariyle tarım sektörü 14,9 milyar lira kredi kullanırken, bu yıl Mayıs ayı itibariyle kullandığı kredi tutarı 17,8 milyar liraya yükseldi. Bir yılda tarım sektörünün bankalardan aldığı borç yüzde 20 arttı. 42 ilin tarım borçlanması bu oranın üzerinde gerçekleşti.
İlk çeyrekler itibariyle iller arasında borcunu en fazla artıran il, yüzde 83 ile Gaziantep oldu. 2009 yılının ilk çeyreğinde 134,2 milyon lira tarım (ziraat ve balıkçılık) kredisi kullanan Gaziantep, bu yılın ilk çeyreğinde ise 246,2 milyon lira borçlandı. Gaziantep'i yüzde 69,7 ile İzmir, yüzde 66,5 ile Mardin, yüzde 62,8 ile Kilis, yüzde 62,7 ile Hakkari takip etti."
Açıklamada, tarım kredisi kullanımı geçen yıla göre 64 ilde artarken, 17 ilde gerilediği, en fazla gerilemenin de yüzde 93 ile Bingöl'de olduğu, geçen yılın ilk 3 ayında 129,1 milyon lira tarım kredisi kullanan Bingöl'de, bu yıl kullanılan kredi miktarının 9,5 milyon liraya düştüğü bilgisi verildi.
"Takipteki tarım kredisi oranı yüzde 42 arttı"
Açıklamaya göre, geçen yıl Mayıs ayı sonu itibariyle sektörün 700 milyon lira olan takipteki kredi tutarı, bu yılın Mayıs ayında 1 milyar liranın üzerine çıktı. Böylelikle tarım sektörünün takipteki kredilerinin bir yılda yüzde 45'e yaklaştığına işaret edilen açıklamada, aynı dönemde tarım dışı sektörlerin ödenmeyen kredilerindeki artışın yüzde 14 ile tarım sektörünün çok altında kaldığına dikkat çekildi.
Açıklamada, tarım sektörünün takipteki kredilerinde son 8 yılda (2002-2009) yüzde 423 artış olduğu belirtildi.
Tarımdaki büyüme düşük kaldı
Açıklamada, 2002 yılında sabit fiyatlarla 72,5 milyar lira olan GSYH'nın 2009 yılı sonunda 97,1 milyar liraya ulaştığı hatırlatılırken, bu sürede milli gelirdeki yüzde 33,9 artış olurken, tarım sektöründeki büyümenin yüzde 10,3 olarak gerçekleştiğine dikkat çekildi.
ATO açıklamasında, tarım sektörünün milli gelirden aldığı payın, 2002 yılında yüzde 12,2 iken, 2009'da yüzde 10,1 olduğu, bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 4,4 düzeyinde gerçekleştiği kaydedilerek, şöyle devam edildi:
"2002 yılından 2009 yıl sonuna kadar yüzde 10 büyüyen sektörün, borçları geçen bu sürede yüzde 279, diğer bir ifade ile 3,8 kat arttı. 2002 yılında 4,3 milyar lira olan sektörün borçlanması, 2009 yılı sonunda 16,3 milyar liraya, 2010 yılı Mayıs ayı itibariyle de 17,8 milyar liraya ulaştı."
ATO'nun Hazine Müsteşarlığı'nın verilerine dayanarak yaptığı değerlendirmeye göre, bu yılın Ocak-Mayıs döneminde, tarım sektörüne, 32 ilde 792,5 milyon liralık yatırımı öngören teşvik belgesi düzenlendi. Belge kapsamındaki yatırımların yüzde 29'u Konya, yüzde 24'ü Aksaray'da gerçekleştirilecek.
"Tarım sektörü daha fazla destek bekliyor"
ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, pek çok çiftçinin kredi karşılığında ipotek altına aldırdığı arazilerini, gayrimenkullerini ve traktörlerini kaybetme noktasına geldiğini öne sürdü.
Tarıma verilen desteğin son 10 yılda artmasının sevindirici olduğunu, ancak geçen yıl bu desteğin azalmasının çiftçiyi zor durumda bıraktığını belirten Aygün, açıklamada, şunları kaydetti:
"Çiftçi geçen yıl borç ekti, bu yıl haciz biçiyor. Tarım sektörü daha fazla destek bekliyor. 2005 yılında yüzde 22,8 olan tarım kredisi faiz oranı 2009 yılında yüzde 15'e, takipteki tarım kredilerine uygulanan faiz oranlarını ise yüzde 31,6'dan yüzde 21,5'e düştü. Ancak faiz hala enflasyonun üzerinde."
Aygün, teşvik belgesine bağlanan tarımsal yatırım tutarındaki artışa karşın, toplam teşvikli yatırımlar içindeki tarımın payının sadece yüzde 2,8 gibi düşük düzeyde olduğuna dikkati çekti.
Dünya 18/07/2010
GS Capital Partners ve TPG Ontex'i satın aldı
Akyıldız, satışın yeni fırsatlar ve daha güçlü bir finansal desteğe sahip olmak anlamına geldiğini söyledi.
İSTANBUL- Golman Sachs Capital Partners ve yatırım şirketi Texas Pacific Group, Türkiye'de Canbebe, Canped ve Canlady markalarıyla üretim yapan Ontex'i, satın aldı.
Ontex'ten yapılan yazılı açıklamaya göre, Belçikalı Ontex International, dünyanın önde gelen küresel yatırım bankacılığı, menkul kıymetler ve yatırım yönetimi firmalarından Goldman Sachs Capital Partners ve küresel-özel yatırım şirketi Texas Pacific Group (TPG) tarafından yönetilen yatırım fonlarına 1,2 milyar euro karşılığında satıldı.
Satış, Belçika'da şu ana kadar yapılan en büyük, Avrupa'da ise bu yıl içinde gerçekleşen en büyük satış işlemi olma özelliğini taşıyor.
1979 yılında Belçika'da kurulan, 9'u Batı Avrupa'da, 1'i Türkiye'de, 1'i Cezayir'de, 1'i Çin'de olmak üzere toplam 12 üretim tesisi bulunan Ontex'in,satış sürecinin, 2010 yılı bitmeden tamamlanması bekleniyor.
Ontex Group'un Türkiye ve Cezayir Bölgesi Departmanı olan Ontex Türkiye, Türkiye ve çevre ülkelerin perakende piyasasına Canbebe markası ile bebek bezi-bebek bakım ürünleri, Canped markası ile yetişkin hasta bezi ve Canlady markası ile hijyenik kadın pedi üretiyor ve ihraç ediyor. Ontex Türkiye'de 400, Ontex Global'de 4 binin üzerinde kişi istihdam ediliyor.
GS ve TPG, Ontex'in global anlamda konumunu geliştireceğini ve yeni pazarlarda büyümesini destekleyeceğini, yılın sonuna kadar Moskova ve Sidney'de yeni fabrikalar açma hazırlığında olduğunu açıkladı.
Canbebe, Canlady, Canped markalı ürünlerin üreticisi Astel Kağıtçılık, 2000 yılında Ontex Group'a katılarak, ticari unvanını değiştirerek, üretimine Ontex Türkiye olarak devam etmeye başlamıştı.
"Satış, daha güçlü finansal desteğe sahip olmak anlamına geliyor"
Ontex Türkiye Genel Müdürü Özgür Akyıldız, satışa ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Şirketimize yapılan bu yatırım, aynı zamanda Türkiye'ye de yapılan bir yatırımdır. Ontex Türkiye'nin gösterdiği gelişim ve bulunduğu coğrafya da, söz konusu yatırım kararında önemli bir yer teşkil etmiştir. Ontex Group'un GS ve TPG tarafından satın alınması sonrasında, gerek Ontex International, gerekse Ontex Türkiye şirket yönetiminde ve organizasyonunda hiçbir değişiklik öngörülmemekle birlikte, işleyiş bugünkü gibi devam edecektir.
Satış, tüm Ontex Group'ta olduğu gibi, grubun en önemli parçası olan Ontex Türkiye için de yeni fırsatlar ve daha güçlü bir finansal desteğe sahip olmak anlamına geliyor. Ontex Türkiye, mevcut konumunu geliştirmek ve güçlendirmek için büyük bir memnuniyet ve heyecan duyuyor."
Dünya 18/07/2010
Goldtrail iflas etti
"Goldtrail" adlı İngiliz tur operatörü firma, yaklaşık 16 bin müşterisi tatildeyken iflas etti.
LONDRA- Türkiye ve Yunanistan'a turlar düzenleyen "Goldtrail" adlı İngiliz tur operatörü firma, yaklaşık 16 bin müşterisi tatildeyken iflas etti.
İngiliz Sivil Havacılık Kurumundan (CAA) yapılan açıklamada, ülkenin güneydoğusundaki Surrey kentinde faaliyet gösteren firma, uzun süredir mali sıkıntı yaşıyordu.
CAA, "Goldtrail" firmasıyla seyahat eden ve şu anda İngiltere dışında bulunan kişilerin, tatil bitimlerinde ülkelerine dönmeleri için gerekli düzenlemeleri yaptığını bildirdi. Sivil Havacılık Kurumu ayrıca, Türkiye'den döneceklerin uçuşlarında bir değişiklik olmayacağını, ancak Yunanistan'dan seyahat edecek kişilerin uçuşlarını değiştirmek zorunda kalabileceğini, bu nedenle yolcuların seyahat edecekleri havaalanlarındaki yetkililerden bilgi almalarını tavsiye etti.
Henüz tatile çıkmamış ancak Goldtrail ile Türkiye ve Yunanistan'a seyahat rezervasyonu yaptıranların ise seyahat acenteleriyle irtibata geçmeleri önerildi.
Firmanın, yaz tatili döneminde iflas etmesi nedeniyle birçok yolcunun mağdur duruma düşmesinden endişeleniliyor. CAA'nın bunu önlemek için gerekli önlemleri almaya çalıştığı kaydedildi.
Dünya 18/07/2010
Yabancılar Türkiye'de en çok enerji sektörüne giriyor
Türkiye'ye uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin yüzde 80,5'i AB kaynaklı oldu.
ANKARA- Yılın ilk 5 ayında Türkiye'ye giren 1,4 milyar dolarlık yabancı sermayenin 383 milyon doları enerji alanına yatırım yaptı.
Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni verilerine göre, Türkiye'ye bu yılın Ocak-Mayıs döneminde giren yabancı sermayenin sektörlere göre dağılımında, elektrik-gaz ve su ile imalat, inşaat, toptan ve perakende ticaret, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri, ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri ön planda yer aldı.
Bu dönemde 1 milyar 437 milyon dolarlık yabancı sermayenin 383 milyon doları yatırım alanı olarak elektrik-gaz ve suyu, 336 milyon doları imalat sanayini, 197 milyon doları da inşaat sektörünü seçti.
Yabancılar, mali aracı kuruluşların faaliyetleri sektöründe 148 milyon dolarlık, toptan ve perakende ticarette 109 milyon dolarlık, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri alanında 68 milyon dolarlık, ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri alanında 65 milyon dolarlık sermaye girişi gerçekleştirdi.
Sermaye girişin çoğu AB'den
Bu dönemde Türkiye'ye uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin yüzde 80,5'i AB kaynaklı oldu.
En fazla sermaye, 236 milyon dolar ile Fransa'dan geldi, bunu 132 milyon dolar ile Hollanda, 131 milyon dolar ile İngiltere izledi.
Almanya'dan 66 milyon dolarlık, İtalya'dan ise 13 milyon dolarlık sermaye girişi olurken, AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinden ise 48 milyon dolarlık doğrudan sermaye geldi.
Bu yılın Ocak-Mayıs döneminde ABD'den 55 milyon dolarlık, bir önceki yıl Ocak-Mayıs döneminde hiç doğrudan sermaye girişi gerçekleşmeyen Kanada'dan ise 54 milyon dolar tutarında sermaye geldi.
Türkiye'ye ilk 5 ayda Asya'dan 123 milyon dolar, Yakın ve Ortadoğu ülkelerinden 98 milyon dolar, , Asya'dan 123 milyon dolar, körfez ülkelerinden ise sadece 82 milyon dolar sermaye girişi oldu.
Her 10 şirketten 3'ü ticaretle uğraşıyor
Ocak-Mayıs döneminde uluslararası sermayeli 1.252 şirket kuruldu. Bunun 1.026'sını yeni şirketler, 193'ünü iştirakler, 33'ünü de şubeler oluşturdu.
Bu şekilde Türkiye'de uluslararası sermayeli şirket sayısı da 24 bin 924'e ulaştı. Bunların da 19 bin 645'i yeni, 4 bin 644'ü iştirak, 635'i de şubelerden meydana geldi.
Verilere göre, uluslararası sermayeli her 10 şirketin 3'ü ticaretle uğraşıyor, 2'si imalat sanayiinde, 1'i de gayrimenkul kiralamada faaliyet gösteriyor.
Dünya 18/07/2010
Gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modeli
Bakan Yazıcı, kaçakçılıkla mücadele çalışmaları kapsamında x-ray cihazlarının sayısının artırılacağını da söyledi.
ANKARA- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini de incelediklerini söyledi.
Ahtapot Operasyonu konusunda ise denetimleri yapan memurların dahi otomatik olarak merkezden belirlendiğini kaydeden Yazıcı, "Operasyonların devamı gelecek" dedi.
Bakan Yazıcı, Şanghay ve Hong Kong'da AK Parti Grup Başkanvekili Samsun milletvekili Suat Kılıç, İstanbul milletvekili Alev Dedegil, Adana milletvekili Fatoş Gürkan, Eskişehir milletvekili Murat Mercan ve bazı işadamlarından oluşan heyetle yürüttüğü temaslara ilişkin bilgi verdi.
Hong Kong Limanı'nda yetkililerden brifing alan, incelemelerde bulunan Yazıcı, Hong Kong'da yapılan bazı kaçakçılık operasyonlarının görüntülerini izledi ve limanda yapılan aramalara tanıklık etti.
Dünyada konteyner taşımacılığında büyük önem taşıyan Hong Kong Limanı'na günde 14 bin konteyner giriş-çıkışı yapılıyor. 2009 yılı itibariyle 21 milyon konteyner giriş-çıkışı yapılan limanda büyük bir ticari sirkülasyon yaşanıyor. Ancak limanda, giren konteynerlerin yüzde 1'i aranabiliyor. Hong Kong Limanı'nda gümrük görevlileri kaçakçılık olaylarını daha çok feribotla takip edebiliyor. Burada, özellikle liman hizmetlerinden gelir sağlanıyor. Uzakdoğu ürünlerinin yüzde 70-80'i bu liman üzerinden geçiyor. Dünyada konteyner giriş çıkışı açısından bu liman Singapur ve Sanghay'ın ardından dünyanın 3. büyük limanı.
Yazıcı, Hong Kong gümrük idare yapısı ile Türkiye'deki idari yapının benzerlik gösterdiğini belirtti. Hong Kong'da yıl sonunda otomasyon sistemine geçilmesinin hedeflendiğini bildiren Yazıcı, Türkiye'nin de bu yıl sonunda tam olarak otomasyon sistemine geçmeyi planladığını kaydetti.
Hong Kong'ta yağ kaçakçılığı konusundaki bir operasyonun görüntülerini izlediğini aktaran Yazıcı, kaçakçılık tespit edildiğinde gemiye ve ele geçirilen yağa el konulduğunu, kaçakçılara 6 aya kadar hapis ve 2 milyon Hong Kong dolarına kadar para cezası verildiğini aktardı.
Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini incelediklerini de ifade etti.
Bu arada, Hong Kong gümrük muhafaza memurlarının tek tip kıyafet düzeninden etkilenen Yazıcı, Türkiye'de de koyu renk, tek tip resmi kıyafetin tüm gümrük memurlarına yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini söyledi.
"X-ray artırılacak"
Bakan Yazıcı, kaçakçılıkla mücadele çalışmaları kapsamında x-ray cihazlarının sayısının artılacağını da söyledi.
Halkalı Gümrük Müdürlüğünde işlem yapan bazı firmalara ait ihracat beyannamelerinin sistemde usulsüz bir şekilde kapatıldığının tespit edilmesi üzerine gerçekleştirilen Ahtapot Operasyonu'na da değinen Yazıcı, denetimleri yapan memurların dahi otomatik olarak merkezden belirlendiğini, teknik takiple bu denetimlerin yapıldığını, savcılıkla koordineli yürütüldüğünü anlattı. Yazıcı, operasyonların devam edeceğini bildirdi.
Bu arada, 10 Temmuz'da Şanghay EXPO 2010 Dünya Fuarı'nı da ziyaret eden Yazıcı, fuarda Türk pavyonunun yanı sıra İtalya, Portekiz, Çin ve Arabistan pavyonlarını gezdi.
Ahtapot operasyonu
Bakan Yazıcı'nın talimatıyla Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü ile İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü Kaçakçılık İstihbarat ve Narkotik Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekipleri tarafından eş zamanlı olarak İstanbul, Ankara, Hakkari (Yüksekova), Edirne, Tekirdağ, Mersin, Hatay, Diyarbakır, Gaziantep, Şırnak (Habur) ve Mardin'de yaklaşık 6 aydır yürütülen "Ahtapot Operasyonu"nda 18 firma tarafından yapılan 104 milyon lira değerinde hayali ihracat ortaya çıkarılmıştı. İnceleme sonucu 74 adet beyanname ile 26 milyon lira kıymetinde eşyanın sahte belge kullanarak ihrac edilmiş gibi gösterildiği ve yaklaşık 5 milyon lira KDV ve ÖTV iadesi alındığı tespit edilmişti.
Gümrük Muhafaza ekipleri, Halkalı Gümrük Müdürlüğünde işlem yapan bazı firmalara ait ihracat beyannamelerinin sistemde usulsüz bir şekilde kapatıldığının belirlenmesi üzerine operasyon başlatmıştı. Çalışmalar halen Türkiye genelinde sürdürülüyor.
Savcılığa sevk edilen 54 zanlıdan 27'si gözaltına alınmıştı. Bu zanlılardan 2'si tutuklandı. Çalışmalar devam ediyor.
Dünya 18/07/2010
Azeri ‘merkez’ Türkler’i bekliyor
Azerbaycan’da kurulan Türk Dünyası Riyad Ticaret Merkezi, Türk işadamlarını bekliyor. Türkler’den 6 ay boyunca kira alınmayacak.
İSTANBUL- Azerbaycan’da toplam 1.2 milyar dolarlık yatırımla gerçekleştirilecek Türk Dünyası Ticaret Merkezi, Türk işadamlarını bekliyor. Merkezde bulunan yaklaşık 3 bin işyerinden, 700’ü kiralanmış durumda.
Ticaret merkezinde işyeri alacak Türk girişimciler için 6 ay ücretsiz yer tahsisi yapılacak.
Daha sonraki aylarda ise kira metrekare başına 10 dolar olacak. Resmi açılış 29 Temmuz’da Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın katılımıyla gerçekleştirilecek.
Merkezde Türk adamlarına vergi indirimi ile vize, gümrük ve para transferinde kolaylıklar sağlanacağı bildiriliyor.
Proje, Azerbaycan ile Türkiye arasında yeni bir ihracat açılımı olarak nitelendirilirken, Türkiye’nin Azerbaycan’a olan 2 milyar dolarlık ihracatının 4 milyar dolara çıkarılacağı savunuluyor. Projede 2 Türk, 3 de Azeri ortak bulunuyor.
Adanalı işadamı Halil Çetinkurt ile Ankaralı işadamı Metin Akyüz’ün projedeki en büyük Azeri ortağı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in amcasının torunu Riyad Aliyev. Bakü’ye 7 kilometre uzaklıkta Rusya otobanı üzerinde olan merkez, Riyad Aliyev’in adını taşıyor.
Dünya 18/07/2010
Ataköy sahiline en yüksek teklif Özyazıcı'dan
Özyazıcı İnşaat-Karadeniz Örme Sanayi İş Ortaklığı, Ataköy sahil şeridi satış ihalesinde 447,15 milyon lira teklif verdi.
ANKARA - Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ), Ataköy sahil şeridindeki arazinin hasılat paylaşımı yöntemiyle satışı için düzenlediği ihalenin ikinci ve son oturumunda, en yüksek teklifi 447,15 milyon lira ile Özyazıcı İnşaat-Karadeniz Örme Sanayi İş Ortaklığı verdi.
Firma, ilk ihalede 666 milyon 636 bin lira olan hasılat toplamını, nihai aşamada 1 milyar 251 milyon liraya, TOKİ'ye önerilen payı ise 233 milyon 322,6 bin liradan 447 milyon 150 bin liraya çıkardı.
Arsanın hasılat paylaşımı yöntemi ile satışı için 12 Temmuz'da yapılan ihalenin ilk oturumunda 4 firma teklif verilirken, bugün yapılan ikinci oturumda, firmalardan öncelikle sözlü teklifleri istendi.
İhale Komisyonu Başkanı Muhsin Soylu başkanlığında bugün yapılan ihalenin ikinci oturumunun sözlü turunda, ilk oturumunda teklif veren firmalar arasında yer alan Metal Yapı Konut Tic. Ltd. Şti. & Uzman Tic. İnş. A.Ş. & Otomobil Dünyası İnş. Tur. San. ve Tic. A.Ş. & Zincir Yapı ve Proje Gel. San. Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı, teşekkür mektubu vererek ihaleden çekildi.
Pazartesi günü yapılan ilk oturumda TOKİ'ye en yüksek teklifi veren Sinpaş Yapı Endüstrisi, 343,2 milyon liralık gelir payı önerisini 347 milyon liraya, arsada uygulayacağı projeden elde edilecek toplam hasılatı da 858 milyon liradan 1 milyar 2,5 milyon liraya yükseltti.
Nurol Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ ve Nurol İnş ve Tic. AŞ İş ortaklığı ise arsa üzerinde uygulanacak toplam hasılatı 1 milyar 90 milyon 219 bin liradan 1,2 milyar liraya, önerilen arsa payını da 327 milyon 65,8 bin liradan 346 milyon liraya çıkardı. İlk ihalede toplam 666 milyon 636 bin lira proje satış geliri üzerinden TOKİ'ye 233 milyon 322,6 bin lira öneren Özyazıcı İnş. Elkt. Mak. Müş. ve Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti-Karadeniz Örme ve San. Dış Tic. AŞ iş ortaklığı, bugün yapılan sözlü oturumda, hasılat toplamını 1,1 milyar liraya, TOKİ'ye verilecek arsa payını ise 345 milyon liraya yükseltti.
Yazılı turda, 447 milyon liralık teklif
Sözlü tekliflerin alınmasından sonra, firmalardan, yazılı olarak nihai teklifleri istendi.
Yazılı turda en yüksek teklifi, Özyazıcı İnşaat-Karadeniz Örme San. İş Ortaklığı verdi. Firma, toplam hasılatı 1 milyar 251 milyon liraya, TOKİ'ye verilecek payı ise 345 milyon liradan 447 milyon 150 bin liraya yükseltti.
Nurol Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ ve Nurol İnş ve Tic. AŞ İş ortaklığı ise hasılat toplamını 1 milyar 250 milyon liraya, TOKİ'ye önerilen payı 410 milyon liraya çıkarttı.
Pazartesi günü yapılan oturumda TOKİ'ye en yüksek teklifi öneren veren Sinpaş Yapı Endüstrisi ise hasılat toplamını 1 milyar 2,5 milyon lira tutarken, TOKİ'ye verilecek payı 401 milyon liraya yükseltti.
TOKİ, teklifleri değerlendirdikten sonra karar verecek.
TOKİ, özellikle Ataköy halkının satışına karşı çıktığı arsayı daha önce birkaç kez satışa sunmuş, uygun teklif gelmediği için ihaleleri iptal etmişti. Arsa, ilk kez hasılat paylaşımı yöntemi ile satışa çıkarıldı.
Satış yapılmadan önce, İstanbul halkının Ataköy sahil şeridinden yararlanmasını sağlamak amacıyla, arsanın iki yanından sahile kadar iki yol bandı ayrıldı, ayrıca sahil kıyısından da yaklaşık 30 dönüm bölge halka açık alan olarak bırakıldı. Buna ilişkin arazi terkleri yapılarak, kullanıma ilişkin şerhler konuldu. Bu şartlar ihale şartnamesinde de yer aldı.
Şartnameye göre halka açık olacak olan kıyı sahil bandına ulaşım için imar plan paftasında belirtilen, 564/161 no'lu parsel üzerinde irtifak hakkı tesis edilerek, 12 metrelik 2 bin 307,76 metrekare alan ile 564/162 no'lu parsel üzerinde yine kıyı sahil bandına ulaşım için ayrılan yaklaşık 4 bin 100 metrekarelik alan, halka açık park ve geçiş alanı olarak tesis edilecek şekilde gerekli tüm imalatların ve düzenlemelerin yapılması şartı aranacak.
Dünya 18/07/2010
Yapı Kredi, 500 milyon dolar için lider yönetici atadı
Banka, 26 Mayıs’ta 5 yıl vadeli kredi alma kararı vermişti.
İSTANBUL - Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., 5 yıl vadeli asgari 500 milyon dolarlık kredi işleminin düzenlemeleri için lider yönetici atama kararı aldı.
Yapı ve Kredi Bankası'nın Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımlanan özel durum açıklamasında, banka tarafından 5 yıl vadeli kredi alınmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararı hakkında bilgi verildi.
Açıklamada, şöyle denildi:
"Bankamızca yurt dışı piyasalardan 5 yıl vadeli kredi alınmasına ilişkin 26 Mayıs 2010 tarihli toplantısında alınan kararın yerine geçmek üzere banka Yönetim Kurulunca alınan 16 Temmuz 2010 tarihli kararla, Banka tarafından 5 yıl vadeli, asgari 500 milyon dolar tutarlı, UniCredit Luxembourg S.A.'dan kredi alınması suretiyle uzun vadeli bir borçlanma yapılmasına ve bu işlemi düzenlemeleri için Citigroup Global Markets Limited, Deutsche Bank AG, London Branch ve UniCredit Bank AG'nin birlikte Lider Yöneticiler olarak atanmasına karar verilmiştir."
Dünya 18/07/2010
Özel sektörün kredi borcu azaldı
Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu, 117 milyar 355 milyon 252 bin dolara indi.
ANKARA - Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu, beş ayda 9 milyar 885 milyon 119,6 bin dolar (yüzde 7,8) azalarak 2010 Mayıs ayı sonu itibarıyla 117 milyar 355 milyon 252 bin dolara indi.
Merkez Bankası'nın verilerine göre, özel sektörün 2009 yılı sonu itibarıyla yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 127 milyar 240 milyon 371,6 bin dolar idi.
Söz konusu 117,3 milyar dolarlık tutarın, 32 milyar 479,4 milyon doları finansal, 84 milyar 875,8 milyon doları ise finansal olmayan uzun vadeli kredi borçlarından oluştu.
2009 yılı sonunda 35 milyar 438 milyon dolar olan özel sektörün finansal kredileri yüzde 8,3 oranında azalarak, 2010 yılı Mayıs ayında 32 milyar 479,4 milyon dolara indi. Aynı dönemde özel sektörün yurt dışından sağladığı finansal olmayan krediler de yüzde 7,5 oranında gerileyerek 91 milyar 802,3 milyon dolardan 84 milyar 875,8 milyon dolara indi.
Uzun vadeli borcun dağılımı
Özel sektörün Mayıs sonu itibariyle, 32 milyar 479,4 milyon dolar olan uzun vadeli finansal borcunun 26 milyar 601,9 milyon doları banka kredilerinden oluşurken, 5 milyar 877,5 milyon doları da bankacılık dışı finansal kuruluşlara olan borçları içerdi. Bankacılık dışı finansal kuruluşların Mayısta 5 milyar 877,5 milyon dolar olan borcun 5 milyar 723,1 milyon doları kredilerden, 154,4 milyon doları da yabancı sermaye sayılan kredilerden oluştu.
Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli finansal olmayan kredi borçları 84 milyar 735,8 milyon dolar iken bunun 80 milyar 992,9 milyon doları krediler, 3 milyar 323,2 milyon doları yabancı sermaye sayılan krediler ve 559,7 milyon doları ise ticari kredileri içerdi.
Mayıs sonu itibarıyla, 117 milyar 355,2 milyon dolar olan özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcunun 7 milyar 781,4 milyon doları resmi alacaklıları, 109 milyar 573,9 milyon doları da özel alacaklıları kapsadı.
Özel alacaklılarda 63 milyar 412,6 milyon dolar ile yabancı ticari bankalar ilk sırada yer alırken, bunu 31 milyar 368,3 milyon dolar ile yerleşik bankaların yurt dışı şube ve iştirakler, 9 milyar 225,4 milyon dolar ile finansal olmayan, 5 milyar 567,6 milyon dolar ile bankacılık dışı finansal kuruluşlar izledi.
Özel sektör, 2017 yılına kadar yıllar itibarıyla, toplam 117,3 milyar dolar olan dış borç ödemesinin en büyüğünü 2011 yılında ödeyecek. Özel sektör, 2011 yılında 24 milyar 21,4 milyon dolar borç ödemesi gerçekleştirecek.
Vade sürelerine göz önüne alındığında özel sektör, bu yıl 19 milyar 308,4 milyon dolar, 2012'de 18 milyar 899,4 milyon dolar, 2013'de 14 milyar 878,4 milyon dolar, 2014'de 9 milyar 296,2 milyon dolar, 2015'de 9 milyar 595,4 milyon dolar, 2016'da 6 milyar 907 milyon dolar ve 2017 ve sonrası yıllarda da 14 milyar 448,7 milyon dolar dış borç ödemesi yerine getirecek
En çok borç İngiltere'ye
Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcunun Mayıs sonu itibariyle ülkeler bazında dağılımı ise şöyle oldu:
"İngiltere 23 milyar 781,5 milyon dolar, Bahreyn 13 milyar 675,1 milyon dolar, ABD 12 milyar 109,8 milyon dolar, Lüksemburg 11 milyar 670,5 milyon dolar, Almanya 11 milyar 55,4 milyon dolar ve Hollanda 10 milyar 378,7 milyon dolar."
Öte yandan, özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 2002 yılından 2008'e kadar hızlı bir yükseliş trendi sergilerken, 2009 yılından itibaren gerilemeye başladı.
Bu kapsamda özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu 2002 yılında 29 milyar 141,9 milyon dolar, 2003 yılında 30 milyar 68,6 milyon dolar, 2004'de 36 milyar 821,4 milyon dolar, 2005'de 50 milyar 680,4 milyon dolar, 2006'da 82 milyar 257,4 milyon dolar, 2007'de 121 milyar 546,2 milyon dolar ve 2008'de 139 milyar 305,6 milyon dolar ve 2009 'da da 127 milyar 240,4 milyon dolar, 2010 yılının ilk çeyreğinde 121 milyar 49,1 milyon dolar, 2010 Nisan ayında da 119 milyar 982,2 milyon dolar oldu.
Özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcunun 73 milyar 201,3 milyon doları ABD Dolarından, 30 milyar 733,2 milyon doları euro (38 milyar 66,1 milyar dolar), 6 milyar 87,9 milyon doları da diğer dövizlerin ABD doları karşılığından oluştu.
Bu arada, Türkiye'de Mayıs sonu itibariyle bankalar ve ticari krediler hariç özel sektörün yurt dışından sağladığı kısa vadeli kredi borcu 1 milyar 408,6 milyon dolar oldu.
Bunun 314,9 milyon doları bankacılık dışı finansal kuruluşların kısa vadeli kredi borcuyken, 1 milyar 93,6 milyon doları da finansal olmayan kuruluşların borcundan oluştu.
Dünya 18/07/2010
KOBİ'lerin gönlünü alma zamanı
Kırgınlığı azaltmak için önemli fırsatların ortaya çıktığını belirten Ergün, bankaların KOBİ'lerin gönlünü alma zamanı olduğunu söyledi.
ANKARA – Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, küresel kriz sürecinde KOBİ'lerin, esnaf ve sanatkarların bankacılık sektörüne biraz "kırgın" olduğunu belirterek, bu kırgınlığı azaltmak için önemli fırsatların ortaya çıktığını, bankaların KOBİ'lerin gönlünü alma zamanı olduğunu söyledi.
"Büyüyen Anadolu'ya Kredi Kolaylıkları Projesi (BAKK)" tanıtım toplantısında konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, yüksek faiz ve enflasyon oranları, bütçe açıkları gibi kronik sorunlarından kurtulan Türkiye'nin, bugün dünyanın en çok güven duyulan ekonomilerinden birisi haline geldiğini ifade ederek, "Tüm dünyayı sarsan küresel kriz nedeniyle üretim ve ihracatta bir miktar kayıp yaşasak da Türkiye krizden en güçlü çıkan ülkelerden biri olmuştur. Kaybettiklerimizi geri kazanmaya başladık. Bu yılın ilk çeyreğinde yakaladığımız yüzde 11.7 oranındaki büyüme, Avrupa ortalamalarının kat ve kat üstündedir" dedi.
130 bin KOBİ'ye kredi desteği sağlandı
2003–2010 yılları arasında KOSGEB aracılığıyla 130 bin KOBİ'ye kredi faiz desteği sağlayarak 7.1 milyar liralık kredi hacmi oluşturduklarını vurgulayan Ergün, BAKK Projesi'nin KOBİ'lerin krediye erişimini kolaylaştıracağını söyledi. Böylece bölgesel ve sektörel dinamikleri daha etkin bir şekilde hayata geçirmenin mümkün olacağını kaydeden Ergün, proje ile yatırımların ülke çapında dağılımında bir denge gözetilecek ve bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmanın mümkün olacağını dile getirdi.
Kırgınlığı azaltmak için önemli fırsat var
Finans sektörünün reel kesime dair çekincelerinin azalacağını ve yabancı sermayenin Türkiye'ye olan ilgisini diri tutacağını vurgulayan Ergün, bankalara şöyle seslendi:
"Geçtiğimiz küresel kriz sürecinde KOBİ'ler, esnaf ve sanatkarlar bankacılık sektörüne biraz kırgınlar. Kredi kanallarının daraltılması, mevcut kredilerin geri çağrılması, yeni kredi almanın zorlaştırılması ve sicil affının uygulanmıyor olması gibi şikayetleri oldu KOBİ'lerin. Şimdi fırsat var. Ekonomi toparlanıyor. Bankaların KOBİ'lerin gönlünü alma zamanı. Bu kırgınlığı azaltmak için önemli bir fırsat var. Siz bu durumu bankaların kredi verme standardını yükseltilmesi diye ifade ettiniz kibarca ama KOBİ'ler bunu kredi kanallarının daraltılması ve kredi almanın zorlaştırılması diye anladılar."
Garanti mekanizması ile risk paylaşımı
Proje, aynı zamanda reel sektörün orta ve uzun vadeli değişim ve dönüşümüne rehberlik yapacağını belirten Ergün, "Proje, mikro işletmelerimiz ve KOBİ'lerimizin yeni yatırımlar ve işletme sermayesi sağlamada karşılaştıkları kefalet sorununu minimum bürokrasi ile gidermede katalizör olacaktır. Buradaki amacımız firmalara doğrudan finansman sağlamak değil, garanti mekanizması ile risk-paylaşımı tekniğini yerleştirmektir. Zira bunları yaptığımız takdirde, işletmelerimiz için sürdürülebilir bir finansal çevre oluşturabiliriz" diye konuştu.
KOBİ ve mikro işletmeler için 500 milyon euroluk kredi hacmi
10 kişiden az çalışanı olan mikro işletmelerin 25 bin euroya kadar yatırım ve işletme sermayesi ihtiyaçları için, Kredi Garanti Fonu'nun sağladığı garantiyi dikkate alan bankalara başvurabileceğini dile getiren Ergün, böylece 43 ilde öncelikle bin 500 mikro işletmeye erişmeyi hedeflediklerini söyledi. KOBİ klasmanında değerlendirilen işletmeler için ise biraz daha farklı bir model uygulayacaklarını anlatan Ergün, bu modelde, Avrupa Yatırım Fonu'nun, seçilecek beş aracı bankanın KOBİ kredileri için garanti sağlayacağını belirtti.
KOBİ'lerin, 500 bin euroya kadar olan yatırım ve işletme sermayesi ihtiyaçları için bu beş bankaya başvurabileceğini anlatan Ergün, bu garanti ile de 2 bin 500 işletmeye ulaşmayı hedeflediklerini kaydetti.
Ergün, bu iki modelin uygulanmasıyla, KOBİ'ler ve mikro işletmeler için, 500 milyon euroluk, yani 1 milyar TL'lik bir kredi hacmi oluşacağını tahmin edildiğine dikkat çekerek, "Projenin bir yıllık performansını dikkate alarak, bütçenin artırılması da dahil olmak üzere yeni finansal enstrümanlar oluşturmayı da gündemimizde tutuyoruz" dedi.
Hibe günü kurtarır, doğru proje geleceği kurtarır
Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme, firmaların sahip oldukları sermayeden ziyade firma davranışlarına bağlı olduğunu kaydeden Bakan Ergün, bu nedenle, hibe odaklı bir destek mekanizması yerine, proje odaklı bir yapı oluşturmanın daha sağlıklı olacağına inandıklarını söyledi. Ergün, "Hibe günü kurtarır, doğru tasarlanmış bir proje ise geleceği kurtarır" dedi.
AB'ye 'serbest dolaşım' eleştirisi
Türkiye'nin AB ile Gümrük Birliği anlaşması imzaladığını anımsatan Sanayi Bakanı Ergün, şöyle dedi:
"Malların serbest dolaşımı hedefleyen bir anlaşmanın, malları satacak kişilerin serbest dolaşımını kısıtlaması adil bir durum değildir. Ayrıca, malları taşıyan araçların serbest dolaşımının kısıtlanması da adil bir durum değildir. Mesela AB'ye Yunanistan üzerinden yılda 30 bin kamyonluk mal sevkıyatı yapabilecekken, Yunanistan bizi 15 bin kamyonla sınırlandırırsa o zaman malların serbest dolaşımı gerçekleşmiş olabilir mi? Türkiye'deki KOBİ'lerin küresel rekabetini artıracak bir takım adımlar atılıyorsa bunlar sadece finansal adımlar olmaz. Finansal adımların yanında bu malların pazarlarda serbest dolaşımını kolaylaştıracak, işadamlarını AB ülkelerinde serbest dolaşması ve kamyonların bu malların serbest dolaşmasıyla ilgili koşulların oluşturulması bu finansal destekten çok daha büyük önem taşıyor."
Dünya 18/07/2010
Turizmde sürüm kazanç getirmedi
Türkiye Otelciler Federasyonunun (TÜROFED), Akbank'ın iş birliğiyle hazırladığı "Turizm Raporu" açıklandı.
İSTANBUL - Global ekonomik kriz nedeniyle 2009 yılında turizmde yaşanan gelir kaybı piyasaların toparlanmaya başladığının söylendiği 2010 yılında da devam etti.
Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Akbank işbirliğiyle hazırlanan Turizm Raporu'na göre Türkiye'ye gelen turist sayısı ilk beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artarak 8 milyonu
buldu. Ancak aynı başarı gelir tarafında yaşanmadı. Türkiye'nin turizm geliri 2010'un ilk çeyreğinde geçen yılın dönemine göre yüzde 1 azalarak 3 milyar 450 milyon dolar oldu. TÜROFED Başkanı Ahmet Barut, sonuçların kendilerini de şaşırttığını belirterek "Baktığımız zaman otellerde doluluklar iyi talep de yüksek. Böyle bir rakam çıkmasına biz de şaşırdık. Gelirin 3-5 puan artmış olması lazımdı" dedi.
İsrail'le ilişkiler 2 yıldan önce düzelmez
TÜROFED'in Turizm Raporu dün İstanbul'da düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı. Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmet Barut, turist sayısı artarken gelirin azalmasına ilişkin bir soru üzerine kaybın geceleme sayısındaki azalmadan kaynaklandığını söyledi. Bu yıl 30 milyon civarında turist beklendiğini kaydeden Barut, "Bu kişiler 1 gece bile eksik kalsa 30 milyon geceleme yapar. Ortalama 100 dolardan hesaplarsak 3 milyar dolar daha az gelir anlamına gelir. Bunun yanı harcamalarda da kısıtlamalar oldu.Gelirin düşmesini bu sebeplere bağlıyorum" dedi. İsrail'le yaşanan gerginliklerin turizme etkisi konusunda bir soruya da Barut, "Önceki krizler daha çok politikacılar arasındaydı.
Ancak son Mavi Marmara krizinde gerginlik daha çok vatandaşlar düzeyine yayıldı. Bundan dolayı kısa vadede toparlanma beklemiyorum. İlişkilerin düzelmesi en az 2 yıl alır" diyerek yanıt verdi.
2008'de Türkiye'ye gelen İsrailli turist sayısının 550 bin civarında olduğunu dile getiren Barut 2009'da bu rakamın 300 binlerde kaldığını hatırlattı. Rusya ve BDT'deki tur operatörleri dikkatli olmalı Tur operatörleri arasında son zamanlarda yaşana iflas ve satışlara ilişkin bir soru üzerine de Barut, şunları söyledi:
"Öger Tours son birkaç yıldır ortaklık arayışındaydı. Tur operatörlüğünde internet üzerinden satışların artması ile birlikte sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da sıkıntı vardı. Tur operatörlerinin kârlılıkları çok azaldı. Öger için hayırlı olsun diyoruz." Barut, Bronze Tour ve Karya Tur'un iflası ile birlikte yaşanan sorunlara ilişkin olarak da "Avrupa'da önceki yıllarda yaşanan tur operatörleri arasındaki tekelleşme diğer pazarlarda da yaşanıyor. Bu işi yapan arkadaşların dikkatli olması gerekir. Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerde tur operatörü sayısı fazla. Bunların birleşmesi veya sayılarının azalması kaçınılmaz. Özellikle BDT ve Rusya pazarında tur operatörlüğü yapan arkadaşların daha dikkatli olmasını temenni ediyoruz" değerlendirmesini yaptı. Kül krizi ve Karya iflası gibi yaşanan krizlerde tüm yükün otellere kaldığından yakınan Barut, "Bakanlık ve TÜRSAB'ın bu konularda inisiyatif kullanmasını bekliyoruz" dedi.
Otellerin enflasyonu sokağınkinden yüzde 50 fazla
Raporda yer alan kur ve enflasyona ilişkin sonuçları da değerlendiren Barut, "TÜİK verilerine göre Türkiye'de 6 aylık enflasyon yüzde 9,2 seviyesinde gerçekleşti. Bu dönemde otellerdeki yiyecekiçecek
grubunda gözlenen fiyat artışı ise yüzde 14 düzeyinde gerçekleşti. Yani bizim enflasyonumuz sokaktakinin yüzde 50 fazlası" diye konuştu. Barut, Türkiye'nin turizm gelirlerinin yüzde 60'ından fazlasını Euro üzerinden elde ettiğini kaydetti.
Akbank turizme 722 milyon $ kredi verdi
Toplantıya Akbank adına katılan Genel Müdür Yardımcısı Ferda Besli de "Türkiye'nin turizm sektöründeki hedeflerine ulaşabilmesi için turizm sektörüne desteğimiz artarak devam ediyor. Turizm sektörüne 722 milyon dolarlık proje finansmanı sağladık" dedi. Akbank olarak, global ekonomik kriz nedeniyle meydana gelen yavaşlamanın sadece geçici bir trend olduğuna ve ekonomi düzeldikçe sektörün olumlu gelişmeler yaşayacağına inandıklarını belirten Besli, "Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre dünya turizminin 2010 yılında 2009'a göre yüzde 3-4 büyümesi bekleniyor. Krizin sona ermesinin ardından ise seyahatlerin her yıl yüzde 5 artması ve bu büyümede özellikle Çin ve Hintli turistlerin rol oynaması öngörülüyor. Türkiye'nin ise 2010 yılında hem gelirde hem de turist sayısında dünya ortalamasının üstünde bir performans
sergilemesi bekleniyor. Biz Akbank olarak Türkiye'de turizmin geleceğine çok inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde de sektöre desteğimiz sürecek" diye konuştu.
Türkiye'nin tesisleri rakiplerinden daha genç
TÜROFED'in Turizm Raporu Türkiye'nin tesislerinin rakiplerininkinden daha genç olduğunu ortaya koydu. Buna göre Türkiye'de 10 yaşın altındaki tesis sayısı toplamın yüzde 44.6'sına denk gelirken İspanya'da bu rakam yüzde 41.9, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 21.3, Portekiz'de yüzde 21.2, İtalya'da yüzde 19.1, Yunanistan'da ise 18.3 olarak saptandı.
Rapor ayrıca Türkiye'nin işletme belgeli tesislerdeki yatak kapasitesinin yüzde 44'üne Antalya'nın tek başına sahip olduğunu gösterdi.
MasterCard: Halkın yüzde 53'ü tatil yaptı
MasterCard tarafından haziran ayında gerçekleştirilen MasterIndex Araştırması‘na göre Türkiye halkının yüzde 53'ü bu yaz tatili yaptı veya yapmayı planlıyor. MasterCard tarafından Türkiye'nin kentsel nüfusunu temsil eden 11 il merkezinde 1.000 kişi üzerinde yapılan araştırmanın haziran ayı verilerine göre, yüzde 47'lik kesimin yaz tatili planı yok. Tatil için ortalama 2,1 hafta ayrılırken, süre gençlerde ve 45 yaş üstünde artıyor, Marmara ve Ege'de diğer bölgelere oranla düşüyor. Tatil yapma oranı, gelir seviyesi düştükçe azalıyor. Yüksek gelir grubunun yüzde 23'ünün tatil planı bulunmuyor.
Dünya 18/07/2010
Yeşim Tekstil CEO'su Şankaya IAF yönetiminde
Şenol Şankaya, yönetim kurulunda Türkiye'yi temsil edecek 3. Türk sanayici olacak.
BURSA - Nike, Zara ve Gap gibi dünya markalarına üretim yapan Yeşim Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ'nin üst yöneticisi (CEO) Şenol Şankaya, Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu (IAF–International Apparel Federation) Yönetim Kuruluna seçildi.
Yeşim Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Şankaya, 1976 yılında Amerikalı, Avrupalı ve Japon bir grup hazır giyim sanayicisi tarafından kurulan ve halen dünyanın en büyük federasyonlarından biri olan IAF'ta, daha önceki yıllarda başkanlık yapan Hasan Arat ve Umut Oran'dan sonra yönetim kurulunda Türkiye'yi temsil edecek 3. Türk sanayici olacak.
Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Koordinatör Başkanı ve aynı zamanda UİB Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanlığı görevlerini de yürüten Şankaya, 5-7 Ekim tarihlerinde Hong Kong'da yapılacak olan 26. Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu'nun toplantısından itibaren bu görevi iki yıl boyunca yürütecek.
Şankaya, IAF'ın Ekim ayındaki toplantısında Yeşim Tekstil ve Türk hazır giyim sektörünü değerlendireceği bir de konuşma yapacak.
"Rekabet gücümüz için üzerime düşeni yapacağım"
Şenol Şankaya, firma olarak bugüne kadar "Dünya için üretiyoruz" sloganıyla dünya markaları için üretim yaparak, uluslararası arenada Türkiye'yi temsil ettiklerini belirtti. Şankaya, şunları kaydetti:
"IAF'ta aldığım bu yeni görevle bundan böyle tüm Türk hazır giyim sektörünü temsil etmekten büyük gurur duyuyorum. Türkiye hazır giyimde dünyanın en büyük 3. tedarikçi ülkesi olarak uluslararası arenada tekstil ve hazır giyim alanında karar verici bir noktadadır. Ülkemiz aynı zamanda IAF, ITMF, EURATEX gibi sektörümüzü temsil eden uluslararası organizasyonlarda global bir oyuncu olarak yerini almış bu konuda liderliğe oynayan ülkelerden biridir.
Üretim kapasitesi ve dünyadaki toplam hazır giyim ihracatındaki yüzde 4,1 payı ile önemli bir oyuncu olan Türkiye'yi küresel arenada ve IAF'ta en iyi şekilde temsil etmek en büyük hedefim. Bu doğrultuda toplantılarda edindiğim bilgileri de buradaki meslektaşlarımla paylaşarak Türkiye'nin hazır giyim sektöründeki rekabet gücünü artırmak için üzerime düşenleri yapacağım."
Dünya 18/07/2010
Citi'nin kârı yüzde 37 düştü
Citigroup ikinci çeyrekte hisse başına 9 sent kâr etti.
NEW YORK - ABD'li Citigroup'un bu yıl ikinci çeyrekte karı geçen yıl aynı çeyreğe göre yüzde 37 düştü.
ABD'nin üçüncü büyük bankası Citigroup, yatırım bankacılığı işindeki düşük geliri nedeniyle bu yıl ikinci çeyrekte karının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37 gerileyerek 2,73 milyar dolar (hisse başına 9 sent) olduğunu açıkladı. Şirket, geçen yıl aynı dönemde 4,28 milyar dolar kar etmişti.
Geçen yıl Aralık ayında 20 milyar dolar kurtarma parası ödeyen Citigroup'un yüzde 18 hissesi halen ABD Hazine Bakanlığı denetiminde bulunuyor. Bu yıl Citigroup'un 7,7 milyar hissesinin 2,2 milyar hissesini satan hükümet, kalan hisseleri bu yılın sonuna kadar satmayı planlıyor.
Dünya 18/07/2010
Et fiyatlarını işçilik dengeledi, hamburger Avrupa’yla aynı kaldı
Türkiye’de et fiyatlarındaki yükseliş hamburgerciyi zorlamadı. TAB Gıda Genel Müdürü Caner Dikici, “Avrupa’da karkas etin kilosu 2 Euro, Türkiye’de 15 lira. Ancak, Avrupa’da da işçilik yüksek. Hamburgerde mönü fiyatlarını Avrupa’yla aynı düzeyde koruduk” dedi.
YILDA 600 milyon liralık ciroya ulaşan Burger King’in 2009’da önemli bir büyüme yakaladığına işaret eden TAB Gıda Genel Müdürü Caner Dikici, “Türkiye’de et fiyatları hızla yükselirken hamburgerde mönü fiyatları değişmedi. Avrupa’da karkas etin kilosunun 2 Euro civarında. Türkiye’de 15 lira olmasına rağmen mönü fiyatlarımız Avrupa ve Amerika gibi ülkelerle aynı seviyede kaldı. Türkiye’de et fiyatı yüksek, Avrupa’da işçilik maliyetleri yüksek” dedi.
Avrupa’da ne kadar
Restoranlardaki mönü fiyatlarının Avrupa ile benzerlik gösterdiğini vurgulayan Dikici, yurtdışından şu örnekleri verdi: “Bugün Türkiye’de en çok satılan Whopper mönü fiyatları Avrupa ve Amerika’yla hemen hemen aynı seviyede. Türkiye’de 9.25 TL olan bu mönünün fiyatı İspanya, Almanya ve İtalya’da 5.90 Euro (11 TL), İngiltere’de 5 sterlin (11.5 TL), Amerika’da ise 5 dolar (7.5 lira). Bu rakamların aynı seviyede olması önemli. Türkiye’de karkas etin kilo fiyatı ile Avrupa’daki fiyatı arasında 11 lira fark bulunmasına rağmen mönüleri aynı seviyede tutmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin de diğer ülkelere göre daha farklı avantajları bulunuyor.”
Müşteri sayısı arttı
2009 yılında önemli bir büyüme yakaladıklarını dile getiren Dikici, şöyle konuştu: “Kriz dönemlerinde tüketici bütçesi korumalı bir hal alıyor. Böyle dönemlerde daha az harcama yapmak gerekiyor. Bunun için de fast-food restoranları önemli bir büyüme yakalıyor. 2009’da müşteri sayımız yüzde 25 arttı. Ciromuz 600 milyon liraya ulaştı. Yılda toplam 120 milyon müşteri Burger King’de yemek yiyor. 1 dakikada 650 kişi Burger restoranlarına giriş yapıyor. Bu rakamlar bizi 2009’da çok mutlu etti. İşler yavaşlamadı aksine hızlandı.”
Ciro 2.5 milyar dolar
Burger King’in dünya çapında toplam 73 ülkede faaliyet gösterdiğini vurgulayan Can Dikici, “12 binden fazla Burger King restoranı bulunuyor. Geçtiğimiz yıl dünya cirosu 2 milyar 540 milyon dolar oldu. Dünyanın bir çok ülkesinde faaliyet gösteren restoranlara her yıl yenileri katılıyor. Bu rakamlar yeni pazarlarla daha da genişliyor” diye konuştu.
Günde 800 bin adet hamburger satıyoruz
GÜNLÜK ortalama 800 bin adet hamburger satışı gerçekleştirdiklerini açıklayan Can Dikici, Burger King’in Türkiye’deki tüketim rakamlarını şöyle sıraladı:
2009 yılında 9 bin ton kırmızı et tüketildi.
9 bin ton tavuk ve 4 bin ton süt satıldı.
20 bin ton patates tüketimi gerçekleşti.
1000 tonluk soğan alımı yapıldı.
1500 tonluk da domates alımı gerçekleştirildi.
68 restoran açtık dünya rekoru kırdık
2009 yılında 68 yeni restoran açarak Burger King içerisinde dünya rekoru kırdıklarını anlatan Caner Dikici, şu bilgileri verdi: “Krize rağmen hızla büyüdük. Bugün toplam 317 adet restoranımız var. hâlâ gitmediğimiz bir çok il bulunuyor. Buralarda da açacağız. Batman, Elazığ, Urfa ve Malatya gibi bölgelerde açtığımız restoranlar büyük ilgi görüyor. Diyarbakır restoranımızdan da memnunuz. Kriz dönemi bizim için bir fırsat yılı oluyor. Bunu açtığımız restoranlarla kanıtlıyoruz. ”
Taksim’de günde 800 bin lira kazanıyor
TÜRKİYE’deki Burger King restoranlarının cirosunun her geçen gün iyiye gittiğini belirten Can Dikici, “Bugün en çok kazanan restoranlar Cevahir Alışveriş Merkezi ve Taksim’deki Burger King restoranları. Taksim’in günlük cirosu 800 bin lira. Cevahir de buna yakın. Bu iki restoran günlük ciro rakamlarıyla Burger King’in dünyadaki tüm restoranları arasında ilk 10’da yer alıyor” dedi.
Derbi maçlarda paket patlıyor
Burger King’in cirosunda paket servis yüzde 10’luk kısmı elinde tutuyor.
Özellikle derbi maçlarda paket servis oranı yüzde 50’nin üzerinde artıyor.
En çok paket servis İstanbul’da Şişli ve Çadırlı Köşk restoranlarında.
Toplam 800 motorlu paket servis elemanı bulunuyor.
Dünya genelinde 12 bin restorandan yüzde 8’i Burger King’e ait.
Hürriyet 18/07/2010
Mey İçki’nin Teksaslısı çocuk bezi ve kadın pedine de girdi
Yatırım Bankası Goldman Sachs Capital Partners ve Türkiye’de Mey İçki’ye yaptığı yatırımla tanınan Texas Pacific Group (TPG), Türkiye’de Canbebe, Canped ve Canlady markalarıyla üretim yapan Ontex’i, satın aldı.
Goldman Sachs ve TPG, Belçika merkezli Ontex International için 1.2 milyar Euro öderken, bu satış Belçika’da ‘şu ana kadar yapılan en büyük’, Avrupa’da ise ‘bu yıl içinde gerçekleşen en büyük’ satış işlemi ünvanını aldı. Yatırım şirketi TPG, Mey İçki’nin yüzde 90’ını 2006 yılında 810 milyon dolara satın almıştı.
Bu yıl tamamlanacak
Bu satışa ilişkin Onteks tarafından yapılan açıklamaya göre, 1979 yılında Belçika’da kurulan, 9’u Batı Avrupa’da, 1’i Türkiye’de, 1’i Cezayir’de, 1’i Çin’de olmak üzere toplam 12 üretim tesisi bulunan Ontex’in,satış sürecinin, 2010 yılı bitmeden tamamlanması bekleniyor. Ontex Group’un Türkiye ve Cezayir Bölgesi Departmanı olan Ontex Türkiye, Türkiye ve çevre ülkelerin perakende piyasasına Canbebe markası ile bebek bezi-bebek bakım ürünleri, Canped markası ile yetişkin hasta bezi ve Canlady markası ile hijyenik kadın pedi üretiyor ve ihraç ediyor. Ontex Türkiye’de 400, Ontex Global’de 4 binin üzerinde kişi istihdam ediliyor.
Astel Kağıt’ı almıştı
Goldman Sachs ve TPG, Ontex’in global anlamda konumunu geliştireceğini ve yeni pazarlarda büyümesini destekleyeceğini, yılın sonuna kadar Moskova ve Sidney’de yeni fabrikalar açma hazırlığında olduğunu açıkladı. Canbebe, Canlady, Canped markalı ürünlerin üreticisi Astel Kağıtçılık, 2000 yılında Ontex Group’a katılarak, ticari unvanını değiştirerek, üretimine Ontex Türkiye olarak devam etmeye başlamıştı.
Bu Türkiye’ye yarar
Ontex Türkiye Genel Müdürü Özgür Akyıldız, “Şirketimize yapılan bu yatırım, aynı zamanda Türkiye’ye de yapılan bir yatırımdır” derken, şu değerlendirmede bulundu: “Ontex Türkiye’nin gösterdiği gelişim ve bulunduğu coğrafya da, söz konusu yatırım kararında önemli bir yer teşkil etmiştir. Ontex Group’un GS ve TPG tarafından satın alınması sonrasında, gerek Ontex International, gerekse Ontex Türkiye şirket yönetiminde ve organizasyonunda hiçbir değişiklik öngörülmemekle birlikte, işleyiş bugünkü gibi devam edecektir.
Hürriyet 18/07/2010
Toprak, ihtarname yağdırıyor şirketlerin satışı tıkanıyor
TMSF, Toprak Grubu şirketlerini satamayışının sırrını buldu. Toprak şirketlerinin pek çok ihalesini katılımın düşük olması nedeniyle iptal etmek zorunda kalan TMSF, Halis Toprak’ın potansiyel alıcılara ihtarname gönderdiğini öğrendi. Yönetiminde bulunduğu şirkete gelen ihtarname üzerine harekete geçen TMSF, benzer başka olaylar da tespit etti.
TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu, pek çoğunu ikişer kez ihaleye çıkardığı Toprak Grubu şirketlerini, bir türlü satamayışının nedenini buldu. Toprak Bank’tan doğan borçlar yüzünden el koyduğu şirketleri bir türlü satmayı başaramayan TMSF, buradaki Halis Ağa faktörünü fark etti. Verdiği ilanlarla kamuoyuna, gönderdiği mektuplarla TMSF başkanına, bilgi notlarıyla da basına haklılığını anlatmaya çalışan Halis Toprak’ın, Toprak Grubu şirketlerini almaya niyetlenen işadamlarına da ihtarname gönderdiği ortaya çıktı.
TMSF’ye bile gönderdi
Avukatı Bülent Akar aracılığıyla, satışa çıkaran bir Toprak Grubu şirketine ‘talip’ olarak adı geçenlere ihtarname gönderen Halis Toprak, bu ihtarnamelerden birini de TMSF’nin yönetiminde olduğu Entil’e gönderince durum ortaya çıktı. Avukat Akar, Toprak Demirdöküm ihalesine ilişkin olarak Ararad Döküm’ün yanı sıra yönetim ve denetiminde TMSF’nin de bulunduğu Zeytinoğlu Grubu firmalarından Entil Endrüstri Yatırımları’na da ihtarname gönderince konu TMSF’ye iletildi.
Demirören vazgeçti
Bunun üzerine bu ihtarnamelerin izini sürmeye başlayan TMSF, satışa çıkardığı şirketlerden Toprak Kağıt’ın D Mermer Sanayi’deki hisselerinin satışında da, Halis Ağa’nın gönderdiği ihtarnamenin ihalenin akışını değiştirdiğini tespit etti. Buna göre potansiyel alıcı olduğu için Toprak’tan böyle bir ihtarname alan Demirören, teminat mektubunu bile hazırlamasına karşın, ihtarnameden rahatsız olduğu için ihaleye girmemişti.
Şartname alana ihtar
Olayı araştırdıkça, çok sayıda potansiyel alıcının benzer şekilde ihtarname aldığı ortaya çıktı. Toprak Maden Şile Ticari ve İktisadi Bütünlüğü ihale sürecinde, ihale şartnamesi satın alan ve tesis ziyaretinde bulunan Eksim Holding’in Avukatı Bekir Çelikdemir de, benzer bir ihtarname almıştı. Yine Toprak Maden Şile için şartname alan ve tesis ziyareti yapan Kale Seramik Çanakkale Kalebodur Seramik şirketi de böyle bir ihtarname almıştı. Entil’e gelen ihtarnameden sonra peşine düştüğü bu ihtarnamelerde tehdit unsuru gören TMSF, ‘ihaleye fesat karıştırmak’ suçundan Halis Toprak hakkında dava açmaya karar verdi.
Gür ve Hattat hakkındaki suç duyurusu hatırlatılıyor
HALİS Toprak’ın avukatı kanalıyla potansiyel alıcılara gönderdiği ihtarnamede, TMSF ‘tehdit’ unsurları bulurken, Entil’e gönderilen yazıda, ihalenin iptal edilebileceğinden TMSF ile devam eden davalara değinildiği görülüyor. TMSF yetkililerinin ihalede tehdit olarak algıladığı bölümde ise, Toprak’ın İstinye’deki Aslanlı Köşk’üne alıcı olan Remzi Gür ile helikopterine talip olan Mehmet Hattat’a isimleri anılıyor. Gür ve Hattat hakkında ihaleye fesat karıştırdığı iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu belirtiliyor.
15 ihalede kaç ‘müstakbel alıcı’ bu ihtarnamelerden alıp vazgeçti, kim bilir
HALİS Toprak’ın ‘potansiyel alıcıları ihtarname ile vazgeçirme’ tektiğinden ancak yönetiminde yer aldığı Entil’e gelen ihtarnameden sonra haberdar olan TMSF, şu ana kadar 5 ihtarname tespit edebildi. Bugüne kadar 15 Toprak Grubu şirketini satışa çıkardıklarını hatırlatan TMSF yetkilileri, “Şu ana kadar 5 tane ihtarnameden haberdar olduk ama daha kaç müstakbel alıcı, kaç şirket bu ihtarnamelerden aldı, kimbilir. Halis Toprak, bu ihtarnamelerle potansiyel alıcıları vazgeçiriyor, insanlar bir şirket alacağım diye rahatsız olmak, mahkemelerde sürünmek istemiyor” diye konuştu. Ayrıca bu ihtarnamelerde tehdit unsurları bulunduğuna dikkat çeken TMSF yetkilileri, bunu ‘ihaleye fesat karıştırmak’ olarak nitelendirerek, suç teşkil ettiğini savundu. Halis Toprak’ın TMSF ile yapılan protokolün gereklerini yerine getirmediği için Toprak Grubu’nun şirketlerine el konulduğunu hatırlatan yetkililer, TMSF’nin bugüne kadar alacığını tahsil etmekte en çok zorlandığı gruplardan birinin de Toprak olduğunu belirtiyor.
Hürriyet 18/07/2010
Türkiye, Nahçıvan’a ‘sıfır kâr’la Azeri gazı iletecek
Türkiye, beyaz Azerbaycan olarak nitelendirilen ve Haydar Aliyev’in memleketi olarak bilinen Nahçıvan’a 500 milyon metreküp Azeri gazını sıfır kârla iletmek için dün ilk imzayı attı.
Botaş ve Socar arasında imzalanan beyanname sayesinde Türkiye, Azeri gazını Nahçıvan’a kendi toprakları üzerinden iletecek. Botaş Genel Müdürü Fazıl Şenel ve Azerbaycan’ın devlet şirketi Socar’ın Başkanı Rövnag Abdullayev arasında dün Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne doğalgaz iletilmesine ilişkin beyanname imzalandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, boru hattının 180-200 kilometre olacağını belirterek, anlaşmanın detayları hakkında Botaş ve Socar’ın ayrıca görüşeceklerini bildirdi.
İkinci ihracat ülkesi
İmzalanan beyannameyle birlikte Türkiye’nin Yunanistan’dan sonra doğalgaz ihracatı yapacağı ikinci ülke de Azerbaycan oldu. Yıldız, Nahçıvan ile köklü ilişkilere sahip olunduğunu vurgulayarak, “İlişkilerimiz önce kara yolu, sonra elektrikle bağlandı ve imzaladığımız ortak beyanname sonucunda inşa edilecek doğalgaz boru hattı ile daha da zenginleşmiş olacak” dedi.
Demiryolu uzayacak
Yıldız, Türk Hava Yolları’nın (THY) da Nahçıvan’a haftada üç sefer yaptığını hatırlatarak, “Bakü-Kars Demiryolu da inşallah Nahçıvan’a bağlanacak. Ulaştırma Bakanlığı’yla demiryolu hattıyla ilgili görüştük. Projeye çok önem veriliyor” dedi.
Iğdır hattı üzerinden
Bu anlaşma ile Azerbaycan Türkiye’ye Şahdeniz 1 üzerinden verdiği doğalgazın miktarını 500 milyon metreküp artırarak, Iğdır hattı üzerinden Nahçıvan’a doğalgazın iletilmesi sağlanacak. Hattın Türkiye üzerinden iletilmesinde Ermenistan ile Azerbaycan arasında yaşanan sorunlar etkili oldu.
Talimati Erdoğan verdi
Yıldız, Nahçıvan’ın Ali Meclis Başkanı Vasıf Talibov ile ikili görüşmesinde de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da Azerbaycan’la olan ilişkilerin, özellikle enerji alanında güçlendirilmesine ilişkin talimat verdiğini bildirdi. Talibov ise “Bizi ne siyaset, ne iktisat, bizi kökler birleştirir” dedi.
Hürriyet 18/07/2010
İşadamı Tuncay Şekerci vefat etti
KARŞIYAKA Profesyonel Futbol Şube Eski Sorumlusu ve Detaysan A.Ş.'nin sahibi 45 yaşındaki Tuncay Şekerci, plajda futbol oynarken fenalaşıp hayatını kaybetti.
Olay, dün akşam Çeşme Ilıca Şantiye Evleri Mevkii'nde, Apart 1 Plajı'nda meydana geldi.
Şekerci, arkadaşlarıyla plajda futbol oynarken aniden fenalaştı. Olay yerine çağırılan 112 sağlık ekiplerinin müdahalesine karşın Şekerci, olay yerinde yaşamını yitirdi. Şekerci'nin naaşı Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Şekerci'nin naaşının, Bostanlı Beşikçioğlu Camii'nde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından defnedileceği bildirildi.
Geçen sezon Karşıyaka Spor Kulübü'nde profesyonel futbol şube sorumlusu olarak görev yapan Tuncay Şekerci'nin sahibi olduğu şirketin doktorunun geçen hafta kendisine yüksek tansiyon tanısı koyduğu ve dinlenmesi gerektiğini belirttiği iddia edildi.
Hürriyet 18/07/2010
Canbebe 1.2 milyar euro’ya Goldman’ın
Goldman Sachs Capital Partners ve yatırım şirketi Texas Pacific Group (TPG), Türkiye’de Canbebe, Canped ve Canlady markalarıyla üretim yapan Ontex’i, satın aldı. Goldman Sachs ve TPG, Belçikalı Ontex International’a 1.2 milyar euro ödedi
Satış, Belçika’da şu ana kadar yapılan en büyük, Avrupa’da ise bu yıl içinde gerçekleşen en büyük satış işlemi olma özelliğini taşıyor.
1979’da Belçika’da kurulan, dokuzu Batı Avrupa’da, biri Türkiye’de, biri Cezayir’de, biri Çin’de olmak üzere toplam 12 üretim tesisi bulunan Ontex’in,satış sürecinin, 2010 bitmeden tamamlanması bekleniyor.
Ontex Group’un Türkiye ve Cezayir Bölgesi Departmanı olan Ontex Türkiye, Türkiye ve çevre ülkelerin perakende piyasasına Canbebe markası ile bebek bezi-bebek bakım ürünleri, Canped markası ile yetişkin hasta bezi ve Canlady markası ile hijyenik kadın pedi üretiyor ve ihraç ediyor. Ontex Türkiye’de 400, Ontex Global’de 4 binin üzerinde kişi istihdam ediliyor.
Goldman Sachs ve TPG, Ontex’in global anlamda konumunu geliştireceğini ve yeni pazarlarda büyümesini destekleyeceğini, yılın sonuna kadar Moskova ve Sidney’de yeni fabrikalar açma hazırlığında olduğunu açıkladı. Canbebe, Canlady, Canped markalı ürünlerin üreticisi Astel Kağıtçılık, 2000 yılında Ontex Group’a katılıp ticari unvanını değiştirerek, üretimine Ontex Türkiye olarak devam etmeye başlamıştı.
Yönetim değişmeyecek
Ontex Türkiye Genel Müdürü Özgür Akyıldız, satışa ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Şirketimize yapılan bu yatırım, aynı zamanda Türkiye’ye de yatırımdır. Ontex Türkiye’nin gösterdiği gelişim ve bulunduğu coğrafya da, söz konusu yatırım kararında önemli bir yer teşkil etmiştir. Ontex Group’un Goldman Sachs ve TPG tarafından satın alınması sonrasında, gerek Ontex International, gerekse Ontex Türkiye şirket yönetiminde ve organizasyonunda hiçbir değişiklik öngörülmemekle birlikte, işleyiş bugünkü gibi devam edecektir. Satış, yeni fırsatlar ve daha güçlü bir finansal destek anlamına geliyor.”
Milliyet 18/07/2010
TAV İnşaat T-Park’la yeraltına indi
TAV İnşaat ile Gün Beton'un ortak şirketi TAV G, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden toplam 16 otoparklık ihale kazanarak ilk otoparkı İstanbul Emniyetevler'de devreye aldı
TAV G Otopark Yapım Yatırım ve İşletme Genel Müdürü Nurzat Erkal, 2008'de Gün Beton'un iki beşli ihaleyi kazanmasından sonra işin büyüyeceğini öngörerek kendileriyle yüzde 50-50 ortaklık yaptıklarını ifade etti. Üçü beşli grup, biri tek olmak üzere 16 otopark ihalesini yap-işlet-devret modeliyle aldıklarını, bunları T-Park markasıyla işleteceklerini anlatan Erkal, ilk yeraltı otoparkı İstanbul Emniyetevleri'nde devreye aldıklarını, yıl sonuna kadar Vatan Caddesi'nde Murat Paşa mevkindeki yeraltı otoparkını devreye alacaklarını ifade etti. 30 yıllık işletme hakları olduğunu ifade eden Erkal 9 bin metrekarelik otoparka KDV hariç 5 milyon TL yatırım yapıldığını söyleyerek şunları anlattı:
"Yeraltı otoparklarının üzerini yeşil alan olarak yapıyoruz. 3-4 kattan oluşacak olan yeraltı otoparklarının alanı 6 bin-9 bin metrekare, kapasitesi de 200-300 araç arasında değişecek. 16 otoparkın toplam kapasitesiyse yaklaşık 4500 araç olacak. Lokasyonlara göre vale hizmeti de vereceğiz. Yapılan yatırımın geri dönüşümü doluluk oranlarına da bağlı olarak 5-6 yılda gerçekleşecek."
Saati 5 lira
Otoparkların fiyat tarifelerin belediye tarafından oluşturulan tarifeye uygun olduğunu dile getiren Erkal, "Otoparkların bulunduğu lokasyonlara bağlı olarak fiyatlar değişmekte. Ancak Emniyetevleri baz alacak olursak, 0-1 saat arası 5 TL. Aylık ise 125 TL. Ayrıca otoparklarımızda en gelişmiş sistemleri kullanıyoruz. Güvenlik anlamında da TAV Güvenlik'ten de destek aldık" dedi.
Belediyenin açacağı tüm ihalelerle ilgilendiklerini anlatan Erkal proje kapsamında yeraltı dışında yer üstü, hemzemin otoparklarda yapabileceklerini söyledi. Erkal, "Gelecek dönemde Ankara, Adana, Antalya gibi kentlerde yerel yönetimler de ihaleler açarsa onlarla da ilgilenmeyi düşünüyoruz" diye konuştu.
Milliyet 18/07/2010
Turizmle başladı inşaatla büyüyor
Otel yatırımlarıyla tanınan Büyükhanlı İnşaat, son dönemde birisi Romanya’da, ikisi İstanbul’da olmak üzere üç farklı projeye yoğunlaştı
Yarım asırdan daha fazla bir süre önce Ankaralı bir aile şirketi olarak kurulan Büyükhanlı İnşaat, yurtiçinde ve yurtdışında inşaat projeleri gerçekleştiriyor. İnşaat faaliyetlerinin büyümesi üzerine tek çatı altında hareket etme kararı alan Büyükhanlı İnşaat, 2007 yılında Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) onayı ile Büyükhanlı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na (GYO) dönüştü. Aynı zamanda otel yatırımları ile tanınan Büyükhanlı İnşaat, Park Otel Ankara, Büyükhanlı Hotel İstanbul ve İstanbul Marriott Hotel Asia otellerinin başta olmak üzere 14 otelin sahibi.
Üç lüks projeye yoğunlaştı
Büyükhanlı İnşaat, son dönemde birisi Romanya’da diğer ikisi İstanbul’da olmak üzere üç farklı proje üzerine yoğunlaştı. Bükreş’te gerçekleştirilen Cosmopolis-Romanya, 2 ile 11 kat arasında değişen villa ve apartmanlardan meydana geliyor. Proje 750 bin metrekare arsa alanı üzerinde kurulu. Toplam 750 bin metrekare inşaat alanına sahip olan proje 2007 yılında başladı. 550 konuttan oluşan 1. etap 2009 yolunda bitti.
Yine 550 konuttan oluşan 2. etapta ise inşaat devam ediyor. Projede toplamda 7 bin konut olacak. Fiyatların 60 bin Euro ile 600 bin Euro arasında değiştiği Cosmopolis-Romanya’da her türlü sosyal ve sportif tesis bulunuyor. Mimarı ise Haldun Müderrisoğlu. Satışı üstlenen Zeynep Salman, Cosmopolis’in Bükreş’te 7 bin konutluk bir site olduğunu belirterek, “Cosmopolis’de alanları 60 ile 200 metrekare arasında değişen konutlar ile alanları 300 ile 500 metrekare arasında faklılık gösteren villalar yer alıyor. Fiyatlar 60 bin Euro’dan başlıyor” diyor.
Büyükhanlı İnşaat’ın İstanbul’da yoğulaştığı Büyükhanlı Akatlar ve Büyükhanlı Barbaros’ta dikkat çeken iki farklı proje. Akatlar ve Barbaros projeleri için Mimar Haldun Müderrisoğlu ve Barbaros Sağdıç’la çalışıldığını söyleyen Salman, “Akatlar’da metrekare ortalama birim fiyatı 6 bin 500 dolardan, Barbaros’ta ise metrekare birim fiyatı ise 6 bin dolardan başlıyor” dedi.
Altunizade Konutları ve Suadiye Vakko’yu da inşa etti
Firmanın bugüne kadar imza attığı projeler arasında; Moda Büyükhanlı Apartmanı, Suadiye Vakkorama, Altunizade Konutları, Etiler U.B.A Sitesi, Levent Konutları, Levent İş Merkezi, Wish Hotels & Resorts, Grand Kemer, Etiler Mehmet Ali Büyükhanlı Ticaret Lisesi, Ulus İlhan Sitesi, Suadiye Vakko Binası, Suadiye Konutları, Suadiye Konutları Çarşı Konsepti, Etiler Büyükhanlı Sitesi, Wish Hotels& Resort ve Long Beach bulunuyor.
Akatlar’da teslimler 2011 sonunda
5’er katlı 3 bloktan meydana gelen Büyükhanlı Akatlar, Levent Akatlar’da hayata geçiriliyor. Toplam arsa alanı 6 bin 240 metrekare olan projenin inşaat alanı 10 bin metrekare. Mayıs 2010 tarihinde başlanan proje, 2011 sonunda teslim edilecek.
Alanları 225 metrekare 4+1, alanları 275 metrekare olan 5+1 bahçe dubleksi ve alanları 300 metrekare olan çatı dubleksi olmak üzere 30 konuttan meydana gelen projede 24 saat güvenlik hizmeti, yüzme havuzu, dijital yayın altyapısı, merkezi ısıtma sistemi, jeneratör ve su depoları, her daireye ait 2 araçlık kapalı otopark alanı yer alıyor. Güvenlik nedeniyle araç ile siteye giriş tek bir yerden olacak. Ayrıca otoparktan asansör vasıtasıyla dairelere geçiş yapılabilecek. Metrekare ortalama birim fiyatı 6 bin 500 dolar olan projede şu ana kadar 2 konutun satışı yapıldı.
Barbaros’ta metrekare fiyatları 6 bin dolardan başlıyor
Beşiktaş Balmumcu’da hayata geçirilen Büyükhanlı Barbaros projesinin inşaatı Haziran 2009’da başladı. Teslimlerin 2011 sonunda yapılacağı Büyükhanlı Barbaros’un toplam arsası 12 bin metrekare, inşaat alanı ise 43 bin metrekare. Projede 1+1 ile 3+1’lerden meydana gelen138 konut yer alıyor.
Metrekare birim fiyatı 6 bin dolar ile 8 bin dolar arasında değişen projenin en üst katında bulunan seyir terası, ev sahiplerinin onayı ile işletmeye verilebilecek. Projede 24 saat resepsiyon hizmeti ve 24 saat güvenlik başta olmak üzere her türlü sosyal imkan yer alacak. Projede birde mülkiyet hakkı daire sahiplerine ait olmak üzere en üst katta boğaz manzaralı roof cafe, 6 bin 800 metrekarelik ofis ve mağaza kullanımına ait ticari alan bulunuyor. Projenin mimarı ise Barbaros Sağdıç.
Milliyet 18/07/2010
Bakan açıkladı, tesisler satışa çıktı
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Hazine taşınmazlarının yatırımcılara tahsisi ve kamuya ait sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılması” için satışa sunduğu 12 sosyal tesis için harekete geçildi
Bakanlık, toplamda 165 bin 320 metrekare büyüklüğe sahip olan 12 tesisin yaklaşık değerinin 151 milyon 919 bin 640 lira olarak belirlendiğini açıkladı.
Maliye Bakanlığı’nın dinlenme tesislerini satarak kamu yararına açmak için yaptığı açıklama üzerine harekete geçen İstanbul Defterdarlığı, Bakırköy’deki Ataköy Konukevi’ni ve Kumburgaz’daki dinlenme tesisini satışa çıkardı. Şimşek’in sözleri üzerine harekete geçen Ankara Milli Emlak’ta birisi Maliye Bakanlığı’na, diğeri de Milli Piyango İdaresi’ne ait olmak üzere iki dinlenme tesisini ihaleye çıkarırken bir satış haberi de Marmaris’ten geldi. Marmaris Mal Müdürlüğü, Kumluörencik’teki Maliye Bakanlığı’na ait dinlenme tesisini satış listesine ekledi.
Ataköy Konukevi ihaleye çıktı
İstanbul Defterdarlığı’nın satışa çıkardığı Bakırköy’deki Hazine’ye ait taşınmazın tapusunda Nev’i Sultan Beyazıt Vakfı’nın şerhi bulunuyor. Defterdarlık, 496 metrekare büyüklükteki arsa ve üzerinde 5 katlı konukevi bulunan dinlenme tesisi için 4 milyon 32 bin 615 TL tahmini bedel isterken, konukevinin geçici teminatı 403 bin 261 TL oldu. Defterdarlığın satışa sunduğu Kumburgaz Dinlenme Tesisleri’nde de 4 bin 433 metrekare büyüklüğünde arsa ve bina bulunuyor. Dinlenme tesisi için 2 milyon 919 bin 707 TL tahmini bedel tayin ve 291 bin 971 TL geçici teminat isteniyor. Satışı 5 Ağustos’ta gerçekleştirilecek.
Günübirlik tesis de satılık
Maliye Bakanlığı’nın bu kararından belki de en çok etkilenen il, Ankara olacak. Çünkü memur kenti olarak bilinen Ankara’da bakanlık personelinin sıkça yararlandığı Gölbaşı ve Yenimahalle’deki tesisler satış listesinde yerini alıyor.
Ankara Milli Emlak Daire Başkanlığı tarafından ihalesi düzenlenen ilk dinlenme tesisi Milli Piyango İdaresi’ne ait. Gölbaşı’ndaki 11 bin 872 metrekare büyüklükteki günübirlik dinlenme tesisi için 7 milyon 324 bin 147 TL tahmini bedel ve bir milyon 464 bin 830 TL’de geçici teminat tayin edildi.
Satıştaki Maliye Bakanlığı’na ait tesisin büyüklüğü 4 bin 649 metrekare. Tesis için 2 milyon 296 bin 18 TL tahmini bedel ve 459 bin 204 TL geçici teminat ile belirlendi. İhale ise 3 Ağustos’da yapılacak.
Marmaris Kumluörencik’teki 22 bin 581 metrekare büyüklükte arsası olan Maliye Bakanlığı’na ait eğitim ve dinlenme tesisi içinde 46 milyon 180 bin 369 TL tahmini bedel tayin edildi. Tesisin geçici teminatı da 9 milyon 236 bin 74 TL olacak. İhale 5Ağustos’ta.
Maliye Bakanlığı’nın satışa sunduğu tesisler
Maliye Bakanlığı’nın satışa çıkardığı sosyal tesisler ve takribi değerleri şöyle:
- ANTALYA: 2 tesis, 66 milyon 388 bin 738 lira
- Manavgat-Çolaklı: 63 milyon 378 bin 460 lira
- Muratpaşa-Güzeloba: 3 milyon 10 bin 278 lira
- MUĞLA: 2 tesis, 46 milyon 680 bin 369 lira
- Marmaris-İçmeler: 46 milyon 180 bin 369 lira
- Datça: 500 bin lira
- Adana-Karataş: 1 tesis, 11 milyon 316 bin 241 lira
- Ankara: 2 tesis, 9 milyon 624 bin 147 lira
- Yenimahalle-Yuvacık: 2 milyon 300 bin lira
- Gölbaşı-Gaziosmanpaşa: 7 milyon 324 bin 147 lira1 tesis, 7 milyon 199 bin 273 lira3 tesis, toplam değer 6 milyon 952 bin 322 lira
- Bakırköy: 4 milyon 32 bin 615 lira
- Büyükçekmece: (3.567 metrekare) 2 milyon 246 bin 371 lira
- Büyükçekmece: (1.036 metrekare) 673 bin 336 lira
- Bursa-Gemlik: 1 tesis. 1 milyon 454 bin 100 lira.
Milliyet 18/07/2010
Aksesuarcı The She Lafayette yolcusu
İlk mağazasını iki yıl önce açan ve 7 mağazayla aksesuar sektöründe faaliyet gösteren The She, Fransa’nın ünlü çok katlı mağazası Galeries Lafayette’de dükkan açmak için hazırlanıyor
Markanın Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Gürlen, görüşmelerin sona yaklaştığını ve Lafayette’deki ilk Türk markası olacaklarını dile getirdi. Türkiye’deki yapılanmaya ağırlık verdiklerini ifade eden Gürlen yıl sonuna kadar 5 mağaza açacaklarını söyledi. Gürlen, “Yeni açılacaklarla birlikte 12 mağazada bizim olacak. Bugüne kadar 2 milyon TL mağaza yatırım yaptık. 1 milyon TL daha yapacağız. 2012 yılında hedefimiz bayiler aracılığıyla 50 mağazaya ulaşmak” dedi.
Bakü mağazası Aliyevlerin
40 ülkeye ihracat yaptıklarını hatırlatan Gürlen, en büyük pazarlarının Rusya olduğunu ifade ederek şunları anlattı:
“Aliyev ailesine mensup bir kişiye Bakü’de bayilik verdik. Erbil’de yeni açılacak olan alışveriş merkezinde de yer almak istiyoruz. 40 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu yılki toplam ciro hedefimiz 10 milyon TL.”
Dizilerde kullanılan bujiterilerin krizde satışlara olumlu etkisi olduğunu ifade eden Gürlen, “Yeni sezonda gösterime girecek olan 5 diziye ürün sponsoru olacağız. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen tekstil firmalarından 6’sına ürün üretiyoruz” diye konuştu. Mağazalarını 30-100 metrekarede kurduklarını belirten Gürlen, “30 metrekare mağazanın bayilik bedeli 80 bin lira. Mağaza 12 ayda geri dönüşünü sağlıyor” dedi.
Tchibo Türkiye’de haftalık temaya geçti
Kahvenin yanı sıra belirli sürelerde değiştirdiği özel konseptlerle perakendecilikte de yer alan Tchibo, Türkiye’de de konseptini, faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde olduğu gibi hafta da bir yenilemeye çevirdi. Markanın günlük ziyaretçi sayısı yüzde 20 artarken, Tchibo Türkiye, büyüyen pazarlar arasında lider olan Polonya’nın yerine geçmeye hazırlanıyor. Markanın Türkiye’ye alışma süresinde temaları iki haftada bir yenilediklerini söyleyen Tchibo Genel Müdürü Şenay Küçük Tanşu, “Eskiden havuz içinde temaları seçerdik şimdi dünya ile aynı gidiyoruz” dedi.
Kahve markası olmalarına rağmen cirolarının yüzde 80’inin gıda dışı ürünlerden geldiğini anlatan Tanşu, yılı yüzde 25’lik büyümeyle tamamlayacaklarını kaydetti. 40 mağazaya ulaştıklarını bildiren Tanşu internet satışları için çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını söyledi.
Migros’ta iPad’e yoğun ilgi
Nisanda ABD’de piyasada çıkan Apple’ın son ürünü iPad dün Migros’larda satışa sunuldu. Firma yoğun bir ilgiyle karşılaştı. 1000 adet iPad’in 700’ü dün 17.00 itibariyle tükendi. Ürünün tamamının en geç bu sabah saatlerinde bitmesi bekleniyor.
İkinci partinin salı günü geleceği ifade edilirken metropoller arasında en yoğun satışlar İstanbul, Ankara ve Antalya’da yaşandı. Anadolu’da ise yüksek satış rakamları Trabzon, Malatya, Afyon’da gerçekleşti.
www.kangurum.com.tr’de ise 100 adet ürün satıldı.
Migros raflarındaki iPad’lerin 32 GB hafıza kartlı, 3G özellikli modelinin fiyatı 2 bin 290 lira, 64 GB ve 3G özellikli versiyonun fiyatı ise 2 bin 490 lira.
Milliyet 18/07/2010
Halkbank Şam'ı pahalı buldu, rotayı Balkanlar'a çevirdi
2010'un başında belirlediği ‘yüzde 20'lik kredi hacmi artışı' hedefini yüzde 25'e çıkaran Halkbank, yurtdışında büyümek için Balkanlar'a ağırlık verecek. Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Şam'ın çok pahalı olduğunu söyleyerek, ‘Balkanlar'da fırsat kolluyoruz, çok ciddi temaslarımız var, yılsonuna kadar sonuçlanır' dedi.
Bir süredir yurtdışında büyüme planları çerçevesinde çalışmalar yürüttüğü bilinen, odaklandığı noktalar arasında Suriye ile Balkanlar olduğu söylenen Halk Bankası sonunda rotayı çizdi. Halk Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Şam'ın çok pahalı olduğunu söyleyerek, "Balkanlar'da fırsat kolluyoruz, çok ciddi temaslarımız var" dedi. Bu yıl yüzde 20 olarak hedeflenen kredi artış beklentisini yüzde 25'e revize ettiklerini de kaydeden Aydın, sektörde net faiz marjında yaşanan daralmanın ancak daha fazla kredi vererek aşılabileceğini kaydetti.
Halkbank, Standard Chartered Bank koordinatörlüğünde, 12 ülkeden 27 bankanın katıldığı konsorsiyumdan 570 milyon dolarlık iki ayrı dilimden oluşan 1 yıl vadeli sendikasyon kredisi sağladı. Sendikasyon kredisinin imza töreninde soruları yanıtlayan Hüseyin Aydın, çok pahalı buldukları Şam'da banka almayı düşünmediklerini Balkanlar'da fırsat kolladıklarını açıkladı. Aydın, "Balkanlarda ciddi görüşmelerimiz olduğunun altını çiziyorum inşallah bu yıl olur" dedi.
Penetrasyon oranı düşük
Yurtdışındaki fırsatlar için çalışmaların sürdüğünü, ancak şu anda somut bir gelişme olmadığını kaydeden Aydın, görüşmelerin bu yıl içinde sonuçlanmasını beklediğini ifade etti. Şam'da banka alınması ile ilgili olarak yapılan çalışmalarla ilgili olarak ise Aydın, "Çok pahalı şu aşamada düşünmüyoruz" dedi. Balkanlar'a olan ilgini altında yatan asıl nedenin penetrasyon oranındaki düşüklük olduğunu da vurgulayan Aydın, "Avrupa Birliği hukuk sistemi var, bölge olarak Türkiye'ye yakın ve ayrıca bankacılık ürünlerinde penetrasyon oldukça düşük. Bu yüzden Türk bankaları son dönemde Balkanlar Kuzey Irak, Suriye ve Körfez ülkelerine odaklanıyorlar" diye konuştu. Aydın, Balkanlar'da büyümek için sermaye, entegrasyon ve insan gücüne sahip olduklarının altını çizdi.
Kredi büyümesinde revizyon
Yılın ilk yarısı itibariyle bankaların kredi verme iştahının iyi olduğunu ve reel sektörü finanse etmek için yarıştıklarını da belirten Aydın, Halkbank olarak yüzde 20 olan kredi hacmi artış beklentilerini revize ettiklerini ve yıl sonunu asgari yüzde 25'lik bir büyüme ile tamamlayacaklarını tahmin ettiklerini söyledi. Aydın, "Yıl sonunda sektör için de kredi hacminin beklenenin biraz daha üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz" açıklamasında bulundu. Bankacılık sektöründe bu yıl net faiz marjında daralmanın söz konusu olduğunu ve benzer seviyeleri yakalamak için daha fazla kredi vermek gerektiğini belirten Aydın, bu durumun olumlu olduğunu söyledi. Aydın, şubeleşmeye ilişkin de bu yıl 60 şube açacaklarını ağırlığın ise İstanbul'da olacağını vurguladı.
Başta Akbank ve İş Bankası olmak üzere bir çok bankanın yurtdışı tahvil ihracı konusunda harekete geçtiği ve Halkbank'ın da böyle bir planı olup olmadığı sorusuna ise Aydın, "Halkbank'ın şu anda bir tahvil planı yok ama koşullar elverdiğince sektörün kullandığı bütün enstrümanları kullanmak istiyoruz" yanıtını verdi.
Halkbank'ta ikincil halka arz ile ilgili olarak ise Aydın, "Halkbank'ın halka arzı ile ilgili yetkili birim Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'dır. Gelecekle ilgili yol haritası ile ilgili bir karar bulunmamakta. Ama hangi şekilde olursa olsun Halkbank olarak hazırız" değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE ARTIK G. AFRİKA FİYATIYLA BORÇLANIYOR
Halkbank Standard Chartered Bank koordinatörlüğünde, 12 ülkeden 27 bankanın katıldığı konsorsiyumla imzalanan sendikasyon kredisi ile uluslararası piyasalardan 130 milyon dolar ve 349 milyon euro tutarında iki ayrı dilimden oluşan 1 yıl vadeli sendikasyon kredisi sağladı. Dış ticaretin finansmanı amacıyla kullanılacak kredinin maliyeti ise sırasıyla Libor+150 baz puan ve Euribor+150 baz puan olarak gerçekleşti. Halkbank 'ın uzun bir aradan sonra sendikasyon piyasasında yer aldığını ve bunun banka için son derece önem taşıyan bir anlaşma olduğunu belirten Aydın, "Halkbank olarak 2002'de yaklaŞık yüzde 1 olan dıŞ ticaret payını yüzde 8,5 seviyelerine yükselttik. Hedefimiz, dış ticaret payımızı daha üst seviyelere taşımaktır" dedi. Kredinin ana yüklenici bankası olan Standard Chartered Bank Türkiye Finansal Kurumlar Direktörü Kaşif Atun ise Türkiye'nin krizi kolay atlattığına vurgu yaparak, "Bugün Türk bankaları artık Güney Afrika bankalarının fiyatlarıyla borçlanabiliyorlar" bilgisi verdi.
Referans 18/07/2010
Ölçsan ve Hitachi'den biyokimlik için yatırım
Ölçsan Genel Müdürü Burak Sondal, parmak damar izi tanıma teknolojisini içeren terminalleri üretmek üzere Hitachi ile ortak yatırım kararı aldıklarını belirterek, "Terminal üretiminde asıl amacımız, çevre ülkelerdeki projeleri alabilmek için onların isteklerine uygun çözümleri sunacak esnek yapıya sahip olmak" dedi.
Geçtiğimiz günlerde Vakıfbank ve İş Bankası tarafından bankacılık alanında kullanımına ilişkin uygulamaların tanıtıldığı parmak damar izi tanıma (fingervein) teknolojisi üzerine çalışan Hitachi firmasının Türkiye distribütörü Ölçsan tarafından düzenlenen basın toplantısında konuşan Sondal, parmak içindeki damar haritasını ve damarlardaki basıncı ölçen bu teknolojinin parmak izinden daha güvenli olduğuna işaret etti. Sondal, TÜBİTAK'ın yaptığı araştırmalar sırasında parmakları kınalı kadınların, elleri nasır tutan çiftçilerin, kimyasal ürünlerle yoğun temas edenlerin parmak izlerinin okunmasında sıkıntılar yaşanabildiğini anlattı.
Vakıfbank ve İş Bankası'nın yanı sıra başka bankalarla da bu konuda çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Sondal, Türkiye'de şu anda 22-23 bin civarında olan ATM sayısının 5 yıl içinde 60 bine çıkmasının beklendiğini, bu artış sırasında parmak damar izi tanıma teknolojisini yaygınlaştırmayı hedeflediklerini kaydetti. Sondal, bankaların bu uygulamayı kartla birlikte ya da kartsız olarak kullanmayı tercih edebileceğini, kartla kullanımda temassız kartlar üzerindeki işlemcilerin buna uygun olduğunu, bu tür kartlara sahip olmayan bankaların kart başına 1,5-2 avro civarında ekstra yatırım yapması gerekeceğini söyledi.
Avrupa'da henüz yok
Avrupa'da henüz kullanılmayan bu teknolojinin Japonya'da hayli yaygın olduğuna dikkati çeken Sondal, Japonya'da bankacılık sektöründe 70 bin, kamuda ise 50 bin civarında parmak damar izi tanıma teknolojili ATM ve cihazın kullanıldığını söyledi. Sondal, "Japonya'da bu teknolojinin kullanılmaya başlanmasının nedeni, 8 milyon dolarlık bir sahtekarlık" dedi.
Sondal, bu yılın üçüncü çeyreğinin sonunda kurumsal internet bankacılığında da bu teknolojinin kullanımını başlatmayı planladıklarını ifade ederek, yüksek miktarlı işlemlerde güvenlik nedeniyle internet bankacılığının hala tercih edilmediğini, ancak parmak damar izi tanıma teknolojisine sahip cihazları işyerlerine kuran kurumsal müşterilerin, yetkiyi verenin doğrudan varlığını kanıtlayarak yüksek miktarlı işlemleri de gerçekleştirebileceğini anlattı.
TÜBİTAK'ın Ulusal Kimlik Kartı Projesi'nde de proje ortağı olarak hizmet verdiklerini ve projenin bu yılın ekim ayı sonunda bütçeden geçerek uygulamaya konmasını beklediklerini belirten Sondal, projenin büyüklüğüne ilişkin bir soru üzerine, "2000 yılında düzenlenen ihale 1 milyar dolardı. Bu süreçte bakanlıklar altyapılarında ciddi çalışmalar yaptılar. Şu anda daha düşük bir bedel olabilir" dedi.
Referans 18/07/2010
"Bal üretiminde dünya ikincisiyiz ama balımızın adını hala koyamadık"
Erzurum Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Taner Bayır, Türkiye'nin bal üretiminde dünyada ikinci sırada olmasına rağmen, ülkede balın adının hala konulamadığı bildirdi. Bayır, arıcılığın 2003 yılından sonra Türkiye'de sektör olarak kabul edilmeye başlandığını belirterek, öncesinde emekli imamların, öğretmenlerin ya da gariban köylünün atasından, dedesinden kalan kovanlarla bal üretimi yapıldığını ifade etti.
"Bu sektör Türkiye'de hiç bir organizasyon olmadan kendi başına gelişmiş mükemmel bir sektördür" diyen Bayır, 2003 yılında AB'nin zorlamasıyla yetiştirici birliklerinin kurulmasına karar verildiğini ve arıcılık sektörünün farkına o zaman varılmaya başlandığını belirtti. Arıcılıkta dünyada Çin'in birinci, Türkiye'nin ise ikinci sırada yer aldığını anlatan Bayır, "Ülkemiz arı varlığı ve bal üretimi bakımından dünyada ikinci sıradadır. Ancak bal üretimi bakımından yıllara göre değişiklik olabiliyor. Bal üretiminde dünyada ikinci sırada yer alırken, bazen sekizinci sırada olabiliyor. Bu mevsimlere bağlı olarak, floranın azlığı, çokluğu, yağışın bolluğuyla alakalıdır" dedi.
Türkiye'nin bal üretiminde önemli bir yere sahip olmasına rağmen, balın adının hala konulamadığını dile getiren Bayır, şöyle konuştu:
"Dünyada bal üretiminde ikinci sırada olmamıza rağmen, balımızın adını hala koyamadık. Bizim balımız adı ne? Orijini, yani kaynağı nereden? Balın yanında polen, propolis, arı zehiri, arı sütü gibi ürünler de var ve bunları toplum olarak tanıyamamışız. Bunların şu ana kadar bir çalışması yapılmamış. Bu yapılmayan çalışma da Türkiye açısından ciddi bir ayıp. İki elin parmaklarını geçmeyecek kadar arıcılıktan anlayan saha elamını dediğimiz akademisyenlerimiz var. Bu kadar önemli üretimine sahipken, bal üzerine bir çalışma yapmamışız."
Türk milletinin geleneklerine, özellikle de kötü geleneklerine çok bağlı olduğu için bal üzerine bir çalışma yapılmadığını ileri süren Bayır, "Halk olarak geleneklere, özellikle de kötü geleneklerimize çok bağlıyız. Tarım da hayvancılıkta da hepsinde böyle. Belli kalıpları kıramıyoruz. Onun için de dedemizden, atamızdan ne görmüşsek onu devam ettiriyoruz. Böyle olduğu için de balın adını bile koymamışız" dedi.
Yurt dışına bal ihracat ederken "kır çiçeği" balı olarak sattıklarını ve bunun da bir değerinin olmadığını söyleyen Bayır, "Türkiye'de üretilen balın adının konulması için TÜBİTAK aracılığıyla Türkiye genelini kapsayacak ortak bir çalışma yapılmalıdır. Örneğin 'Erzurum'da üretilen bal şu çiçeklerin tamamından elde edilmiştir, kalitesi de şudur' diyebilmeliyiz" şeklinde konuştu. Balın kalitesinin enzim, polen değeri, aside oranı, elektrik iletkenliği, glikozun früktoza oranıyla belirlendiğini söyleyen Bayır, balın tanımı için bunların hepsinin açıklanması gerektiğini ifade etti. Dünyada en kaliteli balın Türkiye'de üretildiğini söyleyen Bayır, "Dünyada 12 bin bitki türü var. Bunların 10 bin türü bizim ülkemizde mevcut. Yani ülke olarak, bitki türüyle de çok zenginiz. Ayrıca yaklaşık 3 bin tür endemik bitki dünyada sadece Anadolu'da yetişiyor. Dolayısıyla dünyada en kaliteli bal Türkiye'de üretiliyor" diye konuştu.
"Adını koyabilirsek dünyaya ihracat edeceğiz"
Balın adının konulması halinde Türkiye'nin dünyaya bal ihracatı yapar konuma geleceğine dikkati çeken Bayır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Umarım kendi balımızın adını belirleriz de dünyaya ihraç eden bir ülke konumuza geliriz. Son yıllarda bazı firmalar yurt dışından bal ithalatına başladı. Bunun tek nedeni, bizim balımızın adını koyamamamızdır. Tarım Bakanlığından bal ithal talebinde bulunan iştirakçi firmalar, Türkiye'de bal üretimini bildikleri için, 'biz akasya balı ithal etmek istiyoruz' diye gerekçe gösteriyorlar. Oysa bizim ülkemizde yeterince akasya, geven, kekik balı gibi adını bile sayamadığımız çok sayıda bal türü var. Eğer balımızın adını koyabilirsek yurt dışından bal ithalatını da ortadan kaldırmış oluruz."
Bayır, Türkiye'de bal tüketiminde ise yıllık hane başına 2 kilogram düştüğünü ifade ederek, kişi başına yılda en az 2 kilogram bal tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Referans 18/07/2010
Adları bilinmeyen tekstil yıldızları
Özak, Doridorca, Demka, Sun, Aycem, İnternet Tekstil... Belki bu tekstil firmalarını tanımıyor, hatta isimlerini ilk kez duyuyor olabilirsiniz. Ancak muhtemelen üzerinizdeki kot pantolon, pijama veya çorap bu firmalar tarafından üretildi. Pek çok tekstil ürününde büyük emekleri olan bu firmalar, sektörlerinde ise adeta birer yıldız muamelesi görüyor. Sadece ulusal değil uluslararası markaların da ilk tercihi olan bu firmalar, ülke ihracatına hatırı sayılır bir katkıda bulunuyor. Türkiye'yi tekstilde üretim üssü yapan bu firmalar, teknik tekstil ve moda konusunda da iddialarını ortaya koyarak sessiz sedasız işlerini yürütüyor ve kendi sektörleri içindeki şöhretleriyle yetiniyor. İşte adını kullanmadan tekstil sektöründe ‘namını yürüten' firmalardan bazıları:
HİSARLILAR TEKSTİL
150 noktada satılıyor,Avrupa kadınını giydiriyor
Doridorca, 1998 yılında kurulan Hisarlılar Tekstil'in iki farklı markasının birleşmesiyle ortaya çıkı. Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Kandağ, Dori markasıyla üretilen abiye, Dorca markasıyla da bluz ve tek parça koleksiyonlarını Doridorca adı altında birleştirdiklerini söylüyor. Türkiye genelinde 150'den fazla satış noktasında, ayrıca Atalar mağazalarının da içinde yer alan Doridorca, Avrupa'ya, Doğu Blok ülkelerine ve Ortadoğu ülkelerine ihracat yapıyor. Üretimlerinin tamamını kadın giyiminin oluşturduğunu belirten Rıdvan Kandağ, büyük beden koleksiyonları olduğunu da dile getiriyor. Kandağ, yılda 250 bin adet üretim yaptıklarını, artan büyük beden ihtiyacına cevap verebilmek için ayrı bir marka ve üretim departmanı kurmayı planladıklarını dile getiriyor. Kandağ, merkezi Almanya'da bulunan büyük bir grupla işbirlikleri olduğunu, ayrıca İtalya'nın köklü, kurumsal firmaları için de private label üretim yaptıklarını da ifade ediyor. Kriz döneminde yüzde 25 büyüdüklerini belirten Kandağ, "Endüstriyel tasarım tescillerimiz olmasına rağmen emeğimizin kopyalanmasına karşı daha hızlı hareket edebileceğimiz bir adalet sistemine ihtiyacımız var. Hakkımızı ararken kopyalanan ürün, modasını yitirmiş oluyor ve yapanın yanına kâr kalıyor" diyor.
DEMKA TEKSTİL
6 milyon adet üretim yapıyor, Ar-Ge ile öne çıkıyor
1987 yılında kurulan ve ağırlıklı olarak örme kumaş kadın giyimi üzerine çalışan Demka Tekstil, yılda 6 milyon adet üretim ve 15.5 milyon dolar ihracat yapıyor. Demka Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demir, 2009'da 15 milyon dolar ihracat yaptıklarını, bu yıl bu rakamı 25 milyon dolara çıkarmak istediklerini söylüyor. Firmanın müşterileri, İngiltere'de Next, Evans, New Look, George, Dunnes, Primark, Racing Green, Envy, Champion, Sonnet; Almanya'da New Yorker, Thor Steinar, Soccx, Camp David, Magna Dea, Conleys, Baumhueter; İspanya'da ise Inditex Group, Pull and Bear. Demka, tasarımın yanı sıra Ar-Ge'ye de önem veriyor. Farklı karışımlar ile alışılmışın dışında kumaş örnekleri ortaya çıkardıklarını dile getiren Demir, 90 derecede 100 kere yıkansa bile solmayan kumaş ürettiklerine dikkat çekiyor. Demir, "Bu tekniği Alman firması Bierbaum-Proenen ve İsviçre firması Switcher'e üretiyoruz" diyor. Adıyaman'da entegre tesis kurmayı planlayan Demir, bu yıl sonu itibariyle de İsveç'te tasarım ve pazarlama ofisi açmayı düşünüyor. Demir, öz kanyakla çalışan bir firma oldukları için krizden etkilenmediklerini vurguluyor.
SUN TEKSTİL
Günde 20 bin ton kumaş boyuyor, iplik fabrikası kurmaya hazırlanıyor
Sun Tekstil, İngiltere'ye ev tekstili ihracatı yaparak sektöre girdi. Bugün ise örme kumaş boyama üzerine çalışıyor. Günde 20 bin ton kumaş boyayan fabrikasıyla hizmet veren Sun Tekstil'in Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Baran Demir, 2009'da kriz nedeniyle üretime ara verdiklerini, ancak bugün 10 milyon TL ciro hedeflediklerini söylüyor. Sabra, Sevenhill, Collins, H&M, Zara, Puma gibi markalarla çalıştıklarını anlatan Demir, 2012 yılında pamuktan başlayarak kumaşa son halini verene kadar çalışmak için bir iplik fabrikası kurmayı planladıklarını kaydediyor. Tekstil sektörünün 2010'da hareketlendiğini belirten Demir, KDV ile ilgili ise şunları söylüyor: "Devletin KDV'de uyguladığı politika çok yanlış. Tekstilin KDV'si yüzde 8 iken boyahanelerde bu rakam yüzde 18. İmalatçı ürününü yüzde 8 KDV ile alırken yüzde 18 KDV ile boyatıyor. Devletten yüzde 8'lik vergiyi geri alabiliyor, ancak yüzde 10'u alamıyor. Ayrıca Çin, yüksek kur politikası izliyor ve başarılı oluyor. Bizde ise tam tersi. Bu da ihracatı değil ithalatı artırıyor. Bu nedenle paramız yurtdışına kayıyor. Türkiye'ye gelecek pek çok sipariş de Çin, Hindistan ve Bangladeş'e gidiyor."
AYCEM TEKSTİL
Aracıydı, pazarı keşfetti, dünya markalarını Türkiye'ye getirdi
Örme ve dış giyim imalat ve ihracatı yapmak üzere 1991 yılında kurulan Aycem Tekstil, İngiliz firmalara Türk tekstil ürünlerini pazarlayarak sektöre girdi. Aycem Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Cem Altan, o dönemde Türkiye'yi hiç tanımayan ve bugün piyasanın dev alıcıları olan firmaları Türkiye'ye kendilerinin getirdiğini söylüyor. Artık imal ettikleri tişörtlerin kumaşlarını da kendi fabrikalarında ördüklerini dile getiren Altan, "Ayrıca nakış ve baskı üretimleri de gerçekleştiriyoruz. 2009 yılı ciromuz 6 milyon dolardı. 2010 hedefimiz ise 10 milyon dolar. Firma, İngiltere'de Next, Debenhams, John Lewis, McKenzie, Ted Baker, Jasper Conran, Türkiye'de ise Little Big gibi markalara üretim yapıyor.
Yurtdışındaki tasarım ofisleriyle çalıştıklarını anlatan Altan, Türkiye'de de bir tasarım ofisi oluşturmaya başladıklarını belirterek "Kendi bünyemizde kumaş ürettiğimiz için örme kumaş desenleri tasarlıyoruz. En büyük sıkıntımız, tasarımcı bulmak. Yılda ortalama 1 milyon adet tişört ağırlıklı giysi üretiyoruz" şeklinde konuşuyor. Altan, kârsız çalıştıklarını, kaliteyi artırdıkları halde fiyatı düşük tuttuklarını vurguluyor.
İNTERNET TEKSTİL
İşimize gücümüze bakıyoruz, 970 kişiye istihdam sağlıyoruz
İnternet Tekstil, 1998 yılında Mehmet, Mahmut ve Mustafa Dicle tarafından kuruldu. 15 kişiyle başlayan firma, bugün 970 kişiye istihdam sağlayan entegre bir tekstil firması haline geldi. İplik, örgü, boyalı kumaş ve konfeksiyon üretiminin yanı sıra 2008'de organik tekstil üretimi de yapmaya başlayan firmanın markası ise Ecoturca. Firma, bu marka ile hem organik tekstil üretiyor hem de açılışını yapmaya hazırladığı organik bakliyat eleme ve paketleme tesisiyle gıda sektörüne girmeye hazırlanıyor. Firma, ihraç edeceği organik ürünlerinin üretimi için çiftçilerle de uzun süreli kontratlar yapmayı planlıyor.
İnternet Tekstil Genel Müdürü Abdurrahman Dicle, kendilerinin ‘işine gücüne bakan insanlar' olarak değerlendirilmesini istiyor. 2009'da 26 milyon dolar ihracat yaptıklarını ve her yıl yüzde 10 büyümeyi planladıklarını ifade eden Dicle; Otto, Massimo Dutti, LiFung, La Fayatte, La Halle, Bonmarche, Ullapopken, Bonprix, Klingel gibi dünya markalarına üretim yaptıklarını açıklıyor. Yeni tasarımlarını müşteriye sunup bu tasarımlarla siparişler aldıklarını kaydeden Dicle, böylece ürünlerini istedikleri fiyata satabildiklerini anlatıyor. Dicle, krizden etkilenmediklerini söylüyor ve ekliyor: "Aksine krizde ihracatımız yüzde 16 arttı. Ancak döviz kuru, ihracatımızı etkiliyor."
ÖZAK TEKSTİL
Guess ve Zara'ya üretiyor, 107 milyon dolarlık ihracat yapıyor
Interpol ve Corvet marka jeans üreten Özak Tekstil, 1985 yılında kuruldu. 107 milyon dolarlık ihracatıyla sektörün devleri arasında yer alıyor. Özak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık, denim ağırlıklı olmak üzere dokuma dış giyim üretimi yaptıklarını söylüyor. 2010'da yüzde 5 büyümeyi hedefleyen Özak, 40'ın üzerinde farklı müşteriye üretim yapıyor. Bunlar arasında Guess, Fornarina, CK, GAP, Replay, Zara, Esprit gibi markalar var. Aynı zamanda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili olan Ahmet Akbalık, Ar-Ge'ye çok önem verdiklerini, yeni trendler oluşturan bir tasarım ekipleri olduğunu söylüyor. Akbalık, tasarımcılarının modada öncü kabul edilen müşterilerini sürekli olarak beslediğini anlatıyor. Yılda 4.5 milyon adet üretim yaptıklarını kaydeden Akbalık, önümüzdeki dönemde fiyat rekabeti yapabilmek için Anadolu'da üretimi artırmayı planlıyor. Krizden herkes gibi etkilendiklerini belirten Akbalık, müşteri arayışına girerek verimliliği artırdıklarını ve böylece krizi sorunsuz atlattıklarını kaydediyor.
Referans 18/07/2010
Bahçem bitince kendi yetiştirdiklerimi yiyeceğim
Tam bir bahçe tutkunu olan Tekin Acar, şu sıralar zamanının büyük bölümünü İstanbul Sarıyer'de yeni aldığı evin bahçesiyle uğraşarak geçiriyor. Sadece sebzeye 350 metrekare alan ayıran Acar, ‘Organik beslenmeyi seviyorum. Bahçem bitince sadece kendi yetiştirdiklerimi yiyeceğim' diyor.
1979 yılında kurulan Tekin Acar Kozmetik, Türkiye'nin en önemli kozmetik zincirinin başında geliyor. 1953 doğumlu Tekin Acar'ın Ankara Onur Çarşısı'nda 16 metrekarelik bir bebek giyim mağazasının bir köşesinde başlayan kozmetik serüveni, kendisini yıllar sonra sektörünün en önemli ismi haline getirdi. Bugün Tekin Acar, kozmetik zincirleri arasında yüzde 33 pazar payına sahip. 18 ilde 56 mağazası olan Tekin Acar, yıl sonuna kadar mağaza sayısını 60'a çıkarmayı planlıyor. Şirketin gelecek yıllar için pazar payı hedefiyse yüzde 40. Bunu yaparken de mağaza sayısını birkaç sene içinde 100'e çıkaracak.
Sektörünün duayen isimlerinden biri olan Tekir Acar ile geçen hafta bir araya geldim. Önce ofisinde, ardından yeni evinde birkaç saat sohbet ettik. Sohbet süresince aldığım en önemli izlenim, Acar'ın mental olarak bir hayli rahatlamış olduğuydu. Bu izlenimi kendisiyle paylaştığımda bana işlerini artık rayına oturttuğunu, oğlunun ve genel müdür olarak şirkete yeni katılan Bülent Başaran'ın iş yükünü büyük ölçüde üzerinden aldığını aktardı. Bu da Tekin Acar'ın kendisine ve hobilerine daha çok zaman ayırmasına fırsat sağlamış. Tekin Acar, "Artık biraz da hayatı yaşamanın zamanı geldi" diyerek sözlerini sürdürdü.
Şu sıralar Tekin Acar, zamanının büyük bölümünü Sarıyer'de yeni yaptırdığı eve ayırıyor. Sarıyer sırtlarında iki dönüm arazi içinde deniz manzaralı evi için Acar, bütün ayrıntılarla tek tek ilgileniyor. Bahçesini sil baştan hayalindeki gibi yapmaya çalışıyor. "En büyük hobim" dediği bahçecilik merakı için Acar şunları söyledi.
Bahçe merakınız nasıl başladı?
Ben bahçeli evde büyüdüm. Ankara'daki evimizin oldukça büyük bir bahçesi vardı. Hatta kuzumuz, tavuklarımız bile vardı. Bir meyveyi dalından koparıp yemenin keyfini o zaman öğrendim. Sabahtan akşama kadar ağaçların tepesinden inmezdim. Bahçe içinde yaşamak ve bahçeyle uğraşmak bana müthiş bir haz veriyor. Tabii şehirleşmenin getirdiği bir sonuç olarak lise yıllarında evimizi değiştirmek zorunda kalmıştık. Fakat Ankara'da oturduğum yıllar boyunca hep küçük de olsa bahçesi olan evleri tercih ettim. İstanbul'a geldiğimde de hayalim hep istediğim gibi bir bahçeye sahip, deniz gören bir eve sahip olmaktı. Birkaç ev değiştirdikten sonra hayalimdeki evi yaklaşık bir sene önce bulabildim.
Zamanınızın büyük kısmını bahçeye ve yeni evinize ayırdığınıza göre evinize oldukça önem veriyorsunuz.
Şu sıralar zamanımı en çok bahçe alıyor. Evde bahçe ile uğraşacak çalışanlarım var ama kendim bir şeyler yapmaktan müthiş keyif alıyorum. Bahçem iki kademeden oluşuyor. Üst tarafı peyzaj yaptırdım. Alt tarafına ise sebze meyve ektim. Yaklaşık 350 metrekare bir alanda sebze ekili. Tabii yeni bir bahçe değil. Böyle olunca da yıllar önce ekilmiş fidanlar şimdi koca ağaç olmuşlar. Dut, ceviz, elma, armut ve erik ağaçlarım var. Olmayan meyveleri de ben ekmeye başladım. Bahçemde şu an kavun-karpuzdan domates-salataya kadar hemen her şey var. Aslında bu sene biraz da eksikleri gideriyoruz. Asıl önümüzdeki sene bahçem istediğim noktaya gelmiş olacak. Organik beslenmeye büyük önem veriyorum. Bundan sonra kendi yetiştirdiklerimi yiyeceğim.
Bahçeyle ilgili herhangi bir kurs aldınız mı?
Hayır, öyle bir kursa gitme gereği duymadım. Ufakken ailemden öğrendiğim bilgileri hâlâ kullanıyorum. Yardım gerektiği zamansa çalışanlar devreye giriyor. Fakat bahçecilikle ilgili epey bir kitabım olduğunu söyleyebilirim. Bu kitapları okuyarak kendimi iyice geliştirmeye çalışıyorum. Mesela bu kitapların birinde, "Ne ekersen kelebek çekersin?" tarzında bir yazı vardı. Bu yazıyı okuduktan sonra o tip bitkileri ekmeye başladım. Aynen yazdığı gibi de kelebekler gelmeye başladı.
Sadece bahçe değil, peyzaja da bir hayli meraklısınız gördüğüm kadarıyla.
Bahçem için bütün ayrıntıları tek tek düşünüyorum. Örneğin şu an bütün merdivenleri, oturma yerlerini ahşap traversten yaptırıyorum. Şu ana kadar 300 civarında travers kullandım. Travers bildiğiniz gibi daha önce demir yolu raylarında kullanılan ahşap kalas. Bir tanesi 2.60 boyunda ve ortalama 65 kg ağırlığında. Hem oldukça dayanıklı oluyor hem de hoş bir görüntü veriyor. Sonuçta yaşayan bir bahçe amaçlıyorum. Köpeğim var. Bir iki havyan daha alabilirim.
30 yıldır parfüm şişesi topluyor
Tekin Acar'ın koleksiyonculuk yönü de var. Hatta bu yönüyle Avrupa'nın da sayılı koleksiyonlarından birine sahip olduğunu söylüyor. Acar'ın merakı ise parfüm şişeleri. Özellikle küçük deneme boyu şişelerini toplamaktan keyif alıyor. Tekin Acar Kozmetik'in genel merkezindeki duvarlar, Acar'ın 30 senede biriktirdiği binlerce şişeyle süslü. Tekin Acar, ilk başladığı dönemde biriktirmeye başladığı birçok markanın yıllar önce üretimi durdurduğunu, bu yüzden koleksiyonun daha da değerlendiğini söylüyor. Tekin Acar, koleksiyonuyla ilgili olarak şunları söylüyor: "Bu koleksiyonun önemli bir kısmını ben topladım. Yurtdışına gittiğim fuarlardan çanta çanta deneme boyunu Türkiye'ye getirirdim. Yabancı misafirlerim de benim bu merakımı gördükten sonra bana şişe getirmeye başladı. Yıllar içinde sayısını benim bile bilmediğim bir koleksiyona sahip oldum. Toplamaya devam ediyorum. Yeni ürün geldikçe koleksiyona dahil ediyorum."
Arkadaşlarıyla tekne aldı
Deniz, Tekin Acar'ın önemli hobilerinden biri olarak dikkat çekiyor. Erzurum doğumlu olan fakat İstanbul'a taşınmadan önce uzun yıllar Ankara'da yaşayan Acar, kaptanlık ehliyetini uzun yıllar önce ODTÜ'nün açtığı amatör kaptanlık kursundan almış. Acar, deniz ve yelken tutkusunu şöyle anlatıyor: "Ankara'da denize ve yelkene meraklı çoktur. Biraz da özlem aslında... Uzun yıllardır en az bir haftamı denizde geçirmeyi seviyorum. Benim gibi yelkene meraklı olan arkadaşlarımla beraber gitmeyi tercih ediyorum. Bir dönem kendi teknem de olmuştu. Fakat işlerimin yoğun olduğu dönemde satmıştım. Şimdi daha rahatım. Arkadaşlarımla bir araya gelerek Hırvatistan'dan bir tekne getirdik. İstanbul'da duruyor. İhtiyacı olan kullanıyor. Bugüne kadar zamansızlıktan hep maksimum 1 haftalık gezilere çıkıyordum. Kurumsallaşmada attığımız önemli adımlar beni bir hayli rahatlattı. Bundan sonra 1 aylık yelken turlarına da çıkabilirim. Artık yurtdışına da çıkmak istiyorum."
Referans 18/07/2010
En zengin adamdan öğütler!
ŞELALE KADAK 18.07.2010 3 milyar doları bulan kişisel servetiyle Türkiye'nin en zengin işadamı olan Hüsnü Özyeğin, girişimciliğiyle tırmandığı zirveye giden yolu en çok kadınların öğrenmesini istiyor İş hayatında dur durak bilmeyen ve yeni projelere start veren Özyeğin'i şu sıralar işinden daha çok Özyeğin Üniversitesi'nde özel bir projeyle ders alan girişimci kadınlar ve öyküleri heyecanlandırıyor
Ne derseniz deyin, Türkiye'nin en büyük girişimcisi Hüsnü Özyeğin'i artık yeni yatırımlarını, yeni bankasını konuşmak, üniversitesini konuşmak kadar heyecanlandırmıyor. Buna bizzat şahit oldum. Bir hafta kadar önce Hüsnü Özyeğin'den bir telefon aldım: "Şu tarihi not eder misin? Eğer müsaitsen, seninle Özyeğin Üniversitesi'ne gidip, 'Girişimcilik' dersini birlikte dinleyelim." Hay hay! Özyeğin'le özel bir söyleşi yapmak için bundan daha iyi fırsat olamaz benim için. Nitekim o gün geldi. Özyeğin Üniversitesi'nin Altunizade'deki binasında bizi Rektör Prof. Erhan Erkut karşıladı. Hüsnü Özyeğin'in yanında kızı Ayşecan Özyeğin Oktay da vardı.
VARSA YOKSA ÜNİVERSİTE!
3 milyar dolarlık kişisel servetiyle Forbes Türkiye'nin bu yılki 'En Zengin 100 Türk' listesinin ilk sırasında yer alan Hüsnü Özyeğin, evet bir taraftan yeni bankası Millenium Bank'a ciddi yatırımlar yapıyor, sigorta gibi bazı sektörlerden ciddi satışlar yaparak (Fiba Sigorta'yı 485 milyon liraya Japonlar'a sattı) çıkıyor, turizm, gayrimenkul geliştirme gibi alanlarda var olmaya devam ediyor ama üniversite deyince akan sular duruyor. Özyeğin Üniversitesi sayılı üniversiteler arasına girsin diye Özyeğin hiçbir masraftan kaçınmadı mesela. ABD'den 8'i yabancı 21'i Türk, 29 profesörü transfer etti. Şu sıralar Alemdağ'da 30 bin metrekaresi kapalı olan bir kampus inşaatı yapılıyor. Üniversitede bu yıl ilk 1.000 öğrencisini karşılamaya hazırlanıyor ama hedef yatırımlar tamamlandığında 5 bin öğrencinin eğitim aldığı bir üniversite haline gelmek. En önemlisi de şu anda bu üniversitede okuyacak olan öğrencilerin yüzde 75'i burslu.
'10 BİN KADIN PROJESİ'
İşte size kısa bir özetini geçtiğim Özyeğin'in üniversitesinde şu sıralar Türk kadınları için önemli bir proje hayata geçti. Küresel finansal hizmetler firması Goldman Sachs'ın 2008 Mart'ında başlattığı 5 yıl süreli ve 100 milyon dolar bütçeli '10.000 Kadın Projesi' Türkiye'de Özyeğin Üniversitesi'nde başladı. Amaç, dünyanın dört bir yanında 10 bin kadına girişimcilik ve yöneticilik eğitimleri verilerek paylaşımcı ekonomik büyümenin güçlendirilmesi. Hüsnü Özyeğin ile o gün Türkiye'de 1.250 kadının başvurduğu ve 100'ünün seçildiği bu projenin derslerinden birine girdik. Kürsüde Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi Akademik Direktörü Prof. Dr. Ali Beba vardı. Sıralarda ise büyük bir kısmı kendi işinin sahibi olan ama girişimcilik konusunda çok eksikleri olan kadınlar oturuyordu. Özyeğin'le sınıfın en arkasındaki sıralara geçtik ve oturduk. Ali Beba, girişimciliğin inceliklerini, asla yapılmaması gerekenlerle, mutlaka yapılması gerekenleri sıralıyordu ki ara vermeyi uygun gördü ve işte o andan itibaren, mütevazı bir şekilde arka sırada oturan ve ders dinleyen Türkiye'nin en büyük girişimcisi Hüsnü Özyeğin ile girişimci kadınlar arasında bir sohbet başladı….
Özyeğin hem dinledi hem de anlattı
Hüsnü Özyeğin ile sınıfın en son sıralarına oturduk ve Prof. Ali Beba'yı dinlemeye başladık. Özyeğin'in kızı Ayşecan da (en sağda) bizimleydi. Bu arada meslektaşım Seda Kaya Güler de (sol başta) girişimciliğe soyunup kendi dergilerini çıkartmak için sıradaki yerini almıştı.
HALE TOROSLU
Kendini yenilemeyen yenilmeye mahkûm!
36 yaşındaki Hale Toroslu, Türkiye'de bulunması zor ilaçların ithalatını gerçekleştiren Deha isimli şirketini bir yıl önce kurmuş. Muhasebe ve finans becerilerini zayıf hissettiği için programa katılmış. Özyeğin'e bu projenin kendisi için bir kavşak, dönüm noktası olduğunu söyleyince, Özyeğin, "İnsanın kendisini yenilemesi lazım. Yurtdışında başkan yardımcıları bile Harvard'a gidiyor tekrardan eğitim alıyor. Teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki kendisini yenileyemeyenler yenileyenlere karşı yenik düşecek" dedi.
GÜLDEREN DİKYOL
Yatırım kendini ödemezse müracaat Ali Beba'ya ŞEHİR
Mücellithanesi isimli şirketin sahibi Gülderen Dikyol, CD paketleri yapıyor. Baba mesleği olan kitap ciltleme işini otomasyona dökmeye cesaret edememiş. Özyeğin'e, "Çünkü 150 bin euro yatırım yapmam gerekiyordu. Yapamadım. Oysa buraya geldikten sonra 350 bin euroluk yatırım yapmaya karar verdim" dedi. Özyeğin'in o andaki mutluluğunu görmeliydiniz. Dikyol'a, yeni yatırımın CD başına ne kadar katma değer yaratacağından, günde 30 bin CD paketlerse ne kadar gelir elde edeceğine kadar pek çok soru sordu. Sonra da, "Bana göre bu yatırım bir yılda kendini öder. Ödemezse Ali Beba'ya müracaat et!" deyince salonda bulunan girişimci kadınların hepsini güldürdü.
LEYLA BAYRAKTAR ÇİÇEK
'Önce hamsiyi paketlesenize'
8 aydır çalışmayan ve kendi işini yapmak isteyen makine mühendisi Leyla Bayraktar Çiçek, teneke üretmek için teneke fabrikası kurmak istediğini söyledi Özyeğin'e. Avrupa'da çok tüketilen sardalyaların Avrupa'dan çıkartıldığı ve kutularının Türkiye'den gitmesi için girişimde bulunacağını anlattı. Özyeğin, "Önce Karadeniz'e gidip hamsiyi paketlesenize" deyince, "Ben de Karadenizliyim. Herkes hamsiyi taze tüketmeyi seviyor burada. Ben aslında yoğurdu tenekeye koymak istiyorum. Plastik çok zararlı" yanıtını aldı.
AYŞE NUR KARAMAN
Motosiklet için çanta üretiyor
Motosiklet deri aksesuvarları üreten 25 yaşındaki Ayşe Nur Karaman, Hüsnü Özyeğin'e yaptıkları bir kask çantasını gösterdi. İşini daha da geliştirmek istiyordu. Muhasebe ve finansını zayıf buluyordu. Hepsi aynı şeyi söylüyordu. 'Bilanço okumayı burada öğrendik'
GÜLAY ÖZTÜRK
Antep'e gidip madde bağımlılarını oyalayacak proje geliştirin!
46 yaşındaki Gülay Öztürk takı üreten bir şirketin sahibiydi. Marka olmak, büyümek istiyordu. O gün yaptığı takıları da sergiledi. Özyeğin, Öztürk'ün krizi de fırsat bilerek Kadıköy'de 180 metrekare bir dükkân açtığını öğrenince, 'Oraya başka markalara ait de ürün koyarsanız, dükkânın kira maliyetini düşürmüş olursunuz' diyerek Öztürk'e tavsiyelerde bulunmaya başladı. Öztürk, kendi markasıyla var olmaya çalışıyordu ve Özyeğin'in tavsiyesini gitmek istediği ikinci aşama olarak niteledi. Hüsnü Özyeğin, Gülay Öztürk'ün Maltepe Cezaevi'ndeki mahkûmlara da iş verdiğini öğrenince, Gaziantep'de madde bağımlıları için açtığı merkezi hatırladı ve "Bu çok iyi bir fikir. Biz orada tiner kullanan 40 kadar erkek hastayı tedavi etmeye çalışıyoruz. Onları meşgul etmek için bu işte çalıştırabiliriz. Zeugma taşlarıyla bir şeyler yapmaya başladılar zaten" deyip Gülay Öztürk'e Antep'e gidip, merkez yöneticileriyle görüşmesi için bağlantıyı da o anda yaptı.
Sabah 18/07/2010
Türk futbolunda 1.5 milyar $ borç var
Turizm devi aynı zamanda futbol dahisi. Kara Kartal'ın altyapısından sorumlu. Bir iddiası var, başkanlar kulüpleri şirketleri gibi yönetmiyor...
Sinan Vardar, turizmcilerin duayeni, bir futbol avcısı… Turizm işine girdiğinde Antalya'da sadece 4 otel vardı… Yıllarca Küba'da 3 otel işletti… Zamanında Beşiktaş'a 20 bin euroya Nuri Şahin'i almak istemiş ama o zamanki yetkililerin karşı çıkmasıyla bunu gerçekleştirememiş kişi… Servet Çetin, Deniz Barış, Gökhan Gönül, Mehmet Topal, Uğur Boral gibi isimleri Beşiktaş'a önermesine rağmen onları diğer takımlara kaptıran biri…Son 6 yılda BJK alt yapısından 49 profesyonel futbolcu çıkarmış… Bu yıl, erken rezervasyon döneminde satışta yüzde 65 artış yaparak dikkat çeken Jolly Tour, toplam 250 bin kişiyi yurt içinde tatile çıkardı. Beşiktaş Kulübü alt yapı sorumlusu görevini de yürüten Sinan Vardar, futbol dünyası ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda da bulundu. Türkiye'de 190 kulübün olduğunu, bunlardan 140'ının özellikle de 2. Lig'tekilerin kepenk kapatacak durumda olduğunu vurgulayan Vardar, "Bir karar alınmalı. Başkan ve yöneticiler kulüplerini bundan sonra borçlanmalarıyla ilgili şahsi kefalet vermeli. Böyle olmazsa borçlar büyüyecek. Kulüpler 2014 yılına kadar ekonomilerini düzeltmek için gayret göstermeliler. Çünkü 2014 UEFA kriterleri bunu gerektiriyor. Zaten bugüne kadar UEFA bir denetlese, birçok kulüp kapatmak zorunda kalırdı" diye anlatıyor. Bu konuda alt yapıya çok önem vermek gerektiğini söyleyen işadamı, Türkiye'de mutlaka bu alanda devrim yapılması gerektiğini belirtiyor. Vardar daha da ileri giderek; "Halen kulüpler çağdışı yönetiliyor. Uçuruma gidiyorlar. Kimse kurumsallaşalım demiyor. Başkan ve yöneticiler, ben dahi kimse kendi şirketini böyle yönetmiyor" diyor. Birçok kişinin manevi tatmin için yönetici olduklarını söyleyen Vardar, "Bir yönetici kulübünü 100 milyon dolar daha borçlandıktan sonra elini kolunu sallayıp gidebiliyorsa, şovunu da yapıyor demektir. Bugün 5 tane kulüp gezmiş 30 yaşının üstündeki futbolcuya dikkat edin Avrupa 1 liraya oynatıyorsa Türkiye'de 4 liraya oynuyor. Son durak olarak geliyor. Ayrıca Türkiye futbolcular için vergi cenneti. Avrupa'da yüzde 35 vergi öderken Türkiye'de yüzde 15 ödüyor. Hatta bunu da kulüpler ödüyor. Bu şov dünyası işi. Oysa doğrusu bu değil" diyerek dikkat çekiyor.
VERGİ AFFEDİLMESİN
Sinan Vardar; "Türkiye'de kulüpler dernek yasasına göre yönetiliyor. Kulüplerin mal varlığı hep derneklere aittir. Kulüplerin 1.5 milyar dolar borçları var. Bunlar da sosyal sigortalara, bankalara, vergi dairelerine… Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın bir yasa çıkarması lazım. Galatasaray'ın 50 milyon dolar vergi borcu silindi. Böyle bir şey var mı? Niye siliniyor? Beşiktaş'ın Fenerbahçe'nin de silindi. Vergilerini ödemiyorlar diye İtalya'da kulüpleri küme düşürüyorlar. Vergi Avrupa'da neyse burada da o olması gerek" diye konuştu.
Öger'in satılması Türk turizmi için kötü oldu
1984 yılında Vural Öğer'le ortak olup, yıllarca yurtdışından Türkiye'ye turist taşıyan Sinan Vardar, Türkiye'ye bugüne kadar 4 milyar dolar döviz kazandırdığını belirtiyor. Vardar, "Ben Türkiye'de yıllarca yatırımlar, pazarlamalar ve otellerle anlaşmalar yaptım. Yurtdışında tur şirketleri kurdum. Başka ülkede şirket kurarak ülkesine döviz getiren kimse yoktur. Bunu sadece Türkler yapar. Rusya'da 37, Almanya'da 300'ün üzerinde Türk tur operatörü vardı. Şu anda bu sayı Almanya'da 2-3'e düştü. Türkler başka ülkelerde şirket kurarak, kendi ülkesine döviz taşıyor" diye sözlerine devam ediyor. Bu anlamda eski ortağı olduğu Öger Tur'un Thomas Cook'a satılmasının Türk turizmi için çok kötü sonuçlar doğuracağını söyleyen Sinan Vardar şunları söylüyor: "Türkiye'ye gelen turistlerin dörtte üçünü Türk tur operatörleri getiriyor. Şimdi bunlar yabancılara satıldı. Onlar sayesinde turistlere Türkiye rotası gösteriliyordu, şimdi farklı olabilir. Tehlike çanları çalıyor bence." Sinan Vardar'ın çözüm önerisi ise tur operatörlerinin ihracat kapsamına alınması ve devlet desteği verilmesi.
Sadece Türkler değil, Alman kadınlar da Rusları kıskanıyor
Konu Ruslardan açılmışken, Antalya'da son zamanlarda ciddi bir Alman, Rus, İngiliz ayrımı oluşmaya başladığını belirten ünlü turizmci, "Alman kadınları Rus kadınlarını kıskanıyor. Almanlar Side, Ruslar Kemer, İngilizler Marmaris, Bodrum ve Fethiye bölgelerinde konuşlanmış durumdalar. Otel sahipleri de ona göre hareket ediyor, birbirleriyle anlaşamayan ülkelere oda satmıyor" diyor.
İstanbul'da 5 yıl sonra 10 dolara oda satacaklar
Sinan Vardar turizmde gelecekte problem çıkacağına inandığı bir başka konuya da parmak basıyor. İstanbul'da bütün işadamlarının binaları satın alıp, otele çevirdiğini, yeni otel inşaatları yaptıklarını anlatan işadamı, "İstanbul otel olarak artık kotayı dolduruyor. 10 yıl önce Aksaray'da oda fiyatı 10 dolardı, şimdi 100 dolar. Bu doğru değil. 5 yıl sonra yine 10 dolara oda satabiliriz" diyor.
Sabah 18/07/2010
AHK, GW markasıyla dünyaya yayılacak
Antalya'daki fabrikasında mobilya, kumaş, seramik, banyo ve aydınlatma alanında üretim yapan AHK yeni markası Global Warehouse (GW) ile dünyaya yayılacak. AHK Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Kilit, GW'ın verecekleri acenteliklerle iki sene içerisinde dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde yer alacağını söyledi. GW ile Dubai Hotel Show 2010'a katıldıklarını belirten Kilit, Dubai'nin Ortadoğu'nun merkezi haline geldiğini belirterek, "Dubai'yi GW'nin merkezi olarak kullanmanın ciddi avantajlarını görüyoruz. GW, projelerde kullanılan tüm malzemeleri sunan ve bu kadar temsilcilik ağı olan tek şirket olması ise daha farklı bir avantaj. Birçok ülke ile temsilcilik görüşmelerine devam ediyoruz. Türkiye'de Antalya ve İstanbul olmak üzere, Suudi Arabistan (Riyad), Abu Dhabi, Katar, Moskova ve Kenya'da temsilcilikler oluşmuş durumda" diye konuştu.
Sabah 18/07/2010
Yunanistan'daki stres testi Finansbank'ı nasıl etkileyecek?
Yunan Ta Nea'ya göre 23 Temmuz'da açıklanacak "stres testi" sonuçları Yunan bankacılık sisteminde devrim yaratacak. Test, Türkiye'yi de ilgilendiriyor
Yunanistan'daki ekonomik krizin etkisi altına giren Yunan bankaları, 23 Temmuz'da açıklanması beklenen Avrupa bankaları stres testinin sonuçlarını heyecanla bekliyor. Hangi Yunan bankasının "sağlıklı" hangisinin "sağlıksız" olduğunu gösterecek olan bu sonuçların açıklanmasından sonra Yunan banka sisteminde köklü değişikliklerin yapılması söz konusu olacak. Bu değişikliklerin başında ise büyük bankaların daha küçük bankaları "ilhak" etme olasılıkları geliyor. Bu yolda ilk adımı atan Bank of Pireus, Yunan hükümetine Devlet bankalarından AGROTİKİ (ATE) ile POST BANK'ı 701 milyon euro karşılığında satın almayı önerdi. Bank of Pİ- REUS'un bu önerisi Yunan hükümeti tarafından inceleniyor. Yunan banka sisteminde "taşların oynatılması" ile daha birçok bankanın başka bankalarla birleşme olasılıklarını artırıyor. Yunanistan'ın en çok satan gazetelerinden Ta Nea'ya göre bundan 3 yıl önce Finansbank'ı satın alan ve ülkenin en büyük ve güvenilir bankası olan National Bank of Greece (NBG)'nin EUROBANK ya da ALPHA BANK gibi oldukça saygın bankalarla birleşmeyi düşünüyor. Bu arada NBG, 1 milyar 500 milyon euro karşılığında Finanbank'ın yüzde 25'ini satışa çıkartacağı yolundaki söylentiler resmen yalanladıysa da, bu iki bankadan birini "ilhak" etme olasılığında Finanbank'ın durumunu yeniden gözden geçireceği iddia ediliyor.
Sabah 18/07/210
Fikret İnan'ın tercihi markalı ev
Ekonomik konutlar üreten FiYapı'nın patronu Fikret İnan, "Çocuklar sosyalleşsin" diye müstakil ev yerine markalı bir sitede yaşıyor. Otomobil merakı ile de tanınan İnan, "Şirketimi Ferrari ile yarıştırıyorum. FiYapı Ferrari'yi geçti" diyor
Yarattığı ekonomik konut modeli ile gayrimenkul dünyasında yeni bir akım başlatan, 10 yılda 100 bin konut hedefiyle sektöre giren ve ev fiyatlarını 39 bin 900 TL'ye kadar düşürerek herkesin merak ettiği bir model yaratan FiYapı Yönetim Kurulu Başkanı Fikret İnan, diğer emlak patronlarının aksine yalı ya da villada değil, kendisi de bir markalı konut projesinde yaşıyor. Ancak kendi yaptığı projede değil...
GÜVENLİK ÖN PLANDA
Suadiye'de yaşadıkları 30 yıllık apartman dairesinin çok eski olmasından dolayı önce apartman sakinleri ile anlaşıp yeniden yapmak isteyen İnan, onlardan onay alamayınca 2007 yılının sonunda hem yeni, hem büyük metrekareli bir daire arayışına girdiğini anlatıyor. 14 yıl Suadiye'de yaşadıktan sonra ise 2008 yılının başında Hillside Trio konutlarına taşınan İnan, müstakil bir ev yerine markalı konut projesini tercih etme nedenini çocuklarının 'sosyalleşme' ihtiyacı olarak açıklıyor. İnan, "Benim için yaşadığım yerin güvenliği çok önemli. Merkezi lokasyonda olması önemliydi. Alışveriş merkezlerine ve sosyal imkânlara çok yakın. İki çocuğum var. Onların sosyalliğini sağlamak için çok ideal" diyor. Röportaj sırasında İnan'ın büyük kızı sitenin bahçesinde arkadaşlarıyla oynuyordu. İnan'ın eşi ise sitelerdeki sosyalleşmeyi ve komşuluk ilişkilerini çok sevdiğini söyleyerek "3 yaşındaki küçük kızımız Ceylin sitede paylaşmayı öğrendi. Her sabah arkadaşları geliyor. Birlikte kahvaltı ediyoruz. Oyuncaklarını, yemekleri alıp bahçeye iniyoruz. Birlikte bahçede oynuyorlar. Villa ya da müstakil evde yaşasaydık okula gidene kadar bunları yaşayamayacaktı" diyor.
MODERN TARZI SEVİYOR
Otomobil merakı ile tanınan ve 7 arabalık bir koleksiyonu da bulunan İnan'ın evinin girişince ilk olarak maket otoların bulunduğu bir vitrin göze çarpıyor. 285 metrekare büyüklüğünde ve 4 odadan oluşan evin salonunda koyu renkli mobilyaların ağırlıkta olduğu daha modern mimari tercih edilmiş. 3 yıldan beri bu evde oturduklarını söyleyen İnan, evin iç dekorasyonunu değiştirmeyi planladıklarını söyledi. Evi aldıktan bu yana bir tadilat yapmadıklarını söyleyen İnan, "Bizi ekonomik fiyatlı konut yapıyoruz. Ancak dekorasyon olarak makul fiyatlara sattığımız dairelerde buradan daha kaliteli ürünler kullanıyoruz. Bu nedene tüm evi tadilat ettireceğiz" diyor.
Pazar kahvaltıları İnan'dan
Evin en çok vakit geçirdikleri yerinin mutfak olduğunu söyleyen İnan, "Yemek yapmayı ve mutfakta sohbet edip televizyon seyretmeyi severim. Özellikle de pazar kahvaltıları benden sorulur" diyor. İnan, evde enerji topladığını anlatarak, "Bizim tarzımızda iş yapan kişiler evine ve çocuklarına çok fazla vakit ayıramaz. O beni mutlu etmiyor. Yaşam sadece çalışma üzerine kurulu bir sistem değil. Her şeye eşit vakit ayırmaya çalışıyorum. Eve iş getirmem, eve gelen misafirlerimle iş de konuşmam" diyor.
Avrupa yakasını düşünmedik
Hep Anadolu yakasında oturdum. Avrupa yakası bana çok ters geliyor. Avrupa yakasında oturmayı hayal bile etmedik. Arsa alıp içerisine villa yapıp yaşamak bana da eşime de sempatik gelmiyor. Ayrıca 2- 3 katlı evler yerine küçük çocuğumuz da olduğu için tek katlı evleri tercih ediyoruz. Bu nedenle içinde sosyal imkânların olduğu projelerde yaşamayı tercih ediyoruz" diyor.
'Şirketimi Ferrari ile yarıştırıyorum'
İnan,oturdukları ev haricinde Sinpaş Lagün projesinden ev aldıklarını ayrıca Silivri'de de bir yazlıkları olduğunu söylüyor. İnan "Kişisel yatırımlarımı tamamen arsa üzerine yaparım. Otomobillerimi ise yatırım olarak görmüyorum. O benim hobim" diyor. Otomobil merakı ile bilinen İnan'ın Ferrari, Porsche, BMW Cabrio, Mercedes, Range Rover, Cherokee, BMW Coupe marka arabaları bulunuyor. Ruhen otomobillerden beslendiğini söyleyen İnan, "Bir ara şirketimi Ferrari ile yarıştırıyordum. FiYapı hızda Ferrari'yi geçti" diyor. Ev dekorasyonunda antika veya tablolara merakı olmadığını söyleyen İnan "Geçtiğimiz aylarda bir müzayededen Türkan Şoray ve Ayhan Işık'ın fotoğraflarından oluşan 'İstanbul'un orta yeri' isimli bir tablo aldık. Tadilattan sonra onu evimize koyacağız" diyor.
Sabah 18/07/2010
Telpa ile Gençcell ortak oldu
18.07.2010 Samsung Türkiye distribütörü Telpa, General Mobile Türkiye Distribütörü Gençcell'le ortaklık kurdu. General Mobile cep telefonlarının satılacağı bu yeni şirketin büyük ortağı Telpa Yönetim Kurulu Başkanı Sebahattin Yaman oldu. Yaman, Gençcell Yönetim Kurulu Başkanı Necati Genç'le çoktan el sıkışmış. Şirket eylül ayına kadar yapılanacakmış.
Sabah 18/07/2010
Bankalar nazlanınca tersaneler kapanmayı bile düşünüyor
17.07.2010 2012'ye kadar iki elin parmaklarını geçemeyecek sayıda sipariş alabilen tersaneler Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan'ın tabiriyle uçuruma sürükleniyor. Bankalar Birliği ile bir toplantı yapan sektör temsilcileri bazı bankaların isteksiz davranmasından şikâyetçi. Bilindiği gibi Kredi Garanti Fonu'nun gemi inşa sektörüne ilişkin düzenlemeleri ile hükümet sektöre pozitif ayrımcılık yapmıştı. Metin Kalkavan, "Bir bakanımıza gittiğimizde, 'Size böyle yaparsak diğer sektörlere de ne yapacağız' diye bir şey var. O sizin beceriniz, sektörleri birbirinden ayırın. Bu kadar haksız rekabetin içine itilemeyiz. O zaman şu kararın alınması lazım; Tuzla'nın kapanması dahil, bunun konuşulması lazım. Teşvik kapanma teşviki olabilir ama, bu sektörde devlet olarak var olacak mıyız, olmayacak mıyız? O zaman burası turizm alanı olsun" dedi. Metin Kalkavan, 2012 için gemi sipariş sayısının da bir elin parmakları kadar olduğunu söyledi.
Sabah 17/07/2010
Konukoğlu yat işletecek
18.07.2010 Türkiye'nin ilk 10 grubu arasında yer alan Sanko Holding, yatçılığı sevdi. Sanko, 2006 yılında Vicem Yat isimli şirkete ortak olarak bu sektöre adım atmıştı. Vicem Yat, 9-45 metre büyüklüğünde yat imal ederek farklı ülkelere ihracat yapıyor. Sanko Holding'in patronu Abdülkadir Konukoğlu, şimdi yatçılığın işletme kısmında da yer almak istediklerini söylüyor. Geçen hafta bu amaçla 30 milyon TL sermayeyle şirket kurdu.
Sabah 18/07/2010
Coşkunöz, Hollandalı KMWE ile evlendi
17.07.2010 'Stinger Projesi' gibi önemli projelerde yer alan Coşkunöz Holding'in savunma şirketi, Lockheed Martin ve Airbus firmalarının tedarikçisi konumundaki Hollandalı KMWE ile yüzde 50-50 ortaklık anlaşması imzaladı. Coşkunöz Holding Genel Koordinatörü Cenk Yöney, bu tip evliliklerde amacın beraberce sinerji yaratarak büyümek olduğunu söyledi. Dünya çapında ciddi bir oyuncu olmayı hedeflediklerini belirten Yöney, "Eindhoven'deki fabrikalarında çok ciddi bir Ar-Ge faaliyeti yürütüyorlar. Bu faaliyetlerini ağırlıklı olarak Türkiye'ye kaydırmayı planlıyorlar" dedi. KMWE Üst Yöneticisi (CEO) Edward Voncken de "Türkiye'de ekonominin büyümekte olduğunu görüyoruz. Bu ortaklıkla biz de bu büyümenin bir parçası olacağız" dedi.
Sabah 17/07/2010
Uzan'ın 19 milyar dolarlık Telsim hayali suya düştü
17.07.2010 Uzanlar, Türkiye aleyhine Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü İçin Uluslararası Merkezi'ne (ICSID) açtıkları davaları birer birer kaybediyor. Daha önce Europe Cement Investment& Trade SA.'nın Türkiye aleyhine açtığı 3.8 milyar dolar ile Polonya'daki paravan şirketlerinin açtığı 8.4 milyar dolarlık davayı kaybeden Uzanlar'a bir kötü haber daha geldi. ICSID Hakem Heyeti, Ürdün asıllı Hollanda vatandaşı Saba Fakes tarafından, Telsim'in Vodafone'a satışı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla Türkiye aleyhine açılan 19 milyar dolarlık davayı reddetti.
SABA FAKES GERÇEK DEĞİL
TMSF'den yapılan açıklamada, ICSID'in kararında, ortada gerçek anlamda bir uluslararası yatırım bulunmadığına, davacı Saba Fakes'in de gerçek bir yatırımcı olmadığına dikkat çekilerek, ICSID'in söz konusu davada yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği bildirildi. Davacı Saba Fakes'in Telsim hisselerinin yaklaşık yüzde 67'sini satın alarak, yatırım yaptığı, Telsim'in TMSF'ye devri ve Vodafone'a satışı neticesinde Hollanda ile Türkiye arasında imzalanmış olan Yatırımların Karşılıklı Korunması ve Teşviki Anlaşmasının ihlal edildiği iddia edilmişti. Cem Uzan'ın 100 milyar dolar tazminat talep ettiği Libananco davasında da kararın iki ay içinde çıkması bekleniyor.
Sabah 17/07/2010
Mercedes 300 kişiyi işe alacak
17.07.2010 Mercedes-Benz Türk A.Ş. Direktörler Kurulu Başkanı Wolf-Dieter Kurz, kamyon talebine yetişmek için vardiyayı artırdıklarını, Aksaray fabrikasında 300 ek istihdam sağlayacaklarını söyledi. Kurz "Gerek yıl sonunda başlatacağımız Actros üretimini, gerekse 2010'un ikinci yarısında beklediğimiz yüksek talebi dikkate alarak yakın dönemde Aksaray'da ek 300 kişi daha istihdam etmeyi planlamaktayız" dedi.
Sabah 17/07/2010
Altınbaş 21 bin tonluk 'Yakut'u denize indirdi
17.07.2010 Altınbaş iştiraki olan Transal Denizcilik bir tankeri daha suya indirdi. Tankerin adı ise Türkçe'de "Yakut" anlamına gelen Ruby-T
Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş, 45 milyon dolarlık Yakut anlamına gelen 'Ruby-T' isimli tankerini denize indirdi. Altınbaş Holding iştiraklerinden Galata Denizcilik'in Tuzla Gisan Tersanesi'nde 45 milyon dolar yatırımla inşa ettirdiği Ruby-T isimli tanker 21 bin ton tam yüklü kapasiteye sahip. Geminin teslim töreninde konuşan İmam Altınbaş, tankerin, holdingin kimyasal ve petrol taşımacılığı konusunda uzmanlaşmış bir diğer iştiraki Transal Denizcilik tarafından işletileceğini bildirdi. Altınbaş, dünyayı sarsan ekonomik krize rağmen Türk denizcilik sektörünün gelişimine olan inançlarından dolayı aralıksız yatırıma devam ettiklerini belirterek, Ruby-T'nin filolarına katılmasıyla Transal Denizcilik'in işlettiği taşıma kapasitenin 100 bin DWT'a ulaştığını dile getirdi.
KRİZE RAĞMEN TAMAMLADIK
35 marka üç kıtadaki yatırımlarıyla toplam 4 milyar dolarlık aktif büyüklüğüne sahip olduklarını da ekleyen Altınbaş, 3 bin 500 çalışanı bulunan holdingin, Türkiye'nin en hızlı büyüyen grupları arasında yerini aldığını belirtti. İmam Altınbaş, şöyle konuştu: "Ülkemizin en önemli zenginliklerinden birisi de hiç kuşkusuz, etrafımızı çevreleyen denizlerin sunduğu fırsatlardır. Deniz taşımacılığı da bu anlamda ülkemizin uluslararası rekabette söz sahibi olabileceği çok önemli bir sektördür. 10 yıldan bu yana gemi inşa ve işletmecilik alanlarında faaliyet gösteriyoruz. Ruby-T, tamamen Türk mühendisliği ve işçiliğinin bir eseridir."
Sabah 17/07/2010
'Sarı altın' üreticisini sevindirdi
Çukurova'da hasadına başlanan ve yörede üreticiler arasında ''sarı altın'' olarak adlandırılan ayçiçeğinin fiyatının 80 kuruşa yükselmesi çiftçiyi memnun etti.
Adana'nın Ceyhan ilçesi Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan, ayçiçeğinin, Türkiye'nin yemeklik yağ ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlaması nedeniyle stratejik ürünler arasında yer aldığını ifade etti.
Çukurova'da, yaklaşık 10 yıl önce maliyeti bir hayli yüksek olan pamuğa alternatif olarak ayçiçeği ekimine başlandığını hatırlatan Tezcan, geçen süreçte ekim alanlarının da artış gösterdiğini ifade etti.
Tezcan, yörede geçen yıl 325 bin dekara ekimi yapılan ayçiçeğinin ekim alanlarının bu yıl yüzde 15 oranında arttığını belirterek, bu yıl birinci ürün olarak ekilen kıraç arazilerdeki ayçiçeğinin geçtiğimiz günlerde başlayan hasadının devam ettiğini kaydetti.
Hasadın başladığı ilk günlerde kilogramı 70 kuruştan alıcı bulan ayçiçeğinin fiyatının bir hafta içerisinde 80 kuruşa kadar çıktığını ifade eden Tezcan, şöyle konuştu:
''Ürünün 80 kuruştan alıcı bulması çiftçinin yüzünü güldürdü. Ayçiçeği fiyatları önümüzdeki günlerde daha da artacak. Fiyatların 1 liraya kadar çıkmasını bekliyoruz. Ayçiçeği yüksek fiyatıyla üreticisine kazandırmaya devam ediyor. Üreticilerden, hasadını yaptıkları ürünü bir süre daha depolarında saklayarak satmamalarını öneriyoruz.''
Star 18/07/2010
Italiana Çorap küllerinden yeniden doğdu
‘Eskimiş çoraplarınızı atın, atamazsanız paspas yapın Jill geliyor’ sloganıyla bir dönem kadın çorabı pazarına damgasını vuran Tekstüre Çorap Fabrikası yeniden doğdu.
İtaliana markasıyla bayan çorabı üreten Tekstüre, uzunca bir sessizlik dönemi yaşamış, sonra da çoğunluk hisseleri el değiştirmişti. Pazar payı yüzde 3’lere kadar düşen şirket, Dayk markalı çorap üreticisi Gözde Giyim’e geçmesinin ardından kısa sürede pazar payını yüzde 30’lara çıkarmayı başardı. İtaliana’nın Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Koç, hedeflerinin üst segmentte yüzde 50 pazar payına ulaşmak ulaşmak olduğunu söyledi. Koç, içerisinde çorap ve hazır giyim ürünlerinin bulunacağı ilk İtaliana mağazasını bu yıl açacaklarını da söyledi.
Star 18/07/2010
Değirmenci Ali Dede’nin unu Afrika’nın karnını doyuruyor
Samsun Bafra’da değirmencilik yapan Ali Dede’nin bundan 40 yıl önce temellerini attığı Bafra Eriş Un, bugün devlerle yarışıyor. İSO 500’e girmeyi başaran şirket, açlıkla savaşan Afrika’nın un ihtiyacını karşılıyor
Bafra Eriş Un’un temelleri bundan yaklaşık 40 yıl öncesine dede Ali Eriş’in 1970 yılında Samsun Bafra’da değirmencilik yapmasıyla atılıyor. “O yıllarda çok yaygın bir iş değil değirmencilik. İlk kez dedem başlatıyor” diyen üçüncü kuşak patron Ahmet Eriş, yılladır açlık sorunuyla mücadele eden Afrika’nın un ihtiyacını karşıladıklarını söyledi. Afrika’ya yıllık ortalama 33 milyon dolarlık un sattıklarını belirten Eriş, deprem sonrası Haiti’ye de ihracatlarının 5 konteynerden 100 konteynere çıktığını kaydetti. Eriş, yeni ‘dore un’ markasını yarattıklarını ve bununla perakende sektörüne girdiklerini söyledi.
• İlk 500 büyük sanayi kuruluşu listesine 390’ıncı sıradan girdiniz. Marka olmanın hikayesi nedir?
Marka olmanın hikayesi dedem Ali Eriş’in Samsun Bafra’da değirmencilik yapmasına dayanıyor. Değirmencilik o yıllarda çok yaygın bir iş değil. Hatta ilk kez dedem başlatıyor. Sonra 4 oğlunu da yanına alıyor, birlikte çalışmaya başlıyorlar. Bafra fabrika ilk oluyor. 1984 yılına gelinceye kadar böyle devam ediyor. İşler büyüdükçe İstanbul’a geliyorlar Silivri’deki yeri alıyorlar. Marka gitgide büyüyor. 1994 yılına gelindiğinde ise üçüncü un fabrika açılıyor. Yem sektörü geliyor ardından. Yem fabrikası kuruluyor, fabrika sayısı dörde çıkınca her bir kardeş bir işin başına geçiyor. Babam Celal Bey de Bafra fabrikasını alıyor. Ben de bugün ileri teknoloji yatırımlarıyla oluşturduğumuz Silivri fabrikasının başına geçtim ve babam Bafra’da kaldı.
• Siz ne zaman sahneye çıktınız?
Buğdayın içinde büyüdüm diyebilirim. 2000 yılından beri işin içindeyim. Eskiden kamyonlara el arabalarıyla un yüklerdik. O zamanlar 9 yaşlarındaydım ve bu işi yapardım. Akşam amcam işçi paralarını dağıtırken bize de verirdi.
• Peki ya ihracat...
Elimizdeki müşteri portföyü genişledikçe yurtdışına açılma ihtiyacı doğdu. Gürcistan ve Azerbaycan’da ciddi un ihtiyacı vardı ve oraya girdik. Ardından yeni kapasite ihtiyacı doğdu ve 2003 yılında yeni fabrika geldi. Bafra’dakinin iki katı kapasiye sahip yeni tesisimiz ihracata çalışıyor. Ağırlıklı pazarımız ise Orta ve Güney Afrika, Orta Amerika.
• Afrika fikri nereden doğdu?
Un sektörünün pazarı Avrupa’dan çok, Uzakdoğu ve Afrika. TUSKON’un düzenlediği organizasyon ve fuarlar aracılığıyla bölgedeki varlığımızı güçlendirdik. Orta Afrika ve Sahara bölgesinde daha ağırlıklı varız. TUSKON Tanzanya’da bu sektörle ilgili duyuru yapıyor mesela. Türkiye’de fuara onları çağrıyorlar firma adı veriyorlar. Boş çevirmeden bağlantı yapmadan göndermiyoruz.
• Ekonomik kriz sizi nasıl etkiledi?
Krizi yaşadık. Yatırımlarımızı ertelemek zorunda kaldık. İhracatımız 32 milyon dolardan 12 milyon dolara düştü. Daha büyük ihracatlar da yapacaktık. Ama kriz engellledi.
• Proje ve yakın vadeli yatırımlarınıza ilişkin neler söylersiniz?
Bugüne kadar hep büyük satımlar yaparken artık son 3 yıldır markalaşma konusunda yatırım yapıyoruz. Hep Bafra Eriş markasıyla vardık. Ancak bu çok lokal kalıyordu. Bir de müşteri Bafra fabrikasından un alıyor ama İstanbul olunca ilgi göstermiyor. Bizim İstanbul fabrikamızdan gidince kullanmıyor Bafra’yı kullanıyor. Marka atılımı yapalım Bafra ismi biraz geride kalsın istedik. Renkleri kullanmaya karar verdik. Ürünleri renklerle özdeşleştidik. Dore markasını yarattık. Perakendede bunu kullanıyoruz. Bafra sadece üretici olarak kalacak. 17 çeşit un üretiyoruz. 3 yıl boyunca da marka bilinirliğini oturtacağız. 40-50 şubeli lokal marketlerde perakendeye başladık. Ulusallarda da zaman içinde varlık göstereceğiz.
• Un dışında neler yapıyorsunuz? Başka sektörlerde yer almayı düşünüyor musunuz?
İki farklı yatırımımız var. Konserve tesisi kurduk. Közlenmiş biber ve domates biber salçası üretimi. Samsun’da Bafra Ovası’ndaki biber ve domatesleri kullanıyor ve Karadeniz’e ihracat yapıyoruz. Közlenmiş biber, salça, sebze ve meyve konservesi, reçel, hazır yemek ve turşu gibi 30 çeşit üründen söz edebiliriz. Konserve fabrikası, 2 bin 800 metrekaresi kapalı olmak üzere 10 bin metrekare alanda yaş sebze ve meyve işlemek üzere faaliyet gösteriyor. Yılda bin 200 kavanoz közlenmiş biber, 2 bin 500 ton domates ve biber salçası, bin 800 ton sebze ve meyve konservesi, 100 ton turşu, 90 ton reçel üretebilen fabrikada közlenmiş biber ve salça üretimlerin önemli bir kısmı ihraç olurken, Papri markasıyla iç pazarlara da sunuluyor. Ayrıca küçük çapta balık işimiz var. 12 havuzumuzda yıllık 1 milyon levrek ve somon üretiyoruz. Şimdilik çevrenin ihtiyacını karşılıyor.
Haiti depremiyle patlama yaşadık
Depremler bizim işimizi açıyor. En son Haiti örneğini verebilirim. Depremden önce 5 konteyner sevkıyatımız olurken bu rakam 100 konteynıra kadar çıktı. Bu iki ayda bir 1.5 milyon dolarlık bağlantı anlamına geliyor. Daha önce 50 bin dolardı.
Buğdayın neredeyse tamamını ithal ediyoruz
Buradaki fabrikamızda günde 750 ton, Bafra’da 400 ton buğday kırıyoruz. İşlediğimiz buğdayın neredeyse tamamını ithal ediyoruz. Bunları Ukrayna, Kazakistan, Macaristan, Rusya’dan alıyoruz. Çünkü Türkiye’de buğday çok pahalı. Buğdayı 190 dolara ithal ediyoruz. Yurtiçinden aldığımız buğday ise 360 dolar. Ciddi maliyet farkı var. İç piyasaya sattığımız buğday 300 dolar, un ise 500 dolara geliyor.
Star 18/07/2010
Aras ‘sezonluk şube’ ile % 220 büyüdü
Aras Holding Başkanı Evrim Aras, ilk defa Antalya’da uyguladıkları sezonluk şube modeliyle hizmetlerinin yüzde 220 büyüdüğünü söyledi.
Antalya’daki toplantıda konuşan Aras “Sezonluk şubeler bize büyük bir başarı getirdi.” diye konuştu. Antalya Bölge Müdürlüğü’nün Antalya, Isparta ve Burdur illerinde toplam 32 şube, bir transfer merkezi ve 314 personelle hizmet sunduğunu dile getiren Evrim Aras eğitime de önem verdiklerini belirterek “2012 yılının sonuna kadar 10 bin çalışan eğitimi tamamlanacak.” şeklinde konuştu
Star 18/07/2010
Telsim davasını TMSF kazandı
Ürdün asıllı Hollanda vatandaşı Saba Fakes’in Telsim’in Vodafone’a satışı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla ‘Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü İçin Uluslararası Merkez’ (ICSID) nezdinde Türkiye aleyhine açtığı dava reddedildi.
TMSF’nin açıklamasına göre, 2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine ICSID nezdinde 19 milyar dolar tazminat istemiyle başlatılan tahkim yargılaması, Hakem Heyeti’nin kararıyla TMSF ve Türkiye lehine sonuçlandı. Davacı Saba Fakes, Telsim hisselerinin yüzde 67’sini satın alarak Türkiye’de yatırım yaptığını ve Telsim’in TMSF’ye devri ve Vodafone’a satışıyla Hollanda ile Türkiye arasındaki ‘Yatırımların Karşılıklı Korunması ve Teşviki Anlaşması’nın ihlal edildiğini iddia etmişti.
ARKADA UZANLAR VAR
Davayı takip eden TMSF ise Fakes’in Telsim hisselerini satın almadığını, hisse satışına ilişkin belgelerin Uzan’ların bilgi ve talimatı altında geçmiş tarihli olarak düzenlenmiş kağıtlardan ibaret olduğunu, Fakes’in arkasında aslen Uzan’ların olduğu savunmalarını ileri sürmüştü.
Star 17/07/2010
İstanbul Ticaret Borsası için suç duyurusu
İstanbul Ticaret Borsası'nda (İTB) eski defterler açılıyor. İTB'nin bir çalışanı Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunarak, süt üreticisi Kaanlar Gıda ile hızlı tüketim devi Unilever'den 544 bin TL tutarında tescil ücreti alınmadığını iddia etti. Suç duyurusu dilekçesine göre 16 yıl İstanbul Ticaret Borsası'nda çalışan Mürsel Tekin, 2010'da Eminönü'ndeki merkez binaya "tescil ve kontrol şubesi müdür yardımcısı" olarak atandı. Bu görevi devam ederken, bu iki firmayla ilgili usulsüzlükleri fark edip yönetime bildirdi. Ancak yönetim Tekin'i geçici görevle Tuzla'ya gönderdi. Mürsel Tekin'in avukatı Engin Çelik Kadıgil, "Böyle bir konuda soruşturma açılacağından eminiz. Milyon TL'lik bir yolsuzluk zinciri ve kamu kaybı ortaya çıkacaktır" dedi.
Takvim 18/07/2010
Adaletin 'iflas'ı
İstanbul polisinin imza attığı operasyon, akıl almaz rüşvet çarkını ortaya çıkardı. 70 kişinin gözaltına alındığı operasyonun sonunda, 2'si tutuklu 11 şüpheli hakkında dava açıldı ve zanlıların toplam 350 yıla kadar hapsi istendi. İddianamenin ayrıntıları ise duyanları şaşkınlığa uğrattı. İddianameye göre ticaret mahkemelerinde bilirkişilik yapan Mehmet E., icra-iflas dairesi müdürü ve memuru ile kayyum ve bilirkişilerin de bulunduğu bir ekip kurdu. Ekip, 15-100 bin lira rüşvet alarak hazırladığı raporlarla, şirketleri alacaklılardan korudu.
ÇOCUĞUNUN HESAP NO'SUNU VERDİ
134 yıla kadar hapsi istenen Mehmet E.'nin, Arslan Süt Mamulleri iflas davası ile ilgili hazırladığı raporda, şirketi batık göstermeye çalışıp, şirket yetkilisi Volkan A.'dan 20 bin lira istediği belirtildi. Volkan A.'nın da, Mehmet E.'den çocuklarının adına bir hesap numarası istediği bilgisi yer aldı. Bemaş Yün İplik'in kasasındaki 750 bin euroyu saklayıp şirketi batık gösteren Mehmet E.'nin bu iş karşılığında da 25 bin lira istediği kayıtlara geçti.
DİNLEMEYE TAKILDILAR
Yargıtay'a gönderilen bir dava dosyasında iflas memuruna 250, iflas ve icra müdürlerine ise 5 bin dolar verilmek istendiği telefon kayıtlarında yer aldı.
Takvim 18/07/2010
Nafaka isyanı
Ünlü iç çamaşırı firması Ten'in sahibi Emin Orhan, 3 yıl önce boşandığı eşine her ay ödediği 4 bin dolarlık nafakanın iptalinı istedi
Ten İç Çamaşırları'nın sahibi iş adamı Emin Deha Orhan, 2007 yılı içinde evlendiği İrem Cansu Şahmay'dan anlaşamadıkları gerekçesi ile 6 ay sonra ayrıldı. Mahkeme Şahmay'a yoksulluk nafakası olarak aylık 4 bin dolar ödenmesini kararlaştırdı. 3 yıldır eski eşine 4 bin dolar yoksulluk nafakası ödeyen Orhan "Mağdur durumda olan biziz. Şahmay, Roma'da varlıklı ailesinin yanında yaşıyor. Villada kalıyor ve 3 cipe biniyor" diyerek nafakanın iptalini veya indirilmesi için dava açtı. Sarıyer Aile Mahkemesi'nde görülen davaya tarafların avukatları katılırken Orhan'ın en yakın arkadaşı olan sanatçı Serdar Ortaç tanık olarak beklendi. Ancak Ortaç, davaya tanıklıktan çekilmek istediğini belirten dilekçe gönderdi. Şahmay'ın avukatı tarafından dinlenmesi istenen Ortaç, iş adamının hayatını ve ekonomik durumu hakkında gereken bilgiyi vermek üzere çağrılmasını istedi. Aynı zamanda Orhan'ın babası Atilla Orhan'ın da oğlu aleyhinde tanıklık için gelmesini isteyen avukatı "Babası hacıdır yalan söylemez. Doğruları söyler" dedi. Dava Orhan'ın ekonomik durumu ile ilgili gereken bilirkişi raporunun gönderilmesi ve Serdar Ortaç'ın tanıklık yapması için ertelendi.
Takvim 18/07/2010
Ağaoğlu, Filyos’ta enerji tesisine arazi aradı
Enerji sektöründe yatırımlarını artırmak isteyen Ağaoğlu Şirketler Grubu, Filyos Vadisi ile ilgili bilgi aldı, arazileri inceledi. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, Zonguldak Valisi Erdal Ata’dan Çaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesindeki Filyos Vadisi ile ilgili bilgi aldı. Ali Ağaoğlu’nun ziyaretiyle ilgili bilgi veren Ata, “Resmi taahhüt mektubu değerlendirilecek. Ardından ilgili birimler talepleri değerlendirecek” dedi. Ağaoğlu ve beraberindekiler, Filyos üzerinde helikopterden incelemelerde de bulundu.
Türkiye 18/07/2010
HALKBANK kredileri artırdı büyümeyi yüzde 25’e çekti
570 MİLYON $’A İMZA ATTILAR
12 ülkeden 27 bankanın temsilcilerinin katıldığı, 570 milyon dolarlık sendikasyon kredisinin imza törenine, Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın ve kredi veren banka temsilcileri katıldı.
1.5 MİLYAR DOLAR KULLANDIRDIK
Hüseyin Aydın, son 4 yılda çalışanlarının yüzde 50’sini yenilediklerini, yurt dışından sağlanan 1.5 milyar doları da reel sektöre kullandırdıklarını söyledi
Halkbank, reel sektöre, esnafa ve KOBİ’lere verdiği kredilerle büyüme planlıyor. Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Standard Chartered Bank koordinatörlüğünde 12 ülkeden 27 bankanın katıldığı konsorsiyumun sağladığı sendikasyon kredisinin imza töreninde yaptığı konuşmada, kredilerin yüzde 40’ını KOBİ’lere (Küçük ve Orta Boy İşletme) kullandırdıklarını, ancak sadece KOBİ kredisi kullandıran banka olmadıklarını, satın alma ve özelleştirmeleri de finanse ettiklerini söyledi. Halkbank olarak yüzde 20’lik kredi artış hacmini revize ettiklerini de dile getiren Aydın, “Yıl sonunu asgari yüzde 25 büyümeyle tamamlayacağımızı öngörüyoruz” dedi. Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Aydın, başta Balkanlar olmak üzere, yakın coğrafyadaki fırsatları değerlendireceklerini de ifade ederek, bu konuda çalışmalar yapıldığını, ancak sonuçlandırılan bir durum olmadığını söyledi. Şam’da şube açma planı olup olmadığına ilişkin soruyu da Hüseyin Aydın, “Bugün itibariyle yok” diye cevapladı. Aydın, ikinci halka arz konusunda ise Halkbank’ın özelleştirmesiyle Özelleştirme Yüksek Kurulunun ilgilendiğini ve şu anda kurulun bu konuda aldığı bir karar bulunmadığını söyledi. Aydın, Balkanlar’a ilişkin olarak fırsatları değerlendirdiklerini, sermaye, entegrasyon ve insan gücü olarak bunu başarabilecek güce sahip olduklarını vurguladı.
Kredi vermek için yarışıyoruz
Net faiz marjlarında bir daralmanın söz konusu olduğunu, bunun sektörün bütün oyuncuları için geçerli olduğunu dile getiren Hüseyin Aydın, “Önceki kârlılıkları yakalamak için daha çok kredi vermemiz gerekiyor. Bu da reel sektör için olumlu bir gelişmedir” dedi. Kredi kalitesinde geçmiş yıla bakıldığında olumlu yönde düzelmeler olduğunu da dile getiren Aydın, yılın hem reel sektör, hem de bankacılık sektörü için olumlu geçtiğini dile getirdi. Aydın, şunları söyledi: “Şunun altını çizelim; Türkiye’de bankaların kredi verme iştahları yerinde. Hem bilançonun pasifinde hem aktifinde ciddi rekabet var. Bu güzel bir şey. Reel sektörü finanse etmek konusunda yarışıyoruz. Dolayısıyla senenin başında sektör için düşünülen kredi hacmi artışının biraz daha üstünde gerçekleşmeleri görebileceğimizi söyleyebilirim.”
Türkiye 17/07/2010
Ziraat, ilk defa sanayi kredisi verecek
Ziraat Bankası, 500 katılımcısı olan Başkent OSB’ye kredi sağlayacak. Başkent OSB ile Ziraat Bankası arasında gerçekleştirilen kredi protokolünün imza töreninde konuşan Ziraat Bankası Genel Müdür Başyardımcısı Senih Boyacıgil, Ziraat Bankası’nın piyasa komisyonları ve faiz oranlarının çok altında kredi sunduğunu ifade etti. Bankanın geçtiğimiz günlerde Dünya Bankası’ndan KOBİ’ler yatırım ve işletme sermayesi ile finansal kiralama ihtiyaçlarının finansmanı için 200 milyon dolar kredi sağladığını hatırlatan Boyacıgil, kredinin serbest kalmasıyla sanayicilerle KOBİ’lere daha fazla destek olabileceklerini açıkladı.
Türkiye 17/07/2010
4 bin Anadolu şirketi kredi alıp büyüyecek
Büyüyen Anadolu şirketlerine destek olmak amacıyla bir kredi projesi başlatıldı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Yatırım Fonu ve Kredi Garanti Fonu A.Ş. işbirliği ile hazırlanan “Büyüyen Anadolu’ya Kredi Kolaylıkları Projesi”nin tanıtım toplantısında konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, programla, milli geliri Türkiye ortalamasının altında kalan 43 şehirde ilgili taraflarca hazırlanacak proje tavsiyelerini desteklediklerini anlattı. Projeyle KOBİ’lerin rekabet gücünün artacağını söyleyen Ergün, “12 kişiden az çalışanı olan işletmeler 25 bin euroya kadar yatırım ve işletme sermayesi alabilecek. Kredi Garanti Fonu’nun sağladığı garantiyi dikkate alan bankalara başvuru yapılabilecek. KOBİ’ler ve mikro işletmeler için 500 milyon euro, yani 1 milyar liralık kredi hacmi oluşturacağımızı tahmin ediyoruz” dedi.
İSTİHDAM STRATEJİSİ GELİYOR
İstihdam planı konusundaki çalışmaların tamamlanıp tamamlanmadığının sorulması üzerine de Ergün, bu konuda iki çalışma bulunduğunu, İstihdam Merkezli Eğitimin Güçlendirilmesi Belgesi’nin Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını, Ulusal İstihdam Stratejisi ile ilgili çalışmaların da son aşamaya geldiğini söyledi. Ergün, teşviklerin sorulması üzerine, “Mesleki eğitimden geçen kişilerin istihdam edilmesi halinde, bir yıl süreyle işveren paylarının Hazine tarafından karşılanması var. Hem meslek eğitimi, hem de yeterlilik belgesine sahip kişilerin istihdamında da 18 ay süreyle işveren payları yine Hazine tarafından karşılanacak” dedi.
Türkiye 17/07/2010
6 banka daha battı
ABD'de cuma günü 6 bankaya daha el kondu ve bu yıl batan banka sayısı 96'ya çıktı.
3 banka devredilirken diğer 3 bankanın FDIC'e maliyeti 335 milyon dolar olaralk hesaplandı.
FDIC'in 31 Mart'ta yayınladığı rapora göre ABD'de 775 sorunlu banka bulunuyor ve bunların toplam varlıkları 431 milyar dolar
Vatan 18/07/2010
İttifak şeffaflık için 20 bin ortakla borsada
İMKB'ye kote olarak yaklaşık 20 bin ortağı borsacı yaptıklarını belirten İttifak Holding CEO'su Ramazan Keser, 'Bu iş için 1,4 milyon TL para harcadık' dedi. Keser, holding olarak borsaya para kazanmak yerine itibarı güçlendirmek için girdiklerini vurguladı
ŞÜKRULLAH DOLU
İttifak Holding CEO'su Ramazan Keser, yaklaşık 20 bin ortaklı holdingin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) kotasyon olmak için denetim başta olmak üzere SPK'ya başvuru gibi süreçler için şimdiye kadar 1,4 milyon TL para harcadıklarını açıkladı. Bu durumun İMKB tarihinde bir ilk olduğunu vurgulayan Ramazan Keser, bunun gerekçesini şöyle açıkladı:
BİZ ZATEN HALKA AÇIKTIK
"Her şirket borsada halka açılarak para kazanır. Biz ise daha önceden zaten halka açıktık. Yaptığımız işlem, bu yapımızı İMKB ortamına taşımaktı. Dolayısıyla bizim durumumuz diğerlerinden çok farklı."
ÇOK ORTAKLI YAPININ ÖNCÜSÜ
Kotasyon sürecinden holding olarak para yerine itibar kazandıklarını anlatan Ramazan Keser, "Çok ortaklı yapının öncüsü olarak İMKB'ye giderek bu açıdan da bir ilki gerçekleştirdik. Şeffaf ve hesap verebilir yapımızı böylelikle tescil ettik. Böylelikle itibarımızı güçlendirdik" diye konuştu.
YATIRIMCI TABANI GENİŞLEDİ
İttifak Holding'le birlikte yaklaşık 20 bin yatırımcının ilk defa borsa ortamıyla tanıştığına dikkat çeken Keser, böylelikle borsada yatırımcı tabanını genişlettiklerini vurguladı.
2009 YILININ SON İŞLEM GÜNÜ...
İttifak Holding A.Ş'nin (B) grubu hisse senetleri 58,50 lira baz fiyat ve 'ITTFH' işlem kodu ile 31 Aralık 2009 tarihinde yılın son günü itibariyle İMKB II. Ulusal Pazar'da işlem görmeye başladı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, cirosu ve iş hacmi bakımından İttifak Holding'in İMKB'nin büyükleri arasında yer alacağını belirtti.
Sıra para kazanmaya geldi
Ramazan Keser'in verdiği bilgiye göre ortaklar, holding merkezinin bulunduğu Kule Site'nin giriş katında kurulan borsa salonuna gelerek piyasaları anlık olarak izleyebiliyor ve farklı işlemler de yapabiliyor. Önümüzdeki dönemde holding iştiraklerinden perakende mağazacılık alanında faaliyet gösteren Adese Mağazacılık, inşaat-yapı firması Seha Yapı ve makarna üretimi yapan Selva Gıda'nın halka arz edileceği hatırlatan Keser, "Bu arzlar, borsadaki diğer şirketlerinki gibi olacak. Dolayısıyla biz de bu işlemlerden yeni gelirler elde edeceğiz" diye konuştu. Keser, holding bünyesinde 5 bini aşkın istihdam yapıldığını ifade etti.
Halka arz değil listeleme
İttifak Holding CEO'su Ramazan Keser, holdingin yapısal farklılığından dolayı İMKB'de işlem görmesinin bir ilk olduğunu, ancak bunu yeterince anlatamamaktan yakındı. Keser'in verdiği bilgiye göre yaptıkları işlem, diğerleri gibi bir halka arz değil, kotasyon (listeye girme) işlemi. Bu işlem sayesinde holding hissedarları, hesselerinin durumunu İMKB ekranından izleyebiliyor, gerektiğinde işlem yapabiliyor.
İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Mehmet Buğa, yeni vizyonları hakkında şunları kaydetti: "Konya'da doğan ve daha çok bölgesel büyüme gösteren grubumuzu 'Türkiye'nin İttifak'ı' haline getirmek, sadece ülkemiz insanına değil tüm insanlığa sunduğu hizmeti ve katkıyı artırmak istiyoruz." Buğa, kendilerini taklitçilerden ayıran en önemli konunun 'Para toplamamak' olduğunu vurguladı ve yeni yatırımlarını sermaye artırımı yoluyla finanse ettiklerini vurguladı.
Yeni Şafak 18/07/2010
Albaraka'dan 2015'e çok iddialı hedef
Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, 2010 yılı sonunda 115-120 şubeye, 2015 yılı sonunda ise 200 şubeye ulaşacaklarını söyledi. Yahşi, Albaraka Türk'ün 2009'un Kasım ayında kurumsal kimlik değişimine gittiğini, dünyada tek logo, tek kimlik ve tek vizyon sloganıyla yola çıktığını vurguladı. Logoyu değiştirdikten sonra müşterilerinden olumlu geri dönüşler aldıklarını ifade eden Yahşi, operasyonel süreçlerin ve faaliyetlerin genel merkez tarafından yönetilmesine ve üretilmesine yönelik bir çalışma içinde olduklarını belirtti. Yahşi, şu anda Türkiye genelinde 103 şubeyle hizmet verdiklerini dile getirdi.
Yeni Şafak 18/07/2010
Gebze'deki yangın varil fabrikasına sıçradı
Fabrika bahçesindeki 65 bin ton çeşitli ebatta tomruğun yandığı yangın, saat 11.00 sıralarında hemen yanında bulunan Mauser Varil Fabrikası'na da sıçradı. İtfaiye ekipleri, alevlerin D-100 Karayolu'na cephesi bulunan bu fabrikayı tamamen sarmasını önlemeyi başardı.
Kocaeli'nin Gebze ilçesi, Sırasöğütler Mahallesi'nde faaliyet gösteren Tever Sunta Fabrikası'nda dün akşam saatlerinde çıkan yangın halen söndürülmedi. Yüzlerce itfaiye, iş mekinesi, su tankeri ve arazözlerin yanısıra 4 farklı tipte helikopterin katıldığı yangın söndürme çalışmalarında, 3 itfaiyeci de çeşitli şekilde yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
Tever Sunta Fabrikası'nda dün saat 18.00 sıralarında başlayan yangın, havadan ve karadan müdehaleye rağmen hala söndürülemedi. Fabrika bahçesindeki 65 bin ton çeşitli ebatta tomruğun yandığı yangın, saat 11.00 sıralarında hemen yanında bulunan Mauser Varil Fabrikası'na da sıçradı. İtfaiye ekipleri, alevlerin D-100 Karayolu'na cephesi bulunan bu fabrikayı tamamen sarmasını önlemeyi başardı.
Sunta imalatında hammadde olarak kullanılan fabrika bahçesindeki 500 tonluk tomruk ve ağaç istifinde başlayan yangının çıkış sebebi henüz belirlenemezken Gebze, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiyesinin beraber müdahele ettiği yangına, daha sonra havadan helikopterle de müdahale edilmesine rağmen yayılan alevler, bahçede 500 tonluk kümelerle itsiflenmiş tomruk malzemenin tamamını sardı.
Havaların aşırı sıcak geçmesi nedeniyle iyice kurumuş olan tomruklara sıçrayan ateş, kümelerin tamamını sardı ve şu saatlere kadar yapılan tüm müdahelelere rağmen söndürülemedi. Alev almış ve çoğu köz haline gelmiş odun yığınlarının bir kısmının ise altında kalan ve henüz tutuşmamış bölümüne yığınların üzerine kum ve toprak malzeme dökerek kurtarılarak, biraz daha uzak bölgeye taşınmasına ise devam ediliyor.
Yangın söndürme çalışmaları sırasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Maltepe Grubu'nda görevli olduğu belirtilen bir itfaiye erinin ise ayak parmakları koptu. Alınan bilgilere göre, adının 'İsmail' olduğu öğrenilen itfaiye erinin ayağı merdivenin kayması sonucu sıkıştı. Ayak parmaklarının koptuğu belirtilen itfaiyeci, İstanbuldaki bir hastaneye sevkedildi.
Yeni Şafak 18/07/2010
Hilton mescit istemeyince, Türk turizmci oteli kendi işletmeye karar verdi
Dünyanın en büyük zincir otel işletmecilerinden Hilton, turizmin başkenti Antalya'ya girmek için uzun süredir girişimlerde bulunuyor.
Hilton, son olarak Köseoğlu Turizm Sağlık Hizmetleri ve İnşaat AŞ tarafından Antalya'nın Konyaaltı sahilinde yapılan Harrington Park Hotel'in işletmesine talip oldu. Ancak mescit nedeniyle otel yönetimiyle anlaşamadı. Hilton, konseptine uymadığı gerekçesiyle otel içindeki mescidin kaldırılmasını istedi. Otel yönetimi, bu şartı kabul etmeyince anlaşma sağlanamadı. Tesisin yatırımcısı olan şirket, oteli kendisi işletmeye karar verdi.
Harrington Park Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Köseoğlu, Hilton'un otelin işletmeciliğini almak için uzun süre uğraştığını, ancak bazı konularda anlaşamadıklarını söylüyor. Köseoğlu, "Onlar mescit istemedi. Ben de evcil hayvanların otele girmesi şartını kabul etmedim. Ayrıca otelde bay bayan havuzu ayrı. Saunalar da ayrı. Bunların da birleştirilmesini istediler. Anlaşamadık. Oteli kendimiz işletmeye karar verdik." diye konuşuyor. Sahil kesimindeki otellerin hiçbirinde mescit bulunmadığına dikkat çeken Köseoğlu, "Hilton ile anlaşamayınca otelin konseptini değiştirdik. Aile oteline döndük. Para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışında değiliz." görüşünü savunuyor. Yeni yatırımlarıyla ilgili bilgi veren otelin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Köseoğlu, turizm sektörüne ilişkin de ilginç değerlendirmelerde bulunuyor.
Asıl mesleği müteahhitlik olan Köseoğlu, İstanbul'da 4 yıldızlı otel Fatih Berr ve Piyano Forte otelleriyle de turizm işletmeciliği yapıyor. Antalya'nın meşhur Konyaaltı sahilinde iki yılda tamamladığı Harrington Park Hotel'i geçtiğimiz günlerde hizmete açan Köseoğlu, dünyanın önde gelen oteller zinciri Hilton ile anlaşamayınca farklı bir konsept geliştirdi. Mutaassıp tatil anlayışının modernize edildiği otelinde, bay bayan havuzu ve saunası ayrı. Tesiste, muhafazakar ailelerin de rahat bir tatil yapması için bayanlara özel açık ve kapalı havuz da bulunuyor. Alkol sadece lobi barlarda veriliyor. Ayrıca müşterilerin dini vecibelerini yerine getirebilmesi için de iki tane mescit yer alıyor. Otelden denize karayolundan değil, özel olarak inşa edilen tünelden ulaşılıyor. Tesettür otel olarak lanse edilmelerinden rahatsızlık duyduklarını dile getiren Mustafa Köseoğlu, "Kendimize bir konsept oluşturduk. Bunun farklı bir kimliğe sokulmasından rahatsızlık duyuyoruz. Burası gerçek bir aile oteli olacak. Ailesiyle tatil yapmak isteyen yerli ve yabancı misafirlere en kaliteli hizmeti vereceğiz. Fiyat bakımından da yerli-yabancı ayırt etmeyeceğiz." diyor. Harrington Park, Antalya'daki 'her şey dahil' sistemiyle çalışan otellerin aksine yarım pansiyon olarak hizmet verecek. Bu sistemi israfa karşı bir önlem olarak gördüklerini vurgulayan Köseoğlu, şöyle konuşuyor: "Antalya'daki oteller her şey dahil şeklinde çalıştığı için para kazanamıyorlar. Kalitesiz yemek veriyorlar. Onun da üçte ikisi çöpe gidiyor. Eğer müşteri para verirse tabağındaki yemeği bitirir. İsraf da önlenmiş olur." Antalya'daki çoğu otelin doldur-boşalt mantığıyla çalıştığını ileri süren Mustafa Köseoğlu, "Her şey dahil sistemi uygulayan oteller, çok ucuza veriyorlar. Bir öğle yemeği parasına yatak satıyorlar. Buradaki bir günlük otel parasına Avrupa'da çorba bile içemezsin. İngiltere'de 120 pound'un altında otel yok. Almanya'daki 4 yıldızlı bir otelin geceliği 225 Euro. Çoğu da iyi hizmet vermiyor. Türkiye'de kışın 20-30 Euro'ya her şey dahil yatak satılıyor." değerlendirmesinde bulunuyor.
Köseoğlu'nun verdiği bilgilere göre, otelde üç kral dairesi, 2 prenses, 15 süit, 32 aile, 228 de standart oda bulunuyor. Bin yataklı otelde, standart odaların fiyatı 100 Euro'dan başlıyor. Kral dairesinin fiyatı ise 2 bin 500 Euro. Ayrıca otelde 2 bin kişilik bir kongre salonu bulunuyor. Otelde 120 kişi çalışıyor. İstihdamın doluluk oranına göre 300'e kadar çıkarılması hedefleniyor.
Zaman 18/07/2010
Altıncı Koza, peynirciliğe soyundu
Koza Grubu bünyesinde kurulan ATP İnşaat Gıda ve Turizm AŞ, Bergama'da üretimini durduran Çamavlu Kooperatifi'ne ait süt ürünleri tesisini SATIN aldı.
Geçmişte ulusal market zincirlerine peynir satan Çamavlu Kooperatifi'ne ait tesis İcra Müdürlüğü'nden 718 bin liraya alındı. Tesiste üretilen süt ürünlerinin ulusal pazarda satışa sunulması planlanıyor.
Zaman 18/07/2010
Bankalar reel sektöre kredi dağıtmak için yarışıyor
27 yabancı bankanın oluşturduğu konsorsiyumdan 570 milyon dolarlık sendikasyon kredisi alan Halkbank, KOBİ'lerin yanı sıra özelleştirme ve satın almalara da kaynak sağlıyor. Türkiye'de bankaların kredi verme iştahının yerinde olduğunu belirten Genel Müdür Aydın, "Reel sektörü finanse etmek için yarışıyoruz." diyor.
Halkbank, Standard Chartered Bank koordinatörlüğünde 12 ülkeden 27 bankanın katıldığı konsorsiyumla sendikasyon kredisi protokolü imzaladı. Uluslararası piyasalardan 130 milyon dolar ve 349 milyon Euro olmak üzere iki dilimden oluşan sendikasyon kredisi, 1 yıl vadeli temin edildi. Toplamda yaklaşık 570 milyon dolar tutarındaki kredinin maliyeti libor 1,50 baz puan düzeyinde gerçekleşti.
Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'de bankaların kredi verme iştahlarının yerinde olduğunu söyledi. Hem bilançonun pasifinde hem aktifinde ciddi rekabet olduğunu vurgulayan Aydın, "Bu güzel bir şey. Reel sektörü finanse etmek konusunda yarışıyoruz. Dolayısıyla senenin başında sektör için düşünülen kredi hacmi artışının biraz daha üstünde gerçekleşmeleri görebileceğimizi söyleyebilirim." dedi. Halkbank olarak yüzde 20'lik kredi artış hacmini revize ettiklerini ifade eden Aydın, yıl sonunu asgari yüzde 25'lik büyümeyle tamamlayacaklarını öngörerek, diğer alanlarda revizyon olup olmayacağına yönelik olarak şunları söyledi: "Net faiz marjlarında bir daralma söz konusu. Bu, sektörün bütün oyuncuları için geçerlidir, bizim için de geçerlidir. Benzer kârlılıkları yakalamak için daha çok kredi vermemiz gerekiyor. Bu da, reel sektör için olumlu bir gelişmedir. Kredi kalitesinde de geçmiş yıla baktığımız zaman olumlu yönde düzelmeler var. Yılın hem sektör için hem reel sektör için olumlu geçmekte olduğunu ifade edebilirim.''
Kredilerinin yüzde 40'lık bölümünü KOBİ'lere kullandırdıklarını, ancak sadece KOBİ kredisi kullandıran bir banka olmadıklarını belirten Halkbank Genel Müdürü, satın almaları ve özelleştirmeleri de finanse ettiklerini söyledi. Son 4 yılda çalışanlarının yüzde 50'sini yenileyen bankanın, yurtdışı bankalardan bugüne kadar 1,5 milyar dolarlık kaynak sağlayıp, reel sektöre kullandırdıklarını ifade eden Aydın, "Bu sendikasyon ile pasifimizi ciddi anlamda çeşitlendireceğiz.'' diye konuştu. Balkanlar'a ilişkin olarak fırsatları değerlendirdiklerini, sermaye, entegrasyon ve insan gücü olarak bunu başarabilecek güce sahip olduklarını vurgulayan Aydın, ciddi görüşmeler yaptıklarının altını çizdi ve süreye ilişkin bir soruya, "İnşallah bu yıl olur.'' şeklinde cevap verdi.
Zaman 17/07/2010
Sığ hisselerin işlem saati farklılaşıyor, kredi yasak
Borsa'da manipülasyonun önüne geçmek isteyen Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) uygulamaya koyacağı kriterler netleşmeye başladı.
Sığ hisseleri takibe alan SPK, manipülasyon ve spekülasyonun önüne farklı yöntemlerle geçmeyi planlıyor. Kurul'un üzerinde durduğu kriterler arasında kredi işlem yasağı ve işlem saatlerinin farklılaştırılması gibi önlemler yer alıyor. Tek fiyat sistemi ve piyasa yapıcılığı uygulaması üzerinde çalışan SPK, açığa satış yasağının yanı sıra brüt takas zorunluluğu üzerinde duruyor. Aynı gün içerisinde alım satım engelinin manipülasyon üzerinde caydırıcı olacağını düşünüyor.
Kısa süre içerisinde netleşecek tedbir paketi kapsamında öncelikli olarak halka açıklık oranı düşük olan hisselerden işlem yapanlar tek tek belirleniyor. Bu kişilerin mal varlıkları ve hisse alım satımları masaya yatırılırken hangi dönemde alım satım yaptıkları kontrolden geçiriliyor. Manipülasyona ilişkin tespit olması durumunda yasal işlem yapılırken, şirket yetkilileri hakkında da yasak getirilecek. Mal varlığı ve gerekli parasal birikimi olmayanların büyük kapsamlı alımlarının önüne geçmek istediklerini aktaran İMKB yetkilileri halka açıklık oranı ve piyasa değeri düşük şirketleri mercek altına aldıklarını kaydetti.
Zaman 17/07/2010
Balçova kazandı banka şubeleri ruhsatlandırılıyor
Balçova Belediyesinin banka şubelerine iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı alma zorunluluğu getirmesi, diğer belediyelere de örnek oldu.
Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, yaptığı açıklamada, her bir banka şubesi için 15 bin lira ruhsat bedeli belirlendiğini, alınan kararın örnek oluşturduğunu ve diğer ilçe belediyelerinin de meclislerinden bu yönde kararlar geçirerek uygulamaya koyduklarını söyledi. Danıştay 8. Dairesi'nin verdiği kararla yola çıktıklarını belirten Çalkaya, şunları söyledi:
''Kent içerisinde herhangi bir yerde bir bakkal dükkanı açmak için bile iş yeri sahibi gelip önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatını alması gerekir.
Bu ruhsat için bir bedel ödenmesi gerekir, kazancı ne olursa olsun bunu iş yeri sahipleri ödüyor. Banka şubeleri bir yer kiralayıp yerleşebiliyorlardı.
Çalışma arkadaşlarımla bu konuyu görüştüm ve bir araştırma yapmalarını istedim. Arkadaşlarım 2008 yılında Danıştay 8. Dairesi'nin verdiği bir karara ulaştılar.
Kararda 'Bankalar iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı almak zorunda' deniliyordu. Bu kararla yola çıktık, bu ruhsat için bedel gerekir dedik.
Meclis üyelerimizle, Hukuk Komisyonu üyelerimizle, belediyemizin avukatlarıyla oturduk ve bunu değerlendirdik, tartıştık. Yasal olduğuna kanaat getirdikten sonra Meclise bu kararı sevk ettik.
Meclis üyeleri önce tedirgin oldular, elimizde dayanak var dedik, Danıştay kararlarını okuduk, ikna oldular ve Meclis'ten bu kararı geçirdik.''
İlçe belediyelerinden geçen kararların Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nden de geçmesi gerektiğini, kararın daha sonra İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nde de görüşüldüğünü belirten Çalkaya, şöyle devam etti:
''Büyükşehir Meclisi'nde de aynı süreç devam etti. Plan ve Bütçe ile Hukuk komisyonlarında komisyon üyesi meclis üyelerine durumu, yasal dayanakları aktardık.
Büyükşehir Belediyesinin hukukçularından da uygun görüşler alındı. Daha sonra meclis genel kurulundan da aldığımız bu karar geçti ve uygulamaya geçtik.
Balçova'nın bütün mahallelerindeki banka şubelerinden daha önce açılmış olsalar bile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alma zorunluluğunu uygulamaya soktuk.''
'KASAYA 18 BANKA ŞUBESİNDEN 270 BİN LİRA GİRDİ'
Mehmet Ali Çalkaya, her bir banka şubesinden 15 bin lira ruhsat ücreti talep ettiklerini ve Balçova Belediyesinin kasasına, ilçedeki 18 banka şubesinden 270 bin lira girdiğini ifade etti.
Türkiye genelinde ilk defa Balçova Belediyesinin böyle bir uygulama başlattığını ve diğer ilçe belediyelerine de örnek olduğunu belirten Çalkaya, şöyle devam etti:
''Güzel bir örneği önce biz başlattık, bir çok belediye devam ettiriyor. Belediye başkanı adil olmak zorunda. Bankaların durumu ortada, her zaman kar açıklıyorlar, kazanan kurum, iş yeri açma ruhsatı almadan çalışıyordu.
Ama küçük esnaf kazansa da zarar etse de bu ruhsatı alıyordu ve belediyeye ücretini ödüyordu, adil davrandık. Meclisimizde her bir banka şubesi için 15 bin liralık bir bedel belirlemiştik, belirlediğimiz bu bedel, diğer ilçe belediyelerine de örnek oldu, diğer belediyelerce de uygulanmaya başlandı.
Büyükşehir Belediyesi'nin her meclis toplantısında ilçe belediye meclislerinden benzer kararlar geliyor, bizim örnek kararımıza istinaden onların aldıkları meclis kararları onaylanıyor, meclisten geçiyor.
Özellikle Konak, Karşıyaka, Karabağlar ve Bornova gibi büyük belediyeler bu örnek karardan milyon liraları bulan gelirler elde ettiler.''
Çalkaya, diğer illerden de belediye başkanları, meclis üyelerinin kendisini arayarak meclis kararlarını istettiklerini sözlerine ekledi.
Haber 7.com 17/07/2010
Seyrantepe’yi gören iş teklif ediyor Ataşehir’e milyar dolarlık proje geliyor
Varyap Varlıbaşlar Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, aynı anda Varyap Meridian, Seyrantepe Spor Kompleksi, yeni Danıştay Binası, İstanbul-Avrupa yakası Adliye Sarayı ve Trabzon’da alışveriş merkezi yaptıklarını belirterek, “2011’de Ataşehir’de 1.2 milyar dolar hasılat beklenen yeni projeye başlayacağız. Yurtdışından stat teklifleri geliyor” dedi.
İSTANBUL’da Batı Ataşehir ve Bahçeşehir’deki Uphill Court, Seyrantepe Spor Kompleksi inşaatı, Çağlayan’daki Avrupa Yakası Adliye Sarayı inşaatı, yine Batı Ataşehir’deki son projesi Varyap Meridian ile tanınan Varyap Varlıbaşlar Yapı, Ataşehir’de 1.2 milyar dolar hasılat beklenen dev bir proje için daha gün sayıyor. Halen 5 proje inşaatının devam ettiğini hatırlatan Varyap Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, “2010 sonuna kadar 3 projeyi teslim edeceğiz. 2011’in başından itibaren sadece yurt içinde değil, yurtdışında da yeni projelere başlayacağız” dedi. Daha önce, Batı Ataşehir’de 17 blok ve iki kuledeki 1744 konutluk Uphill Court’u, ortağı Teknik Yapı ile hayata geçiren Varyap, Batı Ataşehir’de 250 bin metrekare satılabilir alan bulunan Varyap Meridian’da 1500 konut ve ofis ile 5 yıldızlı otel bulunan karma bir proje hayata geçiriyor. 1 milyar doları aşan hasılat beklenen projenin, 2011 sonuna yetiştirilmesine çalışılıyor. Emlak Konut’un hasılat paylaşımı modeliyle ihale ettiği, Ataşehir’de TEM’e cepheli 99 dönümlük ticari imarlı arazide de, 270 bin metrekare satılabilir alana sahip inşaat yapacak olan Süleyman Varlıbaş, “O projede GAP İnşaat ile ortağız. 1.2 milyar dolar hasılat bekliyoruz. Bölge, İstanbul’un ‘beyni’ haline geldi” diye konuştu. Varlıbaş, şöyle devam etti:
Bu bölge ‘yüzük taşı’
“Bu bölge İstanbul’un en gelişmiş bölgelerinden biri. Planlanan İstanbul Finans Merkezi’ne komşu. Böyle ‘yüzük taşı’ diyebileceğimiz araziler bir daha kolay kolay bulunmaz. Yeni proje için de Varyap Meridian’daki gibi uluslararası mimarlarla çalışıyoruz. 5-6 ay sonra, yani 2011’in başlarında satışa çıkarız. Yeni projede hasılat Varyap Meridian’ı geçer.”
Varyap Meridian’da, 60 katlı A Blok’ta 412 home-office ve konutu 2 ay sonra satışa çıkaracaklarını bildiren Varlıbaş, “Bu blokun yüksekliği 240 metre olacak. Yani, anten hariç bina yükekliğinde Sapphire’i geçebilir. Her kat 4 metre olacak. A Blok, daha inşaatı bitmeden ‘En iyi yüksek bina’, ‘en akıllı bina’, ‘en iyi çevreci bina’ ödülleri aldı. Varyap Meridian’ın benzerini yapmak için Brezilya’dan teklif aldık. Ayrıca; tüm Ortadoğu ülkeleri, Azerbaycan, Libya, Sırbistan, Bosna-Hersek ve hatta Şili’den teklif aldık. Seyrantepe Spor Kompleksi de referans oldu; Irak, Azerbeycan, Brezilya’dan stat yapım teklifleri geldi..”
‘Bisiklet parası’ kadar peşinatla ev
VARYAP Meridian, ‘yeşil bina’ sertifikası LEED kriterlerine uygun yapılıyor. LEED; ABD’de, Çevre Dostu Binalar Konseyi tarafından geliştirilen kriterler listesi ve bu kriterlere uyan yapılara LEED sertifikası veriliyor. Yüzde 1 peşinat alıp geri kalanı vadelendirdiklerini, fiyatların 236 bin liradan başladığını söyleyen Süleyman Varlıbaş, “Bisiklet parası kadar peşinatla rezidans satıyoruz” dedi. 107 dönüm arazide, binaların sadece 13 dönüm taban oturumuna sahip olacağını hatırlatan Varlıbaş, “Arazinin geri kalanında yeşil alanlar ve sosyal amaçlı sahalar olacak. Satışa çıkan yaklaşık 700 üniteden 650’sini sattık. Geri kalanı zaten satışa açmadık. Satışlar iyi” dedi.
İnşaatı canlı yayınlanıyor ilgiden internet çöküyor
SÜLEYMAN Varlıbaş, Seyrantepe Spor Kompleksi’nin yarım kalan inşaatını bitirme işini 179 milyon liraya aldıklarını hatırlatarak, “Hem prestijli, hem küfetli bir iş. TOKİ’den alacağımız hakedişlere bakarak yapsaydık, herhalde 3 yılda bitmezdi” dedi. Varlıbaş, şöyle devam etti: “Bütün siparişleri, bağlantıları işe başlarken yaptık. Beton, demir, çim ve koltuklara kadar başta siparişimizi verdik. 29 Ekim’e kadar da kesin bitiririz. Stadın bir şansı, inşaat sürerken UEFA kriterlerinin değişmesi. Proje kriterlere uygun değildi, yeni kritere uygun hale getirdik. İnternet sitesinden stad inşaatını 24 saat canlı yayınlıyoruz. Fakat zaman zaman site çöküyor. İnternet sitesi dayandıramıyoruz. Burada yapılan işlerin bir benzeri Türkiye’de yapılmadı. Çatı makaslarının biri 187 metre. O makasın kendi içindeki yüksekliği 21 metre. 7 katlı bina kadar. Onu 60 metre yükseğe kaldıracaksınız, 2 süper kolonun üzerine koyacaksınız. Sonra yine aynı işlemi yapacaksınız... Ne bunu yapan firma, ne vinç vardı.”
Türk inşaatçılara Sırbistan’da 750 milyon Euro’luk kapı açıldı
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Sırbistan Başbakanı Mirko Cvetkoviç’in resmi davetlisi olarak gittiği ziyaret sırasında; Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) üyesi Mak-Yol, Yüksel ve Kolin İnşaat, toplam değeri 750 milyon Euro’yu bulan taahhüt işi için iyi niyet anlaşması imzaladı. DEİK’ten yapılan açıklamada, Türkiye ile Sırbistan arasındaki yatırımların, Eylül ayında imzalanması öngörülen serbest ticaret anlaşmasıyla daha da hız kazanmasının beklendiği vurgulandı. Açıklamada ayrıca, Sırbistan’ın dağlık bölgesinde bulunan otoyolun yapımı için imzalanan anlaşmanın kısa sürede hayata geçmesinin beklendiği bildirildi. DEİK/Türk-Sırp İş Konseyi Başkanı Tamer Türker, “Vizelerin kaldırılmasına ek olarak, serbest ticaret anlaşması, iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir boyut kazandıracak. Özellikle krizde Sırbistan ile olan ticaret geriledi. Bunu değiştirmek için önemli bir fırsat var. Yatırım için bence geç bile kalındı. Türklerin yoğun olduğu Sancak Bölgesi, Sırbistan’ın önemli yerlerinden biri. Değerlendirilecek çok iş var” dedi. Sırbistan’da, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan eserlerin çoğunun geçen zamana dayanamadığını bildiren Türker, “Ziyaret sırasında Osmanlı döneminden kalma eserler gündeme geldi. Bu eserlerin yenilenmesi ve pek çok yerin restore edilmesi de işadamlarımız için önemli bir gelişme. Bu iş ciddi bir iş ve Sırbistan hükümeti bu eserlerin restore edilmesini istiyor” diye konuştu.
Maliye, iki sosyal tesisten 9.5 milyon lira gelir bekliyor
ANKARA Gölbaşı ve Yenimahalle’de, Maliye Bakanlığı’na ait iki sosyal tesis ihaleyle satışa sunulacak. Ankara Defterdarlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Gölbaşı’ndaki Gazi Osman Paşa Mahallesi’nde Milli Piyango Genel Müdürlüğü’nün kullandığı sosyal tesisler Mogan Gölü kıyısında. İçerisinde 3 bin 200 metrekare kapalı alanı bulunan sosyal tesis binasında, kapalı yüzme havuzu, çocuk parkı, yeşil alan ve otopark bulunuyor ve arazi 11 bin 872 metrekare. 600 kişilik açık alan, 400 kişilik kapalı alan kapasitesine sahip tesis, toplantılar, düğünler, kokteyller için de kullanılabiliyor. Tesisin tahmini bedeli 7 milyon 324 bin lira. Yenimahalle’nin Yuva Mahallesi’nde ise 4 bin 649 metrekare büyüklüğündeki taşınmaz üzerinde bulunan sosyal tesis; lojman binası, depo, yüzme havuzu ve çocuk parkından oluşuyor. Bu tesisin tahmini bedeli ise 2 milyon 296 bin lira...
Hürriyet 19/07/2010
Türkiye, Pirelli’nin yarış lastiği üssü oldu, Formula 1’e yılda 45 bin lastik üretecek
40 milyar Euro cirolu İtalyan Pirelli, veliahtlarını yönetime almadan önce gönderip tecrübe kazandırdığı Türkiye’ye 50’nci yaşında Formula 1’in tüm lastiklerinin üretimini verdi. Dünyanın en büyük motorsporları organizasyonuna lastik vermeye hazırlanan Pirelli, tüm F1 takımlarına yılda 45 bin lastiği İzmit fabrikasında üretecek. Türk Pirelli Murahhas Azası Andrea Pirondini, “50’nci yaşımızda Pirelli’nin yarış lastiği üssü olduk” dedi.
TÜRKİYE, İtalyan devi Pirelli Grubu’nun dünyadaki en büyük fabrikasının yer aldığı ülke konumunun dışında grubun motorsporları üssü de oluyor. 2007 yılından bu yana Dünya Ralli Şampiyonası (WRC), Ferrari Challenge, GrandAm ve Dünya Süperbike Şampiyonası’na, bu yıldan itibaren de GP3 serisi ve Porsche Cup gibi en prestijli motorsporları organizasyonlarına yarış lastikleri üreten Türk Pirelli, artık Formula 1’in tüm lastiklerini de üretecek. İtalyan Pirelli Ailesi’nin veliahtlarını yönetime almadan önce tecrübe kazansın diye gönderdiği Türk Pirelli, Formula 1’in tek lastik üreticisi olarak gücünü daha fazla artıracak. Pirelli’nin 20 yıl sonra lastik tedarikçisi olarak yeniden yer alacağı Formula 1’le ilgili olarak Türkiye’nin konumu ve planlarını Türk Pirelli Lastikleri Murahhas Azası Andrea Pirondini ile konuştuk.
3 yıldır tecrübeliyiz
Pirelli, 3 yıl boyunca tüm Formula 1 lastiklerini İzmit’te üretme kararı aldı. Bu karar nasıl alındı?
- Pirelli’nin 100 yıldan fazla bir süredir elde ettiği motorsporları başarıları, deneyimleri ve sahip olduğu üretim kalitesi en son 1991 yılında yer aldığı Formula 1’e tekrar girmesini sağladı. Bu noktada Pirelli Grubu içerisindeki en büyük fabrika olan ve en kapsamlı üretimi gerçekleştirmesiyle dikkat çeken İzmit fabrikamızda 2007 yılında motorsporları bölümünün açılmasıyla birlikte yarış lastikleri üretimi gerçekleştiriliyor. İzmit fabrikamız bu deneyimini bundan sonra F1’de de gözler önüne serecek. Yarış lastikleri tüm dünyaya ihraç edilecek. Bu da aslında gerek Pirelli Grubu’nun gerekse F1 için Pirelli’yi tercih eden FIA ve takımların fabrikamıza olan güveninin en güzel göstergesi ve oldukça gurur verici.
Ar-Ge’de Türkler olacak
Türk Pirelli ekibi, F1 lastiklerinin geliştirilme aşamasında da yer alacak mı?
- Şu anki programımız İtalya ve Türkiye’den olmak üzere 50 kişilik bir mühendis ve araştırma ekibinin kurulmasını içeriyor. F1 lastikleri İzmit’te üretilecek, Ar-Ge faaliyetleri ise İtalya’daki ekip tarafından gerçekleştirilecek. Pirelli cirosunun yaklaşık yüzde 3.5’ini Ar-Ge faaliyetlerine ayırıyor. Formula 1 lastiklerinin araştırma ve geliştirmesi için çalışacak olan ekip de Pirelli’nin tüm dünyadaki 5 araştırma merkezinde görev yapmış ve oldukça iyi deneyime sahip mühendislerden oluşacak. Bu ekip içerisinde tabiki izmit fabrikamızda görev alan mühendisler de yer alacak.
Türkiye’ye güvenin göstergesi
F1 üretimi için ek istihdam sağlanacak mı?
- Şu an için planlarımız arasında ek bir istihdam gözükmüyor. 2007 yılında faaliyete geçmiş olan motorsporları bölümümüzde WRC, GT, Ferrari challenge, GP3 gibi dünyanın en önemli motorporları organizasyonları için üretim gerçekleştiren oldukça uzman ve deneyimli bir ekip yer alıyor. Bu ekip Formula 1 için de aynı şekilde görev alacak. Bahsetmek istediğim bir diğer konu da Formula 1’in bir alt sınıfı sayılan GP2 serisine de lastik tedarik edeceğiz. Böylece İzmit’teki fabrikamız gerçek bir yarış lastiği üretim üssü haline gelmiş olacak. Bu da özellikle bu yıl fabrikamızın temellerinin atılışının 50’nci yılını kutladığımız için bizim için oldukça önemli ve gurur verici.
Pirelli dünyasında ayrı bir yeri olan Türkiye, F1 lastiklerini üreterek nasıl bir büyüklüğe ve imaja kavuşacak?
- Tüm yarış lastiklerinin üretim merkezi olarak İzmit fabrikasının seçilmiş olması Türkiye’ye olan güvenin en güzel göstergesi. Biz de Türkiye’de yapacağımız iletişim faaliyetleri ile tüketicilerimize kendimizi daha da iyi anlatarak markamıza olan güvenlerinin daha da artacağını düşünüyorum. Biz 50 yıllık geçmişi ile Türkiye’nin ilk yerli üretim lastiğini yollarla buluşturan oldukça köklü bir firmayız ve Türkiye’de tercih edilen markaların başında geliyoruz. Tüm bunlar ışığında F1 ile de marka imajımız ve gücümüzün daha da artacağına inanıyorum.

F1’e yeni yatırım yapmayacağız
F1 lastiği üretmek için fabrikaya ek yatırım yapılacak mı?
- İzmit fabrikamızda ihracat oranımız yüzde 60. Bu oranda mevcut finansal ve ticari yapımızı değiştirmeden üretim gerçekleştireceğimiz için çok kritik bir değişiklik olmayacağını söyleyebilirim. 2007 yılından itibaren zaten tüm dünyaya ralli ve yarış lastiği ihracatı gerçekleştiriyoruz. Yani F1’e girmemizle birlikte yeni bir yatırım söz konusu olmayacak. Mevcut yatırımımızdan F1’e kaydırma söz konusu olacak. Zaten GP3 serisi için de lastik üretimi gerçekleştiren fabrikamızın Formula 1 için de yeterli kapasitesi ve deneyimi mevcut. Türk Pirelli 400 milyon Euro’luk bir ciroya sahip.
Maliyeti normalin 5-10 katını buluyor
Yılda İzmit’te kaç tip ve kaç adet F1 lastiği üretilecek? Bunun ciro olarak büyüklüğü ne olacak?
- FIA’nın belirlediği Formula 1 kurallarınca hazırlanan yeni sözleşmeye göre takımlara mevsimsel şartlara bağlı olarak 6 farklı tip lastik sağlayacağız. Bunlar farklı tipteki kuru zemin için farklı hamurlar kullanarak geliştirilen 4 tip slik lastik, şiddetli yağmurlu koşullar için geliştirilen 1 tip yağmur lastiği ve hafif ıslak zemin için geliştirilen orta seviye ıslak zemin lastiği. Formula 1 için üretilen lastikler takımlarla yapılan özel anlaşmalar çerçevesinde verileceği için finasal detaylar hakkında bilgi vermem mümkün değil ancak şunu söyleyebilirim ki maliyetimizin tamamı takımlar tarafından karşılanacak. Formula 1 için bu saydığım özelliklerde olmak üzere yılda 45 bin adet lastik üreteceğiz. Ama bu noktada kapasiteden çok dikkat çekmek istediğim konu bir motorsporu lastiği üretmek için kullanılan maliyet, zaman ve iş gücünün standart otomobil lastiği üretimine göre 5 ile 10 kat arasında daha fazla olduğu. Bu nedenle fabrikamızın motorsporları bölümü Pirelli için çok yüksek bir öneme sahip. Bugün Formula 1’in Pirelli’nin marka imajına ve marka değerine sağlayacağı katkı oldukça önemli. Örneğin, Formula 1 tüm dünyada 2 milyar kişi tarafından takip edilen bir organizasyon. Bu sayede, ağırlığı Latin Amerika, Rusya, Çin gibi çok yüksek bir hız ile gelişmekte olan ülkelerdeki kitleye de ulaşmış olacağız.
Peugeot’nun yeni amiral gemisi 2011’de Türkiye’de
PEUGEOT’nun yeni amiral gemisi 508, 407 ile 607 modellerinin arasında konumlandırılarak markanın daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlayacak. Eylül’de Paris otomobil fuarında vitrine çıkıp, 2011 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye’de satışa sunulacak 508’de dizel hibrid motor seçeneği de bulunacak.
Hürriyet 19/07/2010
‘Rusya’da banka alma iznimiz bu yıl çıkacak’
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, “Türkiye’deki gücümüzü çevreyle büyütmek istiyoruz. Rusya’daki girişimimiz bu yıl bitecek” dedi
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, bankanın Rusya’da bir banka satın alma girişiminin bu yıl bitiminde tamamlanacağını söyledi. İş Bankası’nın sahip olduğu bankacılık gücünü bölge ülkelerde de faaliyetlerini artırarak genişletmeyi planladığını söyleyen Demiray, Rusya’da satın alınacak bankanın küçük büyüklükte bir banka olacağını ve öncelikle kurumsal ve ticari bankacılık yapacağını, daha sonra ise bireysel bankacılık alanına gireceğini söyledi. İş Bankası’nın temel amacının Türkiye’de büyümek olduğunu ifade eden Demiray, “Asıl amacımız yurtiçinde büyümekle birlikte yurtdışında da büyümek istiyoruz. Rusya’da bir banka almak için çalışıyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor. Küçük bir banka olacak. Öncelikle kurumsal bankacılık yapacağız. Daha sonra piyasayı tanıdıkça bireysel bankacılığa da gireceğiz” dedi.
Türkiye İş Bankası’nın sahip olduğu sermayeye çok değer verdiğini ve yurtdışında yapacağı yatırımlarda aktarılacak sermayenin küçük de olsa heba olmasının istenmediğini ifade eden Aykut Demiray, “Rusya’da yapacağımız yatırım çok yüksek sermayeli olmayacak. 1 milyar dolarlık veya 300 milyon dolarlık bir banka almayız. Çünkü iç piyasada kazandığımız sermayemiz çok değerli ve bunu öncelikle Türkiye’de kullanmak istiyoruz. Temel hedefimiz bu. Ama bugün İş Bankası bankacılıkta öylesine güçlü bir konuma gelmiş ve bankacılık deneyim ve sinerjisi büyümüş bir banka ki dışarıda da bu tecrübemizi kullanmak istiyoruz. Dışarıda büyük yatırım yapacak sermayemiz var, fakat temel hedefimiz dışarıda yapacağımız yatırımların zamanla kendisini büyütmesini sağlamak” şeklinde konuştu.
ATM’lerde son teknoloji
İş Bankası’nın sahip olduğu 4 bine yakın ATM’yi son teknolojik özelliklerle donatmak için çalışma başlattığını söyleyen Demiray, “Türkiye çapında bütün ATM’lerimiz hem para alan hem de para veren ATM’ler haline gelecek. ATM’lerin hepsi bir iki yıl içinde şifre girmeye gerek kalmadan parmak haritasıyla çalışan ATM’ler olacaklar” dedi. Demiray, bankanın bu yıl 100 yeni şube açacağını da bildirdi.
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, bankanın yapacağı yeni yatırımlar konusunda şunları söyledi: “Şube dışı bankacılık faaliyetlerimizde öncü olmaya devam edeceğiz. ATM’lerimizi artırıyoruz. Şu anda 4 bine yakın olan ATM’lerimizin niteliğini değiştiriyoruz. Bütün ATM’lerimiz para alan ve para ödeyen (içine görevli tarafından para konmadan ödenen parayı başka müşteriye ödeyeyen) ATM’ler olacak. Parmak izi değil, parmak ucundaki damar yapısını tanıyarak güvenlik sağlayan yeni bir sistem getirdik. Mobil ve internet bankacılık hizmetlerimizi daha da geliştiriyoruz.”
‘Denetimden kaçmak için denetim olmayan ülkelere taşınacaklar’
Altındaki yükselişi spekülatif hareket olarak değerlendiren İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Demiray, “Altın dışarıya bağlı olarak düşüş ve artış gösterebilir. Ancak Türkiye piyasasındaki gelişmeler ve ekonomik göstergelere dayanarak TL’nin değer kazanmaya devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.
Almanya, İngiltere ve Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinde uygulanması beklenen bankacılık düzenlemelerinin bu ülkelerdeki finansal kuruluşlar merkezlerini bu tür kuralların olmadığı ülkelere taşıma düşüncesine yönelttiğini belirten Demiray, “Yeni sıkı düzenleme ve kurallardan öylesine bunalmışlar ki sadece bu işlere bakacak bir CEO görevlendirmeyi ve merkezlerini Güney Afrika gibi ülkelere taşımayı düşünüyorlar” diye aktardı.
Milliyet 19/07/2010
33 yıllık Ender artık genç yöneticilerin elinde büyüyecek
Türkiye genelinde 21 mağazası bulunan Ender Mağazaları, yönetimi gençlerin eline bıraktı. 33 yıl önce Ender Mağazaları'nı kuran 3 kardeş Ercan Gizer, Orhan Gizer ve Bülent Gizer'in 13 çocuğundan 10'unun yönetim kuruluna girdiği marka, farklı alanlarda eğitim alan genç varisleriyle mağaza sayısında atak yapmaya hazırlanıyor.
Ender Mağazaları'nın 24 yaşındaki Yönetim Kurulu Üyesi Gökçe Gizer, 7 mağaza açmayı hedeflediklerini, bunun için 25 milyon dolarlık yatırım planladıklarını açıkladı. Ancak şirketin ‘mülk edinmeden mağaza açmama' stratejisinin yatırımları zora soktuğunu anlatan Gizer, yönetim kurulunda bu konuda alternatifler geliştirmeye çalıştıklarını söyledi.
2 yıl önce Koç Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitiren ve 1 yıl AC Nielsen'de çalışan Gökçe Gizer, genç bir yönetim kadrosuyla çalışmaktan ve karar mekanizmalarını harekete geçirebilmekten mutlu. Eylül 2009'dan bu yana şirkette çalışan Gizer, tüm kuzenlerin farklı bir alanda eğitim aldığını ve aldıkları bu eğitimle şirkete çok farklı katkılar sağladıklarını düşünüyor. Gizer, "Hepimizin genç olması itibariyle çevremizden, arkadaşlarımdan tavsiyeler alıyoruz. Duyduğumuz yeni fikirleri araştırıp hayata geçirebiliyoruz. Şu anda benden sonra gelen kuzenimle en yeni iki üyeyiz. Diğerleri 6-7 yıldır bu işin içinde. Onlar genelde merkezimiz olan Adana bölgesinde. İstanbul'da 4-5 kişiyiz" dedi.
Mülk edinmeden mağaza açmıyoruz
Yönetimde çok kişi olmanın avantaj sağladığını anlatan Gizer, "Farklı eğitimler almamızı da bir güç haline getirdik. Hepimiz görev paylaşımı yapıyoruz. Güncelden hep haberdar oluyoruz. Bilgi işleme ağırlık verilmesinin sebebi ağabeyim mesela. Ben ve yeni başlayan kuzenim, müşterinin çok önemli olduğuna inanıyoruz, buna odaklanıyoruz. Şirketi 10 farklı açıdan bakıp her açıdan geliştirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
Yatırımlara hız vereceklerini anlatan Gizer, ancak firmanın ‘mülk edinmeden mağaza açmama' stratejisi nedeniyle bu yıl açacaklarını duyurdukları 7 mağazayla ilgili sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Gizer, "Çatır çatır mağaza açamamamızın sebebi, en az 2 bin metrekare bir yere ihtiyacımız olması. Çok katlı mağazacılık yapıyoruz. Yatırımı uzun vadeli düşündüğümüz için kiralayıp o yeri alabilecek ücreti 10 yıl vereceğimize, satın almayı tercih ediyoruz. Ancak kendi mülkümüzle mağaza açma stratejimiz bizi sıkıntıya sokabiliyor. Şu an yönetim kurulunda alternatif çözümler konuşuluyor. Kira gibi, reyonları bölüp mağaza açmak gibi çözümler düşünüyoruz" dedi. Mülk satın almanın kolay olmadığını vurgulayan Gizer, mutlaka tapu veya arazinin büyüklüğüyle ilgili sıkıntı yaşadıklarını, bu nedenle mağazaların 2011'de açılabileceğini kaydetti.
Açılacak yeni mağazalar için 25 milyon dolarlık yatırım planlandığını dile getiren Gizer, yeni mağazaların Samsun, Sivas, Trabzon, Çanakkale, Pendik, Kadıköy ve Tarsus'ta olacağını ifade etti. Gizer, İstanbul'da mağaza yatırımı içinse Pendik, Gebze ve Ümraniye'yi düşündüklerini belirtti.
300 yerli üreticiden alıyoruz
Diğer kuzenleriyle birlikte şu anda 1500 olan çalışan sayısını 2020'ye kadar 2 kat artırmayı planlayan Gizer, bayram ve okul sezonunda da yeni eleman alacaklarını dile getirdi. Mağazalar hakkında da bilgi veren Gizer, mağazaları olabildiğince güncel tuttuklarını ve ürünlerin günlük geldiğini, stok yapmadıklarını ifade etti. Erkek giyim, kadın giyim, çocuk, spor, elektronik, züccaciye ve genç aktif kategorilerinde ürün sunduklarını belirten Gizer, bütün ürünleri yurtiçindeki 300 tedarikçiden temin ettiklerini ifade etti.
"Bizim en güçlü yanlarımızdan biri köklü bir firma olmamız" diyen Gizer, kendi içlerinde yaptıkları bir çalışmayla da bilgi işleme ağırlık verdiklerini ve kişiye özel promosyon sistemini geliştirdiklerini anlattı. Ayrıca, mağazaların performansı, ürün stoku gibi kriterlerin de ölçülebildiğini dile getiren Gizer, kendisinin de bu sürecin bir parçası olduğunu anlattı. Şu anda sadece geçen yıl Denizli'de açtıkları mağaza ile alışveriş merkezlerinde (AVM) olduklarını belirten Gizer, bundan sonra AVM'lerde yer alacaklarını kaydetti. AVM'de bir mağaza yatırımının 2.5 milyon dolar, bir cadde mağazasının ise 6 milyon dolar yatırım gerektiğini belirten Gizer, yeni mağazalarla birlikte 300 kişiyi istihdam edebileceklerini dile getirdi.
ESKİDEN BİZ PEŞLERİNDEYDİK ŞİMDİ AVM'LER BİZİM PEŞİMİZDE
2009'da 110 milyon dolar ciro gerçekleştirdiklerini ve bu yılki hedeflerinin 150 milyon dolar olduğunu söyleyen Gökçe Gizer, "2008 yılında başlayan krizle beraber gelen bazı fırsatları da değerlendirmek istiyoruz. Kriz bize avantaj olarak döndü. Biz büyük metrekare kullanıyoruz. Artık alışveriş merkezleri de bize yer vermek istiyor. Daha evvel biz alışveriş merkezleri yöneticileriyle görüşmek ve yer tutmak istiyorduk. Şimdi onlardan bize teklif gelmeye başladı. Mağazamızda çok hızlı bir ürün sirkülasyonu var. ‘B' ve altı tüketici grubuna hitap ediyoruz. 7'den 77'ye herkes kendine göre bir ürün bulabiliyor" şeklinde konuştu.
Daha sonraki yıllarda yurtdışına da açılmayı planladıklarını söyleyen Gizer, Suudi Arabistan ve Irak'tan teklif aldıklarını, ancak yurtiçi operasyonlarını tamamlamadan yurtdışına çıkmayacaklarını belirtti.
Referans 19/07/2010
'Faktoringciler Maliye ile iletişim sorunu yaşıyor'
Faktoringciler, problemli krediler için karşılık ayrılması konusunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ile Maliye Bakanlığı'nın farklı uygulamaları arasında sıkıştı. Şirketler, Maliye ile yaşanan iletişim sorunundan şikâyetçi
Referans 19/07/2010
Tek kalemde 10 bin tane otomobil alan işadamı
19.07.2010 Intercity, 30 bin araçlık filosuna tek seferde 10 bin araç ekleyecek. Firma bu 225 milyon euroluk yatırım dışında havada kiralama devrine başlıyor, bunun için 1 jet ve bir de deniz uçağı alındı
Araç filosunu 30 bine çıkararak Türkiye'nin en büyük filo kiralama şirketi haline gelen Intercity, büyük bir atılım yapmaya hazırlanıyor. Filosuna 10 bin araç daha ekleyecek olan firma böylece toplam 225 milyon euroluk yatırıma imza atacak. 1 Ağustos'ta atılacak bu adımı hava taşımacılığında atılacak ikinci adım takip edecek. 1991'den bu yana ayakları yere basan firma iki uçak alımı gerçekleştirdi. Şirketin Genel Müdürü Vural Ak, "Uçak kiralama işine de giriyoruz. Şu anda iki alım yaptık. Biri Bombardier'in 17 kişilik kıtalararası uçabilen bir jeti. İkincisi 12 kişilik bir deniz uçağı. O da 12 kişilik. Kriz bizim için fırsat oldu. Uçak üreticisinin daha önce siparişini aldığı ve tamamladığı iki uçağı aldık. Stoklarda duruyordu. Jeti 30 milyon euroya, çesna'yı ise 2.5 milyon euroya aldık. Örneğin jetin normal değeri 41 milyon dolardı" dedi.
DOĞU'DA HIZLI BÜYÜYORUZ
Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda hızla büyüdüklerini söyleyen Vural Ak, özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Kahramanmaraş'ta cirolarının yükseldiğini belirtti. Ak, "Bizim Güneydoğu'da hiç işimiz yoktu. Sıfırdı cirodaki payı ama şu anda yüzde 10- 12'lere kadar çıkmış durumda. Buralarda büyüyeceğiz. Ancak onun dışında aklımızda başka coğrafyalar da var. Rusya, Romanya ve Ukrayna'ya açılmayı düşünüyoruz" diye konuştu. Bu üç ülkedeki araç büyüklüklerinin oldukça fazla olduğunu da dile getiren Vural Ak, bu ülkeleri Türkiye'nin 10 yıl önceki haline benzetti.
ORGANİK BÜYÜMEK İSTİYORUZ
Krizde sektördeki diğer firmalardan zor durumda olanlardan alım yapmayı da düşündüklerini ancak alınabilecek durumda olan firmaların olmadığını dile getiren Vural Ak sözlerine şöyle devam etti: "Üç yer baktık. Kontratları yüzde 30'lara Reel ve organik büyümenin daha sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Biz araç kiralayanların sayısının artmasını istiyoruz. Bizim şu anda ilk kez araba kiralayan müşterilerin oranı yüzde 45."
'Yurtdışına her çıkışımda tutuklayacaklar diye korkuyorum'
19.07.2010 "Köprüden kaçak geçen veya kaza yapan biri oldu diye her gün uykusuz kalıyorum" diyen Vural Ak sözlerine şöyle devam etti: "Acaba bugün kaç kişi kaza yaptı. Kaç kişi köprüden kaçak geçti diye. Her yurtdışına çıkışımda 'hah şimdi vergi cezası çıkacak beni tutuklayacaklar diye korkuyorum. Hâlâ gece yarıları aranıyoruz. Aracı kullanan o adam ben değilim diyorsun. 'Onu hâkime anlat diyorlar. Ruhsat senin üzerine'."
'50 milyon euroluk bodyguard yatırımı bizi büyütüyor'
19.07.2010 Olası kazalar için her yerde toplam 2.500 araç tutan Ak, bu yatırımı "bodyguard" olarak adlandırıyor
Araç kiralamada satış sonrasının önemine de değinen Vural Ak, süreci şöyle anlatıyor: "Filonun yüzde 8-10'u arasında ortalama 2 bin 500 araçtan bahsediyorum. Türkiye'nin her yerinde geziyor bu arabalar. Stand-by'da kalıyor. Araç bozulunca en fazla 20 saniye içinde call-center'a ulaşılıyor. En fazla iki saat içinde aynı ya da benzeri araç geliyor. Nerede olursan ol. Trakya'da veya Karadeniz'in dağlarında. Nerede olduğu fark etmez. 50 milyon euro'luk bir ölü yatırım anlamına geliyor. Bu diğer yatırımın bodyguard'ı."
"Artvinli KOBİ'nin yüzünü görmeden araba kiralıyoruz"
19.07.2010 Türkiye'de Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler'in (KOBİ) araç kiralamada taleplerinin arttığını söyleyen Vural Ak, "KOBİ'ler işlerinde araç kullanmaya çok istekli. Türkiye'nin bir çok yerinden bize talep geliyor. Teknolojinin nimetlerinden faydalanıyorlar. Öyle ki yüzünü görmeden kiralama yaptığımız KOBİ'ler var. Örneğin Artvin'den bir müşteri arıyor. Kredi kartı ile ödeme yapıyor. Bize istediği modeli söylüyor. Biz ona aracı gönderiyoruz. Ne o aracı önceden görüyor ne de biz görüyoruz. Evrakları gönderiyoruz. İmzalıyor bize gönderiyor. Hiç birbirimizin yüzünü görmüyoruz" diye konuştu.
'Binlerce aracımız var ama personelimizi evine başkası götürüyor'
19.07.2010 Türkiye'de şirketlerin kendi işleri dışında yan işleri yapmalarının eskisinden daha az olduğunu dile getiren Vural Ak, milat olarak beş yıl öncesini gösteriyor. Ak, "Biz daha önce firmalara gidip bu kiralama işinin ne kadar avantajlı olduğunu anlatırdık. Ancak sadece bizim ayağına gittiğimiz insan sayısı kadar kişi haberdar olurdu. Durum son beş-altı yıldır oldukça değişti. Biz bile elimizde binlerce araç var ama bir çok şeyi out-source ediyoruz. Kendi işimizi yapıyoruz. Servis taşımacılığı başka bir iş. Elimizdeki araçlara rağmen biz kendi personelimizi evlerine kendimiz bırakmıyoruz" dedi.
Sabah 19/07/2010
Aşcı, Bodrum'da Kempinski Otel'in yanına villa ekleyecek
19.07.2010 Astaş'ın patronu Vedat Aşcı, Bodrum'daki Kempinski Otel'in yanında aldığı araziye 60 villa ekleyerek otelle birleştirecek
Astoria Alışveriş Merkezi, Kempinski Rezidans gibi markaları Türkiye'ye getiren son olarak ise yine Kempinski'nin işleteceği ve Armani tarafından tasarlanacak Maçka Residences by Armani Casa projesine başlayan Astaş Gayrimekul'un sahibi Vedat Aşcı, Bodrum'da Kempinski markası ile yeni bir gayrimenkul projesine başlıyor. Bodrum Yalıçiftlik'te Kempinski Barbaros Bay projesinin hemen yanında bulunan 40 dönümlük araziyi alan Aşcı, buraya otel yazlık 60 adet villa yapacak. Rezidansların işletmesini ise yine Kempinski markasının yapacağını söyleyen Aşcı, yatırımın hemen yanındaki Kempinski Oteli ile birleştirileceğini söyledi. Otelin sahibi olan Kazak grupla herhangi bir ortaklığa gitmedikleri, projeyi bağımsız olarak yapacaklarını söyleyen Aşcı, "Ancak o oteli de Kempinski işletiyor. Biz de Kempisnki ile anlaştık. İki projeyi de işleten aynı grup olacağı için projenin bir devamı niteliğinde olacak" dedi. 100 milyon dolar civarında yatırım öngördüklerini açıklayan Aşcı, rezidansların 100 ile 500 metrekare, villaların ise 300 ile 500 metrekare arasında olacağını, inşaata bu yılsonunda başlanacak projenin 2012'de ise teslim edileceğini söyledi.
"Maçka'da metrekaresi 17 bin dolara sattık"
Aşcı, Maçka'da eski SGK arazisi üzerine yaptıkları ve iç tasarımı Armani Casa tarafından yapılan Maçka Residences by Armani Casa projesinde 2 ayda projenin yüzde 80'ini sattıklarını açıkladı. Aşcı, metrekaresi 17 bin dolardan bile daire sattıklarını söyleyerek "Ortalama 10-15 bin dolar civarında etrekare fiyatlarımız. Ancak şimdiye kadar sattığımzı en yüksek fiyatlı dairenin metrekare fiyatı 17 bin dolar oldu" dedi. Aşcı dairenin topam satış bedeli açıklamaktan ise çekindi. 60 bin metrekare inşaat alanına sahip proje 12, 13 ve 14 katlı 3 bloktan oluşuyor. 70 ile 500 metrekare arasında toplam 170 konuttan oluşuyor.Projenin yatırım miktarı ise 300 milyon dolar olarak açıklanmıştı.
Sabah 19/07/2010
Vergi borcu olana POS makinesi de yok
Bazı bankaların, vergi borcu olan müşterileri ‘riskli’ bularak POS cihazlarını geri aldığı ortaya çıktı. Maliye bankaları uyardı
Bazı bankaların, vergisini ödemeyen müşterilerini ‘riskli’ müşteri kabul ederek, POS cihazlarını geri aldığı belirlendi. Star’ın edindiği bilgiye göre, bankalar Maliye’nin e-haciz uygulanması için gönderdiği listelerde ismi olan mükellefleri riskli müşteri kapsamına alıyor. Bazı bankalar, riskli kabul ettikleri müşterilerin kredilerini geri çağırırken, bazı bankalar da verdikleri POS cihazlarını geri istedi.
MALİYE’DEN UYARI
Bunun üzerine Maliye bankaları uyardı. Ancak yaptırım uygulanmadığı için, mükellefler bankalardan POS cihazlarını geri alamadı. Ankara’da faaliyet gösteren R.A. adlı bir esnaf, bin 500 liralık vergi borcunu ödemedi. Maliye de, mükellefin vergi borcunun bankalardaki hesaplardan tahsil edilmesi için tüm bankalara yazı gönderdi. R.A.’nın çalıştığı banka POS cihazını geri alarak, tüm işlemleri dondurdu. Zor durumda kalan R.A. hem Maliye’ye hem de çalıştığı bankaya dava açmaya hazırlanıyor. R.A. gibi birçok mükellefin, küçük vergi borçları nedeniyle bankaların kara listesine girdiği ve kredi çağırma, POS cihazını geri alma gibi yaptırımlarla karşı kaşıya kaldıkları bildirildi. Maliye krizin çözümü için formül arıyor.
Star 19/07/2010
Sahte hasar ödemeleri sigortaları attırdı
Maddi hasarlı trafik kazalarında tutanağı sürücülerin tutması sigorta sahtekarlıklarını patlattı. Sahte oranı yüzde 20’yi bulurken, sigorta şirketleri isyan etti

Yaklaşık iki yıl önce başlayan maddi hasarlı trafik kazalarında trafik polisi yerine sürücülerin tutanak hazırlaması uygulaması sonrasında artan sahtekarlıklar sigortacıları bezdirdi. Sektörde, sahte hasar oranı dünya ortalamasını ikiye katlayarak yüzde 20’yi buldu. Geçen yılki 3 milyar lira civarındaki hasar ödemesinin yüzde 15’ini sahte hasarlar oluşturmuştu. Sektör yetkilileri, trafik ve kasko sigortasında sahte hasar oranının ciddi boyutlara ulaştığını ve sahtekarlıkların organize hale geldiğine dikkat çekiyor. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Işık Sigorta Genel Müdürü Recep Koçak, sigorta suistimallerinde geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında ciddi miktarda artış olduğunu belirtti. Koçak “Sektörün pek çok oyuncusunun tespiti, birçok unsurların yanında yaşanan ekonomik sorunların sigorta sahteciliğini artırdığı ve sigorta sahtekarlık oranının yüzde 20’leri bulduğu yönünde. Bu çok yüksek bir oran” diye konuştu. Koçak, sahte hasar veya dolandırıcılık gibi suçlardan dolayı 2010’un ilk altı ayında 19 dava açtıklarına dikkat çekti.
Star 19/07/2010
Halis Ağa 31 bin liralık kirayı tıkır tıkır yatırıyor
‘800 liralık emekli maaşı dışında gelirim yok’ diyen Halis Toprak, Aslanlı Köşk’e ödediği 31 bin liralık kirayı hiç aksatmıyor
800 liralık emekli maaşı dışında hiç bir geliri olmadığını açıklayan Halis Toprak’ın, Aslanlı Köşk’ün kira bedeli olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) her ay 31 bin 25 lira ödediği belirlendi. TMSF’nin Aslanlı Köşk’e el koymasının ardından TMSF’nin kiracısı konumuna düşen Toprak, bugüne kadar tüm kira bedellerini geciktirmeden ödemiş. Ayrıca TMSF’nin, 2009 yılında 29 bin lira olan kira bedelini yüzde 7 oranında zam yaparak 2010 yılı için 31 bin liraya çıkardığı saptandı. Toprak geçtiğimiz günlerde 800 liralık emekli maaşı dışında geliri olmadığını iddia etmişti.
SPK gazeteci ve işadamlarını çaya çağırdı!
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray’ın, geçen hafta yaptığı ‘sığ hisselere’ yönelik açıklamaları borsadaki manipülasyon iddialarını yeniden gündeme getirdi. SPK’nın, manipülasyon çalışmalarının sadece ‘sığ hisselerle’ sınırlı kalmadığı, yine geçtiğimiz günlerde star’ın gündeme getirdiği, ‘portföyü olan gazeteciler’ konusundaki çalışmalarının da devam ettiğini öğrendik. Bu çerçevede bazı gazetecilerin ve işadamlarının SPK’ya, ‘çay içmeye’ davet edilerek, manipülasyon konusunda bilgi alındığı ve manipülasyonların önlenmesi için nelerin yapılması gerektiğine ilişkin görüş sorulduğu belirtildi.
SPK kaynakları, ‘çay içmeye’ çağrılan gazeteci ve işadamlarının, ‘sanık’ sıfatıyla yani ‘portföyü olduğu’ için çağrılmadığını vurguladılar. SPK yetkilileri, davet edilen gazeteci ve işadamlarından manipülasyonlar konusunda bilgi alındığını kaydettiler. Ancak sermaye piyasası kulislerinde, SPK’nın çay davetlerinin, portföyü olan işadamı ve gazetecilere birer uyarı niteliğinde olduğu konuşuluyor. SPK’nın, çay davetleri ile “Biz kimin ne yaptığını biliyoruz. Herkes ona göre hareket etsin” mesajı verdiği ifade ediliyor. Bu arada SPK’nın ‘gazetecilik’ dışında şapkası bulunan ve portföyü olan gazetecilerle ilgili çalışmasının da devam ettiği bildirildi.
Ekonominin patronları ne kadar maaş alıyor?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, KKTC’de bir müdürün maaşının 14 bin liraya ulaştığını açıklamasıyla gözler Türkiye’deki bürokratların maaşlarına çevrildi. Türkiye’deki bürokratların maaşları Başbakanlık Müsteşarı’nın maaşına endekslendiği için çok yüksek rakamlara ulaşamıyor. Başbakanlık Müsteşarı’nın maaşı ise halen 4 bin 800 lira. Üst kurullardaki yöneticilerin maaşları, bu kriterin dışında tutulduğu için Başbakanlık Müsteşarı’nın çok üstünde maaş alan bürokratlar bulunuyor.
REKOR İMKB BAŞKANI’NDA
Şu anda bürokratlar arasında en yüksek maaşı, yaklaşık 28 bin lira ile İMKB Başkanı alıyor. İMKB Başkanı’nın dışında, ekonominin kilit kurumları arasında yer alan Merkez Bankası Başkanı yaklaşık 20 bin lira, BDDK ve TMSF gibi kurumların başkanları da yaklaşık 10 bin lira maaş alıyorlar. Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın genel müdürlerinin maaşları da 15 bin lirayı geçiyor. SPK Başkanı ise 5 bin lira maaş alıyor. Maliye Bakanlığı, Hazine gibi amiral gemilerindeki maaşlar ise Başbakanlık Müsteşarı’nın maaşını geçemiyor. Fakat bu kurumlardaki üst düzey bürokratların aynı zamanda birer yönetim kurulu üyeliği bulunuyor. Söz konusu kurullardan da 2 bin liraya kadar ek gelir elde ediliyor.
Star 19/07/2010
DOSTLUK KAZANDIRDI
ÖN GÖRÜŞMELERİ BAŞBAKAN YAPMIŞTI
Geçtiğimiz hafta çeşitli temaslarda bulunmak üzere Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, Sırbistan Başbakanı Mirko Cvetkoviç tarafından Sırbistan Sarayı’nda askerî törenle karşılanmıştı. Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde, heyette bulunan Türk iş adamları da bu ülkede çok sayıda yatırım için ön görüşmeler yaptı.
Osmanlı torunu oldukları için 1995 yılında Srebreniça’da bir gecede 8 bin Boşnak’ı katleden Sırplarla dostluk rüzgârı esiyor. İki ülke arasındaki sıcak gelişmeler 1 milyar dolarlık ticari anlaşmayla taçlandı. Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesiyle Srebreniça katlimı için mart ayının sonunda Boşnaklar’dan resmen özür dileyen Sırbistan’a Başbakan Erdoğan’ın önceki hafta yaptığı gezi meyvesini hemen verdi ve Türk iş adamları ülkenin altyapı yatırımları için 750 milyon euroluk (945 milyon dolar) anlaşmaya imza attı. Üstelik Türk iş adamlarının yeni dostumuz Sırbistan’da yapacağı işler bununla da sınırlı kalmayacak. Sırbistan’ın eski Osmanlı eserlerinin tadilatını planladığı ve bu işi de Türklere vereceği ifade edildi. Vizeleri de kaldıran Başbakan Erdoğan’ın seyahatiyle pekişen dostluk ve ticaretin eylül ayında imzalanması beklenen serbest ticaret anlaşmasıyla daha da hız kazanması bekleniyor.
TURİZME DE YANSIYACAK
DEİK Türk-Sırp İş Konseyi Başkanı Tamer Türker, 750 milyon euroluk anlaşmayı Mak-Yol, Yüksel ve Kolin İnşaat’ın imzaladığını ifade ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun Sırbistan’da bulunan eserlerinin tadilatının da ziyaret sırasında gündeme geldiğini söyledi. Türker, “Bu eserlerin yenilenmesi ve pek çok yerin restore edilmesi de iş adamlarımız için önemli gelişme. Bu iş ciddi bir iş ve Sırbistan bu eserlerin restore edilmesini istiyor” dedi. İki ülkenin yakınlaşmasının ve vizelerin kalkmasının turizme de yansıyacağını belirten Türker, “Zaten Sırplar eğlence ve alışveriş için İstanbul, Muğla ve Antalya’yı tercih ediyor. Şimdi Türkiye’den de Sırbistan’a daha çok giden olacaktır” diye konuştu.
Türkiye 19/07/2010
Et fiyatları düşüyor
Etçii'nin sahibi Arslan, 8 liraya kıyma 10 liraya kuşbaşı et almanın hayal olmadığını söyledi
Tarım Bakanlığı, hayvancılık yatırımı olan kişi ve kuruluşlara da ithalat izni verdi. Etçii’nin sahibi Mehmet Emin Arslan, rekabet ortamında fiyatların düşeceğini, halkın uygun fiyata et yiyeceğini belirterek, “Türkiye’de işkembenin kilosu 7 TL. İngiltere’de kişi başı gelir 35.727 dolarken kıyma 9.1 TL, kuşbaşı 13.30 TL, Almanya’da milli gelir 34.212 dolarken kıyma 4.5, kuşbaşı 6 TL. Ülkemizde 8 liraya kıyma, 10 liraya kuşbaşı satmak hayal değil” dedi
Kasaplık ve besilik hayvan ithalat şartları yeniden belirlenirken, Et ve Balık Kurumu (EBK), özel ve resmi kombinalar yanında, hayvancılık konusunda yatırımı olan kişi ve kuruluşlara da ithalat olanağı sağladı. Resmi Gazete’de dün yayımlanarak yürürlüğe giren tebliğ, özel sektöre kasaplık ve besilik hayvanını doğrudan ithalat imkanı getirmiyor. Tarife kontenjanı açılması için Bakanlar Kurulu’ndan karar çıkarılması, DTM’den de ithalat lisansı alınması gerekiyor. Tebliğ ile ithal besi sığırlarının verileceği işletmelerin büyüklükleri de 10’dan 250’ye çıkarıldı.
Tarım Bakanlığı’nın kararını değerlendiren Etçii’nin Başkanı Mehmet Emin Arslan, “Anadolu’da boş olan ahırlar dolacak, köylü besilik danayı uygun fiyata alabilecek ve uygun fiyata malettiği danayı kasaplara da uygun fiyata kestirebilecek. Kasaplar, kırmızı et işleyen fabrikalar, restoranlar, oteller, yemek şirketleri yani hizmet sektörü rahat bir nefes alacak” dedi.
Rekabet ortamında fiyatların düşeceğini, halkın da uygun fiyata sağlıklı et yiyebileceğini kaydeden Arslan, şöyle devam etti: “Özel sektörün legal ve devlet kontrolünde yaptığı ithalat Türkiye’deki canlı hayvan sorununu bitirecek ve ithalat ile birlikte spekülatörlere, karaborsacılara ve kaçakçılara izin verilmemiş olacak. İstihdama büyük katkı sağlayacak bu durum, Maliye’ye yıllık 1 milyar dolar vergi geliri sağlar. At, eşek, domuz etleri de engellenir. İthalatla beraber ihracat da yapılır. Arjantin ve Uruguay’da kemikli karkas gövde etin kilosu 1 dolar. Bunu ülkemizde işleyip Arap ülkelerine 5 dolara satabiliriz. Araplar’da özellikle gıdada Türk ürünlerine karşı güven var. Ayrıca Sırbistan, Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesi, Bulgaristan, Romanya gibi yakın coğrafyadaki ülkelerden de ithalat izni verilirse maliyet de azalır.”
Mehmet Emin Arslan, et fiyatlarını diğer ülkelerle karşılaştırarak, “Ülkemizde market raflarında işkembenin kilosu 7 TL’ye satılıyor. Oysa İngiltere’de kişi başına milli gelir 35 bin 727 dolarken kıyma fiyatı 9.1 TL, kuşbaşı 13.30 TL. Amerika’da milli gelir 46 bin 422 dolarken kıyma 5.8 TL, kuşbaşı 12.60 TL. Almanya’da milli gelir 34 bin 212 dolarken kıyma 4.5 TL, kuşbaşı 6 TL. Ülkemizde 8 liraya kıyma, 10 liraya kuşbaşı satmak hayal değil” diye konuştu.
Vatan 19/07/2010

0 yorum:

Yorum Gönder